-
1.
+42 -6edit: hikayemiz malesef bitmiştir arkadaşlar... ruhum ve ellerim bu kadarına dayandı okuyan okumayan herkese teşekkür ederim... sevilen hikayeler arasına girmesi dileğiyle...
https://www.youtube.com/watch?v=TVaPlpPDfYs ... ben yazarken dinledim size de okurken dinlemenizi tavsiye ederim ...
bazı melekler kanatsız bazı melekler mimiksiz doğarmış... ne üzülür ne mutlu olur ne de ağlarmış... sadece kanat gerer korur kollarmış... bir ömür boyu izlermiş hayattaki amacı ne bu insanın diye... insan hata yaptığını bilmez onun yerine meleği af diler ağlarmış... taa ki tüm gücü tükenip kanatları bile kül olup düşecek hale gelirken azrail dayanamayıp bir meleğin ölümüne gelir hemen oracıkta insanın canını alırmış... serbest kılarmış koruyucu meleği... ebedi huzur için cennete yollarmış...
birgün melek dönüp azraile sormuş;
\\\"neden engel oluyorsun ölümüme? beni insanlardan daha çok mu seviyorsun?\\\"
azrail meleğe dönmüş gülümseyerek;
\\\"tanrı ruhlara beden verdi dünyayı görmeleri acizliği tatmaları için ve ahmaklıkları yüzünden hemen ölmesinler diyede sizi gönderdi... tanrının sabrı sonsuz yüreği af dolu ve kusursuzdur... fakat beni de o yarattı... ve sabrından bir parça ve can alma yetisinden bir parça bıraktı... ve bir parça sabrım tükendiği her an koşup ölmek üzere olan bir meleği cennete gönderirim... ama korkarım her zaman en kötüsünden... ya bir gün tanrı benim canımı alırda gelip sizi kurtaramazsam... \\\" -
2.
+4melek azrailin gözlerine bakmış gülümseyerek;
"hatırlar mısın çok eskiden tüm ruhlar huzur içinde gezerdik cennette... doğumu ölümü kavga gürültüyü bilmezdik... taa ki dünyayı merak edipte orada yaşamaya başlayana kadar o meraklı ruhlar... eskiden böyle değillerdi... bedene büründükleri an nasıl bu kadar değişebildiler anlamadım... hiç tanımadığımız bilmediğimiz duygulara büründüler... can vermenin yaratılışlarının bir parçası olduğunu ama can almanın sadece yaratana mahsus olduğunu bilmediler... bencilleşti insanoğlu... hırsızlaştı... elde etme arzusuyla nefsine yenik düştü... üzerinde yaşadıkları dünyayı öldüren bu ruhları nasıl olurda cennete alırız biz... ya günahlarını ödedikten sonra değişmezlerse... ya cennetide dünya gibi çöl ederlerse... "
azrail başına göğe kaldırmış;
"ey en temiz yağmur sularından daha saf en beyaz bulutlardan daha beyaz kalpli meleğim... işte sen bunları hissettiğin için bir meleksin... işte sen bu kadar saf duygularla var olduğun için koruyucu olarak gönderildin... cennet cehennemde yanmanın ödülü olarak yaratılmadı ve de cehennem dünyada işlenilen günahların bedeli olarak yaratılmadı... dünyevi acılar ne kadar da tüy gibi hafif ne kadar boş ve anlamsız sen izledin biri faninin omuzlarından... aşk mı seni cehennem ateşi kadar yakar parasızlık mı seni okyanusta bir su damlası kadar çaresiz kılar... sen korudun kolladın insanı kendi canın pahasına... bir gün bile inancından sapmadın... senin görevin korumaktı ve benim görevim verilen canı Allah adına geri almak... kanatların bulut olsun tekrar yüreğin engin denizler olsun... kaderin sonsuza dek özgürlük olsun eşsiz meleğim... cennetin kapıları yorgun ruhunu en içten huzurla selamlar... " -
3.
