0
AZERiCE ve TÜRKÇE ARASINDAKi DiL
FARKLARI VE YAŞANAN GERÇEK
OLAYLAR:
Devrin Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel'in Azerbaycan'ı ziyaretinde
oranın
millet meclisi önünde konuşma yapar ve
konuşmasını bitirir. Kürsüye sayın
Rahmetli Haydar Aliyev çıkar ve
sözlerine başlar :
"-Türk dünyasının gelmiş geçmiş en
büyük pekekenti Süleyman Demirel... "
Bizim Cumhurbaşkanı kıpkırmızı olur
tabi , hafif bir tebessüm ,anlamış gibi
yapar...
" pekekent " kelimesinin Azerice'de "
işadamı " demek olduğunu ve saygınlık
ifadesi olarak kullanıldığını biliyor
muydunuz ?
pekekent (Azerice)---Büyük Adam yada
Kalıplı insan
Radyoda bir haber:
-"Azerbaycan askerleri ellerinde
ya***klarla
kerhaneyi bastı...
Ya***k : (Azerice.)--- Silah
Kerhane(Azerice .)--- Fabrika
Üniversitede ders sırasında derse Rektör
gelir!!!
Ögrencilerle biraz konuşur konuşma
sırasında sesini yükseltir.
Bir öğrenci niye bağırıyorsunuz deyince
Rektör sınıfı terk eder...
Öğrenci üniversiteden atılır 2 gün
sonrada yine alınır.
Bağırmak (Azerice.)-- Anırmak
Arkadaşın biri tıklım tıklım otobüste
öteki arkadaşıyla konuşması sırasında
"Huylu huyundan vazgeçmez" der.
Otobüstekiler ona dönerek tip tip
bakarlar.
Huy (Azerice, aslında Rusça) : Ya***k ,
Cinsellik organı
Yine arkadaşın biri metroda , akşam
telefonlaşmayı kastederek :
"-Sen beni çaldır , ben de seni
çaldırırım" der.
Yine herkesin gözü bizim
kahramanlarda...
Çaldırmak(Azerice.)--- Bir sex cesitdi...
[daha derin anlamlarida var ]
Bunun gibi niceleri...
Başa Düşmek (Azerice.)-- Anlamak
Azmak(Azerice .)-- Kaybolmak
Oğlan(Azerice.)--- Erkeklere Söylenir
Mavi(Azerice.)--- Top ( Oynadığımız
meşin yuvarlak değil ha
•
**Süleyman Demirel,
Azerbaycan’ın kurulmasından kısa süre
sonra ülkeye gider. Ülkenin ileri gelen
yöneticileri tarafından bir basın
toplantısı düzenlenmektedir. Toplantıda
Demirel de hazır bulunmaktadır.
Azerî yetkili:
"-Türkiye Republikası prezidenti seyın
Süleyman Demirel, Türk dönyasının ileri
gelen ‘pekekentlerinden’dir. Bir çok
Türk soydaşımızın ülkemizde ‘kârhane’
açmasına öncülük itmiştir. "
Tabii ki kötü bir niyet yoktur. Çok açık
bir şekilde ‘pekekent’ önder demektir…
‘kârhane’ de şirket.
Ama olay bu kadar da olmasa gerek.
Muhtemelen sonrasında bir de askeri
tören olmuştur ve Demirel ayakta geçen
askeri birlikleri selamlarken sunucu
şunları demiştir.
Sunucu: Şimdi de Azerbaycan’ın sahip
olduğu büyük ‘ya***k’lar. Şimdi
kimyasal başlıklı ‘ya***k’lar geçiyor.
Daha kötüsü de olabilir. Askeri bir
nakliyeden sonra…
Azerî yetkili:
"- Türkiye’ye burdan, Azerî
‘ya***k’larının Türkiye’ye serbestçe
giriş çıkışlarına izin virmesinden sebep
teşekkür ediyaz.
Bir de sivrisinek olayı var. Hangi amaçla
bir insan sivrisineğe ‘namus’ der ve
‘namus’una bu kadar düşman olur?
Sohbet sırasında Türk heyetine şöyle bir
şey söylenmiş olamaz mı?
Azerî yetkili: Bizde ‘namus’ çok, sizde
‘namus’ yok. Özüm hiçbir evde
görmemiştir.
Türkiye’den yeni bir heyet Azerbaycan’a
gitmek zorundadır. Önceki heyet ısrarla
uyarır.
Türk yetkili: Sayın Başbakan’ım, Azerî
lehçesinde sorunlar yaşayabilirsiniz.
Başbakan: Niye ki?
Türk yetkili: Efendim ya Türkçenin
kuyruk sokumundan türemiş bir dil, ya
da feci küfrediyorlar.
pekekent " kelimesinin Azerice'de "
işadamı " demek olduğunu ve saygınlık
ifadesi olarak kullanıldığını biliyor
muydunuz.
Üstelik bir gün Süleyman Demirel ile
konusan Azerbeycan başkanı :
Çok pekekent bi insansınız demiş.
Süleyman Demirel de bakmış bakmış ve
Siz de az pekekent değilsiniz demiş )
Azeri bir aile dostumuzun anlattığı pek
leziz bir anekdotta, azeri işaddıbının biri,
hoşlandığı genç bir türk kızıyla sohbet
etmektedir. laf dönüp dolaşıp adamın ne
iş yaptığına gelir .
Gencimiz tüm saflığıylan "men
pekekentem" der, "menem
azerbaycan'da kerhanem var".
modern folk üçlüsünün bir konserinde
anlatmışlardı bu hikayeyi .
Azerbaycanda bir konsere giderler ve
geceleyin otel odasında oturularken
viski içmek isterler..
Resepsiyona telefon açarlar ve buz ve
bardak isterler.
Aradan zaman geçer ne gelen vardır ne
giden..
Tekrar telefon açar ve isteklerini
yinelerler..
Bir süre sonra bir görevli gelir elinde bir
buz kovası ile ve gayet ciddi sert bir
ifade ile
-"Buzları getirdim , bardakları ise siz
kendiniz bulacaksınız" der.
Kimse bir anlam veremez
"Bardak" azerice de "Hayat Kadını"
anldıbına gelmektedir
O zamanlar genç bir subay olan bir
arkadaşım evlenmeyi düşündüğü kız
arkadaşının ailesi ile tanışmak ve evlilik
fikrini iletmek üzere bir yakını ile
birlikte Azeri bir eve misafir olmuştur .
Hal hatır sorulur . Kayınpeder , gözlerini
dikmiş damat adayına dikkatle
bakmaktadı ..
Sorar:
-Ne iş yapıyorsunuz ?
-Subayım.
-Anladık subaysınız .. Kızımı
istemenizden belli de.. Desenize .. Ne iş
yapıyorsunuz. ?
Subay kelimesinin, Azerice de bekar
anldıbına geldiğini yanındaki anlatır
bizim arkadaşa. O da adama Askeri
personel olduğunu izah etmeye çalışır .
Neyse , biraz sonra Kız babası yine sorar
- Ya***ğınız var , görüyorum , ama
biraz küçük değil mi o ?
Arkadaşım aptallaşır bir anda ..
yanındaki fısıldar:
- Belindeki silahtan bahsediyor"
Cevap verir arkadaşım :
-Evet biraz ufak ama işi görür .
- Olsun ..Senin ya***ğın çok küçük ..
menzili kısadır onun .