1. 1.
    0
    (bkz: bitiş)
    ···
  1. 2.
    0
    film diil mi la bu? uyuyorlar falan rüyalarda freddy dışında bişiiler oluo.
    ···
  2. 3.
    0
    çok gibimsonik bi bitişi vardı filmin
    ···
  3. 4.
    0
    http://www.youtube.com/wa...mp;v=eP3l1NIvAeI&NR=1

    parça tesiri - başlangıç

    çogoş la
    ···
  4. 5.
    0
    rezarvuar.
    reklam alınır.
    adam gibi reklam alanı.

    ,
    ···
  5. 6.
    0
    filmin sonundan hiçbir gibim anlamadım amk
    ···
  6. 7.
    0
    her başlangıç yeni bi son mudur panpa
    ···
  7. 8.
    0
    izlediğim en güzel film
    ···
  8. 9.
    0
    Selamun Aleyküm Beyler 3-4 Yıldır Sözlüğü takip ediyorum yeni üye oldum 21 yasında işsiz üni mezunu bi kardeşinizim Serkan'a küfür etmekten başka önerilerinizi alabilirmiyim
    ···
  9. 10.
    0
    Aylak Kıyameti

    Sene 2010 .. Amerika nin Atlanta bölgesinde yaşıyoruz ... Adım Rick Grimes .. Şerif yardımcısıyım ..
    Bugün öğle yemegindeyiz yanımda en yakın çocukluk arkadaşım serif yardimcisi Shane var .. Aile sorunlarimdam konuşuyoruz .. bu sabah eşimle tartıştık onu anlatıyorum .. beni hep dinler dertleşiriz ... oğlum Carl 10 yaşlarında .. şu an okulda ondan konuşuyoruz .. TELSiZ soygun olmuş .. hırsızların istikameti belliydi .. peslerine düştük .. Onların yoluna barikat kurduk .. 4 polisiz .. araba yaklaşıyor .. kurduğumuz telli barikatlari gectiler .. ve tekerlekler patladı çatışmaya girdik 3 kişiler .. 2 sini vurduk .. bizden 1 kişi yaralandi .. hedefe git gide yaklaştim ve vurulmustum .. başımda Shane .. telsiz sesleri ve karanlık ...
    ···
  10. 11.
    0
    Kalktım hastanedeydim .. başımda Shane .. uyudum .. kalktım halim yoktu zar zor odadan çıktım .. bi kapı .. yaklaştim .. bi anda insanlar kapı ya vurmaya başladı ... kaçtım .. dışarıda insan ölüleri vardı .. bigiblet buldum ve hemen evine doğru yol aldım ..
    ···
  11. 12.
    0
    Evime girdim kimse yok .. bir kaç aile fotograf i aldım ve çıktım .. dolaşıyordum .. buda ne
    Kafam ... kalktığımda bir çocuk ve morgon adında bir adam başımda .. hastaydim ...
    Ellerimi baglamislar ... zararsız olduklarını söylediler .. morgon un eşi olmuş daha doğrusu yaşayan bir ölü olmuş ...
    ···
  12. 13.
    0
    Ertesi gün dışarı çıktık .. Polis departmanina gittik .. Polis departmanindan bir çok silah aldık .. ve ayrıldık .. artık ailemi ariyordum .. şehre yaklasmistim atımla geziyorum .. ara sokağa girdik veeee insanlar bize saldırdı .. kaçtım ve atım ati yediler bense bir tankın altına girdim .. beni yemek üzereler .. Özür dilerim ailem ..
    ···
  13. 14.
    0
    Ben daha önceden inciciydim tekrar üye olmamın sebebi burda okuduğum bir yazı arkadaşın biri burda benim arkadaşım yok diye isyan ediyor kardeşim bizde parliament içiyoruz bizimde cebimizde çakmak var bizde geziyoruz fakat arkadaş edinmek için bunlar yetmez bundan 1 ay önce bakırköyde 3 arkadaşın kafede oturup muhabbet ettiklerini gördüm girdim kafeye seldıbınaleykum dedim bi sandalye çektim çocuklar şok oldukar kardeşim kusura bakmayın öyle daldım aranıza muhabbetinizi böldüm dedim önemli değil dediler tanımıyoruz birader dediler ben yasir dedim tanışma muhabbeti falan sigaranız varmı dedim çocukların son dal sigarası vardı verir misin dedim tabi dedi eyvallah saol dedim çocukların numaralarını aldım kardeşim benim pek arkadasim yok yanlış anlamayın dedim sorun değil dediler kanka olduk makara muhabbetler felan sonra dedim ben kaçayım beyler dedim allaha emanet kanka dediler saolsunlar çıkarken garsona 40 tl verdim çocuklara parliament alsın diye ben ordan çıktım azcik yürüdüm arkamdan 5 - 6 kişi geldi hayırdır felan hesabı omuz attılar boş durur muyum gider yaptım cafedeki çocuklar gördü onlarda ne iş aga felan dediler bi telefon açtılar bende o ara açtım telefon bi baktım 20 kişi geldi anında bak işte gördün mü bazen kim olduğunu bilmedigin insanlara selam vermek bile işe yarıyor orda o 5 kişinin aminakoyduk
    ···
  14. 15.
