+3
-4
“Bu taassub-u dinî(dine uyma) bizi geri bıraktı. Bu asırda yaşamak, taassubu bırakmakla olur. Avrupa taassubu bıraktıktan sonra terakki etti(ilerledi).”
Elcevap: Yanlışsınız ve aldanmışsınız! Veya aldatıyorsunuz. Çünkü Avrupa, dinine mutaassıptır(tutucudur). Hattâ bir âdi Bulgara veya bir nefer-i ingilize veya bir serseri Fransıza, “Sarık sar. Sarmazsan hapse atılacaksın” denilse, taassupları(bağlılıkları) muktezasınca diyecek: “Hapse değil, öldürseniz bile dinime ve milliyetime bu hakareti yapmayacağım.”
Hem tarih şahittir ki, ehl-i islâm ne vakit dinine tam temessük etmişse(sarılmışsa), o zamana nisbeten terakki etmiş(ilerlemiş); ne vakit salâbeti(dinin gerekliliklerini) terk etmişse, tedennî etmiş(alçalış). Hıristiyanlık ise bilâkistir(tam tersinedir). Bu da mühim bir fark-ı esasîden(temel farktan) neş’et etmiş(meydana gelmiş).
Hem islâmiyet sair(diğer) dinlere kıyas edilmez. Bir Müslüman, islâmiyetten çıksa ve dinini terk etse, daha hiçbir peygamberi kabul edemez. Belki Cenâb-ı Hakkı dahi ikrar edemez(doğrulayamaz) ve belki hiçbir mukaddes(kutsal) şeyi tanımaz; belki kendinde kemâlâta medar olacak bir vicdan bulunmaz, tefessüh eder(bozulur). Onun için, islâmiyet nazarında harbî kâfirin hakk-ı hayatı(yaşama hakkı) var. Hariçte(dışarda) olsa, musalâha etse(barış istese); dahilde(içte) olsa, cizye verse islâmiyetçe hayatı mahfuzdur(korunmuştur). Fakat mürtedin(islamdan dönenin) hakk-ı hayatı yoktur. Çünkü vicdanı tefessüh eder(bozulur), hayat-ı içtimaiyeye(sosyal hayata) bir zehir hükmüne geçer. Halbuki, Hıristiyanın bir dinsizi, yine hayat-ı içtimaiyeye nâfi(faydalı) bir vaziyette kalabilir. Bazı mukaddesâtı(kutsal olan şeyleri) kabul eder ve bazı peygamberlere inanabilir ve Cenâb-ı Hakkı bir cihette tasdik edebilir.
Madem ölüm var, kabre girilecek, bu hayat gidiyor, bâki bir hayat geliyor. Bir defa top tüfek denilse, bin defa Allah Allah demek lâzım gelir. Hem Allah yolunda olsa, tüfek de Allah der, top da Allahu ekber diye bağırır, Allah ile iftar eder, imsak eder.