/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +1
    Bahar gelmiş, dersler yavaştan bitiyor diye bir sevinç kaplamıştı içimi. Çok sosyal bir kişiliğim olmamasına rağmen, can dostu olarak gördüğüm 2 diğer arkadaşımla sürekli dışarıya çıkabiliyorduk dönemin gevşekliğiyle. Son sınavlar bile ilk sınavların çok iyi oluşundan gerginlik oluşturmuyordu üzerimde. Güneşi bir kış da görememiş olacağız ki eve girmediğimiz bir döneme geldik. Paso dışardayız, aileden de uzak olunca soran olmuyor işin aslı. Tabi merak fazla, her zaman akıllarındayız. Sağ olsunlar bizi büyütüp buralara getirdiler, cebimize paramızı koyup gönderdiler. Haklarını nasıl öderiz bilemiyorum. Ama konumuz bu değil tabii ki.

    Lafı fazla uzatmadan paso dışarıda zaman geçirdiğimizden olsa gerek yazı getiriyoruz yavaş yavaş. Ben bile saçma yapılı, yanlışlıkla yaratılmış çirkinlikteki bedenimle asosyal ruhumun kelepçelerini numaralarla çözüp; sosyal oluyordum yavaş yavaş. Ama her şey göründüğü gibi olmuyordu tabi. Keşke bacaklarımda kırık olsaydı da yürüyemeseydim, keşke hasta olsaydım da dışarıya çıkmasaydım, keşke ailemi görme bahanesiyle eve gitmiş olsaydım da o gün o kafeye oturmaya gitmeseydim dediğim bir gün geldi.

    Fatih’in teklifiyle öğlen vakti bulunduğumuz memlekete göre iyi sayılabilecek bir kafeye geçtik. Her zaman olduğu gibi kardeş gibi olduğumuz grubumuzun yanında bir de iyi arkadaşımız vardı bu sefer. Geçip caddeyi gören bir yere oturduk. Nargile söyleyip birkaç çay içtik. Keşke etrafı inceleseydim de o anı yaşamasaydım dediğim bir an yaşadım ancak. O’nu gördüm. Sanırım onlar nargile ile işini bitirene kadar çaktırmadan izledim her hareketini. Kahverengi saçlarında boğulmuştum. Gözlerindeki kömür siyahıyla evine para zütürmenin sevincini yaşayan bir maden işçisi gibi sevinci yaşamıştım bir an.
    ···
  1. 2.
    0
    beyler hikayeme göz atarsanız sevinirim
    (bkz: garip haç ve cin vakası)
    ···
  2. 3.
    0
    O’na o kadar bakmış olmama rağmen dikkatini çekmemeyi de başarmıştım ki hiç bu taraflara bakmamıştı. Yanında kız arkadaşları vardı. Bu durum bende artmış bir heyecana sebep olsa da, “Dur daha yeni sosyal oluyorsun. Boyunu aşacak bir iş yapma” dedim kendi kendime. O sırada kalktılar onlar; cadde tarafında oturmamızın avantajı olan kapıya yakınlık sebebiyle yanımızdan geçtiler. Baktım gözlerine ve gülerek iyi akşamlar dedim. Sanırım biraz önce düşünmüş olduklarıma rağmen aklımın rütbesine söz geçirememiştim.

    Kız model değildi belki de ama NBA oyuncusu olsaydı kalibresine lise basketbolcusu kalırdım. Kalbim ilk defa farklı çarpmıştı; bunun sonrasında yaşadığım duygular, ilk kez bu şekilde çarpışından gelen acıyla karışık duygular, “Tamamdır, sen âşıksın” dedirtti gönlüme. Evet, kıza çıkma teklifi ettim evlendik diye devam etmedi tabi. Her gün o kafeye gitmeye devam etmeme rağmen göremiyordum çünkü onu.

    edit: biçem
    ···
  3. 4.
    0
    Göremiyor olmam bir yana; hiç değilse arkadaşlarını görürüm, numarasını alırım ayağına umutlarım da tükenmeye başlıyordu. Zincirlerini kırmış, sosyalliğe koşan vücudum aşkın eline tekrar asosyal olmuş diye tek başıma dışarıya çıkamayan ben; arkadaşlarımın da mekândan sıkılması üzerine umutlarını tamamen kaybetmiş, aşkımın başlamadan bittiğini düşünmeye başlamıştım. Tabi açık konuşmak gerekirse yaklaşık 2 hafta içinde yaşadığım bu düşüncelerimin etkisi de olaylar gibi sadece 2 hafta sürdü. 1 ay geçmesine rağmen kızı net olarak hatırlasam da; aşkı düşünmüyor, eski sosyalliğime dönüyordum.