    0
    " Selam!"
    Aniden frene bastım. Şüpheli gözlerle arkama döndüm. Kız rahat bir şekilde koltukta oturuyordu. Ve hiç de ölüye benzemiyordu.
    " in arabadan."
    "Ne? Neden?" Şaşırmıştı.
    Yineledim." in arabadan ben öleceğim."
    "Tamam işte ne güzel bende gelirim."
    "Toplu intihar değil bu in."
    Kız sonunda pes etmişe benziyordu. Sıkıntılı bir ses çıkarıp indi. Tekrardan tam gaza basacakken ön koltuğun kapısını açıp bindi.
    Napıyosun'larım eşliğinde emniyet kemerini bile taktı.
    "Güvenlik her zaman önemlidir."
    "Bak ufaklık heyecan arıyorsan doğru yerde değilsin."
    "Heyecan aramıyorum sadece merak ediyorum."
    "Neyi?"
    "Ölmek için fazla güzel bir gün değil mi?"
    Kızın aklının yerinde olmadığını düşünmeye başlamıştım. Tuhaf biriydi.
    "iyi madem benimle beraber geliyorsun o zaman."
    Benimle gelmesi en mantıklısıydı. Belki öleceğim konusunda ciddi olduğumu görüp kaçardı. Zaten yeterince vakit kaybetmiştim. Hızlı olmam gerekiyordu.
    "Buralarda bildiğin güzel bir uçurum var mı?"
    Şu kıza uyup bende aklımı yitiriyordum.
    " Ha evet 30 metre ilerde var. Manzarası güzel diyorlar orası için."
    Yol boyunca ikimizde hiç konuşmadık. Bahsettiği uçuruma gelince arbayı kenara çektim. Arabadan inip uçurmun kenarına oturdum. Kızda beni takip edip yanıma oturdu. Rüzgar çıkmıştı. ilk ben konuştum.
    "Korkmuyor musun?"
    "Neden?" Gözlerini kocaman açıp bana döndü.
    "Birazdan ölecek olmamdan."
    "Ölmeyeceksin ki."
    "Nedenmiş o?"
    "Çünkü beni tanımadan ölmek istemeyeceksin." ilk kez ciddi ve sakin bir şekilde konuşmuştu. işte o zaman göğüs kafesimin solunda bir şey oldu. Sanki kalbim bir anda kocaman olup büyümüştü. Çünkü ilk kez sesini duymuştum. Göz ucuyla tuhaf kıza baktım. Uçurumun kenarında öylece oturmuş etrafı izliyordu. Ve gördüklerinden memnundu. Bu hali sinirimi bozdu. Şu lanet olasıca şeyler nasıl onu mutlu edebiliyordu? Hızlıca ayağa kalkıp arabaya bindim. Bir süre sonra o da bindi.
    "Salağın tekisin" dedim. Verdiğim bu cevap onu gülümsetti. Sanki beklediği cevaptı.
    "Ölmek istiyorum." diye fısıldadım.
    "Öl." dedi. Sonra biraz bekledi.
    "Ama ölmeden önce biraz yaşa."
    • **
    ···
  15. 16.
    0
    Yol boyunca arabanın radyosuyla rastgele oynadım. Bir türlü güzel bir şarkı bulamadım. Bu yaptığım onu biraz sinirlendirdi. Sürekli elime vurup "Yapma" dedi. Bu hali beni güldürdü. Oturduğum yerde gülmeye başladım. Artık bu tuhaflıklarıma alışmış olsa gerek niye gülüyorsun diye sormadı.
    "Nereye gidiyoruz?" diye sordum.
    "Bilmiyorum." dedi.
    "Ben biliyorum."
    "Nereye? Cehhennemin dibine mi?"
    "Hayır benim küçük cennetime."
    Gideceğimiz yeri tarif etmeye çalıştım. Ama galiba çok da başarılı olamadım.
    "Şimdi 1 sağa dön sonra 2 sağa."
