/i/Kültür Sanat

    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    +3
    Kahramanların ölümü

    (işaf)
    (Şehit tayyareci Kurmay yüzbaşı Kami’nin büyük hatırasına)

    Gerilir zorlu bir yay
    Oku fırlatmak için;
    Gece gökte doğar ay
    Yükselip batmak için.
    Mecnun inler, kanını
    Leyla’ya katmak için.
    Cilve yapar sevgili
    Gönül kanatmak için.
    Şair neden gam çeker?
    Şiir yaratmak için.
    Dağda niçin bağırılır?
    Feleğe çatmak için.
    Açılır tatlı güller
    Arılar tatmak için.
    Tanrı kızlar yaratmış
    Erlere satmak için.
    insan büyür beşikte
    Mezarda yatmak için.
    Ve...
    Kahramanlar can verir
    Yurdu yaşatmak için...
    1931
    ···
  2. 27.
    +5
    Kahramanlık

    Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,
    Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir.
    Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir;
    Kahramanlık; saldırıp bir daha dönmemektir.

    Sızlasa da gönüller düşenlerin yasından
    Koşar adım gitmeli onların arkasından.
    Kahramanlık; içerek acı ölüm tasından
    ileriye atılmak ve sonra dönmemektir.

    Yırtıcılar az yaşar... Uzun sürmez doğanlık...
    Her ışığın ardında gizlidir bir karanlık.
    Adsız sansız olsa da, en büyük kahramanlık;
    Göz kırpmadan saldırıp bir daha dönmemektir.

    Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,
    Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir.
    Bunun için ölüme bir atılış gerekir.
    Atıldıktan sonra bir daha dönmemektir...
    ···
  3. 28.
    +3
    Karanlık

    Son ışık söneli nice zamandır;
    Rüyalar! Yeniden önüme düşün!
    Yardan ayrı geçen uzun yıllarda,
    Hülyası bulunmaz bir anlık düşün.

    Yayını kalbime Ayzıt asalı,
    Başka bir eldenim katı yasalı.
    Burda koskoca bir gönül masalı
    Kaybolur içinde bir damla yaşın.

    Aşk için verince bu kadar emek,
    Varlıktan sıyrılıp ruh olmak gerek.
    Ey zaman, ey dünya! Geri gelmemek
    Üzere sizlerde benimle koşun! ..

    20/21 Ekim 1945
    ···
  4. 29.
    +3
    Kardeş kahraman macarlar

    Akıttılar yine kara toprak üstüne
    Kahraman Macarlar şanlı Turan kanını!
    Yazdılar yeniden Tarihe en şerefli,
    Yiğitlik Destanını!

    Yurt için ölümdür, en güzeli ölümün,
    Ölümler yaşatır bir ırkın vatanını.
    Arpad'ın Milleti elbet öldürülemez,
    Verse de bin canını!

    Bataklık Milleti Moskof sürülerine!
    Gösterdi Macarlar Turanlılık şanını!
    Binlerce öldüler... Ölmek yenilmek değil,
    Yüceltmektir Şanını!

    Not: Atsız, Macarlar'ın Sovyetlere karşı 1956 yılındaki başkaldırışından duygulanarak, Macar vatanseveri ve Türk dostu Prof. imre Taht'a ithafen bu şiiri yazmıştır.
    ···
  5. 30.
    +3
    Kızılelma

    'Yüz paralık kurşunla gider hayat dediğin;
    Tanrı yolu uzaktır; erken kalk sıkı giyin.
    Yazık, bütün ömrünce o kadar özlediğin
    Güzel Kızılelma'na varmadan öleceksin.'
    ···
  6. 31.
    +3
    Korkma

    Bir lahza uzaktan seni görmem,
    Hasretle yanan bağrıma bir damla su oldu.

    Sensiz geçerek ruhu karartan koca bir yıl,
    Hissiz ve hayatsız bir ölüm uykusu oldu.

    Ömrümdeki en korkulu endişe ve duygu,
    Sensiz yaşamak korkusu oldu.
    5 Mayıs 1945
    ···
  7. 32.
    +4
    Koşmalar

    Gönlümde yazdığım bu son ağıta
    Nazire yaparak coşan dalgalar!
    Hastası olup da geç vakit hekim
    Arayanlar gibi koşan dalgalar!

