-
26.
+3beraber kahvaltı yaptık. sonra ilçeye döndük servisle. sanki başka bir yere gelmiş gibiydim şimdi. saha iki gün önce buradaydım ama şimdi bambaşka geliyordu. akşam olacak, o gidecek, ilçe onsuz olacak, ben boğulacaktım. bu kadar sevmek kalbe zararlı. gün boyu saçma saçma fotoğraf çekildik. dolaştık, oturduk, kahve içtik. herkese göre sevgilisi güzel güler. ama o bambaşkaydı benim için. sanki o gülünce dünyada ki tüm ışıklar dudaklarında toplanıyordu. onu gülerken izlemeyi seviyordum, dudaklarının aldığı şekli, gamzelerini, utanmasını. seviyordum. bizim parkımıza o banka gitmiştik yine. artık ne konuşacağımızı, neyden bahsedeceğimizi bilmiyordum. konuşulacak her şeyi konuşmuştuk; çocukluğumuz, hayallerimiz, ailemizi hatta bazen tarihten falan da konuşurduk. hep konuşurduk. şimdi hep dinliyoruz bir şey söylemesek bile.
-
27.
+3Yaz sonuna kadar ara sıra o geldi ara sıra ben gittim. Üniversite bu sene olmamıştı, gelecek sene tekrar deneyecektik. Dershane senesiydi bu sene. Daha da önemlisi 18 gün sonra yıl dönümümüz olacaktı. Geldiğinde çarşıya gider mağazaları gezerdik, beğendiği bir şey varsa hediye olarak almak için. Ne yapmaya çalıştığımı anladığı için bilerek söylemiyordu bir şey kendi başıma karar vermemi istiyordu. Şiir yazıyordum ama bu konu da odundum işte. Bizimkiler bu sefer buradaydı evde sürpriz hazırlayamazdım. Başka şeyler düşündüm. En mantıklısı sadece gündüz takılmaktı. Konu özge olunca ben mantıklı düşünemezdim ki. Oturdukları sitede bir şey yapmayı düşündüm. Selçuk vardı ama o da müsait değildi onda kalamazdım. Umurumda değildi zaten. O gün orada, sahilde ona güzel bir sürpriz yapabilirdim ve yapacaktım
-
28.
+3Dalları önündeki duvarı aşıp kıyıda gölge yapmış tek bir ağaç vardı. zaten o koya sadece küçük bir tekne girebilirdi. O güzel ve özel bir yer. Örtü serildi, kek bisküvi tost içecek vs. konuldu, mart olmasına rağmen serindi hava. Sırtımızı duvara yasladık karşıya, denizi izlemeye başladık. “ mutlu yıllar sevgilim” dedi. Nasıl mutlu olmayabilirdim? Huzurluydum, mutluydum, umutluydum, aşıktım.. “ uzat bacaklarını” dedim. “ne?” dedi. “ doğum günü çocuğuyum ben dediklerimi yap hadi” dedim. Şaşırmıştı uzattı bacaklarını, bende başımı koyup uzandım. “ sana bir hediye aldım” dedi. Çantasından çıkardığı paketi, açtım; attila ilhan’ın kitabı. “ ve oku bana” dedi saçlarıyla burnumu kaşındırırken. Okudum;
-
29.
+3Elimde olsa, geçmişe dair her ayrıntıyı düzenleyebilecek gücüm olsa onunla geçirdim vakitler dışında her şeyi silerim. Bitmesini istemediğimiz bir an daha bitiyordu. Toplandık. Geldiğimiz yoldan döndük geriye. Ben servise binip ilçeye o kendi sitesine gitti. Olmuştur belki size de bir an için bile olsa yaşadığınız yer bomboş gelir. Öyle hissettim işte daha yola çıkar çıkmaz. Sonra eve döndüm. O gece devam ettik konuşmaya telefondan, internetten. Hayatımın en güzel doğum günüydü. Hatta gerçekten doğum günüm gibiydi. Günler öyle devam etti. Sonrasında daha çok sınav telaşı oldu. Ders çalıştık. Ve yazın yapacağımız tatili kararlaştırdık. Antalya da yazlıkları vardı. O gidecek 3 gün sonra ben gidecektim. Beraber kalacaktık. Orada olan arkadaşları var ailesine onlarla kalacağını söyleyecekti.