    "Şuna kısaca 3 sağa dön desene."
    "Hayır 1 sağ sonra 2 sağ."
    "Seninle uğraşılmaz."
    "Hey ne yaptın?! Sola dönmeyi unuttun."
    "Ya sen demedin mi 1 sağ sonra 2 sağ diye?"
    "Hayır 1 sol sonra 2 sağ dedim. Hem böyle olmasa bile 3 sağ derdim. Salak mıyım ben?"
    Derdimi ona çok anlatamasam da sonunda gideceğimiz yere varmıştık. Burası benim küçük malikanemdi. Buraya taşınalı daha 2 ay olmuştu. Bir apartmanın üçüncü katında oturuyordum. iki odalı küçük bir daireydi. Tek kişi yaşadığım için küçük olması çok sıkıntı değildi benim açımdan. Arabadan inip apartmanın girişinde onun gelmesini bekledim. Gözlerini kocaman açıp apartmanı memnuniyetsiz bakışlarla süzdü. Elimle gelmesini işaret ettim. Yanıma gelince boyu benden biraz uzun olduğu için ayak parmaklarımın ucunda yükselip kulağına
    "Sana bir sır vereceğim, ama kimseye söyleme tamam mı?" diye fısıldadım.
    Merak etmişti. Büyük bir ciddiyetle
    "Ne?" diye sordu.
    "Ben burda yaşıyorum!" diye bağırdım.
    Kafasını geri çekip eliyle kulağını bastırdı.
    "Salak kız." dedi.
    "Bu salak kız şimdi süper kız olup kapıyı açacak." dedim. Ve elimi hemen elimdeki bavulvari şeye daldırıp anahtarları aramaya başladım. Fakat bir türlü bulamadım.
    "Biliyor musun ben uçabiliyorum, bence en iyisi uçmak. Hadi üç kat yukarı uçalım." diye biraz saçmaladım.
    "Ne diyosun, açsana kapıyı!"
    "Şey anahtarları evde unutmuşum." diye yarı fısıldar bir şekilde söyledim.
    "Harika!" dedi. Sonra ellerini birbirine vurup gülmeye başladı. Tanrım ilk kez gülüyordu. Ve o kadar güzeldi ki. Hayatımda binlerce kez gülen insan gördüm ama bu o kadar farklıydı ki. Diğerleri gibi değildi. Tuhaftı... Ama en çok da güzeldi. Nefesimi kesecek kadar, ona baktığım için beni utandıracak kadar.
    "Ne öyle aval aval bakıyorsun? Napıcaz şimdi?"
    Evet ona aval aval bakarken yakalanmıştım. Kendimi tebrik ediyor, başarılarımın devdıbını diliyorum. Sonra elimle kafama vurdum. Salak kız! Elin adamıyla alakalı salak salak düşünme. Bir dakika salak salak düşünmek, ay tam bana göre. Ben yine aptal aptal sırıtırken kolumu dürtmeye başladı.
    " Şşşş. Tuhaf olan, sana diyorum"
    "Ha?" diye garip bir ses çıkardıktan sonra durumu kavrayıp " Şey herhalde tek çare pencerelerin üstüne basıp yukarı tırmanmak." dedim.
    O ise verdiğim cevaptan memnun değildi.
    "Yangın merdiveni falan yok mu?"
    "Kaç yıllık apartman, yangın merdiveni olmaması çok normal." dedim sakin bir şekilde.
    Sonra heyecanlı bir ses tonuyla birazda ellerimi birbirine vurup etrafımda dönerek "Yaşasın çok eğlenceli olacak." diyerek onu da ceketinden tutup arka bahçeye peşimden sürükledim.
    " Şimdi sen diyeceksin neden arka bahçe ön değil diye. "Beni niye uğraştırıyorsun?" diye sitem cümleleri kuracaksın." Onayladığını belli eder gibi başını salladı. " Ama herhalde 2. katta oturan Nuriye Nine'nin bizi görüp kalp krizi geçirmesini istemeyiz değil mi?"
    Bir kaç cümle daha kurup ikna etmeyi başardım. ilk olarak tırmanmaya ben başladım. O da arkamdan söylene söylene geliyordu.
    "Ölme, biraz daha yaşa dedin. Ama bu gidişle beni öldüren sen olacaksın. Burdan bi düşsem var ya Allah bilir kaç metredir kemiklerimi dahi bulamazsınız."
    Onun söylenmeleri başka bir sesle bölündü.
