1. 51.
    0
    oha bunları hiç bilmiyordum. teşekkür ederim.
    ···
  2. 52.
    0
    @40 yapar
    ···
  3. 53.
    0
    @1 senın gıbı mal bırıde zaten daha uzun yazamadı salak
    ···
  4. 54.
    0
    okudum bin çok yararlı bi bilgi bu
    ···
  5. 55.
    0
    @44 özet geççem birazdan istek aldım
    ···
  6. 56.
    0
    bir solukta okudum amk
    ···
  7. 57.
    0
    10 dakikamı alsa da anayasa ile ilişkili derslerimde fazlaca faydalı olacak
    ···
  8. 58.
    0
    suphunullah ibretlik paylaşım kardeşim verdim şukunu
    ···
  9. 59.
    0
    Güzel bilgilr bin eline sağlık :X
    ···
  10. 60.
    0
    oldukca akici bir dille yazmissin, eline yuregine bilegine klavyene saglik + rep
    ···
  11. 61.
    0
    paylaşım icin teşkurler
    ···
  12. 62.
    0
    okudum anlamadım bin daha çok ayrıntı ver
    ···
  13. 63.
    0
    ebenin amı dıbına koyim
    ···
  14. 64.
    0
    @1 ibretlik paylaşım
    ···
  15. 65.
    0
    okudum amk hepsini devdıbını bekliyoruz
    ···
  16. 66.
    0
    devamı geliyor Bir zamanlar Hansel ve Gretel adında iki kardeş varmış. Anneleri onlar daha bebekken ölmüş. Odunca olan babaları, anneleri öldükten birkaç yıl sonra tekrar evlenmiş. Oduncunun yeni karısı hali vakti yerinde bir aileden geliyormuş. Ormanın kıyısında virane bir kulübede oturmaktan ve kıt kanaat yaşamaktan nefret ediyormuş. Üstelik üvey çocuklarını da hiç sevmiyormuş. Hansel ve Gretel çok soğuk bir kış gecesi, yataklarına yatmış uyumaya hazırlanırken, üvey annelerinin babalarına, “Çok az yiyeceğimiz kaldı. Eğer bu çocuklardan kurtulmazsak, hepimiz açlıktan öleceğiz,” dediğini duymuşlar. Babaları bağırarak karşı çıkmış. “Tartışmaya gerek yok,” demiş karısı. “Ben kararımı verdim. Yarın onları ormana zütürüp bırakacağız.” “Endişe etme,” diyerek kardeşini teselli etmiş Hansel. “Evin yolunu buluruz.” O gece Hansel geç saatlerde gizlice dışarı çıkmış ve cebine bir sürü çakıl doldurmuş. Sabah olunca, ailece ormana doğru yürümeye başlamışlar. Yürürlerken Hansel cebindeki çakılları kimseye fark ettirmeden atıp, geçtikleri yolu işaretlemiş. Öğle üzeri babalarıyla üvey anneleri onlar için bir ateş yakmışlar ve hemen geri döneceklerini söyleyip ormanın içinde yok olmuşlar. Tabii geri dönmemişler. Kurtlar etraflarında ulurken tir tir titreyen Hansel ve Gretel ay doğana kadar ateşin yanından ayrılmamış. Sonra ay ışığında parlayan çakılları izleyerek hemen evin yolunu bulmuşlar. Babaları onları görünce sevinçten havalar uçmuş. Üvey anneleri de çok sevinmiş gibi davranmış ama aslında kararını değiştirmemiş. Üç gün sonra onlardan kurtulmayı tekrar denemek istemiş. Gece, çocukların odasının kapısını kilitlemiş. Bu sefer Hansel’in çakıl toplamasına izin vermemiş. Ama Hansel zeki bir çocukmuş. Sabah ormana doğru yürürlerken, akşam yemeğinde cebine sakladığı kuru ekmeğin kırıntılarını yere saçıp arkasında bir iz bırakmış. Öğleye doğru üvey anneleriyle babaları çocukları yine bırakıp gitmişler. Onların geri dönmediklerini görünce, Hanse ve Gretel sabırla ayın doğup yollarını aydınlatmasını beklemişler. Ama bu sefer geride bıraktıkları izi bulamamışlar. Çünkü kuşlar bütün ekmek kırıntılarını yiyip bitirmişler. Bu defa çocuklar gerçekten de kaybolmuşlar. Ormanda, üç gün üç gece, aç açına ve korkudan titreyerek dolanıp durmuşlar. Üçüncü gün, bir ağacın