bakkala gidiyorum diye vurdum kapıyı çıktım

buradan devam

hoş geldin panpam burdayız devam

burada iki zıt kuram birbirine karşı sert bakış açılarıyla beni hep zorlamıştır hala da zorluyor. Materyalistlere göre ruh yoktur. Varoluşçulara göre ise ruh vardır. Materyalistlerin bu konuda ki ortaya attıkları tez "maddecilik" ruh için dedikleri de beyinin senkronize bir şekilde alışverişidir. Hiç bir şekilde metafiziksel olayı kabul etmez. yani daha doğrusu şudur. gerçekçilik sorusundan ortaya çıkar. onlara göre gerçek dışı dış dünyadır ve hiçbir şekilde bu dünyadan kopamazsın. yani beyin maddesel etkileşim sonucu ikincil bir akım oluşturur buna da ruh denilir.

bir de hayatına geri ne zaman dönecen imamın cuma vaazı gibi baydı biraz farza geç artık

varoluşçuları zaten biliyoruz o yüzden açıklamaya gerek yok.Ama işin içine metafizik girince olaylar iyice karışıyor. Yani metafizik kısaca fizik ötesidir. Metafiziğin özdeşlik ilkesi burada adamı zonk diye yerine oturtuyor. varlıklar olağan boyutundadır ve değiştirlemezler.biz sadece kendi boyutumuzda durabiliriz. Başka boyutlara giremeyiz ve geçiş yapamayız.

@672 bunlardan bahsetmezsem ilerde ne demek isteğimi ne yaşadığımı anlayamzsın o yüzden yazıyorum.

Evet beyler işin içine bir çok soru işareti girince metafiziğin ispatlanmasına ramak kalan şu yıllarda kuantum fiziğini araştırmam gerekecekti. kuantum fiziği çok çetrefilli bir olay. Kaldı ki hayatım boyunca fizikten hiç anlamadım.Ama kendimi şu şekilde motive ediyordum. Sonuçta darwin de diplomalı bir biyolog değildi.

Basit bir dille anlamaya çalıştım.Çünkü matematiksel ve fiziksel anlamda bir çok terim barındırıyordu.Bir çok işleme gebeydi. Sonuçta anştayn reyis bile yıllar önce bu alanda büyük savlar vermiştir. Daha sonra geliştirilmiştir.
Kuantum teorisi, atomik olaylardaki enerjiyi açıklamaya yarayan bir fizik teorisidir.Ben liseye giderken yanlış hatırlamıyorsam en küçük yapı birimi atom derlerdi.Şimdilerde ne diyorlar lisede bilmiyorum.

ayraç koydum buraya

kuantum fiziğinde mutlak doğru yoktur. atom altı parçacıkların görüşlerini kabul eder. mesela bunlardan en dikkat çekeni ise fotondur. foton ışık hızında haraket eder. durgun kütlesi sıfır olarak kabul görür. ışık devamlı parçacık değil de enerji paketcikleri gibi yani enerji taneleri gibi haraket eder.bu durumda ortaya şöyle bir soru çıkıyor ışık nedir.on yıllar öncesine baştan dönülüyor anlayacağınız.hal böyle olunca da anştayn reyisin izafiyet teorisiyle olay işkilleniyor.bu durumda ışık hızında haraket eden bir şey zamanın hangi dilimde olur.saatler uzalır mı kısalırmı.bu haraket eden nesne insansa yaşlanır mı ? yaşlanmaz mı ?
http://fizy.com/#s/3y740v

Mesela izafiyet teorisine göre formula 1 pilotlarının daha az yaşlandığı söylenilir. yani hızlı oldukları için zaman daha yavaş akıyor. hiç üşenmedim pilotların fotoğraflarına baktım harbiden ipneler benden gençler.Ama şöyle bir durumda var."para" daha doğrusu stressiz bir hayat. mesela bir çok futbolcu da gençtir. Tabi bunun sporla da alakası var.

sürekli mutlu olan bir birey daha doğrusu yıpranmamış bir birey gerçekten genç durur. peki bunun neyle alakası var. atom altı parçacıklara gönderdiğimiz enerjiyle mi ? bence kesinlikle olabilir. Sonuçta hormonel durumlar çok farklı. izafiyet teorisine dönecek olursak anştayn reyis demiş ki

"elinizi bir dakikalığına sıcak bir fırının içine sokun, sanki bir saatmiş gibi gelir. güzel bir kızla bir saat kadar zaman geçirin, bir dakikaymış gibi gelir. izafiyet budur." demiştir.

istatistiksel, anatomi,byoloji, olasılık,fizik, matematik,felsefe ve bir çok alanda uzmanlaşmak gerekiyor. işin içine birde genler girdim mi tadından yenmez. Genlerimiz bir şekilde toplu bilinç altına maruz kalabilir mi ? evettt kesinlikle toplu bilinçaltından etkilenebilir. Sonuçta hepimizin binlerce atası var ve onların genlerini geliştirerek bir sonraki nesle aktaracağız. Genlerimizin dışa vurumu toplu bilinç altıyla sentezlene bilir mi ? rüyalarımın çıkma sebeblerinden biri de toplu bilinç altı olabilir. Yani aslında bizler milyonlarca yıllık tecrübeyiz.