    "Fikri sen misin? Komşular komşular kocam geri döndü." diye tüm mahalleyi birbirine kattı Nuriye Nine. Aklı gidip geldiği için herhalde onu 1 yıl önce kaybettiği rahmetli eşi sanmıştı.
    "Aaa pek de gençleşmiş. Valla fıstık gibi olmuşsun Fikri."
    "Yok teyze karıştırdın herhalde. Ben Fikri değilim."
    "Fikri kız o yanında ki kim? Aldatıyor musun yoksa beni? Bacaklarını kırarım Fikri! Kim o yelloz!"
    "Kız Nuriş benim ben. Tanımadın mı?" diyerek olayı daha fazla büyütmeden kapattım. Nihayet balkona ulaşmıştık. ilk olarak ben tırmanıp içeri girdim. Sonra da onun gelmesine yardımcı oldum.
    "Balkonuma hoşgeldin!" diye bağırdım. O da eliyle ağzımı kapatıp "Manyak mısın kızım? Gir içeri!" diye beni salonuma sürükledi.
    Salona girdikten sonra elini ağzımdan çekip kenardaki kanepeye oturdu. Bende hemen yerde bağdaş kurup oturdum. Bi süre ikimizde konuşmadık. O yine memnuniyetsiz bakışlarla odayı süzüyordu. Bende her zaman ki klagib onu izliyordum.
    "Ben acıktım yemek yiyelim mi?"
    "Olur."
    "Peki o zaman!" diye bağırıp ayağa kaktım. Sonra ayaklarımı popoma vura vura mutfağa koştum. iki sandiviç hazırlayıp tekrar salona gittim. Elimle bir tanesini ağzıma tıkıştırdım, diğerini de O'na uzattım. Bu sefer tam karşısına bağdaş kurup oturdum. Ceketinden tutup onu da aşağı çektim. Böylece tam karşıma oturmuş oldu. Önce ikimizde hiç konuşmadan sandiçlerimizi yedik.
    "Adın ne?" diye merakıma yenik olup sordum.
    "Levent." dedi gözümün içine bakarak.
    " Benim ki de Ilgın." dedim büyük bir gururla.
    "Tuhaf birinin tuhaf adı. Çok şaşırmadım." dedi yine aynı umursamaz tavrıyla.
    "Sana Levent diye mi hitap ediyim?"
    "Hayır Noel Baba de bana."
    "Peki Noel Baba." dedim gülerek.
    "Salak."diye fısıldadı.
    "Neden takım elbise giyiyorsun? Çok mu önemli birisin?"
    "Evet. Karatepe Holding'in genel müdürüyüm." dedi.
    "Oha." dedim. Ve sandiviçimden bir parça boğazıma kaçtı. Şiddetli bir şekilde öksürmeye başladım. Sonunda nefes almayı başardığımda
    "Neden ölmek istedin? Paranın gerçek mutluluk olmadığını anladın değil mi? Bu işte ki herkesin ikiyüzlü olduğunu gördün. iş hayatından sıkıldın, her gün yaptığın binlerce rutin işlerden sıkıldın değil mi?" dedim gözünün içine bakarak.
    Ve o an hiç beklemediğim bir şey yaptı. Yaklaşıp dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Kalbim şoktan hızlı atmaya başladı. Bu değişik bir duyguydu. Kafasını çekip kulağıma fısıldamaya başladı
    "Hani bana demiştin ya beni tanımadan ölmek istemeyeceksin diye. Tanıt bana kendini tuhaf kız. Anlat bana hikayeni. 1 ay söz veriyorum sadece 1 kalacağım yanında. Beni 1 aylığına yaşatır mısın?" diye fısıldadı sanki tüm hücrelerime.
    Sonra ayağa kalkıp yine kanepeye oturdu.
    "Benim uykum geldi. Bana yatacağım yeri göster." dedi sanki az önce beni öpmemiş gibi.
    "Tamam." diyerek ayağa kalktım. Sonra koşar adım odama gittim. Kapıyı kapatıp bir süre öylece kaldım. Tanrım az önce beni öpmüştü! Bu olayı çok fazla düşünmeme kararı almıştım. Daha az aklıma gelirse daha az utanırım diye. Kendimi toparlayıp, kucağımda yastık yorganla içeri gittim. Elimdekileri oturduğu kanepenin üzerine bıraktım.
    "Yatağın hazır patron!" dedim elimle asker selamı vererek.
    Ayağa kalkıp eliyle kanepeyi göstererek
    "1 ay burda mı yatacağım ben?" dedi.
    "Yoo istersen yerde de yatabilirsin." dedim.
    Sonunda pes edip yatağı yapmama izin verdi. Ben işimi bitirdikten sonra hemen kendini yatağın üzerine attı.