dalında kar beyazı bir kuş görmüşler. Kuş onlara güzel sesiyle şarkılar söylemiş. Onlar da açlıklarını unutup kuşun peşine düşmüşler. Kuş onları tuhaf bir evin önüne getirmiş. Bu evin duvarları ekmekten, çatısı pastadan ve pencereleri şekerdenmiş. Çocuklar tüm sıkıntılarını unutmuşlar ve eve doğru koşmuşlar. Tam Hansel çatıdan, Gretel de pencereden bir parça yiyecekken içeriden bir ses duyulmuş: “Evimi kim kemiriyor bakiim?” Bir bakmışlar kapıda dünya tatlısı yaşlı bir teyze. “Zavallıcıklarım benim,” demiş kadın, “girin içeri.” içeri girmişler ve hayatlarında hiç yemedikleri yiyecekleri yemişler. O gece kuş tüyü yataklarda yatmışlar. Fakat sabah her şey değişmiş. Yaşlı kadın dikkatsiz çocukları tuzağa düşürmek için evini ekmek ve pastadan yapmış bir cadıymış meğer. Hansel’i saçlarından tuttuğu gibi yataktan kaldırmış ve onu bir ahıra kilitlemiş. Sonra da Gretel’i sürüye sürüye mutfağa zütürmüş. “Kardeşin bir deri bir kemik!” demiş cırtlak bir sesle. “Ona yemekler pişir! Onu şişmanlat! Eti budu yerine gelince ağzıma layık bir yemek olacak! Ama sen hiçbir şey yemeyeceksin! Bütün yemekleri o yiyecek.” Gretel ağlamış, ağlamış, ama çaresiz cadının söylediklerini yapmış. Neyse ki Hansel’in aklı hâlâ başındaymış. Gözleri pek iyi görmeyen cadıyı kandırmaya karar vermiş. Cadı şişmanlayıp şişmanlamadığını anlamak için her sabah Hansel’in parmağını yokluyormuş. Hansel de parmağı yerine bir tavuk kemiği uzatıyormuş ona. “Yok, olmaz. Yeterince şişman değil!” diye bağırıyormuş cadı. Sonra da mutafa gidip Gretel’e daha fazla yemek yapmasını söylüyormuş. Bu böyle bir ay sürmüş. Bir gün artık cadının sabrı taşmış. “Şişman, zayıf fark etmez. Bugün Hansel böreği yapacağım!” diye haykırmış Gretel’e. “Fırına bak bakalım hamur kıvama gelmiş mi!” Korku içinde yaşamasına rağmen Gretel’in de Hansel gibi hâlâ aklı yerindeymiş. Cadının onu fırına iteceğini anlamış. “Başımı fırına sokamıyorum! Hamuru göremiyorum!” diye sızlanmış. Cadı elinin tersiyle Gretel’i hızla kenara itmiş ve başını fırına sokmuş. Gretel bütün gücünü toplayıp yaşlı cadıyı fırının içine itmiş, sonra da arkasından kapağı kapamış. Hansel böylece kurtulmuş, ama hâlâ eve nasıl gideceklerini bilmiyorlarmış. Tekrar ormana dalmışlar. Bir süre sonra karşılarına bir dere çıkmış. Bir ördek önce Hansel’i sonra da Gretel’i karşı kıyıya geçirmiş. Çocuklar birden bulundukları yeri tanımışlar. Hızla evlerine doğru koşmuşlar. Onları karşısında gören babaları çok mutlu olmuş. Sevinç gözyaşları içinde, onları ormanda bıraktıktan kısa bir süre sonra o acımasız üvey annelerinin ailesinin yanına gittiğini söylemiş. Yaptıkları için üzüntüden nasıl kahrolduğunu anlatmış. Babalarını bir sürpriz daha bekliyormuş. Hansel ceplerinden, Gretel de önlüğünün cebinden cadının evinde buldukları altın ve elmasları çıkartmışlar. Ailenin tüm sıkıntıları sona ermiş böylece. O günden sonra da ömürlerini mutluluk içinde sürdürmüşler.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 67.
    0
    erwin rommel'in yanılmıyorsam ilk madalyasını almaya vesile olmuş ordu. birinci dünya savaşı esnasında bölük komutanlığı görevinde bulunan erwin rommel stratejik bir tepede konuçlandırılmış* 7.000 kişilik bir italyan birliğini kurşun atmadan esir almayı başarmıştır. yanlış duymadınız birkaç yüz kişi karşısında 7.000 kişilik italyan tümeni teslim olmuştur.

