1. 26.
    +1
    elle mi yazıyon bunları amk
    ···
  2. 27.
    +1
    Yaptığım her şey bir şey için ama
    O bir şey hiçbir şeyi değiştirmiyor...
    Böylece bir yere varmadan geçtim,
    Aranızdan... aranızdan...
    ···
  3. 28.
    +1
    iki maaş arası bir yalnızlık. bu dünyanın bize sokaladığı üçlü ciks budur işte. kim kimin ırzına geçiyor belli değil. ne dünya tatmin olmuş ne biz...
    ···
  4. 29.
    +1
    kardeş sen yarra yemişsin
    ···
  5. 30.
    +1
    pgibolojik acı içerisindeki, duyguları tepe taklak olmuş birisine ne tavsiye edilir?

    hiç bir şey sanırım. düşmek yürümenin, yürümek koşmanın bir adımı. ve yangının tam ortasındayken, insan geleceği tahayyül edip te, diyemez kendisine "oysa şu an ne kadar güzelleşiyorum." diye.

    korkaklarla ve ahmaklarla kuşatılmış bir çağdayız. sızlananlarla, şikayetleri hiç bitmeyenlerle, birazıcık acıdan kaçmak için, hayattan aldığı tadı, suyun tadını, evet, suyun tadını unutmuş insanlarla karşı karşıyayız.

    yarın gelmeden nereden bileceksin, şimdinin ağrısının aslında bambaşka bir ızdırabın şifası olacağını? tek çaren: korkmamak. utanmamak. aldırmamak acını kafana kakacaklara...

    tek çaren var ölmeyeceksen eğer. ki o da yaşamak, boşluğu tırmalasan da ona tırmanamazsın, kaçamazsın. bazen hayat ölüm kılığında gelir, bazen hayat ölümün gelişi gibi gelir, bazen "zerre zerre tükeniyorum" dersin.

    her gün doğuşu muhtaçken karanlığa, karanlığı yenemezsin. senin çaban, seni dünyadan satın almaya yetmez, bazen tepinmeden beklemeyi bilmen gerekir. bazen gözünden yaş aksa da, bir bebek gibi ilgiyle izlemen gerekir, rüyadaymışsın gibi, bakman gerekir gözünü kırpmadan.

    bazen zayıf olmanın son olmadığını bilmen gerekir bu "hep kazananların" dünyasında. bazen sonunda mükafatlar olmadan kaybetmen gerekir.

    elindeki tek şey olan kendinin, o kadar da üstüne gitmemek için, herkesin hatrı, vefası, alacağı boynuna dolanmışken, herkesin hakkı sana dadanmışken, bazen durup kendi başını okşaman gerekir, koskoca kainata aldırmadan.

    herkesin bir canı var aslan parçası. insanlık ziyanda ya, unutmak çok kolay kendi derdine düşüp te dünyaları, herkes unutuyor günde en az 5 defa.

    sıkma canını aslan parçası. sıkma.

    güneş nasıl ki sormuyorsa sana, sen de sorma başkasına. üzül, tepin, çırpın...

    ama takma kafana.

    hayat kısa.
    ···
    1. 1.
      +1
      hayat kısa.
      ···
  6. 31.
    +1
    sadece ayrılık değil mesele. ya da bir sevginin bitmiş olması falan değil huzur kaçıran şey.

    bir devir kapandı anlıyor musun? öyle aşklar yok artık. öyle sevmeler yok.

    taktikler var. savaş gibi, kavga gibi, ince ince düşünülüp söylenen sözler, kırk kere tartılıp ölçülen hareketler var. kırma ve kırılma pahasına maskeyi askıda bırakıp yola revan olmak yok. kışa çıkmadan giyilen aba gibi, birbirinin huzuruna varmadan önce giyilen kimlikler var. evlilik, sevgililik, flört... hepsi kurum olmuş. samimi dille edilen küfür, bu çağın övgüsünden sevgisinden yeğ olmuş.

