/i/Kültür Sanat

    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +40 -5
    Bütün şiirlerini bu başlık altında paylaşacağım

    Bu favorim o yüzden ilk onu atacam

    Yolların Sonu

    Bu gün yollanıyorken bir gurbete yeniden
    Belki bir kişi bile gelmeyecektir bize.
    Bir kemiğin ardında saatlerce yol giden
    itler bile gülecek kimsesizliğimize

    Gidiyorum: gönlümde acısı yanıkların...
    Ordularla yenilmez bir gayız var kanımda.
    Dün benimle birlikte gülen tanıdıkların
    Yalnız bir hatırsı kaldı artık yanımda.

    Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz;
    Çünkü bu yol kutludur, gider Tanrı Dağına.
    Halbuki yoldaşını bırakıp dönenlerin
    Değişilir topuda bir sokak kaltağına.

    ister düşün... Kendini ister hayale kaptır...
    Uzar uzar, çünkü hiç sonu yoktur yolların.
    Bakarsın aldanmışsın, gördüğün bir seraptır
    Sevimli bir hayale açılırken kolların.

    Ey doğunun anlımı serinleten rüzgarı!
    Ey karanlıkta bana arkadaşlık eden ay!
    Arzularım bir oktur, aşar ulu dağları.
    Düştüğü yer uzakta “DiLEK” adlı bir saray.

    O sarayda bulunca Tanrılaşan erleri
    Artık gözüm arkaya bir daha dönmeyecek.
    Hepsi sussa da “Kür şad” uzatarak elini;
    “Hoş geldin oğlum ATSIZ, kutlu olsun! ” diyecek.

    1932

    edit: hepsi bitti ekgib ya da fazla varsa bildirin iyi okumalar

    Vaktiyle Atsız varmış...
    ···
  1. 2.
    +5
    Afşine ağıt

    Ne ümitlerle gelip dünyaya
    En güzel ismi takındın: Afşın!
    Böyle erken bırakıp gitme neden?
    Kaç bahar, kaç yılı doldurdu yaşın?
    Kaldı senden bize bir gamlı seda...
    Bir vedadır o seda, sade veda’

    6 Kasım 1960,Pazar
    ···
  2. 3.
    +1
    Değerlenir rez
    ···
  3. 4.
    +6 -1
    Ağıt
    Gönlümde yazdığım bu son ağıta
    Nazire yaparak coşan dalgalar!
    Hastası olup da geç vakit hekim
    Arayanlar gibi koşan dalgalar!

    Sizin de elbette var bir sızınız,
    Bundan mı geliyor korkunç hızınız?
    Benide beraber alır mısınız?
    Kederle kabarıp şişen dalgalar?

    Sizile paylaşsak bu korkunç gamı,
    Bitmiyor bu sonsuz ecel akşamı.
    Bilmem ki bundan mı titriyor gemi?
    Ey dalgakıranı aşan dalgalar?

    Hey ATSIZ çöküyor eski bir direk.
    Baksan da dünyaya titremeyerek,
    Hepimiz beraber haykırsak gerek
    Ey bela dehrinde pişen dalgalar! ..
    ···
  4. 5.
    +5
    Aşkınla
    senin bunca gönül etmede nale...
    Uğrunda akan gözyaşımız oldu şelale.
    Onmaz kara sevdamızı kan söndürecektir...

    O füsunkar ve güzel gözleri her kalbi deşen
    Öyle bir nazlı kızın aşkına düştüm ben ki...

    Ey bir eşi bulunmaz fedakar, mert arkadaş!
    Kıskandırdın bizi sen,bak ölümün ne kadar şanlı!

    Arkadaşımızın mert ve şan dolu göğsünde
    Şehitliğin nişanı kızıl bir gül açıldı...
    ···
  5. 6.
    +2
    Geri gelen mektup en sevdiklerimdendir reserved
    ···
  6. 7.
    +7
    Ay yüzlü güzel konçuy
    Mestim bugün aşkınla ay yüzlü güzel konçuy,
    Gönlümde esip çınla, ay yüzlü güzel konçuy.
    Şevkinle serab ettin, aşkınla harab ettin,
    Payında türab ettin,ay yüzlü güzel konçuy.
    Sensiz yaşamak boştur, birlikte ölüm hoştur,
    Coştum, daha çok coştur, ay yüzlü konçuy.
    Sevginle geçip serden, bildim yaralar nerden;
    Eyvah kara gözlerden, ay yüzlü güzel konçuy.
    Zulmetteki mahımsın, gönlümdeki ahımsın,
    Ömrümde günahımsın, ay yüzlü güzel konçuy.
    Lebler sücü, bir tas ver; hem neş'e ve hem yas ver;
    Hançer mi o kirpikler, ay yüzlü güzel konçuy.
    Almış beni albızlar, gönlümde yaran sızlar,
    Kurban sana Atsızlar, ay yüzlü güzel konçuy...
    ···
  7. 8.
    +5
    Ayrılık

    Sevdiğim, kemençede titretiyorken yayı,
    Bülbül sustu, unuttu o eski ağlamayı.
    Öyle sandım ki gökte kızıllık sardı ayı,
    Sevdiğim, kemençede inletiyorken yayı...