    türk ordusu da italyanların bu efsane birlikleri ile karşılaşmışlardı tabii. trablusgarp'ta 3-5 tane cesur osmanlı subayının*, * silahlandırdığı birkaç yüz bedevi, uçaklı, toplu italyan ordusunu aylarca oyalamış, yüzlerce subayını esir almış, birçok cephede bozguna uğratmıştır. milli mücadele esnasında türk milletine büyük kıyakları olmuştur. severim bu yüzden kerataları.

    antalya ve konya civarını işgale yeltenmişlerdir. bakmışlar ki durum olacak gibi değil, geri zütürme masrafı olmasın diye yanlarında getirdikleri kamyonları, uçakları, topları ve makineli tüfekleri türk ordusuna teslim ederek bırakmışlardır. türk ordusu ise müttefiğinden bile alamayacağı bu kıymetli silahlar ile batı cephesindeki durumu düzeltip, yunanlılar karşısında direnebilecek bir güç oluşturmaya çalışmışlardır.

    kuşadası'nı işgal eden italyan ordusu , bir yunan uçağının mecburu iniş yapması ile pilotu rehin almış, türk ve yunan tarafının dayatmasına rağmen uçağın artık kendilerinin malı olduğunu beyan etmiştir. vecihi hürkuş ise italyanlardan gizli şekilde hemen kuşadası'na intikal ederek, italyan gözetimindeki bozuk uçağı türk bölgesine kara yoluyla zütürmüş, sonrasında hemen tamir edip akhisar'a getirmiştir.

    vecihi hürkuş italyanların el koyduğu yunan uçağını itekleyerek kaçırırken, bölgedeki italyan ordusu ne yapıyordu her zaman merak etmişimdir. tahminimce amaretto içerek dans ediyorlardı.ilk buluşmanın anlam ve önemini idrak edememiş beyinsiz erkektir. madem paran yok, madem ilk buluşmaya 2 tl ile geliceksin ne diye taş gibi kıza çıkma teklif ediyorsun gerizekalı? 2 liraya ne yedirmeyi planlıyorsun kıza salak adam? bardakta mısır mı yediricen kıza. hayret bişey. terk edin gitsin.
    yari-akademik sosyal bir deney icin girdigim (ciddi ciddi) ve onemli bir sure harcadigim bir copcatanlik sitesi. sonuclari yazsam, sanirim ortaya bir kitap cikar. ancak ozet olarak anlattigimizda, her turlu insani barindirdigini soyleyebiliriz.

    en egitimsizinden en egitimlisine, koca avcisindan tek gecelik iliski arayana, cirkininden mankenlerden daha guzel olanina, pgibopatindan super kisiliklisine kadar turlu turlu insan vardir. gercekten arkadas arayanlar oldugu gibi, iliski arayanlarin cogunlukta oldugu bir gercektir.

    amaci internetten birisini kaldirmak olan birisi icin cinsiyet gozetmeksizin iyi bir kaynaktir. ciddi iliski yasayabileceginiz ya da oturup saatlerce arkadasca derin derin muhabbet edebileceginiz insanlari barindirdigi gibi, iki tiklatip gecerim diyeceginiz insanlar da mevcuttur. kizsaniz, isiniz cok kolayken, erkekseniz biraz zaman ayirarak yine hedefinize (iliski, arkadaslik, no strings attached ciks vsvs) ulasmaniz cok zor degildir.

    internet uzerinden copcatanlik olayinin artilari ve eksilerini size bolca yasatir. eskiden internet dating olayina ve buna dahil olan insanlara agzimla gulmezdim, ancak sosyal deney neticesinde bu olayin mantikli taraflari oldugunu da gordum. misal, hayatiniz belli bir cevrede gecmeye basladiktan sonra yeni tanisabileceginiz insanlar o sosyoekonomik cevre icinden cikar genelde. ancak izmir.net gibi bir sitede, normal hayatta karsilasma ihtimalinizin g.tune patlican sokup istiklal caddesinde bagirarak hande yener sarkisi soyleyip dans edecek bir armadillo gorme ihtimalinizle esdeger oldugu insanlarla munasebet kurabiliyorsunuz. bu durumun gidisatina gore arti veya eksi haline gelebilir. cunku normalde karsilasmayacaginiz dogru kisiyle sizi karsilastirma ihtimali oldugu gibi, hayatinizi gibip atacak pgibopatlara denk gelme ihtimaliniz de vardir.

