-
1.
+21.Tümünü Göster
… o sırada ivan Anton Antonoviç kuşkulu bir ruh haliyle, serin bir ilkbahar gününde Belgrad ormanlarındaki henüz iki yaşını doldurmamış meyve vermeye henüz başlayan ama meyveleri henüz ham iken bu tadına doyulmaz hoş yeşiller içindeki minik kurtçukların yediği meyvenin bulunduğu ağaca konan bir kuş gibi ürkek olması gerekirken oldukça saf ve neşeli bir halde rüzgarın yaladığı duvarları la minör kuş sesleriyle şenlendiren hoş bir kış gününde gözlerini dünyaya açmıştı…
Hemşirenin sesleri ince perdeden sağlık ocağını inletiyordu :
- Kutlarım sizi ivan Olga Anton ibrahimoviç…nur topu gibi bir oğlunuz oldu
ivan bey ise hiç istifini bozmadı… Sanki kurtlardan kaçan ve soğuk bir kış gününde sığınacak bir sığınak bulamamış kurt köpekleri gibiydi. ivan Olga Anton ibrahimoviç; şakaklarındaki beyazlara aldırış etmeyen bir mimoza çiçeği gibiydi. Uzun boyu, kaşlarının kalınlığı ve köşeli yüzü kararlılığının bir ifadesiydi; hatta o kadar kararlıydı ki kaşları 4 parmak kalınlığında, yüzü ise tam kare şeklindeydi. Ama ivan Olga Anton ibrahimoviç beyin iş ortağı Mihayloviç bey ise onun tam tersiydi hiç kararlı değildi. Çok kararsızdı bu yüzden yüzü daire şeklinde ve kaşları 0.5 uçlu kalemle çizilmiş gibiydi…
Ekran kararır ve birinci sahne biter…
2.
Soylu bir aile balo vermektedir ve ivan bey ile mihayloviç bey de oradadır. Soyu teee 8. antonoviç e dayanan bu ultra soylu aile çok varlıklıdır. Rusya da bulundukları şehirde deniz olmamasına rağmen sırf evin yakışıklı ve soylu mu soylu ultra karizmatik oğlu Fyodor deniz sporlarını seviyor diye. Rusya da şehrin bir ucundan bir ucuna boydan boya delik açılmış, içine Hawaii sahillerinden getirilen deniz suyu dökülmüş ve o denize o aileden başkasının girmesi engellenmiştir. Hem ne işi var soysuz sopsuz çapulcu memurların oralarda… Onlar önce kıçlarına don alsınlar. işte o soysuz çapulcu memurlardan biri olan kahramanımız ivan bey iş ortağı fakir sünepe mihayloviç bey de vardı.
Kamera uzak çekimdeyken balo alanına yaklaşır ve dönerek alan içindeki insanları hızlıca gösterir. ipekli kumaşlar renkli renkli zevkle seçilmiş elbiseler ve soylu insanlar adeta cirit atmaktadır. Vodkalar su gibi tüketilmektedir. Kamera o sırada sürekli dolup boşalmakta olan vodka şişelerine odaklanır. Eli ayağına dolaşmış barmenlerin arasından sıyrılan kamera usta bir manevrayla dönerek kahramanlarımıza odaklanır. ivan ve Mihayloviç sinsice konuşmaktadır:
MiHAYLOViÇ : - Ulan burada herkes giriş için altmış ruble verse içkiler de beşer ruble olsa burada herkes soylu olduğuna göre bahşiş mahşiş iyi valla iyi para kaldırıyordur burası…
iVAN : - Bu bina kırk bin ruble olsa elektriğiydi suyuydu ısıtmasıydı her gün yüz ruble oraya gitse iyi valla iyi…
MiHAYLOViÇ :- Buraya gelen otobüs her gün yirmibeş ruble verse iyi valla iyi
iVAN :- iyi
MiHAYOViÇ :- iyi
Tam bunlar konuşulurken Mihayloviç elindeki bardağı düşürür. Tam almaya eğilecekken soylunun biri Mihayloviç in eline basar. Kahramanımız daha bağırmadan diğer ayağıyla da bardağına basarak kırar. Soylu kalemle çizilmiş tek kaşını kaldırarak kendini beğenmiş bir ifadeyle Mihayloviç e bakar.