    Ağaçların dalları saygılarla eğildi,
    içimden çarpıntıyı, gözümden yaşı sildi,
    Böceklerin sesleri birdenbire kesildi,
    Sevdiğim, kemençede söyletiyorken yayı...
    Ayın on dördü gökte yavaşça yükselince,
    Bir bağlama başladı önceden ince ince ...

    Birdenbire gürleşip kemençeye karıştı,
    Biri coşkun bir öfke, biri bir yalvarıştı.
    Birini inletirken bir kadının elleri,
    Birinde bir erkeğin kırılmış emelleri...
    Sonra kemençe sustu... Yalnız kaldı bağlama,
    Çalkalanarak diyor ki: “Boşunadır, ağlama!
    Kemençen, bağlamam ve ... Gönüllerimiz kırıktır;
    Her tatlı sevişmenin sonu bir ayrılıktır...

    Gök onun kadar derin , o gök kadar berraktı,
    Biraz sonra nazik ay bizi yalnız bıraktı...
    Bu ayrılık çağının hicranını bir düşün,
    Beni hala yakıyor tadı en son öpüşün!?..

    Hazin hıçkırıkları bırakılmış bir kızın,
    Hatırlattı bütün o eski ayrılıkları.
    Söndürür neşesini gönlümüzdeki hızın,
    Bırakılmış bir kızın hazin hıçkırıkları...

    1932
    ···
  8. 9.
    +5
    Bahtiyarlık

    Bahtiyarlık ne zafer kısrağına binmektir;
    Ne yaşarken dünya uçmağına inmektir.
    Şekli olmaz, rengi yok, belirsizdir ve tektir.
    Bahtiyarlık: Ömründe bir kere sevinmektir.

    Bir karanlık geceye akıyorken bu varlık
    Bulunur mu dünyada ebedi bahtiyarlık?
    Mükafatın, yapsan da en büyük bir yararlık
    Nihayet zafer adlı bir kısrağa binmektir.

    Dört hecelik söz olan “bahtiyarlık”... O bir sır...
    Bilmeyecek insanlık bunu daha bin asır.
    Bilgi, bolluk, din, para... Hepsi boş, hepsi kısır...
    En fazlası bir dünya uçmağına inmektir.

    Her şeyin bir şekli var, her derdin bir ilacı...
    Türlü türlü yemişler verir dünya ağacı.
    Zafer çetin, ilim güç, bozgun kötü, aşk acı.
    Halbuki bahtiyarlık: Belirsizdir ve tektir.

    Bahtiyarlık: Boraca yüce dağları aşmak
    Varılmadan ölünen uzak yerlere koşmak,
    Tanrı’nın sofrasında mest olarak konuşmak
    Ve ömründe bir kere, bir kere sevinmektir...

    1933
    ···
  9. 10.
    +5
    Bütün Türk gençliğine

    I
    Yer bulmasın gönlünde ne ihtiras, ne haset.
    Sen bütün varlığınla yurdumuzun malısın.
    Sen bir insan değilsin; ne kemiksin ne de et;
    Tunçtan bir heykel gibi ebedi kalmalısın.

    Iztırap çek inleme... Ses çıkarmadan aşın.
    Bir damlacık aksa da bir acizdir göz yaşın;
    Yarı yolda ölse de en yürekten yoldaşın,
    Tek başına dileğe doğru at salmalısın.

    Ezilmekten çekinme ... Gerilemekten sakın!
    iradenle olmalı bütün uzaklar yakın,
    Dolu dizgin yaparken ülküne doğru akın,
    Ateşe atılmalı, denize dalmalısın.

    Ölümlerden sakınma, meyus olmaktan utan!
    Bir kere düşün nedir seni dünyada tutan?
    Mefkuresinden başka her varlığı unutan,
    Kahramanlar gibi sen ebedi kalmalısın...

