-
101.
0sanırım uyudular..
-
102.
0bickle kardeşim tebrik ederim, eğitirken öğreten üstüne de düşündüren, feyz dolu masallar bunlar. örnek bir ağabeysin bebişinci kardeşlerimize
-
103.
0Katı Yürekli ZenginTümünü Göster
Ayna ayna, güzel ayna
Ayna ayna, şeker ayna
Ayna ayna, cici ayna; kim neler yaşamış anlat bana
Ve sevgili aynacık gece mavisinde başlamış anlatmaya
Güzel bir ilkbahar sabahında, henüz kimsecikler yatağında doğrulmamışken, kuşlar o dal senin bu dal benim uçuşmaya başlamışlar bile. Yeni yeşermiş ağaçlar rengarenk çiçekleriyle yeryüzüne yeni bir hayat sunuyorlarmış. Önce gök aydınlanmış, sonra güneş hafifçe başını çıkarmış saklandığı yerden. Güller, karanfiller, zambaklar, papatyalar, küstümçiçekleri, menekşeler, sünbüller birbiriyle yarışır gibi açıyorlarmış.
işte böylesine güzel bir bahar sabahında, insanlar uyanmak için hiç de zorlanmazlarmış. Gözlerini açar-açmaz çiçeklerin süslediği bahçelerine koşarlar, o mis kokulu havayı ciğerlerine doldururlarmış. Günleri sevinç ve neşe içinde geçermiş.
ilkbaharın, tüm güzelliğini hediye ettiği bu memlekette herkes güleryüzlü, merhametli, konuksever ve iyi kalpliymiş. Bir karıncayı bile incitmekten korkarlarmış. Kazandıklarının bir kısmını fakir olanlara hediye ederler, onların sıkıntılarını azaltmaya çalışırlarmış.
Fakat bu memlekette kese kese altınları, elmasları, gümüşleri, sandık sandık incileri olan bir adam yaşarmış ki; bir kez olsun güldüğünü gören olmamış. Kapısını kim çalsa en ağır sözlerle onu evinden kovarmış. Hiçkimseden hoşlanmadığı için hiçkimse de ondan hoşlanmazmış.
Birgün elbiseleri yıpranmış, açlıktan benzi solmuş bir adam bu katı yüreklinin evine varmış, kapısını çalmış. Kapıyı açan hizmetçi, karşısında bir dilenci görünce onu uyarmak istemiş ve demiş ki;
- Bu evin sahibi çok katı yüreklidir. Sana hiçbir şey vermez. Ondan ağır bir söz işitmeden gitsen iyi olur. Yoksa kalbini kırar.
Hizmetçi dilenciye bu sözleri söylerken evin sahibi çıkagelmiş. Gür sesiyle evi inleterek;
- Kimdir beni rahatsız etmekten çekinmeyen, diye sormuş.
Dilenci elini uzatarak;
- Efendim, ben çok açım. Bir parça ekmek vererek iyilikte bulunmak istemez misiniz, demiş.
Adam öfkeden ne yapacağını şaşırarak dilenciye haykırmış:
- Sor bakalım, bu memlekette benim evimden bir dilenciye, bir lokma ekmek çıkmış mı? Var git yoluna. Ekmeğini başka kapılarda ara. Ne diye sana yardım edeyim!
Bu sözleri işiten zavallı dilencinin kalbi kırılmış. Usulca elini çekmiş, tek kelime etmeden dönmüş gitmiş. Fakat adamın o halini merak etmemek mümkün mü? Dilenci de merak etmiş tabiî. Kendi kendine konuşmuş durmuş:
- Ben fakirim, hiç gülmesem “niye gülmüyorsun” diye soran olmaz. Peki bu adamın derdi ne? Aç değil, açıkta değil. Memleketi satın alacak kadar parası var. Ama güldüğü hiç görülmemiş. Yazık, ne kadar yazık. Bu hayattan zevk almasını öğrenememiş. insanlardan köşe-bucak kaçıyor. Bereket mi kalır o evde!
