0
behlül'ü liseden tanırım. kısa boylu, tıfıl, kızların "bundan zarar gelmez" dediği ama am üstünde am gibiyormuşçasına esip gürleyen, bitirimin biriydi behlül. sonradan boy attı, sakalı çıktı, sesi filan kalınlaştı, bildiğin gözümüzün önünde ergenlik sürecini tamamladı bu.
ezel ise o kadar samimi olmadığım biriydi. ortak bir tanıdık vardı aramızda. o da işte bildiğin arkadaşlarıyla batak oynayan, birasını barlarda değilde publarda içen, dümdüz bir adamdı.
biz bu behlül'e melül, eylül, düldül gibi çocukça isimler takarak dalga geçerdik. ezel'le ise o derece bir hukukumuz olmadığından yüzüne bir şey söyleyemesem de adının ömrü boyunca onu mahallenin bıçkın delikanlısı olmaya, berberin dükkanında takılmaya iteceğini sezerdim.
yıllar geçti, her ikisinden de koptum. behlül'ü facebook'tan takip ediyorum. biraz daha kalıba girmiş vücudu ve popüler olan adıyla vakur bir eda içinde vermiş tüm pozlarını. sanki aşk-ı memnu dizisi onun yaşam öyküsünden uyarlanmış gibi.
ezel'e ise ara sıra yolda rastlıyorum. görmezlikten geliyo muallak. sanırsın ki cengiz'in kumarhanesini basmaya gidiyo. öyle bi mağrurluk, sanki dokunsak ramiz dayı'ya giberticek gibi.
"ulan ne var bunda, türk televizyon anlayışı bu işte, bugün onlar yarın başkaları, niye çekemiyosun" diyebilirsiniz. dostlar! ben adı umut sarıkaya karikatürlerinde tırt kahramanlara verilen biriyim. ben yıllardır meşhur olamamış bir popçunun adaşıyım. takıyorum işte kafaya. çocuğuma koymaya çekineceğim bir adı sanki allahın verdiği bir kudretmiş gibi taşımaları ağrıma gidiyor be sözlük...
anla beni!