    ben mi çok büyüdüm bu işler için yoksa dünya mı yanlış yıkanmış kazak gibi çekti küçüldü bilmiyorum. hazin olan şey o ki, birileri çekip vursa bile beni, ben hanidir kimselere vurulmuyorum.

    yanımdan bir ten gittiğine değil, içimden bir can gittiğine yanarım artık.
    ···
  7. 32.
    +1
    kimbilir...

    belki de herşey, yeniden...
    ···
  8. 33.
    +1
    Onlar ki ne neşelenmeleri için günahlara mahkumdurlar ne de ağır başlılıkları bir sevap kapısıdır.
    ···
  9. 34.
    +1
    Hayatım boyunca kimi dövdüysem Üni bitirdi amk
    ···
  10. 35.
    +1
    Morrowind'den sonra Skyrim pek yavan. Ortam, doğa falan güzel gibi ama Vvardenfel'in derinliği, Shivering Isles'ın atmosferi bi zerre yok son oyunda. Daha oyunun başında zaten koskoca kent krallığının soylusu ilan ediliyorsun. Morrowind'deki gibi seçilmiş bir kahraman olduğunu kimseye kanıtlaman gerekmiyor, Oblivion'daki (-ki onu da Morrowind kadar sevmem) gibi kendini olayların ortasında ama görece mantıklı bir pozisyonda da bulmuyorsun.

    Altını doldurmadan kuru kuru "Kader seni seçti, şimdi gibtir git dünyayı kurtar." diyorlar, "Ha, peki." diyip gidip yapıyorsun.

    Lan bi hikayenin bir derinliği olur.

    Bir defa oyunda keşif hissiyatı berbat. Keşif ndıbına yaşanan tek şey dere tepe, yer yurt görmek. O dünyanın insanları ne yer nasıl yaşar, gelenekleri nelerdir... Hiç bir şey yok.

    Büyü sistemi inanılmaz zayıf. Seviye atlama kısmı inanılmaz zayıf.

    Görevlerin olduğu yeri "AHA BURA" diye adamın gözüne gözüne sokuyorlar. Morrowind'de sana yolu tarif eden kişinin dediklerini dinlemen gerekiyordu.

    Oyunda hiçbir npc ile görev için gereken 2-3 cümle dışında "Bu nediyor yahu?" diye bir diyaloğa girmiyorsun.

    Oyunda hiçbir şekilde "Hmmm bundan birşey öğrenirim ben" diye bir kitap okumuyorsun (skill verenleri demiyorum, salaklaşmayın) çünkü kitaplar sana oyundaki deneyimini değiştirecek hemen hiçbirşey anlatamıyor. Anlatsa da "Aa bu muymuuuuş?" demiyorsun. Misal, gezgin şairin biri Whiterun'daki dükkanları ve o dükkanları işleten kadınları anlatmış kitabında, hani "sevgili" arayan olursa diye. Kitabı okudum, sonra gittim o kadınlarla da tanıştım. Tek bir diyalog seçeneği yok "Senin hakkında bu yazılmış ablacım, ne diyon?" diye... Ya da öğrendiklerini kullanıp o kadınlara iltifat falan edip alışverişi ucuza getiremiyorsun. Ha ama soran olursa Skyrim iyi rpg. Lan herhalde insanlar rpg ne demek bilmiyor.

    LAN OYUNDA GERiZEKALILAR ATLAYIP ÖLMESiN DiYE YÜKSEK BALKON GiBi ALANLARDA AŞAĞI ATLAMAYI KAPATMIŞLAR.

    Oyun açık açık "tamam lan kes, fazla konuşma, git onu bunu döv lan işte daha ne tatava yapıyon." diyor. Görevler desen çoğunlukla "Te orada bişey var, gir mağaraya milleti kes, mağaradaki en güçlü adamın cebinden büyülü cevizi al getir." ayarında.

    Oyun az daha zorlasa resmen kendi kendisine oynayacak sen seyir bakıcan. Az daha yavanlaşsa Marvel filmi olacak. Efekt efekt efekt, kavga kavga kavga, derinliği olmayan epik gaz biriki sahne ve yine aynı tatta bi son. Bitti gibtir git.