    II
    Sen ne elde ve dilde gezen billur bir sağrak,
    Ne de sıska bir göğse takılan bir çiçeksin;
    Seninde bu dünyada nasibin var savaşmak!...
    Kayalarla güreşip dağlarda öleceksin.

    Yoldaşlık ederekten gökte güneşle, ayla,
    Aşarsın tepe, ırmak; yürürsün ova ,yayla...
    Hayata ne biçimde geldinse bir borayla
    Daha sert bir kasırga içinde biteceksin.

    KIZIL ELMA uğruna kılıç çekince kından,
    Bahtiyarlık denen şey artık geçmez yakından.
    Mesut olup gülmeyi sök, çıkar hatırından.
    Belki öldükten sonra bir parça güleceksin.

    Yüz paralık kurşunla gider “HAYAT” dediğin;
    “ Tanrı yolu” uzaktır; erken kalk sıkı giyin.
    Yazık, bütün ömrünce o kadar özlediğin
    Güzel Kızıl Elma’na varmadan öleceksin.

    III
    Belki bir gün çöllerde kaybedersin eşini,
    Belki bir gün ağlarsın kaçtı diye karına.
    Işıksız kulübende boranın esişini
    Dinleyerek çıkarsın bir ümitsiz yarına.

    Gün olur ki mertliğin uğrar kahpe bir hınca;
    Namert bir el arkandan seni vurur kadınca;
    Bir gün sabrın tükenir... Silahını kapınca
    Haykırarak çıkarsın yurdunun dağlarına...

    Hayatın kamçısıyla sızar derinden kanlar,
    Senin büyük derdinden başkaları ne anlar?
    Vicdanını “Paris”e, “Moskova”ya satanlar,
    Küfür diye bakarlar senin dualarına.

    Hey arkadaş!.. Bu yolda bende coşkun bir selim,
    Beraberiz seninle, işte elinde
    ···
  10. 11.
    +6
    Davetiye

    Ey Benito Musolini! Ey gayet yüce,
    italyanlar başvekili muhterem Düce!
    Duydum ki, yelkenleri edip de fora
    Gelecekmiş orduların yeşil Bosfora.
    Buyursunlar... Bizim için şavaş düğündür;
    Din Arab'ın, hukuk sizin, harp Türk'lüğündür.
    Açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa
    Türk eri de öyle gider kanlı savaşa.
    Hem karadan, hem denizden ordular indir!
    Çarpışalım, en doğru söz süngülerindir!
    Kalem, fırça, mermer nedir? Birer oyuncak!
    Şaheserler sungtilerle yazılır ancak!
    Çağri Beg'le Tuğrul Beg'in kurduğu devlet
    Italyalı melezlerden üsttündür elbet;
    Bizim eski uşakları alda yanına
    Balkanlardan doğru yürü er meydanına;
    Çelik zırhlı kartalları göklere saldır...
    Fakat zafer sizin için söz ve masaldır...
    Dirilerek başınıza geçse de Sezar
    Yine olur Anadolu size bir mezar.
    Belki fazla bel bağladın şimal komşuna,
    Biz güleriz Cermenliğin kuduruşuna,
    Tanıyoruz Atilla'dan beri Cermeni,
    Farklı mıdır Prusyalı yahut Ermeni?
    Senin dostun Cermanyaya biz Nemşe deriz,
    Bir gün yine Bec onünde düğün ederiz.

    Soyle, kara gömlekliler etmesin keder;
    Olum-dirim savaş bir gün mukadder!
    Gerçi bugün eskisinden daha çok diksin;
    Fakat yine biz Osmanli, sen Venediksin!
    Tarihteki eski Roma hoş bir hayaldir,
    Hayal bütün insanlarda olan bir haldir.
    Bu hayaller zamanları hızla asmalı,
    Gök Türklerle Romalılar karşıIaşmalı!
    Görmüyorsan gönIlumüzün içini, korsun!
    Kılıçlarımız kınlarından çıkmayagörsün!

    Top sesleri, bomba sesi bize saz gelir;
    17'ye karşı 44 milyon az gelir.
    Arnavud'u yendim diye kendini avut,
    Yiğit Türkle bir olur mu soysuz Arnavut?
    Kayalara çarpmalıdır korkunç türküler!
    Dalmalıdır gövdelere çeIik süngüler!
    Sert dipçikler ezmelidir nice başları!
    Ecel kuşu ayırmalı arkadaşları!
    En yiğitler serilmeli en önce yere!
    Kızıl kanlar yerde taşıp olmalı dere!
    Ülkü denen nazlı gelin erde şan ister!
    Büyük devlet kurmak icin büyük kan ister.

