baksanaza bi lan panpalar

dıbına kodugumun oglu ustte yazdıgım yazıda tıkanıyon da taa 2008 de bunları nasıl yazıyon bin

tarih: 6 mayıs 1346
kırbaçlanan atlar dört bir yana dört nala gitmeye çalışıyorlardı çaresizce. vücudu davul gibi gerilmişti intikdıbını alacakları adamın derisi. damarları olabildiğince şişmiş, patlayacak gibi görünüyorlardı. kendini bilmeden tutunduğu demir zincirler pas kokuyorlardı. yaşlı gözleri iyice bulanmıştı görebildiği sadece ona yaklaşan kısa boylu şişmanca kel bir adamdı. adamın çatlamış, kirli ve yağlı parmakları kanlı gözlerindeki yaşları silmeye başladı kulağına doğru eğilip bir şeyler söylerken. belli ki şimdi yapacaklarını net bir şekilde görmesini istiyordu. terk edilmiş harabe evin çürümüş tahta kapısı bir an için açıldı ve diğer adamın aksine epeyce uzun, omuzları geniş, sakallı, orta yaşlarında bir çapulcu elinde pırıl pırıl parlayan bir bıçakla tıknaz adamın yanına doğru geldi, yüzünde şeytani bir gülümseme vardı. açılan kapı, dışarıya kesif bir yağ kokusuna benzer bir koku da getirmişti. oldukça keskin olduğu her halinden belli olan bıçağı bo diye seslendiği adama verdikten sonra, atların gerdiği adamla göz göze geldi şimdi gülümsemesi daha belirmişti. adımlarını hızlandırarak çıktığı hizbe yere yeniden girdi ve yanında iki adam daha alarak küçük bir kazanla çıktı. kazanların sıcaklığı metrelerce öteden anlaşılıyordu. fokurdayan kazanlar kel adamın ayaklarının dibine getirildiğinde, atlara atılan kırbaçlar daha serileşmeye başladı. atlar şaha kalkmayı denerlerken, talihsiz adamın her hücresi çığlıklar atıyordu. bıçağı son kez üstündeki kendine göre gereğinden fazla bol ve pis elbiseye sürdü ve adamın kollarına yer yer yaralar açtı. yarığın genişliği her geçen saniye daha da artmaya başladı. talihsiz adam birazdan hissedeceği acının ne derecede olduğunu bilmeden kıvranıyordu. bo, atları kırbaçlamayı kesmelerini emretti ve yeni eline geçen kepçeye benzer demir parçasını kızgın kurşunla doldurdu doldurdu. o kadar sıcaktı ki demir parçası bile elle tutulamaz hale geldi. sabit duran atların havaya astıkları adam, çıldırırcasına bağırmaya devam etti. artık kesilme acısı hissetmiyordu, anlık bir kaşıntı hissetti ve sonrası... sonrası tarifi imkansız acılardan biriydi; vücuduna sızan sıvı kurşun ıslak etini kavurmaya başlamıştı. vücudunun biçok yerinde aynı vahşiliği yapmaya devam ettiler. kısa boylu şişman adam kazanın dibinde kalan bir miktar kızgın yağı atların üstüne döktü ve atlar yapabileceklerinin çok üstünde bir güçle koştular. kendinden geçen adam, bir anda sağ kolunun eski yerinde olmadığını fark etti. sonra sol bacağı, sol kolu ve son olarak sağ bacağı. i̇nsani bir görüntüsü kalmayan adam ters dönmüş sürüngenler gibi hareket etmeye çalışıyordu. kan küçük bir göl gibi her yeri kaplamışken, *** adamın üstüne dğpru bir kova dolusu alkole benzer bir sıvı attı ki bu sıvı adama bir anlık ferahlık sağlamıştı. nihayet, adam üstündeki yağlı bezi yakarak adamın üstüne attı. i̇nsanlar şimdi kararan havada çığlıklar atan bir ateş parçasının etrafında büyük bir keyifle bo dedikleri adamı alkışlıyorlardı. ateş yumağı hareket etmeyi kesiğ yamamiyle cansız hale geldiğinde, herkes şişman kel adamın ağzından dökülecek sözleri bekliyordu.
biliyorum ki sizler de hepiniz benim gibi şu lanet olası insanlardan intikamlarınızı alacaksınız. ancak, maalesef bazıları biraz daha bekleyecekler şimdi ben sıramı içinizden birine devredeceğim ve o onu cüzzamla suçlayan adamı bulup tüm kinini kusacak. ve evet... hanke umarım elinden gelenin en iyisini yaparak seni o lanet gemiye tıkayan adamdan öcünü alırsın.
bo` ya bıçağı getiren uzun boylu, yapılı çapulcu, hanke, adama sıkıca sarıldı ve emin olabilirsin dedi, insanlar dans edip eğlenirlen