    Bu sürede seneyi bitirmiş, yazın memlekete dönmüş, Fatih ve Ahmet’le takılmalara ise devam etmiştim. iyi ki bu adamlarla aynı yerlerde yaşıyoruz diyordum bazen kendi kendime. Sonuçta onlar olmasa 1 ay bir süre için bile olsa, tek taraflı aşkı tadamayacaktım. Beni görmemiş bir kıza âşık olduğumu onlara anlatmam gerektiğine inandığım bir vakitte ise içki masasının da gevşemesinden yararlanarak durumu açığa kavuşturdum.
    ···
  4. 5.
    0
    içmesiydi, gezmesiydi derken bir yazı daha bitirmiştik. Ve 3 arkadaş tekrar okul için döndük. ilk dönemde sınavlar artık stres vermiyor çünkü azimle çalıştığım için rahat zütürüyordum.

    Kışın yağmurlu bir gününde balkonda sigara içerken, Ahmet’in telefonunu açıp sevinç çığlıkları duymuştum. Ahmet, bir kızla çıkmaya başladığını; aralarında gerçekten sevgi olduğunu falan anlatıyordu. Dinleyemedim, yalan yok. Dalgınlaşmıştım biraz çünkü epeydir aşk muhabbeti geçmiyordu. Hani orada sorsaydı, ne olmuş diye; tek diyebileceğim şey “Aşık olmuşsun muallak” demek olurdu.

    Bunlar çıktılar, arlarındaki aşkı ben bile hissedebiliyordum artık gözlerinden. Birbirlerini görünce direkt sarılmalar vardı sevgileriyle, ben ise “Yapma böyle şeyler Ahmet. Biz de bir aşk istemiştik ama kız bizi bilmiyordu bile. Ayıp ama.” demek istesem de diyemiyordum işte. Onlar orada kışın ortasındaki yazı yaşarken, ben beynimde sıcak yazda üşüyordum.

    Zaman geçti. Bahar tekrar gelmeye karar verene kadar. Kapımı alerji belasıyla çalmış; birkaç hafta salya sümük gezsem de, güneş artık buradayım dediğinde benim de içim ısınmıştı.

    Derken bir gün Ahmet kızla çıkacağını, aynı kafeye gideceğimizi söyledi. “Bizi neden çağırıyorsun lan!” diye sorunca, “Cesaret için yan masada oturursunuz be abi” dedi. Ondan büyük oluşumun verdiği şefkatle peki dedim. Ancak tahmin ettiğinizin aksine orada kızı görmedim. Sadece Ahmet’in aşk tablolarını, benim o kızı gördüğüm masada boyadığına şahit oldum. Ben de orada Bob Ross’u izleyen ama anlamayan halkımın insanı gibi davranmak yerine, Fatih’le oturmuş tavla oynuyordum tabi. Fatih’e bir güzel 2 mars bir düz yenildikten sonra birkaç çaydı derken yanımıza geldiler ikisi. Centilmenlik yaparak karşı karşıya değil de yan yana oturmalarına olanak vermek amaçlı Fatih’in yanına geçtim.
    ···
  5. 6.
    0
    Yaz yaklaşıyor, biz de her zamanki gibi sosyal olsak da Ahmet haklı olarak bizden biraz kopuyordu. Fatih’le bu duruma bir şey demedik çünkü adam haklıydı amk. Bir akşam vakti gene canımız sıkıldı diye dışarı çıkma kararı aldık Fatih’le. Kafa dağıtma ve benim çok iyi geçmiş olmasına rağmen ona geçirmiş sınavlar adına içmeye gidecektik bu sefer. Cadde cıvıl cıvıl olsa da tek açık dükkân bir tekeldi. Bende caddenin ihtişamından kıvrılarak küçük ama tek açık dükkân olan tekele girdim. Ve evet, bu sefer onu, orada görmüştüm.
    Aradan geçen bir sene onu daha güzel yapmış; kahverengi saçları biraz daha uzamış, 1.65’lik boyu 1.70’e çıkmıştı. içki veya sigara almıyordu. Tekel sahibinin de yaşına bakarsak ancak babası olabilirdi kızın. Fakat konuşmaları o samimiyeti vermeyince bu ihtimal de silinmişti. Onu görünce gözlerim parlamış olacak ki göz ucuyla bakma niyetini bozarak bana döndü, ben gülerek:
    - *Tekrar* iyi akşamlar, dedim