    "Herhalde takım elbiseyle uyumayı düşünmüyorsun." dedim.
    "Düşünüyorum niye ki?" dedi.
    "Bi saniye bekle." dedim. Ve koşarak odama gittim. Dolabımdan en pembe geceliği elime aldım. Geceliğe bakıp güldüm. Evet bilerek yapıyordum. Tekrar koşarak salona geri döndüm.
    "Al bunu giy." dedim elimdeki pembe geceliği ona uzatarak.
    "Olur saçlarıma da bigudi sar. Sonra beraber oturup evlilik programları falan izleriz değil mi?"
    "Sadece temiz olan bu geceliğim var. Kim görecek ayrıca."
    "Tamam pes ediyorum." deyip elimdeki geceliği aldı.
    Üstünü değiştirmesi için onu yalnız bıraktım. Bende odama gidip pijamalarımı giydim. Son kez kontrol için salona gittiğimde bu sefer kahkahamı tutamadım.
    "Bence sana çok yakışmış, rengi seni açmış bir kere, ayrıca bacak boyunu da yüksek göstermiş."
    "Dalga geçme. Bence ben gün Nuriye Nine'de kalayım. Tam onun evlik oldum. Ayrıca tuhaf kız sen önce kendine bak. Üzerinde neon yeşil pijama var. Gece seni görürsem uzaylı falan zannederim."
    "Sırrımı öğrendin. Evet ben bir uzaylıyım!" diye bağırdım. Garip sesler çıkararak etrafımda dönmeye başladım.
    "Cidden salaksın!" diyerek yorganı başına çekti.
    Sesimi kalınlaştırıp ciddi bir ses tonuyla
    "iyi geceler efendim." dedim.
    O ise
    "Git ve uyu!" diye bağırdı.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 17.
    0
    Sabah birinin kapıyı ısrarlı bir şekilde çalmasıyla uyandım. Sinirle kapıyı açtım.
    "Ne var?!" dedim karşımdaki adama. Elinde sepet olan bir adamdı. Kapıcıydı büyük ihtimalle.
    Gözleriyle beni baştan aşağı süzdü.
    "Ilgın Hanım'a bakmıştım ekmek lazım mı diye?"
    "Gerek yok!" diyerek kapıyı adamın yüzüne kapadım.
    "Bu evdeki herkes ayrı tuhaf." diye merdivenlerden indi kapıcı.
    Tam adamın ne dediğini anlamaya çalışıyordum ki aklıma üzerimdeki pembe gecelik geldi. O yüzden bana tuhaf davranmıştı. Birden karnımın guruldadığını hissettim. Acıkmıştım. Kahvaltı hazırlaması için onu uyandırmaya gittim. Odasına girdiğimde yorganına sarılmış bir vaziyette uyuyordu. Kolumla onu dürtmeye başladım.
    "Uyan ben acıktım." dedim.
    Bir kaç mırıltı çıkardı ama uyanmadı. Denemelerim başarısız olunca ayağa kalkıp tüm gücümle
    "Açım ben aç" diye bağırdım.
    Sonunda panik olmuş bir şekilde ayağa kalktı.
    "Noldu deprem mi oldu? Obama'ya suikast mı düzenlediler? Uzaylılar evimi mi bastı? Unicornlar geri mi döndü? Ruh emiciler ruhlarımızı emmeye mi geldi? Noldu?" diye telaşlı bir şekilde bağırdı.
    "Hayır. Sadece acıktım." dedim en sakin ses tonumla.
    Poposunu kaşıyarak "Hallederiz." deyip mutfağa yöneldi.
    Salona geçip dün gece çıkardığım takımımı giydim. On dakika sonra elinde bir tepsiyle salona geldi. Üzerini değiştirmiş açık kot bir şort giyip sarı askılı bir bluz giymişti. Ve kollarına renkli renkli bileklikler vardı.
    "Kahvaltımız!" diye bağırdı.
    "Benimle konuşurken desibelini ayarla." dedim yine en sakin ses tonumla.
    Poposuyla beni biraz kenara ittirip kanepeye oturdu. ikimizde yemek yerken yaptığımız gibi hiç konuşmadık.
    "Bu gün alışverişe gidelim. Sana yeni kıyefetler alalım." dedi.
    "Gerek yok. Benim var." dedim.
    "Tüm gün takım elbiseyle mi duracaksın?"
    "Yoo ara sıra çıkarıp pembe geceliğimi giyeceğim." dedim.
    Gülmeye başladı.