+2yorgun ve solgun bedeni parlamaya başlamış gitgide... güçsüz düşen kanatları ışıl ışıl ve eşsiz tüylerle dolmuş o an... yavaşça kalkmış tüm kırgınlıklarını geride bırakarak...
"uzun zaman oldu cenneti görmeyeli... özledim... "
azrail eşlik etmiş meleğe cennetin kapılarına kadar...
"sen gelmeyecek misin?... "
demiş azraile bakıp ...
"benim görevim yolunu unutacak kadar yorgun düşenleri alıp gelmektir meleğim... günahlarından gözünü kan bürümüş cenneti göremeden şuursuzca gezen ruhları günahlarından kurtarmak... "
içindeki kalan son birkaç damla huzursuzluk ve kederi bir anda kaybetmiş cennetin kapısından içeri giren melek... yüreği hiç hissetmediği kadar huzurlu varoluşu hiç tanık olmadığı parlak ve beyazmış... dünyada gördüğü şelalelerin aynısı... salıncakta ölümlüyü salladığı ağacın aynısı varmış yine günah değmemiş topraklarda... ama etrafta kimse yokmuş... eşsiz huzurlu bir diyarda başlamış bir başına kanat çırpmaya... -
4.
+2huzurlu gülüşler neşeyle fısıldanan şarkılar duyuyor fakat bir türlü nereden geldiklerini anlamıyormuş... kuş cıvıltıları arıların vızıltıları çınlıyormuş ruhunda ama hangi yöne bakarsa baksın bir türlü kendinden başka kimseyi göremiyormuş... daha hızlı çırpmaya başlamış kanatlarını... daha uzaklara uçmaya başlamış... sanki insanların hiç var olmadığı sanki günahların hiç işlenmediği en başından beri bir başına yaşayan bir dünya... bedeninden arınan ruhlar nerede diye düşünmüş melek... gerçekten cennette olup olmadığına inanamıyormuş bir türlü... seslenmeye başlamış çaresiz...
"beni duyan kimse var mı?" ... -
5.
0akşama doğru devam edicem beyler ...
-
6.
+2sesi uzun uzun yankılanıp kayboldukça meleğin ruhu yavaş yavaş huzursuzluğa kapılmaya başlamış...
gözleri dolmaya kalbi küt küt atmaya başlamış... yapabildiği tek şey elinden geldiğince hızlı kanat çırpmakmış...
suyu besberrak bir göletin yanına gelmiş ve durmuş bir anda... elini suya uzatmış... hiç beklemediği bir ve daha önce tatmadığı bir his kaplamış tüm bedenini... meleğin canı yanmış... korkuyla fırlayıp uzaklaşmış göletten... ve bir ağacın altına oturup ağlamaya başlamış...
"Allahım neler oluyor acaba? bu yaşadıklarım nedir ve burası neresi? neden duyamıyorum sesini ve neden duyamıyorsun beni?... "
"yoksa gerçek değil misin sen?... yoksa ben gerçek bir melek değil miyim?"
mavi gökyüzü bir anda siyah bulutlarla kaplanmış... göletin berrak suları lav olmuş fokurdamaya başlamış...
korkuyla kaçmaya başlamış melek... uzaklarda görünen beyaz bir ışık varmış... gitgide solan ve kaybolan... başlamış var gücüyle kanat çırpmaya... gözyaşları değdikçe toprağa hemen oracıktan yangınlar çıkarmış... arkasına bile bakmadan uçmaya devam etmiş melek... yavaş yavaş yorulmaya başlamış... kanat çırpacak gücü kalmayınca çaresiz inmiş ve yürümeye başlamış... hiç bir ses gelmiyormuş arkasından... ve karanlıkta onu kovalamayı bırakmış... yorgunluğuna yenik düşen melek yemyeşil bir bozkırın kenarında huzur içinde uykuya dalmış... -
-
1.