    Ne olduğuna anlam verememiş, kısacası benim fikrime göre beni hatırlamamıştı. Gelen heyecanın mutlu sonuç getireceğine inanmışken, tanımamış olduğumu anlayınca hayal kırıklığına teslim olmuştum. Sinir de gelince “Hah tam oldu amk.” dedim içimden. O sinirle tam 4 bira fazla aldım. Tabi kendi kendime de düşünüyordum aynı sırada, “Kız selam vermemiş olsan seni kafede görmemişti bile. Sen iyi akşamlar deyip kıza şaklabanlık yaptın”. Konuşmalarını dinledim bir süre. Kızın adres sorduğunu fark ettim. Biraz daha dinleyince geçen sene onun oturduğu, benim onu gördüğüm kafeyi sorduğunu anladım.
    ···
  6. 7.
    0
    Kız seni görmemişti bile.” şeklinde düşünmeye devam ettiğim anda bir sesle irkildim. Sesin ondan geldiğine emin olduğum anda döndüm:
    - Size de tekrardan iyi akşamlar, dedi

    Fakat bunu gayet ciddi ve umut kırıcı bir surat ifadesiyle söylediğini kabul etmeyen beynim, alınması gereken biraların yarısının ve fazladan alınan 4 biranın tamdıbını içirdi bana.
    Öteki gün ilginç bir şekilde yatağımda uyandım. Elim telefona gittiğinde saat henüz sabahın 8’iydi. Direkt Fatih’in odasına baktım. Malum yerinden haberi olmadan yatıyordu.
    ···
  7. 8.
    0
    Sakin ol amk
    ···
  8. 9.
    0
    rezerve
    ···
  9. 10.
    0
    Merakımın cevabı ve muhtemel namusumun onda olabilme ihtimalinin gerginliğiyle uyandırdım. Önce malca hayatı sorgulayıp, sonra bana baktı:
    - Yahu ne güzel uyuyordum işte, niye uyandırdın ki amk, dedi.
    - Sorularımın cevabı sende, çok konuşma da kalk, dedim.
    içeriye geçip basit bir kahvaltı sofrası hazırladım. Ben oturmuş yerken, o da geldi bir süre sonra. Uykusunun açıldığını telefonda biriyle mesajlaşmaya başladığında belli etmişti. Sürekli başının telefonda olması onun da bir sevgili kastığını gösteriyordu ki hemen olaya girdim:
    - Yatacak kız arkadaşın vardı da benim namusuma mı göz diktin züt, dedim.
    Kesintisiz ve tahminen 2 dakika boyunca aynı tempoda güldü. Devam etti:
    - Ben değil sen sızdın dün, korkma namusun hala sende bin, dedi.

    Böylece 2 soruya da cevap aldım. 1, sızmıştım. 2, namusum hala bendeydi. Cevapların rahatlığıyla başlayan gün de iyi ama bir o kadar da monoton devam etti. Akşama doğru Ahmet’ten bir mesaj gelmiş, birazda bizimle vakit geçirmek istemiş olacak ki, dışarıya davet etmişti. Davetin zamanı olmadığından Cumartesi öğleni için sözleştik. Mekanı bir gün önceden belirleriz zaten tarzında bir konuşma geçince de erken yatmak isteyen vücudumun direnişine karşılık vermeden 1.80’lik bedenimi ceset misali yatağa bıraktım.
    ···
  10. 11.
    0
    Cuma günü ders çıkışı mekan her zaman takıldığımız, bana kısa süreli bir vurulma yaşatan kafe olarak belirlendi. O gün içimde değişik hisler yaşamış olsam da, tahmin edilenin aksine kafede oturmuyordu. Nargile falan derken kesilmemiş olacağız ki, lisedeyken “Ben hep bira içerim ya” deyip aslında ilk defa içmeye gidecek liselinin kafasıyla üç beş bira içip tekrar eve döndük. Ahmet’in bizle gelmiş olması beni kıllandırsa da pek çaktırmadım. Fakat dayanamamış Fatih direkt olaya girdi:
    - Senin bekleyenin yok mu lan, dedi Fatih. Ahmet’in sevgilisini kasıt ederek.
    - Olmaz olur mu, sizi de özlüyoruz amk, diye cevap geldi.