SOYLU :- Eteğimi öp
Soylu sanki bu lafları formaliteden söylemişçesine, çok da umrumda değil dermişçesine, ağır bir biçimde yürürmüşçesine hızla yürüdü ve gözden kayboldu. Mihayloviç çok bozulmuştu. Yağmurlu bir günde fırtınadan kaçmaya çalışan bir serçenin ayak başparmağını basarak narince incittiği küçük dalın kırılıp suya düşmesi gibi bir ses çıkararak inledi.
MiHAYLOViÇ :- Cik cik
iVAN : - Efendim ???
MiHAYLOViÇ :- Yok bir şey…
O sırada kamera iki kahramanımızın arasından yükselerek balo salonunu tepeden gösterir… Salonda bir hareketlilik vardır, çünkü soylu ailenin über soylu ultra karizmatik sansasyonik süpersonik hüptrik oğlu Fyodor konuşma yapacaktır. Fyodor sahneye çıkar ipek kumaştan giysisinin yere sürten bölümünü arkadan hizmetçileri kaldırıyordur. Hizmetçilerine birer tokat atarak sahneden indirdikten, beyaz ince eldivenini zarif bir şekilde taktıktan, yakasındaki karanfili düzelttikten sonra konuşmasına başlar:
Sevgili soylu misafirlerim ve onlar kadar soylu olmayan sünepe dostlarım;
Hepiniz biliyorsunuz ki bugün burada toplanmamızın nedeni benim, yani soylu mu soylu saf aryan ırktan gelmiş ülkesinin gözbebeği olan muhteşem Fyodor’un sevgili Olga’m ile nişanlanma törenidir.
Aziz Petroviç der ki:
ıığğüıış
sonra da sonuna muhteşem bir şiir ekler
üüç
ş
ö
ü
Ben de ona derim ki
o da bana soylu bir ifadeyle
ş
der…sonra ben d…
Olayı izleyen ivan, Mihayloviç’e dönerek:
"Konuşmadan bir şey anladın mı?" der.
Mihayloviç ise yüzünü buruşturarak:
"Aziz Petroviç ten sonrasını anlamadım" der
ivan :
"Aziz Petroviç dediği kim ola ki?"
Mihayloviç:
"Petrol zengini falandır herhalde… Ulan petrol işinde de iyi para var hee… Varil başı bin ikiyüz ruble olsa her gün on ruble ordan gelse doğalgazıydı suyuydu her gün yirmi ruble oraya gitse iyi valla iyi"
"iyi"
"iyi"
"Süper valla iyi"
"iyi"
Mihayloviç i birden hüzün bastı… Zenginin malı züürtün çenesini yorar diyecek gibi oldu ama sustu… O sırada yüzünü ivan dan bir an çevirip sahne de konuşma yapan Fyodor’a çevirdiğinde tam da Fyodor un ikisini işaret ettiğini gördü…
Fyodor, işaret parmağıyla Mihayloviç ile ivan ı göstererek:
"Her ne kadar bizler soylu ve olağanüstü karakterli insanlar olsak da soysuz sopsuz çapulcu dostlarımı da kırmayarak her ne kadar hak etmeseler de her e kadar sünepe çapulcu geriz…"
Mihayloviç ve ivan bakışırlar
"Bize mi diyor?" der Mihayloviç kaşlarını kaldırarak
(ivan tek elini çenesine zütürerek şaşkın bir halde) "Bize diyor baksana çapulcu dedi"
Fyodor ses tonunu yükseltmiş ve kendinden geçmişti
"Bu aptal ve iğrenç mahluklar her ne kadar beş para etmez birer memur parçası olsalar da o aptal beyinlerinden geçen…."
Fyodor’un uşağı uzun boylu, ılık bir kış gününde mum ışığıyla yolunu bulmaya çalışan bir gelincik çiçeğinin çekingen ve kararsız mizacını umarsız bir hareketle savuşturmuş bir küçük çocuk edasıyla kahramanlarımızı işaret edip sahneye çıkmalarını emreder. Fakat ses tonundaki ifade bir insanı değil bir köpeği çağırıyormuşçasına umarsız ve kararsızdır.