    Bu nedir ya...
    Tümünü Göster
    ···
  11. 36.
    +1
    metali 70'lerde doğduğu dönemin gruplarından dinlemeye başladım. en fazla black metal + avant-garde dinledim. ki popülaritedense, underground'u çok kere yeğlerim. ama şunu itiraf etmem lazım:

    "bence" gelmiş geçmiş en iyi metal grubu, tool'dur. sebepleri de belli,

    1- metal isyanın müziği ise, tool, başkaldırının felsefesini en iyi işleyen müziği yapıyor.
    2- metal teknik yeterliliği sergilemekle, dinlenebilirlik arasında güzel bir oran yakalamaksa, tool, hazmedilebilir en teknik müziği yapıyor.
    3- metal kafa düzmemekle sertlik arasındaki çok ince bir çizgide yer alıyorsa, tool, gazın dozunu en iyi şekilde ayarlıyor.
    4- metal müziğin sözleri hırçın ve anlamlıysa, tool, şarkı sözlerinde, şiirdeki ahenk ve kavram tasarrufu ile çok fazla ve derinliğine anlatabilme sanatının sınırını zorluyor.
    5- metal ilerlemeci ve gelişen bir tür olmanın yanısıra, karakterini muhafaza ederek duruşunu oturaklı tutyorsa, tool, deneysellikle, oturmuşluğu çok iyi şekilde harmanlıyor.

    bir gurubu ve müziğini sevmek için daha fazla kriter aklıma gelmedi.

    kimseyi küçümsemiyorum, bir sürü metal grubunu severek dinlerim. şüphesiz ki, herkesin tercihi, asil zevkidir. karalamak lüzumsuz ve çocukça.

    ama gavurlar, tool için "philosoper's metal band" gibi bir tabir kullanıyorlar. o kadar okuyup öğrenince görüyorum ki, haklılar.
    ···
  12. 37.
    +1
    özgürlük, çekiç gibi bir şeydir, o olmadan uygarlık olmaz. fakat yine de onu gereğinden fazla kullanmaya kalkarsanız, yaptığınızdan çok yıkarsınız.
    ···
  13. 38.
    +1
    Buradan gitmek lazım, burası her gün daha da batıyor ve batacak demiştim. Kadın virtüözü de "işte yanlış düşünüyorsun bak." demişti.

    insanlar değişmez ve eğitilmeleri imkansızdır bi zamandan sonra.

    Ama daha da acısı, kv sevdiği yerde kıyamadığı kimselerce linç edildi. Ve gitti. O'na, "Burada durma, üzülürsün." diyen ben, aha işte buradayım. Sorsan, şu ortam kadar değersiz, boş, mesnetsiz başka platform yoktur. Ama buradayım.

    işte bu iyi değil.
    ···
  14. 39.
    +1
    Bir üflemeli çalgı olarak, ney, eğer hayatı olumsuzlamıyorsa ben de hiçbir şey bilmiyorum.

    Resmen "Hiç! Hiç! Hepsi vehim! Hepsi beyhude!" diye bağırıyor.
    ···
  15. 40.
    +1
    Elimde değil, incir çekirdeğini doldurmayacak şeylerden devşirilen dev ızdıraplar karşısında attığım alaycı kahkahalarım.

    Elimde değil. Herkesin bir afyonu varmış. Başkasının yalan gözyaşı da benim ağrılarımın ilacı, sevsem de sevmesem de... Ufak tefek insancıklar, ufak tefek şeylerle kainatlar kurup kainatlar yıkıyorlar.

    Orada, o yalnızlığın ortasında, uğrunda sözümona kıvranılan şeyler çoktan kaçıp gitmişken, bilmezcesine arzularda boğulan insancıklar, sizin bu halinizden daha hazin, daha iğrenç, daha komik ne var? Varlığıyla varlığı yıpratan şu küçücük, minicik kurnaz, şu çatal dilli, zarif kere zarif bin, soysuz, köksüz, durmadan kıvranan...