    Sizinde elbette var bir sızınız,
    Bundan mı geliyor korkunç hızınız?
    Benide beraber alır mısınız?
    Kederle kabarıp şişen dalgalar?

    Sizinle paylaşsak bu korkunç gamı,
    Bitmiyor bu sonsuz ecel akşamı.
    Bilmem ki bundan mı titriyor gemi?
    Ey dalgakıranı aşan dalgalar?

    Hey ATSIZ çöküyor eski bir direk.
    Baksanda dünyaya titremeyerek,
    Hepimiz beraber haykırsak gerek
    Ey bela dehrinde pişen dalgalar! ..
    ···
  8. 33.
    +4
    Kömen

    Analım Tunga Er efsanesini;
    Duyalım geçmişin erkek sesini.
    Bürüyüp Tanrıdağ’ın çevresini
    Yine Gök Türk olalım, El kuralım.
    Ötüken-Yış durak olsun da bize
    Yürüsün ordular ordan denize.
    Çinli baş vermezse, gelmezse dize
    Kağanın buyruğu vardır: Vuralım.
    Anlatılmaz, yüce bir erdem olan
    Bu akınlarda bulunmaz yorulan.
    Günü geldikçe de bizden sorulan
    Kan ve can vergisi olsun... Verelim!
    Ülkü uğrunda gönüller delidir.
    Kişiler ülkü için ölmelidir.
    Tanrı’nın insana değmiş elidir
    Şu ölüm adlı güzel şey... Saralım.
    Hiç düşündün mü niçindir yaşamak?
    Bir görev yapmak içindir yaşamak.
    Er kişiysen görevin neyse, başar.
    Zevke, eğlenceye hayvan da koşar.
    Görüyorsun nice havan yığını
    Ki yapar sadece hayvanlığını.
    Fakat onlar bile kendince yine
    Tükürürler Kardeş’in itlerine.
    O nasıl olmalı bir ruhu ölü,
    Ya da bir canlı, fakat kahpe dölü
    Ki sanar durduğu yer it inidir,
    Oysa bir şanlı şehitler sinidir.
    O fuhuş uzmanı çikletli dişi,
    Dişinin en kötü, en köhnemişi,
    Kaplamış ruhunu çirkef yosunu,
    Hiç umursar mı şehit ordusunu?
    Var mıdır onca tivistin ötesi?
    Adı üstünde: Köpek sosyetesi!
    Yok sayıp sen de bu ruhsuz sürüyü
    Kılavuz yap ebedi Gök Börü’yü.
    Çıkarıp Ergenekon’dan ulusu
    Türk’ü kılsın yine dünya ulusu.
    izleyip Gök Börü’nün gölgesini
    Gezelim gel o Kömen ülkesini.
    Gönlümün özlemi yerdir orası,
    Gürler ufkunda yiğitlik borası.
    Orda erdem gözükür, başkası çıkmaz alana.
    Kapanıktır kapılar her kovu, her bir yalana.
    Orda erler: Kimi arslan, kimi pars’ın eşidir.
    Orda kızlar: Güneşin kendi, ayın onbeşidir.
    Uğramaz ufkuna asla o yerin yüz karası;
    Orda yoktur ne siyaset, ne fikir maskarası.
    Yaşamaz öyle bir ortamda küçüklük, kötülük;
    Bir alaydan daha üstün savaşır orda bölük!
    Sungurun uçtuğu yerlerde barınmaz yarasa;
    Ve bütün dirliğin üstünde yürür sade yasa...
    Bir düşün başların üstünde kağanlık tuğunu,
    Ruh duyar orda ölürken bile Türk olduğunu;
    Ölümün zevkini bir süs gibi gönlünde taşır.
    Dirilerden daha çok orda şehitler dolaşır.
    Bu
    ···
  9. 34.
    +4
    Mutlak seveceksin*efso

    Sevda gibi bir gizli emel ruhuna sinmiş;
    Bir haz ki hayalden bile üstün ve derinmiş.
    Gökten gelerek gönlüne rüzgar gibi inmiş,
    Bir sır ki bu,ölsen bile açamazsın...