Kahramanlarımız sahneye çıktığında büyük bir uğultu duyuldu. Sahneye atılan yumurta ve domateslerden bu protestonun daha önceden planlanmış olduğu anlaşılıyordu. Fyodor ise dimdik duruyordu… Gözlerinin parlamasından yanaklarının mutluluktan kızarmasından, bu olaydan ne kadar memnun olduğu anlaşılıyordu. ivan ve Mihayloviç sinirlenmişlerdi… Her ne kadar soysuz olsalar da bu kadarını kaldıramıyorlardı… Bir şey bulmak istiyorlardı kahramanlarımız şu Fyodor u halkın önünde rezil edecek küçük bir ayrıntı sadece… Sahnede resmen sağa sola bakıp aranıyorlardı… Sahnede tek görebildikleri dimdik yürüyen Fyodor dur… Fyodor bu sırada iki kahramanımızın arasına sokulup iki eliyle enselerine bir şaplak attı;
"Ne o… Sahnede yiyecek bir şeyler mi arıyorsunuz çok mu açsınız hahahaha"
Tüm konuklar bu espriye katılarak gülerler… Fyodor sahnenin arkasında duran uşaklarına dönerek:
"Sevgili kölelerim şunlara yiyecek bir şeyler bulunuz yahu haha"
Fyodor tam arkasını döndüğü sırada kahramanlarımızın gözü Fyodor un sırtında duran tahtaya ilişti… Meğerse soylu prensimiz dik durmak için sırtına tahta koyuyormuş… Kahramanlarımız bakıştılar… ivan içinden düşünmeye başladı:
- Bu sırtına koyduğu kereste nerden baksan yetmiş ruble vardır
- E e bu kerestenin elektriğiydi suyuydu beş ruble oraya gitse
- iyi valla iyi
- iyi iyi
ivan seri bir hareketle Fyodor un sırtındaki keresteyi çekip çıkardı. Tüm salon donakalmıştı. ivanın keresteyi almasıyla Fyodor, yılan gibi kıvrılarak yere düştü ve yuvarlanarak sahnenin kenarındaki su giderinin deliğinden içeri kaçtı. -
2.
+1POSTA GAZETESi : "Perili Evler Hayaletli Köşkler Gizli Güçler Yazı Dizisi "Tümünü Göster
Prof. Doç.Dr..Hayalet Bilimi Uzmanı SN. Berrin Türkoğlu
HAYALETi SÜPÜRDÜM
OLAYI YAŞAYAN = Davut Gündüz
TARiH = 17 Mart 2003
YER = iSKENDERUN
Sevgili Berrin hanım… Çok güzelsiniz. Neyse. Öncelikle gazetenize böyle bir köşe ayırdığınız için sizlere çok teşekkür ederim. Bu yaşadığım sıra dışı deneyim, aklımdan bir an olsun çıkmıyor. Sürekli yaşadığım bu olayı mantık çerçevesine sığdırmaya çalışıyorum ama kıçı başı dışarıda kalıyor, çok korkuyorum. Her şey, yeni bir çocuğumun dünyaya gelmesi ile başladı. Bir kız çocuğum olduğunu öğrenince sevinçten havalara kaçmıştım. Kızım, çok ilginç bir çocuktu. Henüz 2 günlük iken okuma yazma öğrenmiş, 1 yaşına geldiğinde de artık üniversite mezunu olmuş hatta açıkta kalmış iş bile arıyordu. Biz ise hanımımla çok telaşlanıyor, bir yandan olayları mantık çerçevesine sığdırmaya çalışıyor, bir yandan da kızımızla gurur duyuyorduk. Bir gün kızımız, odasında atomaltı parçacıklarla ilgili deney yaparken birden her şeyi bıraktı ve boşluğa bakmaya başladı. Bilmediğimiz bir dilden konuşarak bağırmaya başladı. Herehöröö mışmış da kış kış ben hayaletimyore ben korkunç oluyoreee abuçi çi çi çi… Tabi biz bu konuşmadan hiçbirşey anlamadık mantık çerçevesine sığmıyordu Allahın belası mantık çerçevesine bi tak sığmıyordu ki. zütürmediğimiz hacı hoca kalmamıştı. En sonunda ümidi kesip kızımı öldürmeye kara verdim. Gebersin bin! Kaç yıldır anamızı ağlattı. O gün işten eve erken gelmiştim. Kızım bahçede buz hokeyi oynuyordu. Kızımın kafasına levye ile bir tane gömçürdüm. Biraz ölür gibi oldu sevindim. Ama dokuz canlıydı sanki bi türlü ölmüyordu. Sonra hanımım koşarak yanımıza geldi elinde elektrik süpürgesi vardı. Elektrik süpürgesini açtı ve kızıma doğru tuttu .işte o an korkudan iliklerim donmuştu. Kızımın içinden bembeyaz bulut şeklinde bir hayalet çıktı ve süpürgenin içine girdi. Ben ise olayları cebimden çıkardığım mantık çerçeveme sığdırmaya çalışıyordum. Hala sığmıyordu lanet olasıca yeni almıştım bu çerçeveyi bi numara büyük aldım hala sığmıyor.
