+4
-2
babamı kaybettiğimde, o bu dünyadan gittiğinde daha 43 yaşındaydı ve ben daha ergen veletin tekiydim. son 4 senedir anlıyorum neler düşündüğünü, hissettiğini. ve nedense daha da ağırlaştı onu anladıkça bu yük. babama laf ettiğim, eleştirdiğim her şey şimdi bende de var. 'içme' derdim bu kadar çok, kötü olacaktı biliyordum. aldırmazdı. bazı insanlar başına buyruk yaşar ya. o da ailesinden uzak olalı öyle olmuştu. sonunu getiren lanet hastalığı da o tetikledi zaten.
hayatımda tanıyıp tanıyabileceğim en adam gibi adam, en iyi arkadaş ve en dürüst insandı o. dünyadaki tüm iyi şeylerin başına 'en' getirilmiş hali...
bugün babalar günü, yine acı, yine hatıralar... bırakmayınca insanın peşini bırakmıyorlar. onun özlemi hele... kalbinde bir sızı olur ve boğazına bir şeyler düğümlenir konuşamazsın ya, özellikle bugün hiç geçmiyor. hep 'keşke' diyorsun.. 'keşke' şunu da yapabilseydik, 'keşke' bunu da yapabilseydik. ama olmuyor... o koca göbeğe sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyorsun... sonra da bi güzel fırça çekmek. 'neden beni bırakıp gittin?'
hala bir yerlerden çıkacakmış gibi geliyor... sanki hala aklımdaki numarasını aradığımda telefonu 'oğlum' diye açacak gibi geliyor... geçtiğimiz yerlerden geçerken sanki oralarda, o kalabalığın arasında bir yerlerde gibi hep...
eh be babam... neden bırakıp gittin? neden?
babalarınızın kıymetini bilin gidin bir hediye alın en azından sarılın