0Hll ilk kez saf tertemiz bi hikaye
-
1.
-
7.
0yüzünde bir rüzgar esintisiyle uyanmış melek... yanağına konmuş beyaz kanatlı bir kelebek varmış... yavaşça parmağını uzatmış kelebeğe dokunabilmek için... tam dokunacağı sırada kelebek birden kaybolmuş... başını göğe kaldırıp bakmış melek... gökyüzü masmavi ve hava olabildiğince sıcakmış... kalkıp yürümeye başlamış sakin ve sessiz bu diyarda... tıpkı koruduğu ölümlünün gittiği o çiçek dolu bozkırlar... sanki her an piknik yapan mutlu aileler ve çiçek toplayan minik çocuklar belirecek gibi bir hisse kapılmış... tarifsiz bir gülümseme belirmiş yanaklarında... yaşadığı tüm korkuları unutmuş bir anda... eğer yürürse her şeyin daha güzel olacağının farkına varmış...
\"sizler bana bir lütufsunuz... sizler benim özgür ruhum sizler varlığımın en tatlı parıltılarısınız... bir defa çırpsam sizi dünya bitiyor ve bir daha başlıyordu... bir defa çırpsam sizi kara bulutlar dağılıp gökkuşağının ardından güneş açıyordu... beni yağmurlardan beni rüzgarlardan beni yanlızlıktan siz korudunuz her zaman... en değerlim en sevdiğim en eşsizim... sizler benim kanatlarımdınız... \"
bir damla gözyaşı süzülmüş çaresiz meleğin yanağından...
yeşil çimlerin arasında parlayan bir bıçak varmış... yaklaşmış ona doğru ve ipeksi güzel kanatlarına bakmış... düşünmüş ki ne kadar fedakar olursa bedeni ruhunu o kadar saf ve huzurlu kılarmış... yaratılışımdan beri benimdiniz ilk nefesimden beri rüzgarım yağmurum güneşimdiniz... ben bir ölümlüyü kollarken sizde beni kolladınız... " -
8.
+2yavaşça çimlerin üzerine bırakmış kanatlarını melek... ve oturup onları izlemeye başlamış... gökyüzünden sayısız kelebek inmiş kanatların üstüne... kelebeklerden görünmez hale gelene dek izlemiş kanatları... sonra bütün kelebekler aynı anda kanat çırpmaya başlamış... yavaş yavaş yükselmeye başlamış kanatlar gökyüzüne... güneşin ışıklarına doğru yol almaya başlamış... kanatları uzaklaştıkça melekten yaraları kapanıp izleri kaybolmaya başlamış... uzun bir süre geçmeden kelebeklerde kanatlarda kaybolmuş gözden... ilk kez yeşil çimlere ayak basıyormuş melek... ilk kez çimenlerin sıcak yüzeyinde koşmaya başlamış... bir kaç parça koparmış çimenlerden gökyüzüne atıp yere düşüşlerini izlemiş... kulaklarında eşsiz bir rüzgar sesi ve kuş cıvıltılar belirmiş o an...Tümünü Göster
koruyucusu olduğu insanın anıları canlanmış o an aklında;
küçükken her haftasonu pikniğe giderdik baba hatırlar mısın?... uçsuz bucaksız sonu görünmeyen o çimliklerde koşardık... sen aceleyle mangalı yakardın annem sofrayı kurardı... ufacık boyuma bakmadan koşar hemen salıncağı kurmaya çalışırdım... mangalı bir kenara atar beni omzuna alıp yarımd ederdin salıncağımı kurmama... annemin yaptığı o cevizli kurabiyeleri hatırlıyor musun baba?... daha piknik yapacağımız yere varmadan yarısı bitmiş olurdu hani... sıcacık ve yumuşaklardı... dereye gidip ellerimizi yıkardık... sudaki minik balıkları yakalamaya çalışır çocukça oyunlar oynardık... suya düşüp boğulucaz diye aklın çıkardı da küçük ellerimi sıkı sıkı tutar asla bırakmazdın... hatırlıyo musun büyüdüğüm zaman bende senin gibi bir baba olacağım dediğim zaman kendini tutamayıp ağlamıştın... ben büyüdüm baba... ama asla senin gibi bir baba olamadım... o pikniğe gittiğimiz bozkır yok artık... sen varken yaşadığımız dünya yok baba... artık ellerimi yıkayamıyorum o derede... korkuyorum düşerim de başıma bir şey gelir diye... düşersem beni tutar mısın baba?... senin gibi bir baba olacağım desem sarılıp ağlar mısın yine?... "
"hadi hayatım geç oldu artık son görevimizdi babanı defnetmek bırak koca yürekli adam huzur içinde yatsın... "
o bahsettiğin bozkırlar ölmemiş bak... tıpkı küçüklüğündeki gibi her şey... koca yaşlı çınar hala yerinde ve salıncağın hazır... bak ölümlü işte kurabiyeler sepette hala... nerdesin ölümlü? bozkırlar burada işte ama sen? ... -
9.