-
30.
+3Akşam yine çıktık dışarı. Ozan ters ters bana bakıyor. içimden keşke bir şey dese diye dua ediyorum. Sevgilim yanımda oturup başını omzuma koyuyor, Selçuk Cansu ile konuşuyor (diğer kuzeni) ortamdan memnun olmayan tek kişi Ozan. Hatta daha sonra Nazan diye bir kız geldi. Aynı sitede oturan bir kız, Selçuk da Özge de tanıyorlar. Oda geldi bize katıldı. Ozanla konuşmaya çalışıyor ama nafile. Gece saat 1 gibi çıktık ilk onların evinin önünden geçtik Nazan ayrıldı. Sonra sevgilimin evinin önünden geçerken onlarda ayrıldılar. iyi geceler dedik birbirimize, sonra dudağından öptüm sevgilimi. Kimselerde görmedi. Bizim dışımızda. Evlerine girerken Ozan muallakmsi bir şekilde güldü. Bir pislik yapacak bu diye geçirdim içimden. Yapsa direkt kavga çıkarırdım, öyle planlıyorum. Aynı durumda olsanız nefret ederdiniz çocuktan. Bende ediyordum işte. ilk defa kendimi bu kadar şiddet yanlısı hissediyordum.
-
31.
+3sabah burnumun kaşıntısından uyandım. saçlarıyla burnumu kaşıyıp duruyor. ilk önce açmadım gözümü sonra birden omuzlarından tutup yapıştırdım kanepeye "sen görürsün şimdi" dedim. ilk önce karnını yanlarını ısırdım. çok huylanırdı biliyordum. yapma deyip kafama vuruyordu. "tamam" dedim bıraktım karnını tuttum ayaklarını, gıdıklamaya başladım. gülüyor yapma diyor ama bırakmadım devam ettim. çocukluk yapmak istiyordum o ana. ikimizde çocuklar gibi davranmak istiyorduk. sonra bıraktım. bu sefer o beni omuzlarımdan tutup kanepeye yapıştırmaya çalıştı ama başaramadı tabi. "peki o zaman" deyip ellerini boynuma dolayıp dudaklarıma yapıştı. bıraktım haliyle kendimi.
-
32.
+3aşık olduğunuz kız, size ait bir ortam, sabah ciksi. ne yapıyorsanız yapın aşk katınca daha güzel oluyor her şey. öyle oldu zaten. çocuklar gibi gülüp seviştik sonrasında. işte içene sıkışıp kalmak istediğim bir an daha. sabahın daha erken saati olduğu için tekrar sarılıp uyuduk. sırtını, ensesini, omuzunu öptüm tekrar tekrar. "uykumu kaçırma bir hafta daha buradayız nasılsa" dedi. kolumu başının altından geçirdim, diğerini karnının üstünden geçirip elini tuttum. uyuduk öyle.
-
33.
+3Öğlen uyanıp duş alıp hazırlanıp çıktık evden. Dolaştık, dolaştırdı beni. iyi biliyordu zaten çevreyi. ilk ve belki de son gelişimdi buraya. Etrafın güzelliği, sevgilimin güzelliği… Nasıl anlatılır bilmiyorum; içine huzur doldurulmuş cam bir fanusun içinde gibiydim. Arkadaşlarıyla tanıştırdı. 5-6 kişi vardı onlarla oturup sohbet ettik. Akşam beraber balık yemeye gittik. Güzel bir gün geçirip döndük eve. Evde televizyon yoktu. Laptopu getirmişti. Sevgilinizle beraberken sıkılmam derseniz sırayla birbirinizin dizine yatıp içinizden geleni söyleyin. O gece öyle yaptık. “ çok seviyorum. Saçlarını, gözlerini, parmaklarını, gülüşünü, utanınca başını sağa doğru eğmeni, seviyorum lan işte her halini” dedim sinirlenmiş gibi. Yanaklarımı sıkıp “ bıkmadan söylüyorsun ya ben bunu seviyorum işte” dedi. Ben kalktım o yattı dizime. Saçlarıyla oynamaya başladım, hayatımda yapmadığım bir şeydi. Sonra radyo açtık telefondan. Kulaklığın bir ucu bende diğeri ondaydı.
-
34.