Bu olayın üzerinden yıllar geçmiş. Belki on yıl, belki on-beş Ölen ölmüş, kalan kalmış. Kimi zaman zor günler yaşanmış, kimi zaman sevinç sarmış her yanı. Zengin adamın başına bir felaket gelmiş. O servet sanki toz olmuş uçmuş. Daha ne olup bittiğini anlamadan, adam kendisini sokakta buluvermiş. Kapı kapı dolaşıp bir parça ekmek için el açmaya başlamış.
Birgün şehrin sokaklarında böyle dolaşırken, ihtişamlı bir evin karşısında durmuş. Ve ona bakmaya başlamış. Eski günleri, o çok zengin olduğu günleri hatırından geçirir gibi uzun uzun bakmış eve. Sonra da gidip kapısını çalmış. Kapıyı açan hizmetçi karşısında bir dilenci görünce konuşmadan içeri girmiş. Kısa bir süre sonra geri döndüğünde elinde bir sepet yiyecek varmış. Sepeti dilenciye uzatırken hayretle bağırmış:
- Olamaz! Siz, siz böyle ne hallere düştünüz.
Hizmetçinin sesine gelen evin sahibi, merakla sormuş:
- Ne var, ne oluyor?
Hizmetçi, eskiden yanında çalıştığı beyin şimdi bir dilenci olduğunu, buna çok üzüldüğünü söylemiş. Ev sahibi ise dilenciyi tanıyınca bu duruma pek şaşırmamış:
- Ben, bir zamanlar onun kapısını çalan yoksuldum. Fakat o, beni evinden kovdu ve benim kalbimi kırdı. Öyle zengindi ki, gözü hiçkimseyi görmezdi. Demek ki, ondan alınan bana verilmiş. Üzülme, onu içeri al. istediği kadar yesin içsin.
Dilenci içeri alınmış, krallara layık bir şekilde ağırlanmış. Adam yaptığı hatayı anlayarak;
- Hakkınızı helâl edin efendim, demiş. Şükürler olsun ki, henüz yaşıyorken sizinle karşılaştım. Yoksa bu hakkı nasıl ödeyebilirdim.
Bu iki insan uzun seneler beraber, o evde yaşamışlar. Ve adam gülmeyi; insanlara yardım etmenin ne kadar zevkli olduğunu, insana ne kadar güzel bir huzur verdiğini öğrenmiş. -
104.
0bunları annenden dinliyorum şu anda.
-
105.
0liseli olsak bu saatte online olur muyduk kardeş?
-
106.
0ŞEHiR FARESi iLE TARLA FARESi
Çok eskiden tarla faresi ile şehir faresi arkadaş olmuş. ikisi birbirlerini çok severmiş. Aralarında güzel bir dostluk kurulmuş. Şehir faresi sık sık tarla faresini ziyaret edermiş. Birlikte kırlarda güle oynaya vakit geçirirlermiş. Diledikleri kadar koşar, zıplar, yuvarlanırlarmış...
Bir gün şehir faresi arkadaşını yemeğe davet etmiş.
-Bu akşam bize gel. Sana güzel bir sofra hazırlayayım. Azıcık miden bayram etsin, demiş.
Bu davete tarla faresi çok sevinmiş. Yiyeceği yemeklerin hayalini kurmaya başlamış. Bütün gece rüyasında peynirler, tatlılar, pastalar görmüş. Bu arada şehir faresinin evinde bir telaş bir telaş... Çeşit çeşit yiyecekler, pastalar hazırlanmış. Bütün gün koşturup durmuş.
Akşam tarla faresi kalkıp gelmiş. Bakmış, masanın üzeri çeşit çeşit yiyeceklerle dolu. Masada hiçbir şey ekgib değilmiş. Hemen sofraya oturmuşlar. Ziyafet neşeli başlamış.
Tarla faresi önce pastadan bir lokma alacakmış. Tam çatalını uzatmış, dışarıdan sesler gelmiş.
Şehir faresi hemen deliğine kaçmış. Ardından da tarla faresi kendini zor atmış deliğe.
Korkudan kalpleri küt küt atıyormuş.
Tarla faresi sormuş:
-Evin kedisi olabilir mi?
Şehir faresi cevap vermiş:
-Sanırım onun gürültüsüydü.
Yeniden sofraya oturmuşlar. Ama artık neşeleri kaçmış, tedirgin olmuşlar.
