+6
-3
bazen duygusallaşıyorum panpipişkolar.
benim de zarif ve narin bir yüreğim. bir o kadar da salon hanımefendiliğim var.
bazen düşünüyorum, neden ya neden bunlar böyle?
düşünün panpirellalar ve panpipişkolar;
ne çok giden adam var şu zamanlarda...
gelmeden gidiyorlar üstelik, arakalarında kuytu köşeye çökmüş, ağlayan kız çocukları bıraktıklarını görüyorum bu adamların, yalanlardan sıktığı mermileri, yüreğiyle havada toplayan, yüreği delik kızlar...
ne tuhaf, yüreğini görmeden, başka delikler açmak isteyen erkekler dolanıyor ortalarda.
keşke bu kadar acı başlangıçlar yaşamasa yeni nesil.
ne şanslı nesilmişiz biz, o kadar çok severek ayrılma hikayeleri dinledik ki, severek ayrıldık bir çok kez
ve hala severiz onları, özleriz de.
şimdi becererek ayrılıyor erkekler, sanki bir şeylerin intikdıbını almaya çalışıyorlar ama neyin? bilemiyorum, henüz buna cevap bulamadım.
bence bunu onlara soralım.
ne zamandır duygularınızı, cinselliğe değişir oldunuz?
o yarım ruhunuzu ne ile besliyorsunuz? odanıza kapanarak, etek altı tıraşı gibi asli görev ifasına benzetilerek yaptığınız osbirlerle mi, yoksa bir başkasının dokunuşlarını, birbirine temaslarını seyrederken hissettiğiniz tamahkar bakışlarınızla mı?
ya da, duygusuz, anlık, hiçlik kadar hiçlik, gecelik ilişkilerinizle mi?
ne zaman sevmekten, sevilmekten başka bir yöne kaydı duygularınız?
eskiden erkek severdi, çok severdi, dokunmaya kıyamazdı. sevdiceği ile yaşadığı her şey çok özeldi uluorta konuşmazdı, bırak konuşmayı, olası gelebilecek bir lafa karşı, hemcinslerine yırtıcı bir aslan gibi bakar, göz bebeklerine o kızın resmini yerleştirir 'bakın bu kız benim, herkes bunu böyle bilsin' mesajları verirdi.
eskiden okul çıkışlarında, erkekler sevdiceği için kavga eder, ağzı, burnu dağılır, kanayan yaralarının üstüne, merhem niyetine aşkını sürerdi.
hanginiz, bir kızın, sizin nefesinizle bendinin yıkılmasına ,
aynaya bakarken gördüğünün siz oluşuna, kendinden geçip size karışmasına,
sizde tükenmesine,
her yeni güne sizinle başlamak için ölmemeye ant içip yeniden doğuşuna,
her tartışma sonrasında, ağlamaktan, tuzlu gözyaşından yanan avurdununa,
sabahlara kadar kendini çilehaneye kapatır gibi, aklını sizinle sorgulamasına,
ayrılık sonrasında, naaşınızı avlusundan günlerce kaldırmayıp, aylarca sizin için kavurduğu helvanıza, yas tutuşuna,
hayran olmadınız?
hanginiz, bir kızın yumuşacık elleriyle kalbinize dokunuşunu özlemediniz?
peki, siz aşktan ne zaman vazgeçtiniz?
edit:imla.