    Anlatması imkansız olan öyle bir an ki,
    Hülyadaki ses varlığının gayesi sanki...
    Bak emrediyor:Daldığın alemden uyan ki,
    Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın...

    Kalbin benim olsun diyorum, çünkü mukadder...
    Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök,ver!
    Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer!
    Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın...

    Ram ol bana, ruhun yeni bir aleme girsin...
    Yazmış kaderin:Aşkıma ömrünce esirsin!
    Aklınla, şuurunla,hayalinle bilirsin.
    Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın...
    ···
  10. 35.
    +4
    O gece

    O gece ne kadar güzeldi mehtap
    Gönülden fışkıran nağmeler gibi.
    Ruhumu yıkayan bir seldi mehtap
    En tatlı ilk ve son buseler gibi.

    O gece o müthiş deniz durgundu,
    Ömründe susmayan rüzgar yorgundu,
    En kara gönüller aya vurgundu
    Leyla’yı içinde bulan er gibi.

    O gece zevkini duydum hayatın,
    Sırrını anladım mükevvenatın.
    Gönlümde yıkılan bir kainatın
    Sesini işittim giryeler gibi.

    O gece hayatım sanki masaldı,
    Şuurum o anın içinde kaldı,
    Kalbime ışıktan bir füsun doldu
    insanı çıldırtan handeler gibi.

    O gece felekten bir gece çaldım,
    Ömrümde son defa bahtiyar oldum;
    Ölürken yaşadım, yaşarken öldüm
    Ve, sustum, sükutu besteler gibi.

    O gece ne kadar güzeldi mehtap,
    Sandım ki ruhumda yükseldi mehtap,
    Gönlümü yıkayan bir seldi mehtap,
    Rüyada çalınmış buseler gibi.

    O gece gönlüm de aya vuruldu;
    içimde küllenen ateş dirildi.
    Dünyada ne varsa yere serildi,
    “O” kaldı... Kalbimi seyreder gibi.

    O gece sevgim coşkun ırmaktı,
    Kalbimden taşarak o kalbe aktı;
    ...

    Gözlerime en keskin bakışla baktı:
    ”Ben de seni Atsız, ben de ... ” der gibi...

    v
    ···
  11. 36.
    +4
    Özleyiş

    Özledim... Yanıklık canıma değdi...
    Özledim, yıllarca daha özlerim.
    Hasret türkü olsa, ben onu çalsam,
    Kırılıp giderdi nice sazlarım...

    Yatın ümitlerim, uykuya yatın!
    Bitin hasretlerim, tükenip bitin!
    Ayrılık ateşi çetinmiş, çetin;
    Onunla dikleşir bütün düzlerim.

    Yanımda sanrım, bakarım düştür;
    Güldüm zannederken gözlerim yaştır.
    Umduğum ne varsa hepside boştur;
    Yinede bekliyor onu gözlerim.

    Sazlar var: Durmadan gurbeti çalar;
    Hayal var: Gözümü, gönlümü çeler.
    içimde bir bülbül şakıyıp çiler:
    Özledim, yıllarca daha özlerim...
    ···
  12. 37.
    +4
    Ruh adamdan

    Ey vatan!
    Güzel turan!
    Sana feda biz varız.
    Düşman oğlu meydana çık!
    Kahramanlık kimde ise anlarız.
    ···
  13. 38.
    +3
    Sarı zeybek

    Şu dağların meşeleri karanlık,
    Etekleri olur çayır çimenlik
    Kızanlarla burda eder yarenlik,
    “Sarı Zeybek şu dağlara yaslanır,
    Yağmur yağar, pusatları ıslanır”.

    Sarı Zeybek şu dağların eridir,
    Dağlar onun bütün yoğu varıdır.
    Kendi sarı, bindiği at dorudur;
    Attan inip şu dağlara yaslanır,
    Gözü dalar, bakışları puslanır.

    Sarı Zeybek dağdan dağa taşınır,
    Taşınır da yüce dağlar aşınır.
    Mola verip Gökçen kızı düşünür;
    Efe dağdan köye doğru seslenir,
    Yosma Gökçen sesi duyar, süslenir.

    Sevmesin mi Sarı Zeybek Gökçeni?
    Yüzü melek, saçı ipek Gökçeni?
    Bütün Aydın elinde tek Gökçeni?
    Kız sevmeyen erin gönlü paslanır,
    Paslanırda imil imil yaslanır.