Tarla faresi bu kez çatalını böreğe uzatmış. Tam lokmayı ağzına atacakmış, yine sesler işitmişler. Apar topar ikisi de kendilerini deliğe atmış. Yüzleri korkudan sapsarı olmuş.
Korkudan tir tir titriyorlarmış.
Tarla faresi sormuş:
-Evin hanımı olabilir mi?
Şehir faresi cevaplamış:
-Belki odur bilemem.
Sesler kesilince delikten çıkmışlar.
Şehir faresi:
-Kusura bakma. Bazen böyle şeyler oluyor. Haydi yemeğimize devam edelim, demiş.
Tarla faresi:
-Bu kadar yeter! Korku içinde yemek istemem, demiş. Yarın sen bana gel. Kuru ekmek yeriz belki ama kimse de bizi korkutamaz. -
107.
0katıksız huur çocuğusunuz lan. iyi güldüm bu akşam.
-
108.
0Robot KartalTümünü Göster
Profesör Jack Stingo üniversitedeki görevinden arta kalan zamanlarda laboratuvar haline getirdiği evinin bodrum katında çeşitli deneyler yapıyor, yeni buluşlar gerçekleştirmeye çalışıyordu. Son birkaç yıldır bütün dikkatini robot kartal yapımına vermiş ve çalışmalarını bu yönde yoğunlaştırmıştı. Gerçi şimdiye kadar iki robot kartal yapmış ve bunları şehrin varoşlarındaki evinin geniş bahçesinde uzaktan kumanda ederek uçurmuştu, ama onun asıl amacı bu değildi.
Profesör Jack Stingo sıranın son derece geliştirilmiş bir robot kartal yapımına gelmiş olduğunu biliyordu. Bu robot kartal diğer robot kartallardan pek çok farklı özelliklere sahip bulunacaktı: Kafasının içine yerleştirilmiş mini bilgisayar aracılığıyla bilmesi gereken tüm bilgilere sahip olacak ve bu bilgilerin ışığında kartallarla yakın ilişkiler kurarak onların yaşantılarını araştıracaktı. Edindiği izlenimleri kafasındaki mini bilgisayarda değerlendirip anında profesörün laboratuvarındaki bilgisayara geçecekti. Ayrıca gözlerindeki kameralar ile gördüğü her şey laboratuvardaki bilgisayarın ekranında profesörün görüşüne açık olacaktı.
Yeni ve değişik bilgiler öğrenmek isteği insan zekasının vazgeçilmez tutkusuydu ve bilinen ile yeterli kalınmayıp bilinmeyeni de bilmek için harcanacak çaba, insanoğlunun gelecekte edineceği yeni bilgilere atlama taşı olabilirdi, her yeni bilgi insanlığın yararına sunulabilirdi.
Profesör Jack Stingo üç yıl süren yorucu bir çalışmadan sonra, robot kartalın yapımını tamamladı; robot kartalı bahçeye çıkardı, laboratuvara döndü, bilgisayarın başına geçti ve uzaktan kumanda aletini çalıştırarak robot kartalın uçmasını sağladı. Robot kartal evin üzerinde birkaç tur attıktan sonra dağlara doğru yöneldi. Sarp ve yalçın kayalıklarda yaşayan kartalların arasına karışıp, onların yaşantılarını araştıracaktı. Robot kartal bir süre uçtuktan sonra çok yükseklerde geniş daireler çizerek uçmakta olan bir kartal gördü. Bu kartal ne yapıyordu böyle? Onun geniş daireler çizerek uçmaktaki amacı neydi? Bunu ona sormak lazımdı. Yükseldi. Kartalın yanına yaklaşınca:
“ Özür dilerim, niye dönüp duruyorsun orada? “ diye sordu. Bunun üzerine kartal sert ve çok şiddetli bir tepki gösterdi:
“ Sus, kaç oradan, işin yok mu senin? Defol git buradan…”