+1yaşanır ve kaybolur sanırdım dünyadaki anılar... zamanla unutulur sanırdım... aklımın ucundan bile geçmezdi dünyanın aslında cennet olduğu ve cennetin aslında dünya olduğu... ölüm denilen şey saflığın ve huzurun ruhla buluştuğu bir kapıymış... asla dönmemek üzere kapatıp çıktığın bir evin kapısı... son kez çıktığın ve bir daha asla göremediğin o yaz tatili... çiçekler böcekler çimler ve hatta toprak bile ölümü tadarmış aslında... yaşadığı kötü dünyayı bir kenara bırakır cennette huzur içinde yerini alırmış... zamanı geldiğinde bütün insanlarıyla bir göçüp gel cennetine koca dünya... yaşlı genç canlı cansız herkesi alıp gel... hiç bir insan öldüğünü anlamasın... geçmişte kalan anılarını kaybettiğini sanmasın... doğarken alınan ilk nefes ve ölürken verilen son nefes bile cennette yerini alırmış... elde edemeyip arkasından ağladığı her dileği gerçek olurmuş bu huzurlu kapıların ardında... bencilliğini kıskançlığını bir kenara bırakırda feda edersen en sevdiğini en kıymetlini işte o zaman sonsuz huzur canlanırmış topraklarında... cennet tüm beyazlığıyla parlamış ayaklarının altında... ben cennetime kavuştum sonunda... özgürlüğüme kavuştum... merakla bekliyorum kalanlar ne zaman gelecek yanıma...
cennetin huzurundan tüm ölümlülere elveda... -
10.
0o kadar emek verdim bir defa uplamak hakkım olsun ...
-
benden buraya kadar son entry mi girmiş
-
beni 2 haftalık çaylak yapan modlar bile
-
skibidi gaddafi nasıl reyis oldu neler hissetti
-
gwy plaine ne kadar aurasız herifsin amk
-
rammstein emminin günaydın başlıkını çüküleğen
-
millet catir cstir silkisiyorsa
-
dedem yazları güneş senden tiksiniyorum hırrrr
-
memati sen bi ara sözlüğe ddos atıyoedun de mi
-
baycerrah yine mi hortladın la
-
ifsa yasak arayın sizi
-
albay barclay disavowedd
-
bugün oto boyacıyı aradım
-
halamın bana bulduğu kızın anası ile aram
-
bacaklar eskisi kadar azdırmıyor
-
çamaşırları ilk defa 60 derecede yıkadım
-
şafak 127 yer kibris
-
bu havada kask mont eldiven giyip
-
yillar once neden soylemedin diyor
-
az önce pgibotik kriz geçirdim
-
8 yıl oldu unutamadım
-
ucan kedi sen bir yere oturunca
-
sssubayii
- / 1