    Padişahın kulağına varırsa,
    Tutun diye devlet emir verirse,
    Üç yüz atlı, beş yüz yaya yürürse
    Dağlar, taşlar barut ile sislenir,
    Ölen ölür, anaları yaslanır.

    II

    Candarmalar genç efeyi sardılar,
    Kırk ölümden beğendiğin sordular;
    Kızanları bir bir yere serdiler.
    Sarı Zeybek kara sürmez şanına,
    Erlik için kıyar kendi canına.

    Nasıl olsa uçar da can, kalır ten;
    Bir ah tuttu şu dağları derinden.
    Sarı Zeybek vuruldu üç yerinden.
    “Yazık olsun Telli Doru şanına,
    Eğil de bak mor cepkenin kanına”.

    Sarı Zeybek gün batarken vuruldu.
    Nabızları yavaş yavaş duruldu,
    Gözlerine kara perde gerildi
    Yiğit başı düşüp kaldı yanına,
    Bakmaz oldu mor cepkenin kanına.

    Sarı Zeybek öldü sanma, diridir;
    O, dağların yine eşsiz eridir,
    Bütün kızlar artık onun yaridir.
    Vurulmuştur hepsi onun ününe.
    Can atarlar şimdi gerdek gününe.

    Sarı Zeybek şimdi artık masaldır,
    Sanma yıllar şerefini azaltır.
    Yiğitlerin dillerinde meseldir.
    Er kişiler kıyar da öz canına
    Bir damlacık leke sürmez şanına...
    1940
    ···
  14. 39.
    +4
    Sarı zeybek devamı

    Sevmesin mi Sarı Zeybek Gökçen'i?
    Yüzü melek, saçı ipek Gökçen'i
    Bütün Aydın ilinde tek Gökçen'i
    Kız sevmeyen erin gönlü paslanır
    Paslanır da imil imil yaslanır

    Padişahın kulağına varırsa
    Tutun diye devlet emir verirse
    Üç yüz atlı, beş yüz yaya yürürse
    Ölen ölür, anaları yaslanır
    ···
  15. 40.
    +4
    Sarı zeybek 2

    Candarmalar genç efeyi sardılar
    Kırk ölümden beğendiğin sordular
    Kızanları bir bir yere serdiler
    Sarı Zeybek kara sürmez şanına
    Erlik için kıyar kendi canına

    Nasıl olsa uçar da can kalır ten
    Bir ah tuttu şu dağları derinden
    Srı Zeybek vuruldu üç yerinden
    'Yazık olsun Telli Doru Şanına
    Eğil de bak mor cepkenin kanına'

    Sarı Zeybek gün batarken vuruldu
    Nabızları yavaş yavaş duruldu
    Gözlerine kara perde gerildi
    Yiğit başı düşüp kaldı yanına
    Bakmaz oldu mor cepkenin kanına

    Sarı Zeybek öldü sanma Diridir,
    O, dağların yine eşsiz eridir,
    Bütün kızlar artık onun yarıdır
    Vurulmuştur hepsi onun ününe
    Can atarlar şimdi gerdek gününe

    Sarı Zeybek şimdi artık masaldır,
    Sanma yıllr şerefini azaltır
    Yiğitlerin dillerinde meseldir
    Er kişiler kıyar da öz canına
    Bir damlacık leke sürmez şanına...

