+61
-5
Beyler bilmem hiç otopsiye gireniniz oldu mu?
Tıp fakültesinde okurken birkaç kez katılmıştım ama bu sefer bir başkaydı.
Daha 3-5 saat önce nefes alıp veren ama şu anda cansız ve parçalanmış bedeni ile masada yatan bir insan düşünün.
Henüz 17 yaşında, üvey babası kurşunlamış. Kurşun kızcağızın karnından girip böbreğinden çıkmış.
Vücudunda morluklar var, ölmeden önce darp edilmiş. insanın ölüsüne bile rahat yok, zira bir de biz parçaladık onu.
Adli tıpçı değilim ama kural olarak bir cesette 3 boşluk da açılır. Kafa, göğüs ve karın boşluğu.
Önce boyundan başlayıp göbek altına kadar deri, alttaki yağ ve kas dokusu kesildi.
Göğüs kafesi sert bir makasla tıkırt tıkırt kırılan kemik sesleri eşliğinde açıldı.
Kalbi saran zar yırtıldı ve bir şırınga ile kan örneği alındı.
Daha sonra iç organlar ve karın duvarı anatomisi kabaca değerlendirildi.
En kötü sahne kafatasının açılma kısmıydı. Kafanın arkasındaki deri bıçakla kesildi.
Sonra bir atletin vücuttan çıkartılması gibi deri öne doğru sıyrıldı ve saç kısmı yüzü kapatacak şekilde katlandı.
Tepede bembeyaz kafatası kemiği açığa çıkmıştı artık. Yuvarlak hızarla kafatası kemiği kesilmeye başlandı.
Bu esnada sürtünmeden dolayı yanan kemik dokusundan çıkan acı bir koku burunlarımızı sızlatıyordu.
Nihayet kafatasından yayvan tabak şeklinde bir kemik kapağı çıkartıldı ve beyin sapından kesilerek beyin serbestleştirildi.
Gerekli incelemeler yapılıyorken beyin ve kalp orada bulunan tıp öğrencilerinin elinde bir maket gibi parça parça ediliyordu.
Öğrencilerin gözünde bu heyecanı ilk defa yaşamış olmanın verdiği hazzı, o soğukkanlılığı gördüm.
Ellerinde bir neşter, kimisi beyni ince parçalara ayırıyor, kimisi ise kalple uğraşıyordu.
Dışarda savcının yanında staj yapan çömez avukat, içeriye girmeye cesaret edememişti.
Kapı eşiğinde korkulu gözlerle olayın sonuçlanmasını bekler haldeydi.
Nihayet işlem tamamlanmış, parçalanmış kalp göğüse ve parçalanmış beyin kafatasına tekrar konuldu.
Önce göbek altından boyna kadar karın dikildi. Kafa derisi alttaki kemiği örtecek şekilde yüzden sıyırılarak kapandı.
Arkadan saçlı deriyi dikerken gözleri hafif aralık halde yatan kadavranın iğne darbeleriyle istemsiz yüzü oynuyordu.
Allahım ne ürkütücü bir sahneydi. Doktor bile olsam bu kadar korkunç bir sahne benim için fazlaydı.
Dışarıya çıktım, cebimden sigara paketini çıkarıp bir tane yaktım. Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım.
Sisli ve yağmurlu havada hastanenin arka bahçesinde, gökyüzü bulanık, bir tane bile yıldız seçilmiyordu.
Derin derin düşündüm.
Hayat ne kadar da garipti. daha 3-5 saat önce bu kız da bizim gibi düşünüyor, belki de dışarda yağan yağmuru seyrediyordu. Ölmeden önce birşeyler yemiş miydi acaba, yoksa aç mıydı? En son kimi görmüştü, en son kime onu çok sevdiğini söylemişti? Günahkar biri miydi, gündelik meşgaleler altında zamanını tüketmiş, geride onu hatırlatacak hiç bir eseri yok muydu acaba? Artık bunların bir önemi kalmadı onun için. Birazdan morg görevlileri gelip cansız bedenini alacaK, içerde dolaplardan birine, bir mermer kadar sert ve soğuk olan demir masaya kefenle koyup kapağını kapatacaklardı.
işte böyle panpalarım, insan ölümü her zaman aklına getirmiyor. Ölümü düşündükten sonra şu hayatta neden zevk alınabilir ki?
Şakirt ya da ateist değilim ama ölüm, inançsız takılan insanları bile bazen Allah'ın varlığını düşünmeye sevk edebiliyor.
Ne demiş KURANI KERiMDEDünya nimetlerini acılaştıran ölümü sıkça anınız.
Özet: ibretlik otopsi maceram