    Bilsem ki kanımda alayınız boğulacaksınız, kendi ellerimle parçalardım boğazımı. Lakin, şarlatanların içi bu kadar boşken, dibe çökemiyorlar, batamıyorlar işte. Nefretim korkuma galip gelse bile, yine de en büyük kaybedişi yaşayacağım.

    Sürünün, hep sürünün, alnınız yere, taşlara, çakıla sürtmekten param parça olsun. Toprağın tuzu ruhunuza kadar kavursun sizi.

    Müstehaktır.
    ···
    1. 1.
      +1
      Düşündükçe midem köpürüyor.
      ···
    2. 2.
      +1
      Abi şu dünyada 7 milyar insan var. Bu 7 milyar içerisinde ki büyük çoğunluğun (sömürülmeyen, açlık çekmemiş, özgürlüğü elinden alınmamış insanlar) bu dünyadan daha büyük hayalleri, istekleri var. Dertleri dünyadaki en yardıma muhtaç insanın derdinden daha büyük onlara göre. Bu 7 milyar insanın içinden sadece bir tanesi olduğunu gerçekten farkettiğin zaman aslında senin de hayallerin olduğu gibi başkalarının da en az senin kadar hayalleri olduğunu yada sana göre "dert" dediğin şeylerin belki iki katını başkalarının yaşadığını anlayınca ne kadar büyük bir gaflet içerisinde olduğunu anlıyorsun. Bunu malesef kendimden biliyorum. Sözler gerçekten çok etkileyici. Keşke insanlar olarak bu bilincin farkına varıp dünyanın sadece bizden ibaret olmadığını kavrasak ve gerçekten kardeşçe yaşayabilsek. Keşke herkes empati özelliğine sahip olabilse. Şu içimizde ki önyargıları kırıp farklı olana o da bizden gözü ile bakabilsek. Çok klişe oldu son sözlerim ama insan böyle bir dünya düşündükçe mutlu oluyor...
      ···
  16. 41.
    +1
    Yalnız, güzel şiir yazmışım bence.
    ···
  17. 42.
    +1
    https://www.youtube.com/watch?v=pP1QXKbhqr4
    ···
  18. 43.
    +1
    Falcon 9'un fırlatılışını izledim. insanoğlu gerçekten çok büyük işler başarabilecek güce sahip.

    Ucuz duyar kasmak istemiyorum -kaldı ki pek çok konuyu da derinlemesine araştırıp sorgulamayı severim zaten- fakat okuduğum ve gördüğüm onca şeyden sonra konu bir noktada şuna geliyor:

    Uzayı fethetmeyi kafasına koymuş bir canlı türü, kendi içinde adaleti sağlayamıyor ve açlığı, savaşı kesemiyor. işte üzücü olan bu. Bu kadar incelikli olmamıza rağmen bir yandan barbarlığımızı da sürekli güncelleyip duruyoruz.

    insana nefret ve hayranlıkla bakıyorum. Merakı ve inadı beni ne kadar büyülüyorsa, vurdumduymazlığı ve gaddarlığı da o kadar midemi bulandırıyor.

    Kendimizi aşmak için çok fazla şeyden ödün vermek zorunda bile değiliz. Yine de -nedense- olmuyor.

    Geleceğimiz hep muğlak mı kalacak? Huzur ve güvenin herkes için mümkün ve otomatik olduğu bir dünya imkansız mı?

    Bunlar basit düşünceler farkındayım. Lakin yine de bazen bir şeyi olduğu gibi, yorumlamanın cılkını çıkarmadan, sade şekilde, insanın kendisine hatırlatması gerekiyor.
    ···
  19. 44.
    +1
    ciddiye almıyordum. bana "sıkıntıdasın" dediklerinde, herşeyin benim kontrolümde olduğunu, kendi eylemlerimin sonuçlarını yaşadığımı düşündüm hep. kaderimin kontrolü hep bendeymiş, gibi geldi bana.

    diğerleri depresyona girerken ben kıs kıs güldüm onlara. "üzülmeyi kaldıramayan zavallılar" dedim. onlar bunalırken ve bunalımdan kaçmak için yırtınırken, ben "gerçekliğin kendisi bir bunalımdır zaten, bunalım, alınıp verilen nefestir." diyordum.