Robot kartal hemen oradan uzaklaştı. Bu ne biçim kartaldı böyle? Özür dileyip, niye dönüp duruyorsun diye sormuştu. Peki kartal neden onu kovmuştu? Robot kartal o geceyi sakin geçirdi. Ertesi sabah sarp ve yalçın kayalıklara yaklaşmıştı ki bir kartal yuvası gördü. Yuvada iki kartal ve bir yavru vardı, onlara doğru yöneldi. Aynı anda iki kartal yuvadan ayrılıp hızla uçarak robot kartalın önünü kestiler. Kartallardan biri:
“ Sen ne yaptığını sanıyorsun? Bu ne münasebetsizlik? Dün av takibindeydim, tam dalışa geçecekken beni lafa tuttun, avımı kaçırdın. Bugün ise yuvama gelmeye çalışıyorsun. Bunlar korkunç hatalar ve kesinlikle affı yoktur. Dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın bir kartalın bunları bilmesi gerekir. Neden bilmem senin bu hataları bilmeden yaptığını düşünüyoru m. Eğer bilseydin karşımda böylesine soğukkanlı duramazdın. Şimdi hiçbir şey söylemeden çek git buradan ve bir daha karşıma çıkma. Üçüncü hatanda parçalarım seni.. Bak hala duruyor ” dedikten sonra robot kartalın üstüne atılmak istedi. Robot kartal aniden geriye dönerek, son sürat oradan kaçmaya başladı. Kartallar, robot kartalı bir süre kovaladıktan sonra yuvalarına döndüler. Robot kartal yarım saat kadar uçtuktan sonra bir dağın yamaçlarındaki kayalıklara indi. Çevre oldukça sessizdi. Kafasındaki mini bilgisayarda olayları değerlendirmeğe, tüm konuşulanları profesörün bilgisayarına geçmeye başladı. işlem tamamlandıktan sonra hangi yöne doğru uçması gerektiğini bulmaya çalışırken, bir kartal sesi duydu.
“ Hey arkadaş!..Orada ne yapıyorsun? Yanına gelebilir miyim? “ Robot kartal başını sola çevirip baktı. ilerde bir kartal kayalıklara konmuş ve bir kanadını sallıyordu. “ Konuşmak istersen yanına gelebilirim. Gelmemi ister misin, arkadaş? “ Bu, robot kartalın arayıp da bulamadığı fırsattı. işte fırsat ayağına kadar gelmişti. Buna şans denirdi ve bu şansı kaçırmazdı.
“ Gel arkadaş, gel, gel de konuşalım. ” Kartal uçtu, robot kartalın yanına kondu.
“ Bir süredir seni izliyorum, arkadaş. Az önce epey dalgındın, sanki gövden buradaydı, fakat aklın başka yerdeydi veya öyle gibi göründün bana diyelim. “
“ Söylediklerin bir şekilde doğru sayılabilir. Her şeyin bir nedeni vardır. Buradan hareketle geriye gidersen oluşa, ileri gidersen sonuca varırsın. “
“ Sonuca varmak o oluşun nedenlerini ortadan kaldırmakla ortadan kaldırmakla mümkündür. Öyle değil mi arkadaş? “
“ Çok çok doğru.. Sözü fazla uzatmayalım. Ben Profesör Jack Stingo adındaki bilim adamı tarafından yapılmış olan bir robot kartalım. Kartalların yaşantılarını araştırmakla görevliyim. Dünyadaki kartalların sayısı giderek azalmakta. Bu durum insanlar tarafından biliniyor ve kartal nesli yok olmasın diye çalışmalar yapılıyor. Profesör benim aracılığımla elde ettiği bilgileri insanlığın görüşüne sunacak ve insanların kartallar hakkında bildikleri yeni bilgilerle pekişecek. Bu bilgilerin ışığında yapılacak çalışmalar, kartalların çoğalmasını sağlayacak. Bir kartal olarak böylesine faydalı bir amaca hizmet etmek görevin olmalı. ” Kartal bir süre şaşkın şaşkın robot kartalın yüzüne baktıktan sonra kendini toparladı.