Artık kurtulmuştuk. Rahattık artık oh be ydi artık. Ama elektrik süpürgemiz kullanılmaz haldeydi artık. Ben de ordan buradan borç bulup yeni bir tane aldım. Eskisini de komşuya verdim. Şu hayaletli olanı. Oh ben çektim şimdi de onlar çeksin. Bi de üstüne bir sürü para verdi mal. Geçen duydum evi süpürürken evin küçük oğluna bir haller gelmiş. 5 yaşındaki çocuk piyano çalıp şarkı söylüyormuş. Babasını öldürmüş. iyi de olmuş çok güzel iyi de olmuş. Biz kurtulduk ya o bana yeter. Artık ben karım küçük kızım ve mantık çerçevem mutlu mesut bir hayat yaşıyoruz. -
3.
+13.Tümünü Göster
ivan bey eve gelmişti. Ahşap evinin bakıma ihtiyacı vardı. Fakirhanesinde bir tane bile yiyecek yoktu. Boyası dökülmüş duvarları daha önce asılmış tablolardan kalma delik izleriyle doluydu. ivan bey ise bu delikleri pencere olarak kullanıyordu çünkü evinde dışarıya açılan tek şey kapıydı. Penceresi dahi olmayan bu fakirhanenin, hizmetçisi şevçenko bey burayı çekip çeviriyordu. Eve giren ivan beyi gören şevçenko, sevincinden ivanı çekip çevirerek pencere olarak kullanılan deliklerden birinden aşağı attı.
ivan bey gözlerini açtığında hastanedeydi. Kendine geldiğinde ilk hissettiği şey yatağın demirinin soğukluğuydu. ivan bey fakir olduğu için onun yattığı yatağa sünger koymamışlardı. Serumuna da çeşme suyu koyulduğunu öğrenen ivan bey sinirinden serumu çıkardı ve üzerinde donsuz entarisiyle kendini sokağa attı.
Sokak lambaları kapkara gökyüzünü aydınlatıp, sisli havayı yararak kaldırımlara bir tiyatro sahnesi görünümü veriyordu. Gecenin karanlığına kasvet katan bu sokak lambalarına konan ve anında patlayan küçük böceklerin sesi ise tiyatronun müziği gibiydi. ivan bey hafızasını kaybetmişti. Ne kim olduğu hakkında bir fikri vardı, ne de nereye gidip kimde kalacağını biliyordu. Yolun iki kenarından iki şerit şeklinde uzanan kaldırımlar, soğuk bir kış gününde yağan kara aldırmayan ve okulun iki gün tatil olduğunu öğrenen küçük bir ilkokul çocuğunun saf ve katıksız sevgi ile dolup taşarken, bir yandan da koşup dışarı çıkmak için annesinden izin isterken duyduğu o hafif utançla yanaklarında oluşan pembelik gibi pembe renk tuğlalar ile kaplanmıştı… Tam o sırada ivan bey karşı kaldırımda bir kıza rastladı. O anda hafızası tekrardan canlanır ivan bey in… Fyodor’ un konuşma yaptığı o geceyi anımsatır bir anda o kız ona… Çünkü gördüğü kız Fyodor’ un nişanlısı Olga’ dır. Tüm gücüyle koşar ivan bey. O gün Olga’ dan oldukça etkilenmiştir. Olga’ nın yanına gelen ivan bey hafif bir kararsızlıkla konuşmasına başlar:
ivan: "Merhaba nasılsınız… Şey ben aslında diyordum ki yani nasılsınız… Aslında demek istediğim tam olarak bu. Yani nasıl olduğunuz konusunda bir bilgi istiyorum ama fakat isterseniz söylemeyebilirsiniz de bu arada Fyodor bey nasıl?"
