annemin yıllardır giyemediği, ki sadece pijama giyer beş yıldır, saten, mavi geceliği yavaş yavaş giyindim ve balkona çıktım. gerçekten idrisin dediği gibiydi.bir kere çok rahattı.her hangi bir yerim açıkta kaldı mı gibi bir derdim yoktu. alttan püfür püfür esiyordu. birden mutfağın ışığı yandı. babam karşımdaydı.ben ise gibimin saten gecelik içinde nasıl gözüktüğünü incelemek için etek kısmını havaya kaldırmıştım. muallak oldun değil mi dedi. hayır ben sadece duygusalım ama muallak değilim dedim. seni şimdi ölüdürecem oruspu çocuğu diyip ekmek bıçağını almak için yatak odasına koştu. fuat kurtar beni bu adamdan diye bağırmaya başladım fuat yine koşarak geldi ve babamın arasına girdi. bırak ulan bırak diyen babam yine yere düştü ve bayıldı.

işte medeni denen manyak sonunda benle ödeşmenin bir yolunu bulmuş, evinde hiç bir şey yapmadan yatmama karşılık dün gece domatesimi çalmıştı. bana ara sıra ivan diye hitap bile ediyordu huur çocuğu.ama kültürlüde bir adamdı. aydın sayılabilecek bir potansiyele sahipti. medeninin böyle bir şahsiyet olacağını ilk intibada tahmin eden ailesi ona medeni ismini vermişti.ve medeni benim domatesimi çalmıştı. elime geçirdiğim bir kitapla beraber evden deparla fırlayıp bir anda medeninin kapısında bittim. kapıyı çaldım. açtı.ne var dedim. kapıyı sen çaldın dedi. kapat hemen o kapıyı, bu olmadı sohbete yeniden girmemiz gerek dedim. kapattı.

babamı ara lan. baba annemiz olduğunu iddia eden bir kadın eve girdi çırılçıplak soyundu. dışarı atamıyoruz de dedim. fuat babamı aradı.iki dk sonra babam eve gelmişti bile.ne oldu dedi. hemen anlattım. suç bendeki seni gönderdim kadını almaya dedi fuata bakarak.sen aptal mısın lan baba annemizi tanımıyorsun diye fuatın ensesine bir tane patlattım. babam bana bakıp kafasını salladı. nadiren yaptığım eylemlere onay verirdi. kapıyı açıp çıplak kadına baktık.en az yüz elli yaşındaydı.bu mu dedim babama. değil dedi.ne yapacaz dedim. babam cevabı beklemeden odadan içeri dalıp kadına tekme tokat girdi. huur kadın huur kadın diye bağırıyordu. kadını odadan dışarı çıkarmayı başardık.bu kez hep beraber saldırdık çıplak yaşlı kadına.bir tane beslediğim yetmiyor bide seni mi besleyecem ben diye bağıran babam yaşlı kadına inanılmaz tokatlar indiriyordu. kadını sonunda evden dışarı atmayı başardık.

eve girdiğimde baba annemin ortalıkta olmadığını fark ettim. evin içinde başka bir yaşlı kadın geziyordu.ne oluyor amk dedim kadın yanımdan geçerken. hiç cevap vermeden babaannemin odasına gitti. fuaaat diye bağırıp fuatı çağırdım. gelmedi.koşup ekmek bıçağını elime aldım. hemen geldi.ne var dedi.bu kadında kim evin içinde geziyor amk dedim. baba annamiz dedi. emin misin lan dedim. baba annem hastaneye gitmişti. babamda git hastaneden al getir onu dedi bana. bende getirdim işte dedi. çabuk gel benle dedim. kadının odasına girdik.sen kimsin dedim. benim yavrum babaannen dedi.sen benim babaannemsin öyle mi?söyle o zaman ben senden dün hangi filmin eleştirisini istedim manyak kadın dedim. cevap veremedi.tam kolundan tutup dışarı atacakken soyunmaya başladı. gördüğümüz bu iğrenç manzara karşısında odayı hemen terk ettik.