    Söyleyiş tarzında pek bit eniği aranmazdı ama işte, insanın kardeşi sayılınca arkadaşı; bilmek istiyor bir şey mi oldu diye. Bizim yanımızda da olabilirdi gerçi, sürekli aşkının yanında olacak diye bir mecburiyeti yoktu. Sonuçta hamız bu konuda bilmiyoruz diye geçiştirdim kafamda ve asıl sorularla boğuşmaya o gece başladım. Aklıma tekelde yaşadığımız adres sorma olayı gelmiş, ben yastığımı ısırmaya başlamıştım. Ama bu, onu görememiş olmamdan değil; beni bilmeyen bir kız için, sadece görüp aşık olduğum bir kız için bu soruları soruyor olmamdan kaynaklanan bir stresti. O andan itibaren kendimi kandırmaktan vazgeçtim. Yok 2 hafta aşkı, 2 hafta acısı sürdü diye paralama yoktu. Aşıktım işte. Gözlerimi kapatınca ufak bir ışığın vurduğu tek bir tablo, o tabloda da resmi varmış gibi hatırlıyordum çünkü.

    Laf anlamaz gönlümün beynime abuk sabuk emirler vermesine karşılık verecektim artık. Yarınımın garantisi olmamasına rağmen kendimi kandırışıma göz yummayacaktım. Olur da bir şekilde bu kıza ulaşabilirsem, ilk yapacağım şey ona teklif etmek olacaktı diye düşünürken; “Hoop” dedim kendi kendime. Ne teklifinden bahsediyorsun amk, önce bi samimi ol sonra bakarsın diye kendi düşüncelerimin arasına girdim.

    Fakat sözü kazımıştım artık aklıma. Bu kızla belki işleri ilerletemeyecektim ama, onun güzelliğiyle arkadaş olmanın bile bir nimet olacağını bilecektim. Riskleri ortadan bir bir kaldıran kafamda tek korku reddedilmek olunca da, arayışa başladım.
    ···
  11. 12.
    0
    Önce son sınavlara erkenden de olsa çalışmaya başlayarak içimde fazladan bir stresi engelledim. Daha sonra Fatih’te artık bir sevgilisi olduğunu ahaliye duyurdu. Oradan da kardeşim olması gereken bir arkadaşımın sorumluluğu gidince artık peşine düşmem gereken işe odaklanabilirdim. ilk adım olarak elimde herhangi bir şey olmaması sebebiyle kafeye sık sık gidecektim. Eğer oradan bir şey elde edemezsem önce tekele, daha sonra kafedeki eski elemanlara danışacaktım. Planları tamamlayınca da Pazartesi başlayarak Pazar’a kadar kafede oturma adımını devreye soktum.

    ilk gün Ahmet ve Fatih’in sevgilileriyle ne halt yediğini bilmediğimden; hem çevreyi genişletmek, hem de olası sıkıntıları engellemek için çevreden samimiyet kurmam gereken arkadaşların isimlerini çıkardım. Planımda her gün birini davet etmek vardı ama “Yeağ, çıkamyrm ben” diyenlere karşılık yedek yapmayı son saniyede akıl etmiştim. Derken Pazartesi için birini davet edip kafedeki aynı yerde oturmaya başladık. Bir sigara paketini bitirmeye gelmiş olmama rağmen, ortada bir şey yoktu. ilk maçın günahı olmaz demişler, ilk günün de ayıbı olmaz deyip dağıldık evlere. Sonuç olarak bir arkadaş fakat kayıp bir gün vardı Pazartesi için.

    Salı günün as kadro oyuncusu çıkamayacağını söyleyince yedek oyuncuyu çağırdım. Aynı kafeye gittik tekrar. Fakat bir nargile, yaklaşık bir paket sigara derken hava kararınca o günün de sonucu hüsran olmuştu. Gece yatarken kendimi yağmura bakıp boğulmamaya çalışan bir hindi gibi hissettim. Ama yılmak yoktu. Salı gününün de sonunda bir arkadaş daha elde etmiştik.