“ Demek sen bir robot kartalsın. Oldukça değişik davranışlar içindeydin, fakat sen söylemesen
bir robot olduğunu anlayamazdım. Her neyse biz kartallar çoğunlukla gündüzleri avlanırız. Her kartalın ayrı bir av sahası vardır. Bir kartal başka bir kartalın av sahasına giremez. Bu yasaktır. Av peşindeyken ve yuvamızda dinlenirken rahatsız edilmekten hoşlanmayız. Eğer rahatsız eden olursa tepki görür, haddi bildirilir. Kendi aramızda pek itiş kakışımız olmaz. Bunun nedeni aile dışında çok nadir olarak iki kartalın bir araya gelip görüşmesidir. Bildiğin gibi kartallar göklerin hakimidir. Hiçbir uçan yaratık bizimle havada boy ölçüşemez. Yuvalarımızı dağların doruklarına, kayalıkların en sarp ve ulaşılmaz yerlerine yaparız. Oralarda yabancı gözlerden uzakta yaşarız. Bazen nereden bilmem çıkar bir yılan yuvadaki yumurtalara musallat olur. Yuvada üç yumurta olsa birini, ikisini garanti bu yılanlar kapar.
Bir an bile boş bulunmaya gelmez yuvada yumurta varken. Biz de her gün pek çok yılan avlarız fakat çabuk ürediklerinden sayıları hiç azalmaz bu yılanların. Hani olsa bir türlü olmasa bir türlü..Bir de insanlar tüfeklerle vururlar kartalları, öldürürler.. Kartal eti yemezmiş insanlar peki neden öldürürler o zaman kartalları? Hayır, böyle anlamsız şey olmaz. Kartallar olmasa her taraf yılan, çıyan dolar. Tarla faresine adım başında rastlanır. Bu tarla fareleri bir çoğalsalar ne tarla kalır, ne bağ, ne bahçe. Bütün mahsulü silip süpürürler. Bunun sonucu aç kalan yine insanlar olur, benden söylemesi. ”
Daha sonraki konuşmalar soru-cevap şeklinde oldu. Robot kartal kafasına takılan konuları kartala sordu, o da bu soruları cevapladı. Bir süre daha konuştuktan sonra robot kartal:
“ Bu kadarı yeterli, teşekkür ederim, arkadaş ” dedi. Kartal: “ Asıl ben teşekkür ederim, arkadaş ” dedi ve uçup gitti. Robot kartal hemen konuşulanları profesörün bilgisayarına geçti. Birkaç gün daha çevrede gözlemlerini sürdüren robot kartal profesörden görev tamamlandı sinyalini alınca dönüş yolculuğuna başladı. Elde edilen bilgiler profesör tarafından derlenip toparlandıktan sonra yayım yoluyla insanların görüşüne sunulacaktı. -
109.
0#41 lady luck,
sen ceninken, ben tek ayak üstünde ciksekleyerek am gibiyordum. prim diye bir kelime öğrenmişsin, başka bir gibten çaktığın yok.
hadi şimdi gibtirgit optum bye -
110.
0bickle reyiz senden beklemezdım nesilciliği takıp ettıgım sevdıgım bır yazardın ıyı tespıtlerın ve hıkayerlerınde kah guldurup kah duusundurup kah huzunlendırırdın olmadı bu panpa
-
111.
0Padişah ve ihtiyar Çiftçi
Bir gün padişahlar padişahı av için şehirden uzaklaşmış. Yolda giderken pek çok insanın çalıştığı bir tarla görmüş. Merak edip yanlarına yaklaşmış.
Oradaki insanların arasında yaşı doksanı geçkin bir ihtiyar varmış. Bu ihtiyar toprağa bir şeyler ekiyormuş.
Padişah:
- Ne ekiyorsun ihtiyar? diye sormuş.
ihtiyar çiftçi başını bile kaldırmadan cevap vermiş:
- Baharda yeşermesi için ceviz dikiyorum.
Padişah kahkahayla gülmüş.
- Fakat sen çok ihtiyarsın. Şurada iki günlük ömrün kalmış. Neden uğraşırsın? demiş.
Bunun üzerine ihtiyar başını kaldırmış:
- insanlar ekip dikmekle zarar etmezler. Başkaları ektiler; biz yedik. Şimdi de biz ekelim; başkaları yesin, demiş.
Padişah bu cevabı çok beğenmiş. Hemen yanındaki addıbına dönerek:
- Bu ihtiyara bir kese altın verin, diye emretmiş.
ihtiyar altınları almış ve:
- Gördünüz mü? demiş, benim ağacım daha büyümeden meyve verdi! -
112.