Fyodor lafını duyan Olga gülümser:
"Fyodor mu? Ne işim var o solucanın yanında… Sırtına tahta koyup dik durmaya çalışan adamdan ne beklenir ki. Siz erkekler hep böylesiniz. Eminim senin de sırtında tahta vardır… "
ivan bey telaşlı bir halde:
"Sizi temin ederim benim öyle ucuz numaralarla işim olmaz Olga hanım… izin verin size sırtımı göstereyim"
Diyerek entarisini kaldırır. Fakat hastanede giydirilen entarinin içinde don olmadığı için. ivan bey entarisini sıyırmasıyla Olga hanım sırttan ziyade bir popo ile karşılaşır.
-
4.
+1panpa bi solukta okudum. çok akıcı ve güzel şukunu verdim
-
5.
+1gerçekten aydınlandığımı hissediyorum panpa. varsa böyle yazılar paylaş. bilgi açlığımızı giderelim
-
6.
+1okudum amk
-
7.
+1POSTA GAZETESi : "Perili Evler Hayaletli Köşkler Gizli Yazı Dizisi "Tümünü Göster
Prof. Doç.Dr..Hayalet Bilimi Uzmanı SN. Berrin Türkoğlu
HAYALETi DÖVDÜM
OLAYI YAŞAYAN = Hurşit Büyükgöz
TARiH = 13 Şubat 1997
YER =iSKENDERUN
Öncelikle bana bu kalbi kadar temiz sayfayı ayırdığı için POSTA gazetesine çok teşekkür ediyorum. Şu an hala devam ettiğim kuryelik mesleğine henüz yeni başlamıştım. Çok acemiydim. Tüm pizzaları döke saça zütürüyordum. Bu sakarlığım yüzünden işimden kovulmam an meselesiydi. Patron bana gıcık gidiyordu. Bir gün patron beni çağırdı. Bugün beni son kez deneyeceğini, eğer bir sakarlık daha yaparsam beni işten atacağını, bunun artık son şansım olduğunu söyledi ve arkasını dönüp gitti. işte tam o sırada patron odasının kapısını kapatırken bir cisim gördüm. 15-16 yaşlarında küçük bir kız, patron tam kapısını kapatırken rüzgar gibi süzülerek kapıdan içeri girdi. Ama kızda bir gariplik vardı. Yüzü bembeyazdı, sarı uzun saçları vardı ve yerlere kadar uzanan beyaz bir elbisesi vardı uçarak, süzülerek ilerliyordu. Ben de o zamanlar abaza takılıyorum. Kıza gevşedim. Birden o kızla evlendiğimizi hayal ettim. Ne güzel olurdu; ben işten gelirdim o balkondan uçarak beni karşılardı. Duvarların içinden geçerdi. Küçük küçük hayalet yavrularımız olurdu. Geceleri el ele mezarlıklarda dolaşırdık. Talih yüzüme gülerdi ulan. Bir meyhane açardım adını da dostlar meyhanesi koyardım. O sırada yanımdan geçen görevlinin osurmasıyla hayalimden uyandım. Patronun kapısını yumruklamaya başladım bırak o kızı ulan şerefsiz o benim olacak benim diye bağırmaya küfretmeye başladım. Odanın kapısını açan patron, bana şaşkın gözlerle baktı ve odada 15 dakikadır yalnız olduğunu odasında kimsenin olmadığını söyledi. Ben inanmadım tüm odayı araştırdım. Tüm dolapları, çekmeceleri, sandalyenin altını, kitapların arasını patronun ağzını aradım ama bulamadım. Gerçekten öyle bir kız yok muydu diye düşündüm çok korktum ve korkudan bayıldım…