    1940
    ···
  16. 41.
    +4
    Selam

    içim yine sevinçlerle dolup yanıyor,
    Ruhum sanki deniz olmuş dalgalanıyor,
    Uzak uzak ülkelerden döndüm seferden,
    Yaralarım ağır, fakat mestim zaferden.
    Zafer ümit kaynağının bir çeşmesidir.
    Zafer birçok gönüllerin birleşmesidir.
    Gönülleri birleşenler ölsede bir gün
    Gök kubbede kalacaktır seslerinden ün.
    Gönülleri birleşenler! Selam sizlere!
    Uzaklarda dertleşenler! Selam sizlere!
    Selam sana hücrelerde benzi solan genç!
    Selam sana ey yılları heba olan genç!
    istikbalim gitti diye yaslanma sakın!
    istikbalin değil ruhun Tanrı'ya yakın!
    O yalancı istikbale bir perde indir!
    'Gerçek yarın' unutma ki bir gün senindir!
    Selam sana yavrusundan ayrılan kadın!
    Kimbilir sen gizli gizli nasıl ağladın!
    Ne bir damla göz yaşı dök, ne yasla dövün,
    Sen yaşarken öksüz kalan yavrunla övün!
    Gür sütünle aşladığın erlik cevheri
    Yapacaktır onu yaman bir çeri...
    Tek bir kadın değilsin sen... Sen bir ocaksın!
    Madem ki bir adın Atsız katlanacaksın!
    Kafkasyada can veren bir şehidin kızı
    Bir eliktir... Yüreğinde erir her sızı...
    Varsın, bağrın firkatiyle yavrunun yansın...
    Yansın, dayan! Çünkü sende bir kahramansın!
    Ey ekmeği alınanlar! Selam sizlere!
    Ey rütbesi çalınanlar! Selam sizlere!
    Kardeş yahut arkadaştır diye evleri,
    Ocakları dağıtılan ülkü devleri,
    Selam size! Üstünüzde bütün bakışlar,
    Bir gün olur tarih sizi elbet alkışlar!
    Ey ciğeri parçalanan kahpe veremden
    Ne beklersin dünyadaki sahte keremden?
    Ciğerlerin sönüyorken Tanrı'yı andın;
    Tasa etme gerçekleşir mukaddes andın.
    Hepinize sevgilerle coşkun selamlar!
    Şehitlerimiz bile sizi belki selamlar
    içtiğiniz ızdıraplar size kımızdır.
    Bu acılar mazimize selamımızdır.
    En tatlı hayalimdir bu selam benim
    Kırk derece sıcaklıkta erirken tenim...
    Çekiyoruz bunalarak, fakat ne çıkar?
    Ulu Tanrı bizi elbet yargılar.
    Bütün dünya sağırlaşsa o bizi dinler,
    Onun rahmet denizinde ruhlar serinler.
    Ey hırçın genç, ey güzel kız! Bırakın yası...
    Yeter temiz gönüllerin bizi anması...
    Toprak ana uyuturken ko
    ···
  17. 42.
    +4
    Sesleniş 2

    Yalguzam,her nanca axtarsam dursam,
    Başücümde seni tapabilmirem.
    Güneşten wazgeçip, susuz gassam da
    Seniwnen olmadan olabilmirem.

    Bu yollar bilmirem dağdı, owadı?
    Getsem tapabillem men öz yuwamı?
    Quş yoluw haradı? Bizim ewedi?
    Sen apar,men xeber salabilmirem.

    Her gece orada bir yas tutan war?
    Sessizce kiprigi yaştan dolan war?
    Uzaglardan meni bir çağıran war?
    Ne diri? Sesini alabilmirem.

    'acaba yaşlıdı qere gözleriw?
    içimde bir beyyüg yara gözleriw...
    Dalıptı uzax bir yere gözleriw?
    Görmürü, bilmiri,bilebilmirem.

    Günleri sayaram, geceler ener,
    Beklerem geceni ,yulduzlar söner,
    Saxlı bir yaram war, durmadan qanar,
    Haradı? Tapıp da silebilmirem.

    Olaşsa da sene yolların ücü,
    Getmeğe bes etmez ATSIZ tegeti.
    içimde warıyken bu geder incig,
    Hele men yaşıram, ölebilmirem.

    tercüme eden:Nemir
    ···
  18. 43.
    +3
    Sesleniş

    Yalnızım,ne kadar aranıp dursam,
    Baş ucumda seni bulamıyorum.
    Güneşten vazgeçip susuz olsam da
    Seninle olmadan olamıyorum.

    Şu yollar bilmem ki dağ mı, ova mı?
    Gitsem bulur muyum kendi yuvamı?
    Kuş! Yolun nereye? Bizim eve mi?
    Sen zütür,ben haber salamıyorum.

    Her gece orda bir yaslanan mı var?
    Sessizce kirpiği ıslanan mı var?
    Uzaktan bana bir seslenen mi var?
    Ne diyor? Sesini alamıyorum.