0onları uykudan ve masallardan mahrum bırakmayalım, sinn kardeş..
sonuçta, bize lazım geleceğimiz bebişinciler.. okula temiz ve açık bir beyin ile gitsinler.. -
113.
0gecenin 9.30 u oldu hala ayakta mısınız?
http://inciswf.com/1295976532.swf
Bir zamanlar gürültücü bir çocuk varmış. Bu çocuk öyle gürültücüymüş ki etrafındaki hiç kimse onu sevmezmiş. Özellikle de yürürken çok fazla ses çıkarırmış. O sokağa çıktığı zaman herkes evine koşar, kapıyı pencereyi sıkı sıkı örtermiş.
Bir gün annesi gürültücü çocuğu ekmek almaya göndermiş. Gürültücü de fırına gidip bağırmış;
- Bir tane ekmek istiyorum!
Öyle yüksek sesle bağırmış ki arabasında uyuyan minik bebek ağlamaya başlamış. Bebeğin annesi gürültücüye dönerek;
- Ne düşüncesiz çocuksun! Biraz yavaş konuşamaz mısın sen? diye söyleniş. Ama bizim gürültücü çocuk hiç akıllanmamış. Eve dönerken başlamış gülmeye. Kahkahaları her yeri çınlatıyormuş.
Pencereden genç bir hanım başını uzatıp gürültücüye seslenmiş;
- Neden bu kadar yüksek sesle gülüyorsun? Çocuğum hasta ve başı çok ağrıyor. Sesin onu rahatsız etti. Haydi git buradan!
Gürültücü çocuk daha da çok gülmeye, gümbür gümbür sesler çıkarmaya başlamış.
Artık ona bir ders vermenin zamanı gelmiş. Bütün mahalle halkı toplanıp konuşmuşlar.
Ertesi gün gürültücü çocuk ekmek almak için yine fırına girmiş. Her zamanki gibi bağırmaya başlamış;
- Bir tane ekmek istiyorum.
Ama fırıncı hiç oralı olmamış; duymamış gibi davranmış. Gürültücü çocuk daha da bağırmış;
- Bir tane ekmek istiyorum dedim!
Fırıncı yine ses çıkarmamış. Gürültücü çocuk çaresiz fırından çıkmış. Yürürken takır tukur sesler çıkarıyor, ıslık çalıyormuş. Evin önünden geçerken biri pencereyi açmış ve gürültücü çocuğun başına bir kova soğuk su dökmüş. Gürültücü titremekten hiç ses çıkaramaz olmuş. Sonra doğruca evine gidip olanları düşünmüş. Çevresine ne kadar saygısızca davrandığını anlamış. O gün bu gündür de gürültücü çocuk bir daha hiç gürültü yapmamış.
iyi geceler sevimli bebişinci kardeşlerim..
-
kayra tek basina incicilerin ozeti hersey
-
kayra panelden adres buluyor
-
bora gözün arkada kalmasıın
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 17 01 2025
-
dürüst olalım ben dahil bu saate burda olan
-
cccrammsteinccc buraya gel acill
-
hayat artigi yani deyyusi kebir öldürecem seni
-
nefret31 ayağını denk al
-
mavi ruhlu adam selamün aleyküm kardeşş
-
izmirde 60 yıllık boyozcuya çökmüşler
-
sözlükte çok fazla kafası gidik adam var
-
eskort fiyatları aşırı pahalı
-
tamam kayra videoyu çektiysen o meyve bıçağını
-
mını gibim herşeyim var
-
inceller sizi s
-
xwa nikli yazar özelden dağa çağırıyor
-
bir lyrica atıp kendime geleyim
-
tas kafa elemanlara veren kadınlar
-
tayland yuz olcumu olarak turkiyeden
-
üst kattakiii
-
rte altincisini bilmeyen liseli bakir ezikler
-
ao smith su aritma cihazi
-
bir gün kasabadaydık vietnamlı çocuğun
-
olum niye birbirinizle uğraşıyonuz
-
bi kedi aldınız hep yere sıçıyor
-
35 yasinda askere gitmeyi planliyorum
-
bu hayat ne olacak böyle
-
wow girl yazdigi hikaye
-
mentalcelin sünnet derisi geri gelsin istiyorum
-
kemalist laik atak
- / 2