Uyandığımda motogibletin üstündeydim. Pizzaları zütürmem gereken adres de elimde yazılıydı. Bunun son şansım olduğunu biliyordum, eğer bu sefer de başarısız olursam kovulacaktım, çok dikkatli olmalıydım. Saat gece 10 olmuştu. Hava çok soğuktu ve lapa lapa kar yağıyordu. Hava kurşun gibi ağırdı. Tam o sırada bir cisim gördüm bana doğru yaklaşıyordu. Yolda gitmiyor adeta süzülüyordu uçar gibi gidiyordu mükemmel yol tutuşuyla göz dolduruyordu. Farlarını yakmış önümden geçiyordu süper bi araba diye düşündüm keşke benim de öyle bir arabam olsa. Tam bunu düşünürken bir cisim gördüm. Yolun ortasında duruyordu. Durmuyor adeta süzülüyordu. Elimde yazılı adrese bakarak işte pizzaları bırakmam gereken ev bu dedim motogibletimi park ettim eve doğru ilerledim. Pizzaları düşürmemek için çok dikkatli tutuyor ama bir yandan o iş yerinde gördüğüm hayalet kızı bir kez daha görebilmek için can atıyordum. Ama hayaleti görürsem de zaten korkudan pizzaları düşürecek ve işimden olacaktım. Çok kararsızdım bir seçim yapmalıydım işim mi hayalet kız mı ? Eeh yeter lan diyerek pizzaları yere fırlattım ve korkunç eve yaklaştım. Eve gidecek ve hayalet kızı ailesinden isteyecektim. Cebimden çıkardığım bir tarakla saçımı taradım motogibletimin aynasına bakarak üstümü başımı düzelttim. Ama tam o sırada aynadan bir cisim gördüm. Çok korkmuştum adeta iliklerim donmuştu korkudan … gözümde çapak vardı. Hemen yüzümü yıkadım. Tam arkamı döndüğümde bir hayalet gördüm. Bas git lan ! Diye bağırdım. Ağzını yüzünü dağıttım hayaletin. Hayalet bittin oğlum sen diye ağlayarak kaçtı. Kızı isteyeceğim eve doğru uçtu hayalet. Sonradan o kasabanın yaşlı bilge amcasından öğrendim ki o dövdüğüm hayalet, aşık olduğum hayaletin abisiymiş. Defalarca gittim evine özür diledim ya abi stresliydim o gün isteyerek vurmadım elim kaydı desem de anlatamadım. Ve o evin altının yatır olduğunu öğrendim. Dövdüğüm hayalet o yatırdan çeteyi toplayıp gelicek diye çok korkuyorum zütüm başım ayrı atıyor.
Bu arada ben de o iş yerinden kovuldum ama daha iyi bir yerde kurye olarak çalışıyorum. O aşık olduğum hayaletle seviyeli bir ilişkimiz var her gün öğle paydosunda mezarına gidip biraz dua okuyorum oturup bir çay içiyoruz. Ama abisinden hala çok tırsıyorum. -
8.
+1son noktasına kadar okudum panpa
-
9.
+1bundan düzünelerce okuyabilirim
-
10.
+1@22 devdıbını yolla çok sardı beni panpa
-
11.
+1@25 yolladım panpa köpeğin olsun amk
-
12.
+1okudum panpa şukunu da verdim
-
13.
+1okudum gayet iyiydi
-
14.
+1yazını zevkle okudum. hatta bazı yerleri çok hoşuma gitti defalarca okudum, ekranın üstünde altlarını çizdim kenarlarına not aldım ve boşaldım
- 15.
- 16.
-
17.
+1faydalı bilgiler bunlar panpa... ne özeti, varsa daha detaylı metinlerini yolla.
-
18.
+1la olm neyse yaaa
-
19.
+1devam edeyim mi beyler?
-
20.
0devamı gelcek beyler
-
üye alımı açıldı 2025
-
bu 5 kg yemek yiyip cola içen
-
üye alımı açık 2025 sms hatası
-
lavuk pantalon zincirimi istiyor
-
popo deliği yalanırmı
-
tinderda bı karıyla wp geçtik sesli konuştuk
-
b2spirit
-
minguzinin katili 15 yıl sonra çıkınca
-
züt deliğimin içi kasınıyor tatlı tatlı
-
bu ne la kimse kimseyle muhattap olmuyo
-
size 10 milyon dolar vereceklerr
-
panpani gibeyim amk delisi
-
anal plug nefen anal plug demişler
- / 1