/i/Korkunclu

Korkularımız yaşamımızı yönlendirir.
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    -2
    “Cinleri görmek istiyorum”, “cinlerle diyalog kurmak istiyorum”, “onlarla görüşmek mümkün mü”, “benim de cinlerim olsun” vs. gibi düşünceleri olanlara!..

    Eğer yapınız uygunsa, kabiliyetiniz ölçüsünde onlarla irtibat kurabilirsiniz. Fakat cinleri görmek bir üstünlük, bir meziyet değildir. Yani, kimse “ben cinleri görüyorum” diyerek kendini diğer insanlardan farklı ve şanslı görmemeli. Ne yazık ki birçokları daha sonraları bu özelliklerini, insanları istismar edip aldatmak için kullanmaktadır.

    Şayet insan, kendinde bir üstünlük, bir meziyet isterse bunu kullukta, ibadette, göstermeli. Cinleri değil, melekleri, ruhanileri görmeye çalışmalı ki, insana hem dünyada, hem ahirette faydası dokunsun.

    Ademoğlu dünyada yaratılmadan evvel, yeryüzünün ilk sakinleri olan cinler, kendilerine gönderilen “Yusuf” denilen bir peygamber vasıtasıyla imtihana tabi tutulmuşlardı. Biz maddi bir alemde yaşadığımız için, cinlerin yaşadığı metafizik alemi ve boyutu tam kavrayamıyoruz. idrak noktasında, maddi alemin dışında yaşayan cinleri en yakından Hz. Peygamber (s.a.v.) görmüş, onları ve o alemi en iyi Hz. muhafazid (s.a.v.) anlamıştır. Buna rağmen o, (s.a.v.) bize bazı istiare, mecaz ve teşbihlerle, o alemi anlatmıştır. Çünkü bize göre, görülen, duyulan, tutulan hiçbir şey orada gözükmemektedir.

    Gözümüz, yaratılış gereği sadece ışığın üzerine vurduğu ve yansıdığı cisimleri görebilir. Yani ışıksız bir ortamda görme olayı olmaz. Ama, metafizik alemle irtibatı olan kişi için bir mesele yoktur. Yaratılıştan o istidadı olan şahıs zifiri karanlıkta, hiç ışığın olmadığı yerde dahi cinleri görebilir, onların varlığından haberdar olabilir. Aynı şekilde, kulağı tamamen kapansa da, o şahıs cinleri duyabilir. Demek ki bu olayda maddi alemi gören göz ve maddi sesleri duyan kulak devreden çıkmakta, bu faaliyet tamamen beyin tarafından icra edilmektedir.

    Bir takım yolları ve usulleri olmakla beraber cinlerle irtibat kurma, mürşit ve rehber ister ve o işin ehli olmayı gerektirir. Usul, prensip ve rehber olmazsa, hata ve yanlışlıklar yapıp paçayı kaptırma ihtimali de vardır. Bu tür şeylerle meşgul olanların gözleri mana alemine açık değil ve kendileri ayaklarını basacakları yeri bilemiyorlarsa, o zaman habis ruhların saldırısına uğrarlar; onların hakimiyeti altına girerler ve onların oyuncakları olurlar. Neticede cinler, böyle kimseleri bazen gurur ve kibre sevk eder, okşayıp şımartır; yeri, zamanı gelince de korkutup tehdit ederek tesirleri altına alırlar ve kendi hesaplarına konuşturup, iş yaptırırlar.

    Nitekim, 20. Asırda Hindistan’da Gulam Ahmed Kadıyanî, böylesi habis ruhların kurbanı olmuştur. Hint Yogizmine karşı Fakirizm yolunda islam adına mücadele etmek istemiş, fakat habis ruhların saldırısına uğrayıp, oyuncakları haline gelmiş... Habis ruhlar, önce kendisine müceddid olduğunu kabul ettirmişler; sonra da Mehdiliğine, ardından da isa-Mesih olduğuna inandırmışlardır. En sonunda da, -haşa- “Allah bana hulûl etti ve bende göründü!..” demeye kadar gitmiştir. Habis ruhlar, habis olanlarla çabuk kontak kurar ve cinnete kadar zütürebilirler.

    Bu sebeple, böyle bir şeyin varlığı söz konusu ve ehil kişilerce temas kurulup, bazı işler yaptırılabilirse de, eğlenceli bir iş olarak görülmeye ve ehliyetsizce meşgul olunmaya tahammülü yoktur.
    ···
  1. 2.
    +1 -1
    Okumadım okuyanı gibsinler
    ···
    1. 1.
      0
      Okusanız ölmezsniz la
      ···
  2. 3.
    0
    Cin yok
    ···