1. 101.
    0
    okula vardığımızda herkes dersteydi. ne hikmetse gülçinlerin beden eğitimi dersine denk gelmiştik. bu durum hoşuma gitmemişti. çünkü gelip de benimle o gün hakkında bir şeyler konuşması beni rahatsız ederdi. benim olduğum yöne baktı. ben onun seslenmesini beklerken hiç tepki vermeden başka tarafa dönmesi, tanımıyor ayağına yatması çok zoruma gitmişti. onun bana bir şeyler söylemesini ne kadar istemesem de gelip bir şeyler söylememesi de beni rahatsız etmişti. bu defa neden beni giblemediğini sorgulamaya başladım.

    'ne tuhaf varlıklarız biz. daha neyi istediğimizi bile tam olarak bilemezken dünyanın yönünü değiştirebileceğimizi zannederiz. ufalanamayacak beyinleri göklere sığdıramayan bir soydan ibaretiz hepimiz.'
    ···
  2. 102.
    0
    müdür yardımcısının kapısına geldiğimizde baya kalabalık bir grupla karşılaştık. orada bulunan herkes aynı amaçla gelmişti. öss başvurusu. bozuk bir sistemin köleleri haline gelen gencecik insanları gördüğümde içimdeki ışığı yokladım. ne kadar gerçektim acaba. kendimle ne kadar tutuşuyordum. hali hazırdaki bu sistemin bir parçası olmayı biz seçmemiştik ama değiştirmeyi her dilediğimizde içimizde bir ses hayır derdi. tıpkı boynunda tasmasıyla sahibinin ekmeğine yönelmeye çalışan bir köpek gibi. artık tasmayı çıkarsanız da onun içinde bir ses hayır diyecektir. biz bu sistemin zorunlu taraftarlarıydık. çünkü bizim başka taraflar görmemiz engellenmişti.

    kapıda beklemeye koyulurken tenefüs zilinin sesini işittik. öğrenciler çıkmaya başlamıştı. ikişerli beşerli yedişerli gruplar halinde okula bir arı kovanı havası katarak merdivenlerden iniyorlardı. işte, mesut'un sevgilisi de gelmişti. onlar bir köşeye çekildiler ben sap gibi ortada kaldım. müdür odasına girmeye yeltendim kalabalığın beni içeri alması imkansız gibiydi.

    'o kalabalıkta kimsenin farkında bile olmasanız. kendinizi çok tuhaf hissedersiniz. aslında kimsenin sizin varlığında bile haberi yokken siz herkes size bakıyormuşçasına; acaba nasıl dursam, hangi tarafa baksam, saçım başım düzgün mü, keşke ayna olsa karizmatik duruyor muyum gibi paranoyalara düşersiniz. işte o gün ben bunların hepsini tek tek yaşadım.'
    ···
  3. 103.
    0
    ben bütün bu paranoyaların içinde kayboluverirken bir grup kızın bana aşağılayıcı gözlerle baktığını farkettim. bunlar tehlé'nin selena dizisinden fırlamış kıvılcım ve saz arkadaşları gibi duran şapşal kendini beğenmiş kezbanlardı. tehlé bunların içinde o kadar kolay farkediliyordu ki, bütün o mahlukatlar tehlé'nin hizmetçisi gibi duruyordu.