Yarın devam ederim artik.

yüzüme büyük bir dua üfledi.o kadar büyük bir duaydı ki muhtemelen bakara süresi olmalıydı.bu üfürüğün üstüne ayağa kalkıp elbisemin eteklerini savurmaya başladım. sarımsak kokusu resmen elbiseme sinmişti. tekrar yanına dönüp tespihini almak istiyorsan gel benimle dedim. baba annemi oturma odasına zütürüp otomatik portakalı kendisine izletmeye başladım.ana karakterler kadının birine tecavüz ettiği an gözlerini kapattı. anlamak için alt yazıyı okumalısın dedim.alt yazı bilemem ben dedi. filmin ortasındayız babaanne şu ana kadar hiç bir şey okumadın mı dedim üzülerek.ben bilmem işte dedi. hiddetle kalktım.sen de hiç bir şey bilmiyorsun dedim öfkeyle. bari şu sahneye izle. şimdi kadının kafasını penis şeklindeki bir heykelle parçalayacaklar dedim. kalkıp odadan kaçmaya başladı. penisimin küçük olduğunu nereden biliyorsun diye bağırdım ardından.ben onuda bilmem dedi. tespihini almak istiyorsan kesinlikle bu filmi izleyeceksin moruk dedim. aslında kırılmıştım. benim sevdiğim konulara insanlar ilgi göstermeyince kırılıyordum.

babam yaşlıda olsa şeyi hala yerindeydi.en son geçen sene banyodan çıkarken görmüştüm ve iki hafta boyunca o enteresan cismi düşünüp doğru dürüst yemek yiyememiştim. asıl rahatsız edici husus bu cismin şeklinden ziyade, benim dünyaya gelmemde önemli bir rol oynadığını bilmekti. gördüğüm en çirkin nesneydi fakat o olmasa bende olmazdım.bir gün bu konu hakkında kendisiyle konuşacaktım ve kendisine eski sosisten bahsedecektim.o lanet şey de neydi öyle.

babam evde yoktu. açtım.odalarına girdim. annem yine yatıyordu ve yine pijamaları üzerindeydi. mini dolabı açmak için hamle yaptığımda mini dolabın yerinde olmadığını gördüm. sonunda mini dolabı da saklamıştı çirkin penis. evet evet kesinlikle saklamıştı ama nereye. evin altını üstüne getirdim ama bulamadım. eteklerimi toplayıp boynumda doksan dokuzlu tespihle esmaların dairesine koştum. kapıyı çaldım. esma açtı. dometes ver açlıktan ölmek üzreyim dedim. artık hep bu elbiseyle mi gezeceksin dedi. bıkkın tavrından bu saten, mavi, dekolteli elbisenin hoşuna gitmediğini anladım. biraz düşündüm. kırmızı bi geceliği de var annemin ama o çok kısa. onla popom olduğu gibi ortaya çıkıyor.o yüzden bu aralar bu elbiseyle gezmek zorundayım.ama istersen onuda deniyip gelirim dedim. güldü.eee domates dedim elimi esmanın göğüslerine uzatarak. içeri kaçtı ve kapıyı kapattı.

bir saat kadar merdivenler de oturup bekledim. esma dışarı çıkmadı. esmadan umudu kesip hemen eve koştum.bu arada elbisem mahvolmuştu ve toz içindeydi. içeri girip elbisemi özenle çıkardım. temizleyip yatağımın altına serdim ütüsü bozulmasın ve babam eve geldiğinde bu elbiseyle beni görüp gibmesin diye. açtım.çok açtım.o ara kapı çalındı. fuattan önce kapıyı ben açtım. babam ayağında yırtık pekekent kundurası olduğu halde içeri girdi. baba on lira var mı dedim. gibtir parazit dedi.bir şansımı deneyeyim dedim. ayrıca parazit kelimesini ilk kez kullandığı için kendisini tebrik ettim. çok bilinmeyen bi kelime baba kutlarım seni dedim. sağol dedi. açım dedim. bana baktı ve acıdı. gidip buzdolabını açtı ve içinden mini buzdolabını çıkardı. zekasına hayran kaldım. parazitin üstüne buda gelince sana olan saygım bir kat daha arttı babacım dedim. bide buna bak dedi ve koca bir asma kilit çıkardı cebinden.buz dolabına takacam bunu. menteşe yapacam birazdan buz dolabına dedi. gerçekten yani nasıl desem zekanla bu gün beni büyülüyorsun. öyle ki ateş bastı beni hemen gidip mavi elbisemi giymem gerekiyor. biraz ferahlamam lazım dedim. gibtir it oğlu it dedi.bu arada ölecekmişsin baba dedim.

