1. 26.
    +3 -1
    insanlar normal, günlük işlerine yetişme telaşı içindeydi. sanki hepsinden farklı olan tek kişi, işine gücüne koşturmuyordu. sanki evinde oturuyordu. ancak bunlar, sadece birer inançtı. en tehlikelisinden.
    evlerinin olduğu mahalledeydim. etrafımda evler, yollar, büfeler, kafa karıştıracak her türden şey vardı. herkes birşeyler peşindeydi. ancak o, nerdeydi?
    oldukça uzun bir süre o civarda bekledim. insanlara dikkatli dikkatli baktım. o geçse kesinlikle görürdüm.
    göz ucuyla, sağdaki evin penceresinde, benim yaşlarımda bir adam gördüm. sanki çevreyi inceliyormuşum gibi, hep onu kontrol etmeye başladığımda anladım ki, o aslında beni inceliyordu.
    ···
  2. 27.
    +2
    dün beni hiç kimsenin görmediğine emindim. en azından, beni gören birini görmediğine de. bu yüzden, bu adamın bana bakmasının arkasında, dün geldi bugün gene geldi mantığının yatmadığını düşünüyordum. yanına gidip kızı sormayı düşündüm. bunu sorguladım mantıklı olup olamayacağını düşndüm. mantıksızdı aslında. beni tanıma ihtimali yüksek olan annesinin kulağına gitmemesi gerekn bir durumun oluşmasını neden sağlayayım ki? merakım yüzünden. evet, merak buna güzel bir bahane. ben, o adamın neden bana baktığını merak ediyorum.
    motorumdan aşağı indim, şöyle bir dolaşır gibi yaptım ve adamın olduğu yöne doğru, adama bakmadan, sağa sola bakarak yürüdüm. yanına geldiğimde muhabbeti başlattım :
    - ya ben birini arıyorum da bu sokakta oturuyor olması lazım tarif etsem tanır mısın
    + tanırım herhalde uzun zamandır burada oturuyorum ( buraya neden dikkat çektiğini, ilerde, çok ileride anlyacağımı bilmiyordum tabiki.)
    -ya bi arkadaş var kahverengi saçlı mavi gözlü 1.60- 1.65 boylarında?
    + ismini bilmiyor musun peki?
    - isini bilsem tarif etmezdim herhalde
    + ismini bilmiyorsun ama her detayın aklında hani
    - ya kardeşim tanıyor musun tanımıyor musun
    + yok, tanımıyorum hadi sana iyi aramalar.
    diyip evine girdi.
    ···
  3. 28.
    +2 -1
    aklımda, korkunç şeyler canlanmıştı. o adamın, kızın sevgilisi olduğu gibi. ama bunları düşünerek vakit kaybetmem çok saçmaydı. teorilerle kafamı bulandıracağıma, mantık yürüterek belirli bir noktaya ulaşabilirdim.
    mesela dün.
    dünü düşünebilirdim. dün, bundan yarım saat sonra, kafenin 50 m karşısındaki betonda oturuyorduk. eğer ki, bu durumdan o da etkilenmişse, o saatlerde, oralarda olması gerekmez miydi? hem gelmemiş olsa bile, işi çıkmıştır veya annesiyle ilgileniyor diye düşünüp kendime bahaneler yaratabilirdim. böylece hiç de üzülmemiş olurdum.
    saati beklemeye başladım o mekana gidip, saat geldi çattı, ortalarda kimse yoktu.
    bahanelerimi düşünüp, oradan ayrılmaya karar verdim. tabiki üzülmüştüm, ama yapacak bir şey yoktu.
    ya da vardı.
    mesela, kafenin içinden dışarı çıktıktan sonra, bana doğru bakan kişinin, o olabileceğini düşünmekten kaçınmamak gibi?
    ve o muhteşem burdayım sesinin, ona ait olabileceğini düşünmek?
    evet. o'ydu. müthiş bir mutlulukla yanına doğru, hızlı hızlı yürümeye başladım.
    ···
  4. 29.
    +3
    ilk o başladı söze, içinden gelen mutluluğun yansıdığı ses tonuyla.
    - naber ya
    + iyiyim nolsun sen nabıyorsun
    - iyiyim ben de. dün adını bile bilmediğim için sana nasıl ulaşacağımı bilemedim buraya geldim bende
    + bu kadar mı olur ya aynen bende öyle hatta şurdaki betona oturup bekledim 10-15 dk gelen giden olmayınca unutulduk zannettim
    - ya ne unutulması olur mu öyle şey
    + ama insan bi an düşünüyor tabi. napalım, içeri geçelim ve o kalan nescafeni bitirelim mi?