    çünkü onlar gibi olmadığımı zannediyordum. çünkü güçlü olduğumu düşünüyordum. intihardan bahseden insanların ilgi huursu olduğunu savundum hep. alt tarafı birazıcık takdir edilmeye ihtiyaçları vardı.

    bana da hep "rahatsızsın" dediler. dinlemedim. neden dinleyeyim ki? ben hiç kendimi jiletlemedim, hiç kendimi yaralamadım ya da kendime eziyet etmedim. ben hiç kendimden nefret etmedim.

    sonra aklına fikrine güvendiğim biri en sonunda derdimin ne olduğunu anlattı bana. bunca zamandır gözümün önünde olan şeyi görmemiştim. tüm inançlarım, fikirlerim, yazıp çizdiklerim, bedene ve bedenden temellenen beşeri sisteme saldırma üzerine kuruluydu hep. beden bitmeliydi. bedensel deneyim sönmeliydi.

    onca okumuşluğuma rağmen aradaki bağlantıyı nasıl göremedim bilmiyorum. ama bana söylenen tek cümle yetti.

    "sen ölmeyi istiyorsun, senin bedensiz ve hissiz transhümanist ütopyan, thanatos'un ta kendisi. senin derdin kitleleri kurtarmak değil, ölmek."

    evet, şimdiye kadar ölmeyi isteyen herkesle alay ettim. çünkü hayat öylesine anlamsızdı ki, başı gibi, ortası gibi, sonu da absürttü hayatın. alabildiğince dangalakçaydı "ölüm"ün kendisi. şimdi düşünüyorum da, ölümle ne kadar içli dışlı olduğumu kendimden bile saklamışım. başkaları açık açık kendilerini öldürmeyi planladıklarını söylüyorlardı. ben eğleniyordum. bence insanın böyle söylemesi, iğrenç bir zayıflıktı çünkü.

    o iğrenç zayıflık olarak görüğüm şeyin tuzağına düşmemek için hep kendimden kaçmışım. ölmeyi ne kadar çok istediğimi saçma sapan hezeyanların pençesinde kıvranırken sarfedilebilecek seçmece edebiyatta bulmadım ben. ölümü reddetmeme rağmen ölümü kastettiğim söylendi bana. ölümün aksini kastettiğimi düşünürken, ölmeyi ne kadar çok istediğimi dile getirmişim ben.

    artık hayat çok daha boş. artık "şeyler" çok daha sığ ve yavan. çünkü karşısında tepkilenme zarureti hissettiğim hiçbir şey için çözüm sunmamışım. adaletten, eşitlikten ya da bireysel hayatımla ilgili pek çok şeyden bahsederken takındığım tavır, aslında tek bir net sona bağlanıyormuş.

    kurtuluş formüllerimin hepsi yalanmış. aslında nihai bir çıkış düşünemiyormuşum. o halde bütün problemleri tek bir çatı altında toplayamıyorsam, zaten benim, kendimde ya da çevremde gördüğüm sorunlarla alakalı tüm bulgu ve kurgularım beyhude demektir.

    bu yazıyı buraya yazıyorum çünkü başıma ne geleceği konusunda pek bir fikrim yok. hâlâ ölmek, ölü olmak bana çok uzak geliyor. ama yenilerde şunu da farkettim.

    evet, kesinlikle ölmeyi planlamıyorum, ama son 10 yıldır yaşamayı da planlamıyorum.

    yardıma ihtiyacım var galiba. ölmek istemiyorum. ama sonumun yakın olduğunu hissetmeye başladım artık. kontrolümü yitirecek kadar cesaretlenmeyi bekliyorum.

    "Run Boy Run! This world is not made for you"
    Tümünü Göster
    ···
  20. 45.
    +1
    Tukendi gitti apansiz
    ···
    1. 1.
      0
      Hiç de değil.
      ···
    2. 2.
      +1
      Bazen uğradığımda kafama esenler için yazmışımdır..
      ···