albay bana müteşekkir olduğunu diplotmatik bir şekilde bildirdiği vakit ben hala kapının önündeki suriyeli kadına bakıyordum. hala işten atıldığını anlamamıştı ve kapının önünde oturmuş insanlara gülerek iyi akşamlar diyordu. ülkesi savaşta olan birine göre çok neşeli bir hali vardı kaltağın.ben bu haline nedense acıdım ve ilk kez elbisemle apartmadan dışarı çıktım. elbiseme baktı soran gözlerle. eteğimi havaya kaldırdım ve benim bacaklar geceleri yanıyor, yanıyor dedim. hala neşeliydi. onun bu neşesi benim daha da insaflı olmamı sağlıyordu. yanına merhametle yaklaşıp bunların hepsini sen hak ettin kaltak dedim. soran gözlerle kaltak dedi. kaltak iyi akşamlar demek dedim. masum bir şekilde hala bana bakıyordu. evet kaltak bu memlekette kaltak iyi akşamlar demektir, buda sana son iyiliğim olsun dedim ve yanına yaklaşıp babacan bir tavırla omuzunu sıvazladım. elimi biraz aşağı indirip suriyeli kadının savaştan bile çok diri bir halde çıkan, orta doğulu memelerini de yokladım.o ara esen rüzgarla eteğim havalanınca, eteğimi indirmek için kadının ortadoğulu memesini bırakmak durumunda kaldım.

bunlara yine tekme tokat girdik ve evden dışarı attık. sonradan öğrendiğime göre o kadının hastalığı tamamen geçmiş attığımız dayaklar sayesinde.o günden sonra her şeyi hatırlamaya başlamış. ikinci sınıfta kaybettiği kalem tıraşı bile yüz yıllık, bin metrekare konağın içinde eliyle koymuş gibi bulmuş. bunları sonradan kendilerini dövmemiz için bize gelen alzheimer hastaları anlattı tabi. parayla yetmiş, yüz yaş arası yaşlı alzheimer hastalarını döverek iyileştiriyorduk. yüz yaş sınırını da şahsen ben belirlemiştim. çünkü birine geçmişini hatırlatması icin sıkı bir dayak atarken elimde kaldı ve öldü. yüz yaşından da büyüktü.

tekrar kapıyı çaldım. açtı.ne var dedi. elimde tuttuğum bir kadının yirmi dört saati adlı eseri gözüne sokarcasına uzattım. heyecanla bu kitabı okudun mu dedim. evet dedi tekdüze bir sesle.bu zweig müthiş işliyor insan pgibolojisini dedim. gene evet dedi bıkkın bir tavırla. entel sohbetlere girip kendisini etkilemeye çalışacağımı ve asıl soruyu bir anda tepesine indirip onu şaşkınlığa uğratacağımı ve bu duruma binaen istediğim cevabı almaya çalışacağımı anlamıştı. medeni çok tehlikeli bir adamdı. bunu fark ederek günlük olaylardan sohbeti sürdürmeyi denedim. hayrola medeni abi, keyfin pek yok galiba dedim.bu ölüyü gibecem sonunda dedi.ha şu ölü adam mevzusu dedim.bir süre durdum. gözlerinin içine baktım. sanki şeytan vardı karşımda. domatesim nerede lan dedim pat diye. domates mi dedi şaşkınlıkla. seni bulamayacağımı mı sandın ölü sevici dedim medeniye. gibtir lan oradan diyip kapıyı kapattı.eve koştum.bu mevzu burada bitmeyecek dedim kendi kendime.o huur çocuğu benim domatesimi almıştı ve geri vermeliydi.

