1. 39.
    0
    aradan 2 yıl geçti. o 2 yılda naimeyi ve kızı gülşahı 2 kere sefere zütürmüştü. gemide şükrüyle beraber 5 ay yaşamışlardı. kızını büyüyüşüne şahit olabildiği için kendini şanslı hissediyordu, nitekim her kaptana nasip olmazdı bu. genelde kaptanlar her eve döndüklerinde çevrelerindeki her şeyin değiştiğini her seferinde yeni bir eve geldiklrini söylerler hep. 2 sene sonra kanarya adalarından arjantine gideceği bir seferde ona çok eski bir gemi vermişlerdi. çoğu yeri paslı ve sacları çıkık bir gemiydi ve bu külütür ile fırnıtaya yakalanmışlardı. gemi için zor bir tecrübe olacaktı, eğer bu fırnıtayı atlatırsa gemi hurdaya gidecek çıkamazsa batacaktı. bütün gece boyunca mürettebattan kimse uyumadı. herkes paslı sacları yalayan dalgalara kulak verdi ve geceinin ortasında büyük bir ses duyuldu. geminin sacları açılmaya başlamıştı ve gemi su alıyordu. şükrü ne yapılması gerketiğini iyi biliyordu çünkü okulda da kaptanlık sınavlarında da bu gibi durumlar için neler yapılacağı sık sık tekrarlanıyordu. bütün mürettebat tek tek botlara doluşturuldu. en sonda da şükrü ve hayli yaşlı bir 2. kaptan kaldı. onlar da kurtarma botuna bindikten sonra gemiyi terketmeden önce yaptığı yardım çağrısına cevap veren geminin gelmesini bekliyorlardı.
    ···
  2. 38.
    -1
    ablanı gibebilir miyimm
    ···
  3. 37.
    0
    şükrü sefere çıktıktan 4 ay sonra naimenin hamile olduğu haberini aldı. bir kızı olacaktı. heyecanı günden güne büyüyordu ve seferi bitirip istanbula dönmek için can atıyordu. naime şükrüye doğum için gün vermişti. doktoru eylülün 16sında doğum olacka demişti. şükrü de o ara italyada yükleme yapıyor olacaktı. uçakla 1 günlüğüne istanbula gelip kızının doğumunda naimenin yanında olabilirim diy edüşündü ve 15 eylül gecesi yola çıkıp kızının doğumunu görebilmiştiç kızını öpüp aynı gece tekrar uçakla italyaya geri dönmüştü.
    ···
  4. 36.
    0
    zaman şükrü için hızlı geçiyordu. gemide sadece kitap okuyor. bütün günlerü içki içip kitap okumayla geçiyordu. uzun yolculuklarda genelde bir aksaklık çıkmıyor. düz rotalarında sakince yol alıyorlardı. tüm bu sıkıcı hayata bir son vermek isteyen şükrü evlenme kararı aldı. o ara süvariliğe yükselmişti. istanbula ilk gelişinde hemen kadirin yanına gidip durumu anlattı. kadir de ona uygun bir kız arayacağını söyledi. o ara kadirin sahibi olduğu konfeksiyon atölyesine gidip gelirken naime adında bir kız ilgisini çekiyordu. günlerden bir gün şükrü bu kız kim diye sordu kadire. kadir de nerede yaşadığını kim olduğunu anlattıktan sonra şükrü naimeye yaklaşıp akşam yemeğe çıkmayı teklif etti. konfeksiyonda 3 kuruş için çalışan bu fakir kız için hayli garip bir teklif idi çünkü onun çevresinde işler böyle yürümüyordu. kabul etti. 2-3 aylık tanışma ve birliktelik ardından evlenme kararı aldılar. ailesi evlilik için antepten gelmemişti haliyle kızı kendi gidip istemişti ailesinden. naime ile evlenip direk sefer eçıkmıştı. çünkü arayı bir hayli uzun tutmuştu ve şirketiyle olan ilişkisini daha fazla soğutmak istemiyordu.
    ···
  5. 35.
    0
    aradan 4 sene geçmişti ki bu sefer başka bir şirketle anlaşan şükrü bu sefer denizli adlı bir gemide 2. kaptan oldu. bu gemideki macerası ise somile körfezinde başlayacaktı. somaliyi geçerken gemilerine bir bot yanaşmaktadır. çeşitli uyarılar ikazlar ardından bottan gemiye halat atıp bir hamlede çıkan zenci adamları ellerinde kalaşnikoflar vardı ve gemiyi ele geçirdiklerini söylüyordı. bütün mürettebat ve kaptanlar bir kamara seçip oraya pusmuşlardı ve korsanlar da onları arıyorlardı. o ara şükrü daha fazla böyle pusamayacaklarını anladı ve bütün mürettabata ellerine bir alet almasını söyledi. herkes eline bir demir, sopa alıp adamların üstlerine doğru koşacakları. korsanların çoğu kalaşnikofu adma gibi tutamıyor, ateş etmek şöyle dursun bir an önce gemiyi terketmek ister gibi bir halleri vardı. bundan güç alan şükrü mürettebatı hazırlayıp emirmle çıkıyoruz dedi. şimdi deidkten sonra şükrü allah allah allah allah diye bağırarak korsanların üstüne doğru koşmaya başladı. yolu yarılamıştı ki arkasına bir baktığında sadece 5 kişi kaldıklarını gördü. geri kalan herkes kamaradan bile çıkmamışlardı. neyse ki korsanlar korkaklarının ve mürettabatın koşarken çıkardığı seslerden korkup bota geri kaçmışlardı. ardından gemiye askerler gelip durum kontrolü yapıp geri dönmüşlerdi.