    ozet olarak, ciddi iliski ararken boyle maceralara girmeyin, aradiginiz insan cikabilir, cikmaz degil, ama ihtimali gercek hayata oranla oldukca dusuk. e zaten gercek hayatta bile dogru insani zar zor bulurken, burada samanlikta igne aramaktan daha da beter. o yuzden pasa pasa takilin kendi sosyoekonomik cevrenizde. egitimi, geliri, kulturu, aile terbiyesi size benzer birini bulun ki gul gibi gecinin. ama is olsun torba dolsun, zaman gecsin, takilayim biraz keyfime bakayimci bir yaklasimdaysaniz, izmir.net guzel bir site olarak one cikar.
    yeni aldığınız harici diskinize sabit diskinizdeki hd filmleri kopyalarken yer yok diye hata alıyorsanız ve kontrol ettiğinizde harici diskte zebellah gibi boş yer olmasına rağmen windows size bu uyarıyı veriyorsa muhtemelen bu dosya sisteminden dolayıdır. harici diskinizi ntfs yapıp kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.

    ayrıca bu durumu "diskte yer yok" hatası şeklinde veren windows xp'yi esefle kınarken, dosyanın neden kopyalanamadığının açıklamasını yapan teracopy'i gözlerinden öpüyorum. yeter artık ya.neden hayır
    12 eylül 2010 da yapılacak olan anayasa değişikliğinde, hangi maddeleri oylayacağımızı ve bizleri ilgilendiren konularda nasıl bir değişiklik yapılacağını tam olarak bilmiyoruz.
    buna karşın takım tutar gibi parti tutarak, geleceğimizi kendimizden çok, parti başkanlarına emanet ediyoruz.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 68.
    0
    öncelikle bir üniversite öğrencisi olarak merak ettiğim konu;12 eylül darbesinde,1402 sayılı sıkıyönetim kanunu ile en çok yarayı alan üniversite kurumunun,bu anayasa değişikliği ile üstündeki siyasal baskının kaldırılıp, yerine özgür bir üniversite yaratılıp yaratılmadığıdır.
    bunun da en önemli göstergesi yök’tür.
    iktidara gelirken yök’ün ö harfinin üzerindeki noktaları kaldırıp, üniversiteleri özgürleştireceğini söyleyen akp iktidarı, yök’ün başına getirdiği zat ile birlikte üniversiteler üzerinde daha hakim bir konuma geçmiştir.
    miting meydanlarında yök’ü kaldıracağını söyleyen zihniyet,onu ele geçirince kendi siyasal emellerine uygun bir şekilde yönetme imkanına erişmiştir.
    bunu kaybetmek istemeyen siyasal iktidar 12 eylül faşizminin en önemli çocuğu yök’ü kaldırmaya yanaşmamıştır.
    yani yök hala hala üniversiteleri karartmaya devam etmektedir.

    bununla beraber en önemli sorulardan biride bu halk oylamasında türkiye’yi ortaçağ karanlığına zütüren 12 eylül faşist darbecilerin
    yargılanıp yargılanmayacağıdır.
    geçici 15.maddenin kaldırılması ile birlikte 12 eylül darbesini yapanlar yargı önüne getirilmeyecektir. çünkü,darbeciler hakkında istenecek en ağır ceza:anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası olabilecektir.
    eski tck’ya göre bu suç 20 yıllık dava zaman aşımı süresine tabiydi, yeni tck’da zaman aşımı süresi 30 yıla çıkarıldı. ceza hukukunda ‘sanık lehine’ olan düzenleme geçerli olduğu için yeni tck hükümleri 12 eylülcüler için uygulanmayacak!!!
    bir başka ayrıntı ise,15.maddenin bir af hükmü olduğundan, halk oylaması ile yürürlüğe giren bir affın daha sonra geri alınması mümkün olmuyor.
    yani darbeciler yargilanmayacak!!!

    12 eylül darbecilerini yargılamayan ve üniversiteleri ortaçağ karanlığına iten yök’ü kaldırmayan bir anayasa değişikliğine tüm üniversite öğrencileri olarak hayır demeliyiz…onuna kadar katıldığım tavır. kadınlar sevgililerine hoş görünmek adına giyinirler, süslenirler, güzel kokarlar, bolca para harcarlar. e bir de yemek parasını onlar ödeyeceklerse ne anladık ki biz bu sevgililikten?

    ortalama bir kadın güzelliğine ayda 100 tl - 5000 tl arası para harcar.

    senin bir ayda ödeyeceğin maksimum hesap 200 tl'yi geçmez. 5000 tl nerde 200 tl nerde be adam?
    - hesabı ortak ödemekten çekinmeyiniz. bu bir kabalık değildir, ayıp hiç değildir.

