Kardeşim ben okuyom devam etsene sen

beyler kusura bakmayın önemli bir işim çıktığından giremedim. okuyanlar belli etsin. devam edeceğim.

sandalyeyi alıp nizam'ın kafasına hızlıca fırlattım. nizam dengesini kaybedip yere düştü. silahta yere düşünce silaha atlarken birden kurt köpeği saldırıya geçti. babam, silah için nizam ile mücadeleye başladı. kurt köpeği babama saldırmaya başlayınca ben de onunla mücadele ettim. sonunda babam silahı aldı ve bana saldıran kurt köpeğine iki el sıktı ve köpek öldü. nizam öfkeden kudurdu ve "lan şerefsizler! nasıl vurursunuz onu? Bu sizin yanınıza kalmayacak!!!" dedi ve sövmeye başladı. babam silahın sert tarafı ile vurdu ve nizanm yere düştü. babam, komiser haşim abiyi aramaya başladı.

Senin amk hikAyeleri yrım bırakma lan bin bidaha

Okuyanlar kendini belli etsin

gözüm arkadaki masanın oradaki dizilmiş sandalyelere takıldı. nizam'ın suratı zaten annem, babam ve ablama dönüktü. eğer sandalyeyi bir anlık hızla fırlatabilirsem bu işi çok rahat halledebilirdim. nizam "ee deathburn kararını vermişsindir umarım" dedi. ben "evet verdim." dedim. nizam "o zaman kararın kim?" derken daha lafını tamamlamadan sandalyeyi elime aldım ve olaylar orada başladı...

ben sinirlenerek "bırak lan onları nizam şerefsizi." dedim. ardından nizam'ın köpeği tekrardan gürültüyle havlamaya başladı dıbına koduğumun hayvanı. babam öfkeyle "ulan nizam mısın ne taksun. senin canını yakacağım adam. ne eşime, ne oğluma, ne kızıma, ne de bana zarar verebilirsin! bunu yapmana izin vermeyeceğim!" dedi sinirini kontrol edemeyecek bir şekilde. nizam "hahaha. tekrar söyle de biraz daha güleyim" dedi. nizam denen huur çocuğu ardından bana dönerek "evet deathburn kaldı 7 dakika. ben olsam karar vermeye başlardım." dedi. benim o anda aklıma bir fikir geldi. ama işe yarayacak mıydı? esas sorun oradaydı...

nizam bini silahı önce babama, sonra anneme ve sonra da ablama doğrulttu. ardından bana bakarak "evet deathburn. sıra geldi seninle bir oyun oynamaya... şu üç kişiden birini seçme hakkın olsa hangisini seçerdin merak ediyorum doğrusu." dedi. ben "ne diyorsun lan sen?" dedim öfkeli bir şekilde. nizam "yapma deathburn. bir tanesini kurtarma şansın var. üçünden biri kurtulacak, ikisi ise ölecek." dedi. ben "seni şerefsiz." derken nizam "bu arada 10 dakikan var deathburn. ya birini kurtarırsın ikisi ölür ya da üçünü de ölü bulursun." dedi ve ardından suratında şeytani bir gülümseme oluştu.

Ülke ülke değil horror story amk

vay amk. bu adam, o adamdı. muallak herif bizi kandırmıştı. vay amk. bize adres sorarken sniperci tarafından kafasından vurulan adam değil miydi bu amk? (part 1'deki olay) demek nizam bini buydu. kafasından vurulduğu için öldüğünü sandığımız adam oysa nizam biniymiş. nizam kahkahalarla "evet deathburn. sizi güzel kandırdık. o kan sadece boyaydı. ayrıca silah sesinde gözünüzü kapatacağınızı biliyorduk. bu yüzden sizi korkutmak için böyle bir plan yaptık." ben sinirlenip nizam'a kafa göz girişmek istesem de, elindeki silah ve kurt köpeği buna engel gözüküyordu. bir mucize beklemekten başka bir çaremiz kalmamıştı.

neyse panpalar ben devam edeyim birkaç kişi daha görür belki. okuyanlar yerini alsınlar 3-4 daha yazarım...