    "Saçmalama. Şey bi de bu gün benim saçlarımı boyar mısın?" dedi.
    "Hayır." deyince iki elini çenesinin altında birleştirip dudaklarını büzdü.
    "Lütfen." dedi.
    "Yapma çok çirkin oluyorsun."
    "O zaman alışverişe gidiyoruz!!" diye bağırdı.
    Ayağa kalkıp biraz sıçradıktan sonra kapının kenarında ki sandalyeye oturup neon renkteki parlak turkuaz rengi sandaletlerini giymeye başladı. Eliyle de sürekli bana işaret edip duruyordu.
    "Ya gel hadi!"
    Ayağa kalkıp yanına gittim. Kenardaki ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. Birden elimi tutup merdivenlerden koşarak inmeye başladı. Haliyle beni de peşinden sürüklüyordu. Merdivenler bitince arkasını dönüp gülerek bana baktı. Bense nefes nefese kalmış bir şekilde duvara dayanmıştım.
    "Delisin." dedim nefes nefese.
    "Deliyim!" diye bağırdı.
    Kapıdan çıkmadan yine elimi tuttu. Sanki beni kaybetmekten korkuyordu. Gideceğimiz yere kadar da bırakmadı.
    Geldiğimiz yer çok da ünlü olmayan bir markanın mağazasıydı. Beni peşinden sürükleyerek mağazaya girdi. Bir oraya koştu bir buraya koştu, birkaç kıyafeti üstüme tuttu. Sevmediklerini yüzünü buruşturup başkalarını denettirdi. Sonunda memnun olmuş bir şekilde kasaya gitti. Bir açık renk kot, bir koyu renk kot, bir şort, bir eşofman altı, bir çift spor ayakkabı ve bir kaç açık renk tişört aldı. Bir pijama takımı görünce de ona söylemeden ben attım sepete. Kasaya gidince
    "Ben öderim" dedim.
    Hayır der gibi başını salladı. Sonra da sessiz bir şekilde
    "Miras" deyip göz kırptı.
    Eve gitmeden önce markete uğrayıp yiyecek bir şeyler daha aldık.
    Akşam kanepede oturup televizyon izlemeye başladım. O da yerde oturmuş beni izliyordu sanırım. Sonra birden gülmeye başladı. Ayağa kalkıp kollarını iki yana açarak bağırdı
    "Yarın parka gidiyoruz!"
    • **
    Tümünü Göster
    ···
  17. 18.
    0
    Bu sefer sabah ondan önce uyandım. Önce bir duş alıp, toz pembe mini elbisemi giydim.
    Aynada kendime göz kırpıp
    "Güzelsin güzel!" dedim.
    Yiyecek bir şeyler hazırlayıp O'nu uyandırmaya gittim. Pembe geceliğiyle çok komik gözüküyordu. Yanına gidip işaret parmağımı alnına bastırıp
    "Uyan." dedim.
    Diğer tarafa döndü.
    "Sen bilirsin." diyerek bir hışımla odama gittim.
    "Sonuçta ben denedim."
    Dolabımdan eşofmanlarımı çıkarıp üzerime geçirdim. Kenarda duran pembe pilates topunu da alıp salona geçtim. Televizyona Ebru Şallı' nın bir kasedini koyup pilates topunun üzerine oturdum.
    "Nefes al , ver." diye olağanca gücümle bağırdım.
    "Uyansana be adam!" dedim.
    Sonra baktım uyanmıyor pilates topunu kafasına fırlattım.
    "Ne oluyor sabah sabah!" diye gürleyerek uyandı.
    "Hiç bir şey sadece pilates yapıyorum. Nefes al ,ver."
    "Sen gerçekten manyaksın!"
    "Ne manyağı tatlım, spor yapıyorum ben. Bence sende yap göbüşünden bir şeyler sarkmaya başlamış. Nuriye Nine bile senden daha fit valla." diye iğrenç bir kahkahayı koyverdim. işte o an tam o an kendimden soğudum.
    Sonra ciddi bir şekilde ayağa kalkıp
    "Kahvaltın masanın üstünde. Soğumadan ye." diye odama koştum.
    O da arkamdan
    "Kahvaltı bu salak kız soğumaz." diye bağırdı.
    Bir kaç dakika utancımdan kafamı yastığımın altına alıp kendimi boğmaya çalıştım. Boğulma aşmasına gelince kendime kıyamadım biraz da yemedi kafamı kaldırdım. Üstümü değiştirip içeri gittim.
    "Daha bitirmedin mi? Hadi daha parka gideceğiz." diye bağırdım.