+3Adam sen gelsene dedi bana gittim. Kolumdan çekiştirerek zütürmeye çalıştı beni. Karşı gelsem zütüremezdi de bıraktım kendimi ilerledik biraz. Güzelce fırça çekti bana. Bu yaşta ne sevgilisi, yaşınız kaç başınız kaç, ne biliyorsunuz da böyle şeylere kalkışıyorsunuz. Sen kimsin benim oğluma vuruyorsun. Öldürürüm seni keserim seni vs. saydı bayağı. Özge dayım geri kafalıdır dediğinde ne kadar olabilir ki demiştim. Bayağı olabiliyormuş. Benle işini bitirince hepsini alıp eve gitti. En istemediğim şey olmuş sevdiğim zor duruma girmişti. Kendimi en berbat hissettiğim andı. Birkaç mesaj attım ama cevap vermedi. Denize gidiyorlar adam yanlarında, yemek yemeye gidiyorlar yengesi yanlarında. Gidip bir konuşamadım. O olay üstünden iki gün geçtikten sonra sabah kalktığımda mesaj atmıştı sevgilim “gittiler” diye. Hemen aradım. Telefonu açıldı ama başkası açtı. Annesi. Kadın alo dedi cevap veremedim. Sonra “sen xsin değil mi?” dedi. “e.. evet” dedim kekeleyerek. “bizim evi biliyorsundur, gel de seninle bir konuşalım.” Dedi.
-
35.
+36 saatlik bir yolculuk. Sonrası yine ayrılık vakti… yine buluşacaktık ama yarın olmayacaktı. Onu görmeye doyamıyordum ama başka yolu da yoktu. Artı k her gün görüşemeyecektik arada sırada buluşacaktık. Onun dışında sürekli iletişim halindeydik, duraktan servise bindikten sonra bile hemen mesaj atıyordu. O kadar saat konuşacak ne buluyordunuz diyecekseniz, bilmiyorum. Fark etmiyordu zaten. Her konuyu konuşuyorduk. Siyasetten bile konuştuğumuz oluyordu. Zaten sohbeti çok güzeldi çok seviyordum bu huyunu. Hayatımda hiç boşluk bırakmayacak bir şekilde tamamlıyordu beni. Müzik, film, kitap zevkimiz uyuşuyordu. Bazı konularda tam zıt görüşe sahipti ama tartışmak bile güzeldi.
-
36.
+3Size de olmuştur. Yatakta dönüp durursunuz, uyuyamazsınız. Kafanızda o kadar düşünce vardır ki neyi düşündüğünüzü bile bilemezsiniz. Her şey birbirine girmiş, her şey karmakarışıktır. Yaşanılan hemen hemen her şeyi gözden geçirir, düşünürsünüz. Utandığınız, korktuğunuz anılar hücum eder zihninize. Kalkıp odandan çıkıp karanlıkta biraz dolanır, mutfağa gidip su içip geri yatarsınız. Terlersiniz sıkılırsınız ama nafile uyuyamazsınız. Telefona bakar, pencereden dışarı bakar, yatağa girip yastığın diğer tarafını çevirirsiniz ama uyuyamazsınız. Ölüyor muyum diye düşünürsünüz. Aslında ölmüyorsunuzdur, sadece perde kalkmıştır. Her şey daha nettir. Her mutluluk sebepsiz ya da sonuçsuz değildir. Aynı şekilde yalnızlıkta öyle… bunlar kafanıza hücum etmeye devam ederken farkında olmadan uykuya dalarsınız yavaş yavaş.
Ve uyurken yarın tekrar uyanabileyim diye dua edersiniz. En azından ben ettim. Çünkü onu bırakamazdım -
37.
+3Kapının önünde bekliyordu. indik beraber sahile. Sahilde kumdan eser yoktu. Ege sahilleri genelde taşlıktır, plajlar hariç. Site lokantasında yemek yedik. Zaten saat 4e geliyordu, sahilde oturduk, güldük, konuştuk. iki aşığın ne yaptığı önemli değildir, yan yana olmaları, birbirlerine dokunabilmeleri, seslerini duyabilmeleri yeterlidir. Öyleydik bizde, aşkın boş vermişliğinde sahildeki banka oturup denizi izliyorduk güneş ardımızda batarken. “bana şiir oku” dedi. “ şiir mi? Düşünmem lazım.” Dedim. “ ya odunluk yapma işte oku, bir kerecik istedim kıracak mısın beni?” dedi. Bunu söylerken yüzüme bakmasına bile gerek yoktu ki. Cevaben bildiğim tek şiirin son bölümünü okudum;
“Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım” -
38.