beyler okuyanlar varsa kendilerini belli etsinler

kapı açıldıktan sonra nizam içeri daldı. elinde zincirli tasması bulunan bir kurt köpeği vardı. "evet deathburn. sonunda seni diri diri yakaladım ha... " dedi. babam "ne istiyorsun lan bizden! defol git lan evimden!" dedi. birden kurt köpeği aşırı gürültülü şekilde havlamaya başladı. nizam köpeği severek "şşş... oğlum sakin ol. daha zamanı değil" dedi şeytani bir gülümseme ile. cebinden silah çıkardı ve bize doğrulttu. "evet deathburn ismimi, kişiliğimi, neyin nesi olduğumu öğrendin. ama birşeyi unuttun. benim suratımı hala maske dolayısıyla görebilmiş değilsin. inan çok şaşıracaksın. hiçbir yabancılık çekmeyeceksin." dedi. birden elini maskesine ve atkısına zütürdü ve onları çıkardı. gerçekten de, söylediği gibi fazlasıyla durumu şaşırmıştım. buna şok olmamam imkansızdı. bu o kişiydi...

whatsapptan gelen lanet mesaj, cemil abinin aradığı suçlu olan nizam bininden gelmişti. mesajda "deathburn iyi bir hamleydi. bunu inkar edemem. ama yetersiz. gerçekten çok ama çok yetersiz. hareketlerine dikkat et deathburn. yapacağın tek bir hamle hayatına etki edecek." dedi. mesajı sesli bir şekilde bizimkilere okudum. o an ne yapmamız gerektiğini bilemedik. ben korkmama rağmen ağır küfürler içeren mesajlar atmaya başladım. babam, annem, ablam telefonuma bakmadığı için rahatlıkla argo kelimeleri whatsapptan nizam denen pekekente sıraladım. nizam ardından tekrar mesaj attı "ah deathburn ah! şuan bana ettiğin küfürler bana hiçbir fayda sağlamıyor. kendine daha çok zarar veriyorsun" dedi. o an apartmandan bir takım sesler. ardından bizim kapının kilit yerinden de öyle. birden kapının kilidi söküldü ve kapı açıldı.

koşarak salona gittim. korkuyla "anne, baba, abla çabuk perdeleri kapatın." dedim. babam korktuğumu ve telaşlı olduğumu anlayıp "ne oldu deathburn? oğlum ne bu telaş!" dedi. ben "baba, Allah aşkına bunu tartışmayalım şimdi." dedim. annem "ya oğlum anlatsana." dedi. ablam "deathburn yine ne oldu? niye kapatacağız perdeleri?" dedi. ben isyan ederek "ya şu perdeleri bir kapatın da herşeyi anlatacağım." dedim. hemen kalktık hızlı bir şekilde evdeki tüm perdeleri kapattık. babam "deathburn herşeyi anlat şimdi." dedi. ben "iki hafta önce emekli komiser cemil abinin yakaladığı suçlulardan nizam geri dönmüş. demin bilgisayarıma sızdı. şuan internet üzerinden tehdit ediyor." dedim. annem ve ablamın korkusu artmaya başladım. babam ne yapacağını bilemez oldu. ardından telefonuma whatsapptan mesaj geldi. mesajı açmam ile birlikte korkum iyice arttı...

Senin anani gibim bunu kim okuyacak ulan bide gibecem korkunç olaylarinizi ne paranormal aktivite bi ülke çıktık

aradan iki hafta geçti. bilgisayarda büt sonuçlarına baktıktan sonra incisözlük, facebook ve onedio'da takılmaya başladım. internette gezinirken bir anda üç yıl önceki ve iki hafta önceki açılan lanet gibik oyun yine otomatik olarak açıldı. azrail görünümlü muallak çıktı yine. altta yazılar yine geçmeye başladı. "söylediğim gibi deathburn. sana attığım mailde geri döneceğimi söylemiştim. ama bu sefer bil ki, yalnız dönmedim. bu sefer yeni insanlarla yanına geldim. beni hatırladın mı diye sormayacağım. çünkü hatırladın biliyorum." yazmaya başladı. ben sinirle "lan pekekent gibtir git! beni sinir krizine mi sokacaksın ha!" dedim o sinirle. azrail görünümlü adam "ya deathburn, o lazer mahallenizi yine çevrelemesin dikkat et!" dedi. ardından bilgisayardan şeytani gülüş sesleri geldi. lazer derken ne diyordu amk? bu adam kim aq? niye sürekli benimle uğraşıyordu? benimle sorunu neydi amk? bunu düşünürken bir anda kafama dank etti. lazer dediği o snipercı adamdı. o korkuyla hemen perdeyi kapattım. ardından annemi, babamı ve ablamı uyarmak için salona koştum. okuyanlar kendini belli etsinler 3-4 kişi bile olsa yazacağım.