ne var dedi yaşlı bir kadın. saatlerdir kapının önündeki taku temizliyoruz insan bir kolay gelsin der be dedim ellerimi belimde kavuşturmuş bir halde beklerken. kolay gelsin o zaman diyip kapıyı kapıyı kapattı. tekrar zili çaldım.bu kez ne var dedi. daha içten kolay gelsin de, laf olsun diye değil.biz burada hizmet veriyoruz hizmet diye bağırdım.aa delinin zoruna bak diyen kadın kapıyı kapattı. elbisesi hiç güzel olmayan bu rüküş karı ile yeterince muhattap olduğuma karar verip başka bir kata gittim. belli bir düzenim yoktu. aynen öss gibi. istenilen sorudan sınava başlanabildiği gibi istediğim kattan temizliğe başlaya biliyordum.bu gereksiz bilgiyi kendim keşfetmiştim ve yeri geldiği için kullanıyordum. biraz temizlik yapıp gene bir kapıyı çaldım. kapıyı açan sakallı adam elbiseme baktı. allahın belası travesti diyip kapıyı kapattı. tekar çaldım.ne var lan diyerek bıçakla ortaya çıktı. kovamı alıp hemen başka bir kata koşmaya başladım. nerede bu yönetici kadın elbisesi gitmiş adamlar apartmanda geziyor diye bağırıyordu ardımdan. muallaklerin hepsi beni öldürmek istiyordu. duygusal bir temizlikçi görmek zorlarına gidiyordu. duygusal olmam işimi yapmamı engellemiyordu.

babaaaa diye bağırdım. olayı anlattım babama. babam adamı eve davet etti. özür dileme faslını gerçekleştirip karşılarında sıkılgan tavırlarla bir müddet oturduk.bir saat oldu, iki saat oldu, beş saat oldu bunların evden çıkacağı yok. babamı çağırdım.bak baba bular bizim eve oltayı atacaklar bir daha gitmeyecekler. buna bir dur dememiz lazım dedim. emin misin dedi. ciddi bir şekilde kafamı salladım. fuatıda alıp odaya girdik.biz yatacağız artık dedim. bunlarda en küçük bir tepkiyi bile göstermeyince şimdi baba, haydi fuat diye haykırdım.

ne penisi dedi.bak esma aramızda kalsın ama babamın o kadar korkunç bir penisini var ki hükümetin falan bundan haberi olsa penisin sahibi olsun , o penis sayesinde dünyaya merhaba diyeni olsun hepsini siyanürle zehirler. penisi görsen ağzın açık kalır. kezzaba batırılmış ayak başparmağı gibi bir şey. sanki üzerinde nükleer deney yapılmış. hadi bunlar bir kenara bu adam ölecek, bunu yıkayacak edecekler. onlarla yazık günah değil mi, onları geçtim anneme yazık günah değil mi... yılardır böyle bir cismin destursuz vücuduna girmesi nasıl bir duygu aklın eriyor mu dedim. senin için çok üzüldüm dedi. babamız sonuçta penisini kesecek değiliz ama ben de söyledim kendisine ortalık yerde işeme... o anda albay geldi.biz sana bu kadar parayı çene çalasın diye mi veriyoruz lan dedi.

albay yine bakışlarını elbiseme dikip beni aşağılarcasına baştan aşağı süzdü. geceleri bacaklarım yandığı için elbiseyle dolaşmam herifi nedense rahatsız ediyordu. bense bu elbiseyle esmanın karşısına çıkıp beni bide sarı elbisemle görmesini istiyordum. amacım bu gün esmaya yeni elbisemi tanıtmak ve evdeki ölü adamdan kurtulmaktı. kadın ise hala bana bağırıyordu. göz yaşlarımı sildim. gebermediysen, bana mı gebermedin kaltak kadın, ne bağırıyorsun diyerek kadını sert bir şekilde içerledim. albay benden cesaret almış olacaktı ki kadına yine verip veriştirmeye başladı. sonunda karıyı işten attı.bir müddet karı işten atıldığını anlamadı.bu derin suskunluk esnasında onu affettiğimizi düşünüp viledasına hamle yaptı yerleri silmek için. bende kadına işten atıldığını bildirdim bunun üzerine. kadın yine anlamayınca benle albay kadını kollarından tutup gerçekten apartmandan dışarı attık ve apartman kapısını da üstüne kapattık.