    - * olur bitirelim
    ···
  5. 30.
    +2
    cafeye girip saatlerce konuştuk. okuduğumuz okullar, ailevi meseleler, tabiki en önemlisi adlarımız, herşeyimizi anlattık birbirimize karşılıklı. bunlardan en önemli olanıysa, ailesiyle alakalı anlattıklarıydı.
    ···
  6. 31.
    +1
    babası, emlakçılık yapıyormuş. haliyle oldukça büyük paralar kaldırmış zamanında. sonra emlakçılığı bırakıp çeşitli işlere paralar yatırmış, yine büyük paralar kaldırmış. bi gün, arkadaşının verdiği tavsiyeyle, neyi var neyi yoksa, bir şirkete yatırım yapmış, sonra arkadaşı katakullilerle paraları alıp kaçmış, bunların hayatı mahvolmaya başlamış, adam karısını aldatmış, çeşitli girdaplara sürüklenmişler. dün de, babası evi terkedince olanlar olmuş.
    annesiyle alakalı da çeşitli şeyler anlattı.
    ···
  7. 32.
    0
    kızla olan muhabbetimiz, o günlük o kadardı.
    evine motogibletimle bırakma teklifime evet cevabını verince, hemen kaldırımın kenarında duran motogibletime atladık ve onu evine bırakmak için motogibleti çalıştırdım.
    ···
  8. 33.
    0
    harekete geçtik, evine gitmek için normalde kullandığımız yollarda, sağlam bir trafik olduğunu kestirebiliyordum. alternatif yollardan birine gireceğimi, o şekilde evine bırakabileceğimi söyledim, kafasına taktığım siyah kaskla birlikte kafasını yukarı aşağıya sallayarak onay verdi. bir yandan da pembe rujlu dudaklarını hafif açarak, beyaz dişlerini gösteriyor, gülümsüyordu.
    ···
  9. 34.
    0
    henüz trafik zindanının cellatlarından kurtulamamıştık. biraz sonra boş yollarda, özgürce kayıp gideceğimiz hayaliyle, usul usul ilerliyorduk.
    ilerliyorduk, ilerliyorduk,ilerliyorduk.
    sonunda, bu zindan alıp, bizi özgürlükler ülkesinde kral yapacak bomboş yollara çıkmamızı sağlayacak kavşaktan döndük.
    artık trafik eziyetinden kurtulmuştuk. insanlar yoktular etrafta. arada sırada geçen arabalar, nakliyatçılar, kamyoncular, tırcılar eşlik ediyordu bizlere, asfalttan akıp giderken çıkardıkları rüzgar sesiyle birlikte.
    bana sarıldı.
    çok derin sarıldı.
    ayaklarıydım, yürümeyi yeni öğrenenin.
    yoluydum, yeni koşmaya başlayan çocuğun.
    salıncağıydım, hayatından sıkılan nostalji meraklısı sevgililerin.
    babasıydım ben, yeni doğmuş çocuğumun.
    ···
  10. 35.
    0
    hayal ediyordum onun rüzgardan kısılan gözlerini.
    kokusunu esrarla harmanlayıp salına salına geriye doğru hareket eden saçlarını.
    biliyordum ki, o çok mutluydu.
    çünkü, o yalnızdı.
    bense onun kalabalığı.
    ···
  11. 36.
    0
    hızımı yavaşlattım sesini duyacak kadar, söylediklerini de anladım. ama yetmiyordu işte be. yetmiyordu. onunla şu ıssız yolda biraz olsun konuşmak istiyordum. kahverengi gözlerine baka kalmak, göz kapakllarının hareketleriyle geçen zamanı uzattıkça uzatmak istiyordum. ben aslında onu istiyordum sadece onu. saçlarını mesela. okşandıkça hatırlanmak için konmuşlar oraya. bir bardak dolusu kahvemi içerken, penceremden yağmuru seyrederkenki halimi hatırlatıyorlardı bana. insanların telaşlarını, rahatlık içinde seyrediyordum ya hani. işte, tam da oydu saç tellerinin birbirine çarpıp hareket etmesinden doğan kargaşa. telaşlıydılar. benim gözlerime rağmen.
    ···
  12. 37.
    0
    @115 kendim yazıyorum lan kendi yaşadıklarım
    ···
  13. 38.
    -1
    @120 başlığı unutmuştum amk
    ···