    ···
  6. 34.
    0
    aradan zaman geçti ve şükrü 2.kaptanlığa kadar yükseldi. artık geminin rota çizimi yüklemeleri ve gemi içi disiplin dahil her türlü amele işlerden sorumlu idi. gemisi diclede 1. kaptan (süvari diye adlandırılırlar) ahmet diye 1.90 boyunda iri yarı babayiğit bir adamdır. bir gün brezilyaya demir attıklarında geminin boyanması gerektiği fakslanır gemi kaptanlarına. boyama ekibi brezilyaya demir atılınca gemiye çıkıp işe başlayacaklardır. 5 gün sürmesi gereken iş gittikçe savsaklanıyor, boyacılar işini yapmıyorlardır. şükrünün boyacıları bir çok kez ikazından sonra durumu süvariye anlatır. süvari ahmet boyacıları toplayarak konuşurken boyacıların hiçbirini kaptnı gibine takmayan tavırlar takınıp içlerinden biri ileri gidip küfür etmeye başladı. bunun üzerine süvari eline geçirdiği bir boru parçasıyla adama vurmaya yeltenince boyacılar ve gemi mürettabatı arasında bir kavga başladı. şükrü aradan sıvışıp eline telsizi kaptığı gibi polise gemide isyan olduğu haberini verir. brezilya polisi gemiye çıkar ve tarafları ayırır. daha sonra olayı başlatan adam ile süvariyi bir odaya koyarlar. süvari olayı daha öncesinden polislere anlatmıştır. polisler boyacıya hiçbir soru sormadan "ne sen bize küfür mü ettin?" diyip boyacıyı dövmeye başlarlar. nitekim uzun dayaktan 3 gün sonra boya işleri biter ve boyacılar gemiyi terk eder.

    (gemicilik için süvari bir devlet büyüğü gibidir. bağlı olduğu ülkenin otoritesini o gemi adına süvari temsil eder. gemi üzerindeher türlü hakka sahiptir. gemi seferdeyken rotayı değiştirebilir, gerekçe göstererek başka bir limana demirleyebilir. gemi demirleyene kadar her türlü sorumluluk ve imtiyaz süvariye aittir. aynı şekilde mürettebat da süvarilere karşı aşırı saygılıdır.)
    ···
  7. 33.
    0
    şükrü kaptanlığa başlamıştı. 4. kaptan yani vardiya zabiti olarak işe başlamıştı. hayatının işi değildi belki de ama bir şekilde iyi para kazanıyor. bir kısmını da ailesine yollayabiliyordu. ama denize çıktığında ingilizcesinin hiç olmadığını ve bunun kilit bir şey olduğunu farkedip karay ailk çıktıklarında sözlükler, ingilizce öğrenme kitapları aldı ve kendi kendine alıştırmalar yapmaya başladı. 1 sene içerisinde orta düzey bir ingilizceye sahip olmuştu ve açığını hızlı kapatmıştı. arada türkiyeye dönüyor, istanbula gelip çocukluk arkadaşı kadir ile birlikte geziyor eğleniyor, evi olmadığından otellerde kalıyordu. ardından tekrar sefere gidiyordu. bir 7 8 ay daha türkiye yüzü görmüyordu.
    ···
  8. 32.
    0
    artık bir kaptan adayıydı. ilk sene hiçbir sağ sol olayına karışmadan geçirebilmişti. ailesi ona şimdinin 200 lirası kadar bir para yolluyordu, şükrü de o parayla yemek yemek gibi temel ihtiyaçlarını anca karşılıyordu. aradan geçen bir seneden sonra yazın ailesinin yanına döndü. 1 hafta ailesiyle hasret giderdikten sonra adanaya pamuğa gitti. durmadan çalışmak zorundaydı. okul için para biritirmek zorunda olduğunu biliyordu. o 200 lira da yaşamasına ucu ucuna yetiyordu. anca yemeklerini karşılayabiliyordu. yaz bitip okula dönmeden evvel 12 eylül darbesi oldu ve ordu istanbul denizcilik yüksek okuluna el koyup orduya bağladı. artık solcu şükrü ister istemez asker olmuştu. okulu tuzlaya taşıdılar. şükrü de tuzlada okumaya başladı. devlet şimdinin 70 lirası kadar harçlık veriyor ama bütün yemek masraflarının karşılıyordu. ailesinden gelen para 150 liraya düşmüştü ama bu sefer kafası daha rahattı çünkü en azından yemek derdi yoktu. solcu ve baskı altında yaşayamayan bu genç çocuk kalan 3 senesini asker olarak devam ettirdi ve 100 ceza puanının atıalcağı okuldan 98 ceza puanı ile mezun oldu. subay dövdüler okuldan kaçtılar dersleri boykot ettiler. ama okuldan atılmadan mezun olmayı başarabilmişti. kısa dönem askerliğinden sonra uzakyol kaptanlığı yapacağı bir şirkette işe başladı.
