+5
çok özel olduğuna inandığım, eğer babamı seçme şansı verselerdi yine onu seçecek olduğum bir babam var benim beyler!
22 yaşında olmama rağmen hâlâ bazen dizlerine yatasım gelir bu mavi gözlü koca yürekli adamın.
ona verdiğim değere ve ona olan sevgime sınırlar çizmek istemediğimden ötürü daha fazla bunlardan bahsetmeyeceğim.
hikâyeme geçeyim..
6 yaşındaydım.
o zaman babam tekstille uğraşmakta olup, osmanbey'de toptan kravat mağazası sahibiydi.
gece gündüz çalıştığı dönemlerden biriydi ve eve geç geldiği için bizi pek sık göremiyordu. biz derken iki kardeştik ve aramızda iki yaş vardı.
bir cumartesi günü bizimle daha çok vakit geçirebilmek adına tuttu kolumuzdan iş yerine zütürdü bizi.
çocuğuz tabi durur muyuz? orayı kurcala, burayla oyna, birşeyler iste...
adam bizimle uğraşmaktan müşterileriyle ilgilenemiyor, işleriyle uğraşamıyordu.
canım bakkaldan bir şeyler almak istedi ve tabi babamdan para istedim.
babam tatlı sert bir tavırla;
"çalışmadan size para falan vermem" dedi.
"e nasıl çalışacağız peki?" dedik.
babam elimize 5'er tane kravar verip;
"ben size bunları 1 milyondan veriyorum. alın bunları şişli atatürk evinin önüne çıkın 1,5 milyona satın. her sattığınız kravattan 500 bin lira sizin olsun." dedi ve peşimize de kuzeni murat ağabeyi takıp bizi gönderdi.
bilen bilir halaskargazi caddesi baya yoğun. durduk atatürk evinin önünde, astık kolumuza kravatları bekliyoruz.
murat abi ise bizi uzaktan uzaktan izlemekte.
çocuğuz, utangaçız. ben kardeşimi dürtüyorum "olum bağırsana kravatçı diye" diye. o ise beni..
önümüzden yığınla insan geçiyor ama sadece başlarımızı okşuyor. kravat falan aldıkları yok.
tam 1 saat bekledik kolumuza dizili kravatlar ile 1 kravat bile satamadan.
kolumuz kireçlenmişti artık.
tam umudumuzu yitirmek üzereydik ki bir kadın geldi uzaktan.
"kravatlar kaç para?" diye sordu.
"1,5 milyon!" diye atladım.
"ama benim sadece 1 milyon 250 bin liram var. hadi bana indirim yapın" dedi kadın.
kardeşimle aramızda ufak bir konsey yaptık ve ilk ve tek müşterimiz olan kadına 1 adet kravatı 1 milyon 250 bin liradan sattık.
sattığımız gibi bizi uzaktan izleyen murat ağabey'in yanına koşup dükkana döndük mutlu bir hâlde.
"baba sattık!" dedim.
"aferin benim aslanlarıma" dedi ve parayı alıp bize 250 bin lirayı verdi.
"e baba hani 500 bin lira kazanacaktık?" dedim.
"e ne yapalım oğlum. ben size kravatları 1 milyon dan verdim." dedi.
buruk bir şekilde parayı alıp koşa koşa bakkala gittik. beklediğimizi kazanamamıştık belki ama o zamanlar bizim yaşımızdaki bir çocuk, 250 bin lirayla bakkalı satın alabileceğini düşünürdü.
bir sürü şey aldık yedik içtik. biz onları yerken babamın bizi yüzündeki tebessümle izlemesi hâlâ gözlerimin önünde beyler...
ve yıllar sonra babam açıkladı ki; bizden kravat alan kadını da oraya o gönderip, "sakın pazarlıksız alma!" demiş..
varın bu hikâyeden dersleri, siz çıkartın..
özet: özeti hikâyeden uzun olur beyler, çok uzun..
Tümünü Göster