1. 26.
    0
    @2 çok babacan gibmiş
    ···
  2. 27.
    0
    @2 içest gibmiş
    ···
  3. 28.
    0
    @2 ayna karşısında gibmiş
    ···
  4. 29.
    0
    bumuydu gibiş? az yaratıcı olun amk.
    ···
  5. 30.
    0
    @2 iste sahalarda görmek istediğimiz hareketler
    ···
  6. 31.
    0
    tam ben yazacaktım @2 yazmış *
    ···
  7. 32.
    0
    @2 entry giremedim pic kurusu
    ···
  8. 33.
    0
    sıkıcı.
    ···
  9. 34.
    0
    Ayna, ışığın % 100'e yakın bir kısmını düzgün olarak yansıtan cilalı yüzey.

    Metal yüzeylerin parlatılmasıyla ilk ayna elde edilmiştir. Daha sonraları ise, cam levhaların bir yüzeyleri civa amalgamaları ile kaplanarak, ayna elde edilmiştir. Günümüzde ise, genellikle cam levhaların bir yüzü, ince bir gümüş tabakası ile sırlanarak elde edilir. Bazen gümüş yerine alüminyum, altın, hatta platin dahi kullanılır. Alüminyum sırlı aynalar, dalga boyu 0,4 mikrondan küçük olan morötesi ışınları da yansıtırlar. Aynalar; düz, küresel ve parabolik diye üç gruba ayrılırlar.
    Yüzyıllarca önce (17.yüzyıla kadar), yüzeyi iyice parlatılmış düz metal levhalardan yapılan aynalar, daha sonraları yerlerini bir yüzü çok ince bir metal katmanıyla kaplanmış cam levhalara bıraktılar. Sır adı verilen bu metal kaplama, aynanın ışığı yansıtarak görüntü vermesini sağlar. Kolayca şekil verilip cilalanabilmeleri, böylelikle pürüzsüz hale getirilebilmeleri ve dayanıklı olmaları nedeniyle metaller, ayna yapımında çok eskiden beri kullanılırdı. Milattan önceki zamanlarda Mısırlılar, Etrüskler, Yunanlılar ve Romalılar'ın bronz el aynaları kullandığı bilinmektedir. Daha değerli olanları ise gümüşten yapılırdı. Çok eskiden metalle kaplanmış cam aynaların kullanıldığına dair kayıtlara da rastlanmaktadır. Fakat bu yöntem o zamanlar yaygınlaşmamıştır.

    Günümüzden yalnızca üç yüzyıl öncesine kadar Venedik Cumhuriyeti, Avrupa'da cam eşya ve özellikle de ayna yapımının gizine sahip tek ülkeydi. Venedikliler bu sırrı büyük bir özenle saklıyorlardı. Ayna ve cam eşya fabrikalarını Murano adasında kurmuşlardı ve bu adaya camcı ustalarından başkasının girmesine de izin vermiyorlardı. Bu sırrı Fransızlar, adadan zorla kaçırdıkları dört usta sayesinde öğrendiler ve bundan sonra ayna yapımı bir giz olmaktan çıkmaya başladı.

    Ayna yapımında Venedikliler'in kullandığı yöntem özetle şöyleydi; ince bir kalay yaprak düz bir şekilde yayılır, üstü cıva ile kaplanır. Cıvanın fazlası sıkıştırılarak alındıktan sonra, üstüne bir kâğıt ve onun da üstüne bir cam levha konur. Şimdi sıra aradaki kâğıdın yavaşça çekilip alınmasına gelmiştir. Bu sırada kalay ve cıva bir amalgam oluşturarak camın alt yüzeyini kaplar. Şimdi tek yapılacak şey camın arkasına sırı koruyacak bir sırt geçirilmesinden ibarettir.

    Venedikliler'in kullandığı yöntem, 19. Yüzyılda yerini yeni bir yönteme bırakmıştır. Alman kimyacı Justus von Liebig (1803-1873), camın üzerine bir çözeltiyle gümüş kaplama yöntemini bulmuş, bu yöntem günümüzde bile günlük amaçlar için kullanılan aynaların üretiminde uygulanmaya başlanmıştır. Yumuşak gümüş tabakasının çizilmemesi için bakır sülfat gibi maddelerle kaplama ve boyama işlemleri yapılmaktadır.

    Bilimsel çalışmalarda kullanılan aynalarda ise, camın ışığın bir bölümünü soğurmasını önlemek amacıyla ön yüzler de gümüşlenir.
    Tümünü Göster
    ···
  10. 35.
    0
    @2 gayet başarılı
    ···
  11. 36.
    0
    ccc @2 ccc
    ···
  12. 37.
    0
    @2 lise felan ama gibmiş
    ···
  13. 38.
    0
    @2 gibmiş bu kadar yani gibmiş ve gitmiş
    ···
  14. 39.
    0
    @2 zahiri görüntüden gibmiş
    ···
  15. 40.
    0
    @ ayak üstü aynada gibmiş
    ···
  16. 41.
    0
    @2 onu yazmak için açtım.. şuku amk...
    ···
  17. 42.
    0
    @2 kan bağıyla gibmiş
    ···
  18. 43.
    0
    bence 2 gibilmiş dıbına koduğumun andavalları
    ···
  19. 44.
    0
    @40 ne alaka amk
    ···
  20. 45.
    0
    @2 başarılı
    ···