    "Soğumadan yiyorum işte." dedi gülerek. Az önceki olayla dalga geçiyordu. 5 dakika sonra kahvaltısını bitirip ayağa kalktı.
    "Ben üstümü değiştireyim.
    "Tamam."
    "Tamam o zaman ben üstümü değiştireyim."
    "Değiştir."
    "Kızım manyak mısın? Git de değiştireyim!"
    "Ha. Tamam pardon." diyerek odama koştum.
    Yatağımın üzerine oturup müzik dinlemeye başladım. Aradan 20 dakika geçti ama beni hala çağırmadı. Merak edip salona gittim. Her zaman ki yerine oturmuş televizyon seyrediyordu. Kapının girişinde elimi belime koyup
    "Beni niye çağırmadın?" dedim üzülerek.
    "Seni çağırmamı istemedin." dedi.
    Sonra gülerek yanına gittim.
    "Az kay da bende oturayım." diyerek kendime küçük çaplı yer açıp yanına oturdum.
    Biraz televizyon izledik. Tabi ben "Sıkıldım" deyip sürekli kanalı değiştirince sinirlenip televizyonu kapadı. Bir süre öylece oturduk. Sonra elinden tutup kapıya sürükledim onu. Ayakkabılarını giymesini bekledim. O ayakkabılarını giyerken bende sürekli "Yaşasın parka gidiyoruz" diye hem bağırdım hem de zıpladım. Bu onu biraz güldürdü. Merdivenlerden yine koşarak indik. Sokağa çıkınca arabaya yöneldi. Bende onu çekip
    "Herhalde parka arabayla gitmeyeceğiz."
    "Hayır gideceğiz."
    "Gitmeyeceğiz." diyerek yine elinden tuttuğum gibi peşimden sürükledim. Yenilgiyi kabul edip yanımdan yürümeye başladı. Park iki sokak ilerdeydi. 10 dakika içinde varmıştık. Parkın girişinde durup gözlerimi kocaman açarak büyük bir sevinçle parka baktım. Sonra gözlerimi kısıp
    "Sınırsız eğlenceye var mısın?" diyerek elimi uzattım.
    O an çocuksulaşarak
    "Varım!" diye bağırıp elini elimin üzerine koydu.
    "O zaman eğlence başlasın!" deyip parka koşmaya başladım. O da peşimden koşmaya başladı. ilk olarak favorim olan adını bilmediğim ama bana göre "dönen şeye" bindim.
    "Hadi döndür beni." diye bağırıp ellerimi birbirine vurdum.
    "Ama bende binmek istiyorum."
    "Tamam beni bir tur döndür söz bende seni döndüreceğim." dedim ve O'nu ikna ettim.
    Beni döndürmeye başladı. Sevinçten çığlıklar atıyordum. Sonra iyice gaza gelip daha hızlı döndürmeye başladı.
    "Yavaşla biraz. iyice hızlandın. Kusacağım şimdi kafana." diye bağırmaya başladım.
    "Ne? Daha mı hızlanayım?" dedi gülerek. O an ki yüz ifadesini çok seçemedim. Çünkü döndüğüm için etraf bulanık gözüküyordu.
    En son sıkılıp durdurdu beni. Tabi ben oturduğum şeye sımsıkı sarılmıştım. Kolumdan tutup ayağa kaldırdı beni.
    "Uzaylıyım demiştin de inanmamıştım. Cidden uzaylılar gibi yemyeşil oldun." dedi gülerek.
    "Sen cidden kafana kusmamı istiyorsun herhalde." dedim.
    "Kussana." deyip kafasını uzattı.
    "Çek kafanı koca adam." diyerek elimle kafasını ittirdim.
    Sonra bir tur da onu ben döndürdüm. Biraz zor oldu onu döndürmem çünkü bana göre fazla ağırdı. Ondan intikam almak için bana yaptığı gibi hızlandırmaya çalıştım ama benim başım döndü ve popo üstü yere düştüm. O da benim düştüğümü görünce gülmeye başladı. O gülünce bende oturduğum yerden salak salak gülmeye başladım. Ayağa kalkıp beni çekerek kaydırakların olduğu tarafa zütürdü. Kaydırağın başına gelince elimi çekip
    "Sen kay ben seni aşağıdan izleyeceğim." dedim.
    Tekrar elimi tutup
    "Korkuyor musun yoksa?" dedi.
    "Ona korkmak demiyelim de çok sevmiyorum." dedim alttan alttan bakıp.
    "Hadi Ilgın kaç yaşındasın bak küçük çocuklar bile kayıyor." deyip birkaç çocuğu gösterdi.