    işte yine farkediliyordu. onca bakış arasına onun bakışları beni benden ediyordu. bana ne sert bakıyordu ne de şefkatle. o bana bir başka bakıyordu. ya pişmandı yaptıklarından ya da sadece yaşanmaması gerektiğini düşünüyordu o kötü durumun. bütün grup dışarı çıktı ve ben yine yalnızlığımı farkettim mesut hala yanıma gelmemişti.
    ···
  4. 104.
    0
    on dakikalık tenefüsün bitmesiyle mesut yanımda beliri verdi. 'gördün mü onu' dedi.
    ben : evet birazdan yine göreceğim.
    mesut: sana baktı mı? nasıl bakıyordu? sinirli miydi?
    ben : daha çok borçluymuş gibi bakıyordu.
    mesut: ne borcu oğlum ne saçmalıyorsun?
    ben : bilmem ben öyle hissettim bak işte yine geliyor bir de sen bak.
    mesut: bakmıyor ki bu tarafa
    ben : dedim ya borçlu gibi bakıyor diye
    mesut: ne alakası var amk. ya kız sana bakmıyor diyorum.
    ben : gibme kafamı mesut. sen yokken bakmıştı bi defa ben orada gördüm o borcu.
    ···
  5. 105.
    0
    herkes sınıflarına girmişti koridorlar yine bomboş kalmıştı ki birden koşan bir öğrenci farkettim. tehlé idi bu hızlıca dışarı çıktı. niye böyle koştuğuna anlam yüklemeye çalışıyordum ki dışarıdaki kuzeni gülçinin yanında aldı soluğu. benden çok uzak olduğu için orada ne yaptığını göremeden hemen geri döndü ve hızlıca yanımdan geçip yukarı çıktı. böyle bir davranış sergilemesi beni derin düşüncelere gömerken arkamı dayadığım kapının açıldığını ferkettim. içeriye doğru bir göz attım. içerde bir masa bir koltuk vardı. kulallanılmayan bir odaya benziyordu. mesutu da çağırıp içeri geçtim. koltuğa oturduğumda mesut sıra bana geldi deyip müdür yardımcısının odasına geçti. ben oturup az önce koşan bir varlığı düşünüyordum. biraz sonra kapıdan içeri gülçin girdi. canavar görmüş gibi birden toparlandım. çok sinirli görünüyordu. ne söylemeye geldi acaba diye düşünmeme fırsat vermeden masaya bir kağıt fırlatıp gitti.
    ···
  6. 106.
    0
    tehlé göndermişti. bir mesaj mı bir mektup mu ya da bir kağıt mı? nasıl istiyorsanız öyle algılayın. ama kesinlikle hoş olmayan şeyler yazmıştı. öyle hissediyordum. kağıdı açıp bakmaya çakiniyordum. hem ne yazdığını merak ediyordum hem de okumak istemiyordum.

    şöyle kağıdı açıp sadece ne kadar yazdığına baktım. neredeyse bir a4 kağıdını dolduracak kadar yazı vardı içinde. sanırım bu kağıdı daha önceden hazırlamıştı. iyi de bu kağıdı neden yazdı. her şey kütüphane kapısında dağılırken eve gidip beni neden düşünmüştü. iyi ya da kötü beni neden bir mektup yazacak kadar umursamıştı. neydim ki ben onun için. onu bu kadar koşmaya heveslendirecek ne yaptım da üçüncü kattan koşarak inip tekrar koşarak çıkmıştı.
    ···
  7. 107.
    0
    ben aklımdan geçenleri bir bir incelerken mesut seslendi. sıra bendeydi. başvuru için içeri girdim. şaşkın bir yüz ifadesiyle bütün hayatım boyunca her gördüğümde bana o günü hatırlatacak baygın bir fotoğraf çektikten sonra kayıt işlemim tamamlanmış oldu.

    çıkıp bilardo salonuna doğru yol aldık. mesut elimdeki kağıdı sorunca tehlé'nin gönderdiğini söylemek istemedim. çünkü henüz ne yazdığını bilmiyordum. nasıl bir ruh haliyle cevap vermem gerektiğini bilmiyordum. ikinci defa sordu aynı kağıdı. cevap vermek zorunda kaldım ve kimden geldiğini söyledim. bunun üzerine mesutun cevabı şuydu "para mı koymuş içine?" ne dediğini anlamadım. "ne saçmalıyorsun ağlum ne parası" dedim. mesut: "ne parası olacak şu borç meselesi" (bu espri benim aklıma geldikçe sesli gülerim. bazen sokakta hatırlayınca rezil olmamak için telefonumu çıkartıp kulağıma zütürürüm sonra yaptığım bu saçmalık da eklenince kahkahalarla gülerim.)
    ···
  8. 108.
    0
    o yazdığı kağıdı atmamıştım. buralarda bir yerde saklamıştım biliyorum. onu bulup aynısını yazacağım. o kağıtta yazılanların yüzde doksanı aklımda ama yinede o kağıdı bulup aynısını yazmak istiyorum belki bir de capsini koyarım.

    şimdilik bu kadar. kağıdı bulmak için yarın sabah eve gideceğim. sadece o kağıdı bulmak için.
    ···