    ···
  9. 31.
    0
    iyi gidiyo lan
    ···
  10. 30.
    0
    @30 komikmiş lan nedense güldüm :D
    ···
  11. 29.
    +2
    hayret ananın hikayesini yaz diyen liseli çıkmamış
    ···
  12. 28.
    +1
    reserverd
    ···
  13. 27.
    0
    Rezerve
    ···
  14. 26.
    0
    reserved
    ···
  15. 25.
    0
    yarın devam ederim o zaman. bir kısmını worde yazarım kopyalarım buraya.
    ···
  16. 24.
    0
    lan gibicem hikayeye devam edemiyorum error veriyor
    ···
  17. 23.
    0
    entry giremiyorum
    ···
  18. 22.
    0
    istanbula vardığında sirkeci garından tahta bavuluyla çıkıp "seni yeneceğim istanbul!" diye bağırmadı. hayatı boyunca ne isyankardı ne de büyük konuşurdu. adres sora sora okulunun yolunu buldu. bir gece yurtta kalacak ertesi gün seçmelere girecekti. yurda girişini yaptı. o gece hiç uyuyamadı. heyecandan kalbi patlayacak gibiydi. ertesi gün oldu bütün öğrenciler yurdun avlusunda toplanıp orobüslye bir havuza zütürüldü. "önce burada yüzeceksiniz gençler" dendi ve şükrünün başından aşağı kaynar sular döküldü. hayatında hiç deniz görmemiş bu adam haliyle yüzmeyi de bilmiyordu. oradaki hocalardan birine yanaşarka durumu anlattı. hocası "evlat kimse senden 100 metreyi 5 sanşyede yüzmeni istemiyor. karşısıyla burası arası 10 metre. zıplayabildiğin kadar ileri zıpla ve çırpın. karşıdaki köpüğe değ yeter. seni geçiricez. ama ne yap ne et o köpüğe dey sadece bu lazım" dedi. şükrünün içinde hiçbir umut yeşermemişti. nasıl çırpınması gerektiğini bile bilmiyordu. sıra ona geldiğine nefesini var gücüyle tutup zıplayabildiği kadar ileri zıpladı. iki bacağı sakat bir köpek gibi suda çırpınıyordu. yüzmekten ziyade boğuluyor gibiydi. 5 dakikalık çırpınışının ardından kıyaya geldiğini farketti. elini var gücüyle köpüğe vurup sudan bir hamlede çıktı. "yaptım!!" diye bağırıyordu. mutluluğu kendinden taşıp bütün havuzu doldurabilirdi. hemen hocasını yanına koştu oldu mu diye sordu ve hoca hafif baş onayı verdi ve şükrü koşarak soyunma oadsına geçti. sonraki 2 eleme de kondisyon ve mülakat idi. onları da geçip okula kaydını yaptırmıştı.
    ···
  19. 21.
    0
    @20 fazlasıyla panpa
    ···
  20. 20.
    0
    daha bir ceketi bile olmayan şükrü de tekrar lastikçiye işe girmiştiç üniversite için para biriktirmesi lazımdı. yaz bittiğinde istanbula gitme vakti gelmişti. babasından aldığı yolluk ve otobüs parasıyla biletini aldı fakat giyecek adam gibi bir giysisi yoktu. mülakatla öğrenci alan okula düzgün gitmek istiyordu. abisi memik terziydi. memik abisinin yanına gitti durumunu anlattı fakat memik abisinden hiç ummadık bir cevap aldı "ee ne kadarın var ki şükrü? ne kadarlık ceket vereyim?". böyle bir karşılık beklemiyordu. o düşünmüştü ki abisi de kardeşinin mutluğunu paylaşıp bir ceket hediye edecekti. "neyse abi bende para yok zaten," diyip dükkandan çıktı. üniversite kazanmanın heyecanının yerini şimdi burukluk aldı. hayatta ne kadar başarı kazansa da abisinin onu takdir etmeyeceğini düşünüyordu. "artık umurumda olmamalı," "ben babamın annemin hayatını kurtacağım kendi hayatımı kurtacağım. bir ceket altı üstü. bulunur elbet," diye geçirdi içinden. 1 hafta sonra babasıyla anasıyla vedalaşıp istanbulun yolunu tuttu.
    ···