+3Uyandığımda elimdeydi hala eli. Başımı dizine koyup uyumuşum, o da oturduğu yerde uyumuş. Yavaşça kalktım. Yüzüne düşen saçını elimle itip alnından öptüm. Sürekli söylüyorum ama aşk gerçekten bambaşka bir şey. 6 aydır sevgiliyiz ama hala alnından öperken kalbim sıkışıyor. Öylece oturdum onu izledim, geleceği düşündüm. Gerçekten bir geleceğimiz olacak mıydı? Olmalıydı. Onsuz ne yaparım bilmiyordum. Bunları düşünürken yavaş yavaş açtı gözlerini. Uyku mahmuru ela gözleriyle şaşkınca baktı bana. Gülerek “günaydın sevgilim” dedi. “günaydın sevdiğim” dedi. Sevdiğim.. birine sevgilim demek ayrı sevdiğim demek ayrı. Sevdiğim daha derindi, gözleri gibi, sesi gibi. “sahile inelim hadi “ dedi. Olur dedim. O içeri gitti bende Selçuklara gittim üstümü değiştirmek için. Selçuk’un kıyafetlerinden çarptım iki parça, sevdiğimin yanına döndüm.
-
39.
+3uzun bir şekilde devam ettik böyle. sonra doğum günü geldi. 9 ocak.
baba mesleği esnaflık. pastane işletiyoruz. içli dışlıyım bu konularla. peki o biliyor mu? hayır. hayatımda ilk defa kendim dışında biri için bir şeyler hazırladım. pasta yaptım. çikolatalı frambuazlı. aile üç günlüğüne yok evde. bizde kutlayalım mı dedim kabul etti. ilk defa böyle bir şeye kalkıştım pasta yaptım, film, müzik ayarladım. alkol arada sırada alırdım ama o hiç almazdı o yüzden gerek duymadım alkole. hayatta gömlek giymeyi sevmem. bunu bilmediği için bana doğum günümde gömlek almıştı sevgili olmadan önce. onu giydim. saçlarım hep kısaydı o öyle seviyordu. akşam saat 6da kapı çaldı. kalbim o kadar hızlı çarpıyordu ki ayak seslerimi duymuyordum. her şeyin güzel gitmesini istiyordum. ilk defa bir şeyler umurumdaydı. normalde çok vurdumduymaz biriydim. gittim beklemeden açtım kapıyı. -
40.
+3+ ben senden hoşlanıyorum.
- ne!?
+ senden hoşlanıyorum.
- ne zamandan beri?
+ bilmiyorum.
- nasıl yani?
+ çok uzun zamandır.
Bir süre ikimizde konuşmadık. Diyecek bir şeyler aradım ama bulamadım. Sonra o ayağa kalktı. “gidelim mi “ dedi. “cevap vermeyecek misin?” dedim. “düşünmek için biraz zaman ver “ dedi. Kalktım. Yürümeye başladık. Her zaman geçtiğimiz sokaklardı ama ben kaybolmuş gibi hissediyordum. Sanki o ana sıkışmışız gibi yol bitmek bilmedi bir türlü. Sonunda evlerinin önüne geldik. Hava kararmıştı sokak lambaları yanıyordu. O an filmlerdeki gibiydi işte. karşımda durdu gözlerimin içine baktı. Elimden tuttu. Kalbim o an durabilirdi, nefes almayı unutabilirdim, konuşmayı unutabilirdim. Hiçbiri olmadı; sustum ve o konuştu. -
41.
+3Her şey güzeldi. Mutluyduk, aşıktık. Beraber vakit geçiriyorduk saatlerce. Bir gün kötü bir haber vermesi gerekti. Babasının çalıştığı yerin lojmanlarına taşınacaklarını söyledi. santral lojmanı. O da bulunduğumuz ilçeye bir saat uzaklıkta. Deniz kenarında bir yerde. Ören’i bilen varsa işte. Artık gün içinde sürekli vakit geçirme yoktu. sorun muydu? Değildi. Her neyse taşındılar oraya. Okul çıkışlarında en fazla 2-3 saat beraber takılıyorduk, sabah durakta bekliyor gideceği zaman durağa bırakıyordum. Güzel gidiyordu yine her şey.
