0
beni anlıyor musunuz? o ceberrut, şirret, insan yiyici, ömür zımparası analarınızın şerrinden kurtarmak istiyorum; al yanaklı, pembe topuklu, kavruk gerdanlı misk'i amber kokulu, bağkur emeklisi babacıklarınızı.
ona kareli ve pileli diz üstü bir etek giydirip koluna girerek türkiye'nin en muhafazakar semtlerinden birinde, en kalabalık belediye parkına gitmek istiyorum. onunla ele güne nispet yaparcasına el ele dolaşmak, pamuk şekeri, kağıt helva yemek istiyorum. cilası soyulmuş çam kokulu banklarda çıldırmış şairlerin titreyen mısralarından en dokunaklı aşk sözcüklerini fısıldamak istiyorum kulaklarına. onunla sek sek oynamak ip atlamak, aynı salıncağa binip tiril tiril uçuşan eteğinden içeri elimi sokmak istiyorum, bizleri izleyen meraklı gözlere inat dudaklarına sayısız minik buseler kondurmak, ""heeeyyy biz birbirimizi seviyoruz." diye haykırmak istiyorum :/
ardından evimize, klişe tabiriyle aşk yuvamıza varmak, annenizin sandıktaki okul önlüğünü çıkarıp babanıza giydirmek istiyorum. minicik, bacakları meydanda. içinde gri külotlu okul çorabı. iki elimle kavrıyorum baldırlarından. sıyırmaya başlıyorum önce çorabını, sonra eteğini. artık çırılçıplak babanız. ben de çıplağım. birbirimize bakıyoruz. ellerini tutuyorum. yaklaşıyoruz birbirimize. göğüslerimiz ve yannanlarımız değiyor birbirine. eğiliyorum yannanına doğru. kafamı kaldırıp gülümsüyorum. kafamı indirip üflemeye başlıyorum sıcak ve kokulu yannanını. üfledikçe elleri soğuyor, yannanı dikeliyor. ağzıma alıyorum. sokup çıkartıyorum. kokluyorum yannanını. yalıyorum, yanaklarıma bastırıyorum...