+5
-1
bugün pazar, uyku da tutmayınca bir kaç şey yazmak istedim. hayırlı sabahlar beyler
ilçede pazar, pazar günleri kurulurdu. babam da taksiciydi, araba bizimdi. pazar günleri tatildi ya da işe öğleden sonra başlardı. sabah 9-10 gibi kalkıp hemen hazırlanıp arabaya atlayıp benzinliğe giderdik babamla. (benzinliklerle pazar yeri yan yana) önce kendimiz bi güzel arabayı yıkar kurular içini temizlerdik. -bu dediğim basit gibi görünse de bir baba ve oğulun baş başa güzel sohbetlerle geçirdiği zamanlar asla basit değildir- sonra arabayı park edip pazara geçerdik. pazarda ilk gittiğimiz yer oyuncakçı olurdu, daimi müşterisiydik. o zamanlar beyblade'ler çok meşhurdu, ben de de koleksiyon vardı, her hafta yeni bir beyblade. oyuncakçıdan sonra alışverişe başlanırdı gözler de seyyar pilavcıyı arardı, bazılarınız bilir dışarıda tavuklu pilav yemek bambaşka bir keyiftir. ben de çok seviyorum tabi babam her zaman alırdı. bir kaç sebze meyve derken pilavcıya gelirdik, hemen 2 tabak alırdık babam çabuk bitirip yakın çevrede alıverişe devam ederdi, ben de bitirince gerekli bir kaç şeyi daha alıp arabaya gelirdik. biz eve gelene kadar ev halkı uyanmış olur, çay suyu konmuş olurdu. şudur budur derken kahvaltıya oturduğunuzda beyler güzel sohbetler, keyifli anılar, gülüşmeler, tatlı atışmalar derken 1 saatten fazla otururduk. pazar kahvaltısında birlikte olabilirdik sadece babamla, diğer günler erken çıkardı evden. pazar günü ya , ben de babacıyım tabi mümkün olduğunca vakit geçirmem lazım, işte oyunlar şunlar bunlar vakit öylece geçip giderdi. 12 yaşıma kadar böyle devam etti bu. hayat çocukluktaki kadar güzel kalmadı tabi, taksiyi bırakıp dükkan açtı, mesleği üzerine. ilk 1-2 sene iyi gitti, sonra sağlığı elvermeyince kapattık dükkanı, taksiye geri döndü. evde ki huzur bir kaç kez kaçtı mı geri gelmesi zordur, pekte mutluluk kalmadı doğal olarak. bu arada ablamda evlenmişti, başka şehire taşınmıştı. babamın sağlığı bozulunca iyice biz de ablamın yanına taşınmak zorunda kaldık, 1-2 ay sonra kendi evimize çıktık. bir işe girdi çalışabildiğince çalıştı fakat maddi sorunlar insanın pgibolojisini bitirir, çocukların, eşin sıkıntı çekerse sen suçu kendinde bulursun, yani ben öyle sanıyorum. evde sürekli kavgalar olmaya başladı, huzur kalmamıştı artık. aramız iyice bozuldu her gün kavga, her gün kavga. nefret seviyesine ulaştı artık, yüz yüze bile bakmaz olduk. hastalıkları iyice arttı, yoğun bakıma yattı, 1 ayın sonunda vefat etti. Ambulans'la evden çıkmadan önce bana son sözü "annen sana emanet, sizi seviyorum" oldu. 1 ay sesini duyamadık, bugün de kaybedeli 1.5 seneyi geçti.
3 saat sonra kalkıp pazara gitmemiz lazımdı, gülmem lazımdı, mutlu olmam lazımdı, onun hayatta olması lazımdı. fakat keşkeleri geçtim artık, ama pişmanım. babama sürekli sarılmadığım için pişmanım, kavgalarımız için pişmanım fakat pişmanlıklarla da fayda etmez. bıraktım artık pişman olmayı ve pazar kahvaltılarını. bunu herkesten duyabilirsiniz fakat her zaman bir musibet bin nasihatten iyi olmamalı, siz nasihati önemseyin.
eğer hayattaysa babanız bu sabah pazar kahvaltısının değerini bilin, en mutlu kahvaltınızı edin bugün. zaman bugünü alıp gidecek, fakat siz zamanın kıymetini bilin, babanızın kıymetini bilin. iyi kahvaltılar beyler, afiyet olsun