-
42.
+3yarın sabah güneşin doğup havanın en soğuk olduğu saatte bizim parkımızda, aynı bankta, ağacın altında kahvaltı sözü istedi benden. "bir şeyleri bitirmemiz lazım" dedi.
uyumadım. 9. kahvemi içiyorum. bir yandan da umursamazlığa vurmaya çalışıyorum.
sevindim; demek ki bir şeyler var içinde.
üzüldüm; demek ki bir şeyleri bitirecek. -
43.
+3ilk önce yazıyı okudu. Sonra biraz gülümsedi. Sonra kulağıma; “kalbim bu kadar hızlı atarsa kalp krizi geçirebilirim. Görürsün o zaman sen cenneti” dedi. Bende “tamam o zaman bundan sonra güzel söz, iltifat, şiir yok.” Dedim. “ öküz” dedi. Yine iyiydik. Devam ettik. Çıkışta yine direkt gitti eve. Akşam konuşuruz dedi. O akşamı iyi hatırlıyorum. 12 şubat gecesi. Telefonla konuşuyoruz. Ben odamda sena içerde kendi halinde takılıyor. “ annemler yok iki gün. Bak selçukta bizim sitede gel onlarda kalırsın. Akşamları da beraber takılmış oluruz sahile falan gideriz “ dedi. Sena var gidemem ki amk. Ama o senanın bizde kaldığını bilmiyor. Sadece birbirimize görüşürüz derken görüp öyle davrandıysa bizde kaldığını bilse neler olur acaba. Belki çok büyük bir şey değildi sabah yaptığı ama sevdiğiniz birinin tek bir hareketi canınızı feci yakabilirim. Ben mutlu olmuştum beni kıskanmasına. Her neyse biz konuşurken sena bana seslendi. Dondum kaldım.
-
44.
+3Senaya dedim ki ben telefonla konuşuyorum bir şey olursa kapıya tıklat bakarım. Ama içerden haykırıyor ismimi resmen. Ben dondum özge dondu. Sonra sinirli bir şekilde ”o kim” dedi. “kim kim” dedim. “ ya saçmalama kim o söyle. “ dedi. “halamın kızı sena” dedim. “ya bir tek sabah gördüm, ilk defa adını orada duydum bir şey demedim. Ailen yok ama kız sende mi kalıyor?” dedi. “ ya hayatım bizimkilerin evde olmadığını bilmiyordu adanaya gitmeden uğramış bizimkileri görmek için gelmiş biletini de iki gün sonraya almış. O yüzde…” lafım yarım kaldı tabi. Sena ben cevap vermeyince odama gelip “ canım çağırıyorum neden cevap vermiyorsun” dedi. Telefon suratıma kapandı. Tekrar Aradığımda operatör bana “aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor” diyor ben sena ya canını gibim diyorum.
-
45.
+3kasım ayını çok severim o da çok sever. kasımda aşk başkadır. benim için aynıydı. bir cumartesi günü kararlaştırdık. 13 kasım. hafta sonu. ikimizde birer termos çay aldık, birkaç simit, üçgen peynir. havada rüzgar yoktu ama soğuktu. kasımın ortası sabahın yedisi başladığımız parka, bizim bankımıza gittik. masa falan da eklenmişti. poşetleri masaya koyduk o oturdu bende karşısına geçtim. " karşıma değil yanıma otur" dedi. " neden hayatım" dedim. "e beni izliyorsun sen bir şey yemiyorsun, gel yanıma" dedi. karşı çıkabilir miyim sanki. geçtim yanıma saçları biraz daha uzamıştı. beresinin altından omuzlarına düşüyordu. ben onu izlerken o zorla bir kaç lokma sıkıştırıyordu ağzıma. o an aklıma milyonlarca şey geldi, yazdığım şiirler cebimdeydi ama çıkarmadım hiçbirini " seni seviyorum"dan daha anlamlı bir şey gelmedi aklıma. neden sürekli zamanın durmasını istiyordum ki. hiçbir sorun yokken bile onu kaybedeceğimden korkuyordum çünkü.
başlık yok! burası bom boş!