    Acaba yaşlı mı kara gözlerin?
    içimde bir derin yara gözlerin...
    Daldı mı uzak bir yere gözlerin?
    Görmüyor, bilmiyor,bilemiyorum...

    Günleri sayarım, geceler iner,
    Beklerim geceyi, yıldızlar söner,
    Gizli bir yaram var, durmayıp kanar;
    Neresi? Bulup da silemiyorum.

    Ulaşsa da sana yolların ucu,
    Varmaya yetmiyor Atsız'ın gücü.
    içimde duruken bu kadar acı,
    Hala yaşıyorum, ölemiyorum.
    25 agustos 1944/
    ···
  19. 44.
    +3
    Sona doğru

    Bilsin cihan ki ben bu cihanın nesindeyim,
    Bir ülkünün mehabetinin zirvesindeyim.
    Dünya denen mezellete dalsın her isteyen,
    Ben ırkımın şeref taşan efsanesindeyim.
    Herkes bir özleyişle yaşar... bende öylece
    Altaylar’ın ve Tanrıdağ’ın çevresindeyim.
    Merdanelikle şöyle bakıp ayrılıklara
    Son menzilin hüzün dolu kaşanesindeyim.
    Artık veda zamanına pek fazla kalmadı;
    Yorgun ve kimsesiz ölümün bahçesindeyim...
    ···
  20. 45.
    +3
    Topal asker

    Ey saçları “alagorsan” kegib hanım kız!
    Gülme öyle bana bakıp sen arsız arsız!

    Bacağımla alay etme pek topal diye.
    Bir sorsana o topallık bana nereden hediye ?

    Sen Şişli’de dans ederken her gece gündüz,
    Biz ötede ne ovalar, çaylar, ne dümdüz

    Yaylaları geçtik, karlı dağları aştık;
    Siz salonda dans ederken bizler savaştık .

    Ey dudağı kanım gibi kıpkırmızı kız,
    Gülme öyle bana bakıp sen arsız arsız!

    Olan işler dimağını azıcık yorsun!
    Biliyorum elbisemle eğleniyorsun;

    Biliyorum baldırını o kadar nazla
    Örten bir tek ipek çorap kıymetçe fazla

    Benim bütün elbisemden... Hatta kendimden...
    Biliyorum: Çünkü bugün şu dünyada ben

    Neyim? Bir hiç... işe güce yaramaz topal...
    Sen sağlamsın, senin hakkın, dünyadan zevk al:

    Çünkü orda düşmanlarla boğuşurken biz
    Siz muhteşem salonlarda şarap içtiniz!

    Ey gözünün rengi bana yabancı güzel,
    Her yolcunun uğradığı ey hancı güzel!

    Sen yabancı kucaklarda yaşarken her gün
    Yapıyorduk bizde kanla, barutla düğün.

    Sen o sıcak odalarda cilveli, mahmur
    Dolaşırken... Biz de tipi, fırtına, yağmur,

    Kar altında kanlar döktük, canlar yıprattık;
    Aç yaşadık, susuz kaldık, taşlarda yattık.

    Sen açılmış bir bahardın, biz kara kıştık;
    Bizden üstün ordularla böyle çarpıştık...

    Gülme öyle bana bakıp pek arsız arsız
    Sen ey dışı güzel, fakat içi çamur kız!

    Sana karşı haykıranı, mecbursun dinle;
    Bugün hesap göreceğiz artık seninle:

    Ben cephede geberirken, geride vatan
    Aşkı ile bin belalı işe can atan

    Anam, babam, karım, kızım, eziliyorken
    Dağlar kadar yük altında... gel, cevap ver, sen

    Bana anlat, anlat bana, siz ne yaptınız?
    Köpek gibi oynaştınız, fuhşa taptınız!

    Anavatan boğulurken kıpkızıl kanda
    Yalnız gönül verdiniz siz zevke, cazbanda...

    Ey nankör kız, ey fahişe unutma şunu:
    Sizin için harp ederken yedim kurşunu.

    Onun için topal kaldı böyle bacağım,
    Onun için tütmez oldu artık ocağım.

    Nazlı nazlı yatıyorken sen yataklarda
    Sallanarak ölü kaldık biz bataklarda.

    Kalbur oldu süng
    ···