    Cumartesi’ne kadar yaşadığım tek heyecan geçen 3 günde 3 yeni arkadaş ve hiçbir haber alınamadan bitirilen 2-3 sigara paketi olmuştu. Ta ki listemde olmayan fakat beni Ahmet’le olan samimiyetten tanıyan bir eleman beni hafta boyunca kafede sürekli farklı biriyle gördüğünü söyleyip, nedenini sorgulayana kadar.
    ···
  12. 13.
    0
    Öncelikle Cumartesi onu kafeye davet edip, Ahmet’i de güven ortamı oluşturması için çağırdım. Öğlen buluştuk, vaktin çok olduğunu bilen Ahmet ve elemanla ciddi anlamda samimiyeti bol bir muhabbete girdik. Artık tanıyorduk birbirimizi. Gözlerinde gerçekten benle ve benimle takılmak istediğini görebiliyordum. Samimi olmaya çalışıyordu benimle, sevmediğim hareketlerdi bunlar. Çünkü birinin muhabbeti iyiyse o istemeden ben onunla samimi olurdum. Ve evet. Artık yeni bir kardeşim vardı: Fırıldak. Kendisi tıp okuyan, kilosu varmış gibi görünse de kemikleri iri, tek takılmayı seven ve sadece samimi 3-5 arkadaşıyla bana benzeyen bir tiplemeydi. O samimi arkadaşlardan biri de ben olmuştum artık. Konuşmalar bunu gösteriyordu.

    Ben muhabbeti açmadım ki o da benimle aramı samimi tutmak isteyişinden sesini çıkarmıyordu. Merakına yenik düşüp soracaktı elbet ama ilk hamleyi ondan beklemem gerekiyordu. Bir ara biz muhabbete dalmışken Ahmet telefonla konuşmaya kalktı. Sevgilisidir desek de masaya döndüğünde kararan havayla meclisten bir karar çıktı.
    ···
  13. 14.
    0
    içmeye gidecektik amk, avarelik yapıyorduk başka ne kararı çıkabilirdi 3 kişilik sap meclisinden? Tekelden votkalar ve biralar alındı, Fatih eve davet edilse de muallak gülüşüyle gelemeyeceğini söyleyince olayı anlamış olan ben, meclise bunu nasıl açıklayacağımın derdine düşmüş bir şekilde eve yürüdüm. Eve girildiğinde içilmeye başlanmış, Fatih’in yokluğu benim tarafımdan tedavi olarak açıklanmıştı. Bardaklar doldu, bardaklar boşaldı derken vakit bira ile cilalama vaktine gelmişti. Kafası hafif çakırlaşmış fırıldak dayanamayıp beklediğim soruyu tekrar sordu:
    - Doğu, sen niye sürekli kafe başka biriyleydin lan, gay mısın yoksa, dedi.

    Bende hafif peltekleşmeye başlamış dilimle kahkaha attım. Doğukan yerine Doğu demiş olması hoşuma gittiğinden radarıma yakalanmamış rolü kestim. Sonra cevap verdim:
    - Tam sana hazırlanıyordum, dedim.

    Aldırış etmeden birasını içmeye devam etti fırıldak. Sonra da gözüme bakınca durumun ciddiyetinden çocukla eğlenmek yerine, aşkı gizleyerek böyle böyle bir kız var diye anlattım durumu. Kızı tanıttıktan sonra da aklında aşık olduğuma dair soru işareti kalmasın diye de “Kampüste gördüm, borç istedi kız olduğuna aldanıp verdim. Hala getirmedi” diye de bir bahane uydurdum kendimce. Fakat onun tepkisiyle resmen içtiğim alkolden ayıldım:
    - Bizim kahverengi saçlıyı mı diyon? Tanıyorum lan ben onu, dedi.

    edit: biçem
    ···
  14. 15.
    0
    Benim gözlerim far gibi parlamış; elimdeki bira şişesi yere düşmüş ama hafiften boşaldığından dökülüp, iş çıkarmamış bir şekilde elimin titremesiyle de heyecan ve gazı aynı anda iletmiştim ona. Ha böyle bu durumda cidden borç meselesi diye inandırın hadi, benim yerime. Güldü, Ahmet’le beraber hemde. Bende gülüyordum amk. Üçümüz kahkaha atarken ben muallak bir biçimde:
    - Ulan Ahmet sen de bilmemiş rolünü iyi kestin ha, dedim Ahmet’e.

    Ama nasıl yarılıyorlar bu ikisi. Bende bunlara bakıp gülüyorum derken fırıldak araya girdi:
    - Hocam sen pis âşık olmuşsun, merak etme buluruz, bulacağız, dedi.

    Ve ben, onu yeni tanımış olmama rağmen aşırı samimi olmakta ve ona fırıldak demekte haklı olduğumu yavaş yavaş öğrenecektim artık.
    ···