    "Ben zaten korkmuyorum kaydırağın sonunda biraz popom acıyor." dedim yüzümü buruşturarak.
    "Anladım." dedi. Sonra bir süre boş boş öylece baktı. Ben tam bir şey söyleyecektim belimden yakaladığı gibi kaydırağa oturttu beni. O da arkama geldi.
    "Şimdi tren olacağız. Ve popon acımayacak çünkü arkanda ben varım. Ama büyük ihtimalle benim ki acıyacak." dedi.
    Bu söylediği beni güldürdü. Belime sıkıca sarıldı ve kaymaya başladık. Sonuna geldiğimizde
    "Bitti." dedi.
    Sımsıkı yumduğum gözlerimi açtım. Sonra ayağa kalkıp
    "Acımadı!" diye bağırıp dans etmeye başladım. Etrafımdaki insanlar bana tuhafmışım gibi bakıyorlardı. Kafamı çevirip O'na baktım. Kaydırağın sonunda oturmuş gülerek bana bakıyordu. Bende gülümseyerek karşılık verdim. Oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi. Beni belimden kavrayarak salıncakların olduğu yere doğru zütürdü. Bi tane salıncağa beni yerleştirip arkama geçti ve sallamaya başladı.
    "Altımdan geç altımdan geç!" diye bağırdım.
    "Sen istedin küçük." dedi.
    iyice hızlandırıp altımdan geçti. Ayaklarımı heyecandan ileri geri salladığımdan dolayı yanlışlıkla o geçerken ayağımı kafasına çarptım.
    "Çok acıdı mı?" diye üzülerek sordum.
    "intikamım kötü olacak." dedi ve daha hızlı sallamaya başladı.
    "Yavaşla salıncak kopacak şimdi!" diye bağırdım. Ama beni çok duymadı herhalde çünkü kendimi yerde buldum.
    "Bi şey oldu mu?" diye yanıma geldi.
    Tam cevap verecekken gözüm bize gelmekte olan sinirli bekçiye kaydı. Ayağa kalkıp elini tuttum.
    "Kaçalım!" diye bağırdım.
    O'da bekçiyi gördü ve koşmaya başladık. Ben koşarken hala aptal aptal sırıtıyordum. Koştuğumuz için 5 dakikada eve vardık. Kapının girişinde durup biraz dinlendi. Sonra yine merdivenleri koşarak çıktık. Kapıyı açtım. içeri ilk o girdi. Ayakkabılarını çıkarıp en sevdiği köşeye kuruldu. Bende ayaklarının dibinde yere oturdum.
    "Sence saçıma yeni bir renk eklemeli miyim?" diye sordum.
    "Saçmalama kafanda zaten her renk var." dedi gözlerini televizyondan ayırmadan en umursamaz tavrıyla.
    "Ama senin rengin yok."
    Televizyonu kapatıp aşağı yanıma indi. Bi süre öylece gözlerime baktı.
    "Benim rengim umutsuzluk, benim rengim mutsuzluk, benim rengim ölüm." dedi gözlerimin içine bakarak. Sonra ekledi
    "Benim rengim siyah."
    "izin ver ruhunu renklendirmeme."
    "Siyahım ben renklenemem. Diğer renkleri de yutarım. Onları da karartırım."
    "O zaman saçlarımı senin renginde boyamalıyım."
    "Hayır." deyip elini saçlarıma zütürdü. Sonra bir annenin şevkatiyle usulca saçlarımı okşadı.
    "Onlar böyleyken güzel. Sen renklerinle güzelsin."
    "Ama ben senin renginle özelim."
    "Sen benim göremediğim yanımsın. Sen benim ekgib tarafımsın. Sen benim hiç olmayan renklerimsin."
    "Renklerimiz karışsın. Bırak bi bütün olalım."
    "Yapamam. Benim pisliğimi sana bulaştıramam."
    "O zaman…" deyip ellerimi sakallarına dokundurdum.
    "Sana yeni bir ruh yaratalım. Tamamen şeffaf olsun. Sonra 1 ay boyunca ona her gün yeni bir renk katalım. Ekgib olan renklerini tamamlayalım. Ta ki rengarenk oluncaya kadar."
    "Rengarenk olunca masal bitiyor ve ana karakter ölüyor mu?"
    "Hayır sonsuz oluyor."
    Tümünü Göster
    ···
  18. 19.
    0
    Rezervasyon
    ···
  19. 20.
    0
    dinle devlet işlerini tahmin edemeyeceğiniz bir şekilde birbirine karıştıran roman. yakışmadı sana papaz efendi...
    ···