Belki bir çoğunuz bu yazıları sıkılarak okumuş olabilirsiniz. Gerçi hemen hemen hiç detaya girmedim.az biraz da kafam güzel olduğu için detaya inme gibi bir lüksüm de olmadı. çünkü en ufak kelime yanlış bir teori oraya çıkartabilir. Yanlış bir cümle kurmakta istemem.Şimdi gelelim bana diyorsunuz bunları neden anlatın. Umarım okurken keyif alarak okumuşsunuzdur. konudan koptuğumdan bahsetti bir iki arkadaş.Şimdi hayatıma tekrar müdahil sıfatı ile katılıyorsunuz.Bu bahseteceğim denklem çok farklı. kendi denklemim, kendi kuramım.

rezerve

yarın düşündüğümden nelere gebe olduğundan ve bu yolda nasıl hareket ettiğimden bahsedeceğim.(tabi bu düşüncem , kuramım zamanla sonuç vericekti ama ) benim başıma gelen pişmiş tavuğun başına gelmemiştir amk. sözde rüyalardan bahsediyoruz kuantum fiziğini çözüyoruz, aristatolese kadar öğrendik ya günümüzde aristotalesler farklıymış amk. şekil oluyoruz ya hımmınan koiim. şamilin takuna ne olaylara girdik onlardan bahsedeceğim.

öpüldünüz selametle.

rezerved ama çok koptun oğlum topla lütfen

revers. yok rezerv. olm adam insan gibi yazmamış. nefesimi tutup okudum laptop kucağıma yapıştı.

ellerine sağlık.. canını yerim senin lan köpek olsunlar sana

Arkadaşlar ben çıkıyorum. bide takipteyseniz takipteyin diyinde ona göre bazen giriyorum. online olsamda olmasamda. benimde münferit bir hayatım var. mesela bugun gece 2 3 gibi yazmaya başladım bir baktım geldi falan demişler.ben nereden bileyim okuyup okumadığınızı.

böyle giderken dilek artık eskisi gibi sallamaz oluyor beni. ben her gün ona mektup yazıp yolluyorum, o bana haftada bir ya yazıyor ya yazmıyor. ben kafayı yiyecem amk. herşey iyi güzel giderken kız bir anda değişiyor bana karşı. herhangi gözüken bir neden bile yok. evi aramaz oluyor. mahallede gördüğümde yaklaşma şeklinde hareket yapıyor. bunu önceden de yapardı mahallede kimse görmesin diye. ama artık sürekli yapıyor.

bir gün okuldan kaçtım gittim bunun okulunun önüne. bu okuldan çıktı beni gördü, yaklaşma falan şeklinde kaş göz etti. etrafa baktım annesi yok abisi yok ortalıkta amk. (babası o çok küçükkken ölmüş) lan dedim bunda bir takluk var. gittim yapıştım koluna. dilek neden böyle yapıyorsun dedim, aramıyorsun, yanıma gelmiyorsun, mektup yazmıyorsun falan başladım saymaya. bana ne dedi biliyor musunuz?

sen önceden bana hediyeler alırdın artık hiç almıyorsun dedi. önceden a4 kağıda yazardın mektuplarını, şimdi saman kağıtlara veya defter yapraklarına yazıyorsun dedi. hiç telefon açmıyorsun dedi. bana zerre değer vermiyorsun dedi. bunların hepsini de bağırarak söylüyor ama beyler. okul çıkışı, düşünün karizmanın dibini.

ben ağzım açık kalmış bir biçimde bakakaldım. bıraktım bunun kolunu. evet telefon açamıyordum çünkü telefonumuz kegibti amk. bazen sırf telefon açmak için anneannemlere veya teyzemlere gittiğim oluyordu. oradan aradığımda da o çıkmıyordu hiç telefonlara. a4 kağıda verecek para yoktu cebimde, ne gelirse yazabileceğim ona yazıyordum mektupları. hediyesinin amk zaten.

işte o zaman içimde parasızlığın verdiği çaresizliği hissettim. para olmayınca bir çok şey boştu. sen ne kadar fedakarlık edersen et, insanlar ne durumda olduğunu, neyi neden yaptığını düşünmüyordu. yukarıda da dedim ya işçilere söverdim diye, bilmezdim neden babamı bırakıp gittiklerini. işte dilek; benim dileğim de bilemedi neden ona hediye alamadığımı. neden arayamadığımı. o benim aşkımı kaliteli a4 e değil de saman kağıda dökmeme takılmıştı.