    - sevgilinizden sürekli "abucuk gucucuk" şeklinde ilgi beklemeyiniz, birbirinize olan ilginizi çabucak harcamayınız. bu durumda birbirinizden çok çabuk sıkılabilirsiniz.

    - eğer size kendi adınızla hitap ediyorsa, bilin ki isminizi seviyordur ve size özel olan adınızla hitap etmeyi milyonlarca kişi tarafından kullanılan "aşkım, cicim, balım" gibi lakaplara tercih ediyordur.

    - size bir derdini açmıyorsa üzmemek içindir, üstelemeyiniz. "beni sevmiyor musun, bana güvenmiyor musun" gibi tripler yapmayınız, sizi düşündüğü için anlatmıyordur.

    - geçmişini çok sorgulamayınız, sizden sonraki hayatıyla ilgileniniz. aynı şekilde kendi geçmişinize de takılmayınız. eğer geçmişi atlatamıyorsanız, birbirinize zarar vermemek için kısa yoldan ayrılınız.

    tanım: çiçeği burnunda sevdiceklere, ilişkilerinin uzun süreli ve mutlu devam etmesi için yapılması gereken tavsiyelerdir.
    mehmet özün kansere yakalanmasından sonra edindiğim slogan. şimdi düşünüyorum adam doktor hemde en ünlüsünden, adam hayatını sağlıklı yaşama adamış, sağlıklı beslenmenin kitabını limonlu çay gibi içmiş. ancak bütün bunlara rağmen hasta. tamam genetik sebeberden ötürü olmuş olabilir. ancak sen o brokoli senin bu enginar benim yıllarca kas, yapmadığın uzakdoğu yakındoğu sporu kalmasın sonra git kanser ol.

    millet kebabları, iskenderleri, baklavaları zütürürken sen git salata ve kibrit kutusu büyüklüğünde peynir ye ondan sonra hasta ol. yok arkadaş ben boş mide ve hasta bir şekilde ölmek istemiyorum, hiç olmazsa fast food yiyip mutlu bir şekilde gitmek istiyorum.

    bu durum bana boş otobüste ayakta gitmek mi yoksa dolu otobüste kucakta gitmek mi sorunsalını hatırlatıyor. ulan zaten iki türlü de gibilecez bari kucakta rahat rahat gidelim.

    o yüzden sevgili dostlar bu çağrıma kulak verin huzur fast food da.sıçtığınızın resmi olan eylem. tam çıkıyorsunuz mesela restorandan. garsona el ediyorsunuz. hevaya hesap yazar gibi yapacakken elinizi balık gibi hareket ettirip yuvarlak cisimcikler gösterir gibi hareket ediyorsunuz. garson da hemen isteğinizi yerine getiriyor. 150 kaat girdi. hayırlı olsun.
    kiz adami naziyla hayatindan bezdirdikten sonra, bu sefer adamin kizdan uzaklasmasi sonucu, kizin adama yakinlasmasiyla baslamis olan iliski sebebiyle olur bu. "ay o beni arasin canim" seklinde dusunen insanlarin bakis acisi boyle sacmasapan iliski baslangiclarina sonuc verip iliskinin devamina bastan olumsuz etkilerini yaparlar. boyle kendi aralarinda iletisim kurmalari gerekirken, arkadaslari ile konusup, arkadaslarini iyi/kotu gazina gelip davranaran bu insanlardan nasil bir iliski beklenirse aynen oyle bi iliskileri olur. abicim konusun yaa, hasta misiniz? "sen beni aramiyorsun hic" deyin, ne olacak, sirmalariniz mi dokulecek? yani adam bu lafa garip bi tepki veriyor, gotu kalkiyorsa, ayrilirsin olur biter. hem milletin vaktini harciyor, sabrini tasiriyorsunuz, bir de sonra baska iliskilerde de insanlarin guvensiz, iletisimsiz olmalarina sebep veriyorsunuz. yasiniz geldiyse bi de "olsun canim" deyip evleniyor, sagliksiz bu iliskiye bir de cocuk ekliyorsunuz. sonra gidip cocukla diger ebeveyn hakkinda konusup duruyor, cocugun da iliskilere bakis acisini en bastan bozuyorlar.
    Tümünü Göster
    ···
  19. 69.
    0
    ibretlik paylaşm dewdıbını bekliorm
    ···
  20. 70.
    0
    napak inanak mı şimdi
    ···