kapı açıldı ve babam beni başımdan tutup içeri çekti. bırakın lan kafamı koparacaksınız bırakın diye haykırmaya başladım. demek sucuk yedi haaa, hemde bir kalıp beyaz penirle yedin o sucuğuuuu diye babam kafamı koparmaya çalışıyordu. fuat ise ayağıma yapıışmış oradan oraya savruluyordu. beni recm etmeye karar vermiş gibiydiler. sanki irandaydık ve yedi büyük günahıda aynı anda işlemiştim. eliyle kafamı koparamayacağını anlayan babam kafami birakti. ellerini kurtarıcı isa heykeli gibi açıp entresan darberler vurmaya başladı bana. kadın elbisesi giyen aç köpek diye bağırıyordu her darbenin ardından. duruunnn, iş buldum diye bağırdım. ikise de bir anda durdu. yemin ederim iş buldum apartmanı temizliyorum artık dedim.. babam ve fuat beni bırakıp şaşkınlık içinde birbirlerine baktılar.bu günün geleceğini hiç düşümemiştim, ne diyeceğimi bilmiyorum dedi babam.

bu cümleyi insaların yüzüne söyleyince insanlarda şöyle bir düşünce hasıl oluyordu;kadına iş verdik, aş verdik.o ise bize bugünde gebermedim savaşta, ne mutlu bana diyor, bide utanmadan eşşek gibi gibi gülüyor. suriyeli kadın insanarın iyi niyetlerini böylece suistimal ediyordu.bu kelimeleri albaya da demiş olacaktı ki yönetici albay çok sinirlenmişti. kadını çılgınlar gibi azarlıyor, bir daha bu kelimeyi söylerse onu işten atacağını beyan ediyordu. kadınsa adamın neden bahsettiğini bir türlü anlayamıyordu.ben ağlayarak evden dışarı çıkınca suriyeli kadın albaya hemen beni işaret etti. üzerimde geçen gün dövdüğümüz yaşlı kadının sarı elbisesi, boynumda babaannemin doksan dokuzlu tespihi, evde de ölü bir adam vardı. ben ağlıyordum. kadın beni gösterip hararetle bu günde gebermedim savaşata, ne mutlu bana diye zıplayarak bağırmaya başladı

şimdi işe gidiyorum. döndüğümde yemek hazır olsun. gecede ses çıkarmayın ben yatarken.siz eşşek gibi yatarken bazılarımız çalışmak zorunda diyerek annemin tekbir marka türbanlarından birini taktım.. tepesine temizlikçi kadınların yaptığı gibi bir düğüm attım.ilk iş günüm olduğu için iyi bir izlenim bırakmak amacıyla dövdüğümüz alzheimerli kadının sarı elbisesini çıkarıp ütüledim. tekrar giyip son düzenlemeleri yaptiktan sonra allahaısmarladık diyerek evden çıktım. ikisi de beni kapıda uğurladı. gitmemi bekliyorlardı ama beni çalışırken görsünler diye bizim evin önünü silmeye başlayarak işe koyuldum. işimin zaten kapının önünde olduğunu gören babam ve fuat beklemenin saçma olduğuna karar verip içeri girdiler. gerekli gösteriyi bitirip en üst kata çıktım. orada temizliğe başladım. dakikalarca temizlik yapamama rağmen kimse bir kolay gelsin demiyordu.yan gelip yatın takunuzu biz temizleyelim diye söylene söylene bir süre temizlik yapmaya devam ettim. sonunda dayanamadım ve en yakınımdaki zili çaldım.

apartmana girmek için hamle yaptığımda kapının üstüme kapandığını fark ettim. lakin apartmandan tekrar çıkan albay sayesinde kapı açıldı. beni görünce baksana bu merdivenleri silecek bir tanıdığın var mı dedi.var komutanım dedim.kim dedi. arka tarafta açılan zütümü gizlemek için eteğimi düzelttim, ben komutanım dedim. akşam gel başla dedi. zetan buradayım komutanım dedim. malzemeler medeni beyin odasında dedi emredersiniz komutanım diyip asker selamımı çaktım. yalnız yine rüzgar eteğimi havalandırınca selamımı kısa kesip eteğimi topladım ve apartmana girdim. ölü adamdan da kurtulma planı kafamda belirmişti. hemen medeninin kapısına gelip kapıyı tıklattım.