    Damarında var mi senin böyle bol kanın?
    Türkün kanı bir eşidir lavlı volkanın!
    Tarihteki eski Roma hoş bir h
    ···
  11. 12.
    +5
    Dosta sesleniş

    od düşmüş gönlüme
    söndürde derdine yan
    muhanne yolu kesmiş
    çöldeki merdine yan
    yarınlar kalleş dolu
    mert olan her düne yan
    ···
  12. 13.
    +5
    Ebedi yiğit

    Adı yok, şehit!
    Kefenin; Vatan,
    Tabutun; Cihan,
    Düşünüp övün,
    Yaşıyor ünün...

    Damarında kan,
    Bir alev midir?
    Yaşaman; roman,
    Ölümün; şiir.
    Sana yok ne taş,
    Nede bir mezar,
    Bu hayat; savaş,
    Ebedi uzar...

    Eşit olduğun,
    Şu güneş; Tuğun,
    Tabutum; Vatan,
    Mezarın; Cihan
    Adı yok yiğit,
    Ebedi şehit...
    ···
  13. 14.
    +4
    El Yazısı ile yazdığı

    'Yürür gün doğmadan yollarda her gün

    Sakat, sessiz ve aksak bir hayalet...

    içerden: Bir ziyan olmuş ömürdür;

    Dışardan: Neymiş artık var, hayal et...
    ···
  14. 15.
    +4
    Eski bir sonbahar

    Sonbahardı... Seninle geçiyorduk o yoldan;
    Topraklardan, havadan bir hüzün taşıyordu
    Bize yaklaşıyordu

    Gönlümüzde yepyeni bir duygu yaşıyordu.
    Rüzgarların değildi bu mugibi, bu hüzün;
    Hatırladın değil mi? Kuşlar ağlaşıyordu...
    Havada bir serinlik... Tatlı bir hayal gibi...
    Toprak nasıl meçhuldü tıpkı istikbal gibi?
    O gün tabiat başka bir türlü yaşıyordu.
    Kalbin acı, gözlerin yaşla dolmuştu senin;
    Yapraklar gibi yere dökülüyordu enin;
    O nağme mesafeyi, zamanı aşıyordu.
    O bir beste değildi: Kuşlar ağlaşıyordu.
    En hazin şey muhakkak öksüz kalan ocaktır.
    Bu ocak hüzünlerle dolup boşalacaktır.

    Eski bir sonbaharı, küçük kuşları anmak
    Belki veda etmektir sana birkaç satırla...
    Yine bir sonbaharda ordan yalnız geçersen
    Beraber geçtiğimiz serin günü hatırla! ..
    ···
  15. 16.
    +4
    Gel buyruğu

    Tanrının 'gel' buyruğu tatlılıkla erince
    Ona doğru can kuşu nice uçmasın, nice?
    Ne yaşamak tasası, ne dünyanın yasası,
    Ne de bir kaygı kalır can yükünü derince.

    Bu dirlik bir kılıçsa ölüm onun kınıdır;
    ikisini birlikte verirler bir verince.
    Ecel dedikleri şey erlerin kevseridir;
    Gözünü kırpmadan iç, içme çağı erince.

    Bir yumunca gözünü, kaybedince özünü
    Çalamazsın sazını öyle inceden ince
    Ne güneş kalır, ne ay; ne ırmak akar, ne çay;
    Dünyaya gelmedin say yağız yere girince.

    Bildiğin, neyse unut, Tanrı'ya kavuştun tut,
    Bir gün ölüm meleği seni yere serince.
    Şu gördüğün ne varsa birer damladır,
    Bir denize akıyor hepsi yerli yerince

    Bitiş gördüğün baştır, mezar beşiğe aştır,
    Ölü diriye eştir, düşün biraz derince.
    Atsız! Ölüm gerekmek teninde can yaşarken,
    Sen burada olmazsın ölüm kanat gerince...
    ···
  16. 17.
    +7
    Geri gelen mektup/efsanedir

    Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
    Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
    Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?
    Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.

    Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
    Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
    Herşey silinip kayboluyorken nazarımdan,
    Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...

    Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
    Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!
    Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
    Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
    Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
    Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
    Gözler ki birer parçasıdır sende ilahın,
    Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
    Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
    Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!

    Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
    Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...
    Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
    Vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı.
    Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
    Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu!
    Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
    Görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı.

    Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
    Tek bendeki volkanları söndürse denizler!
    Hala yaşıyor gizlenerek ruhuma 'Kaabil'
    imkanı bulunsaydı bütün ömre mukabil
    Sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
    Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.

    Mehtaplı yüzün Tanrı'yı kıskandırıyordur.
    En hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
    Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;
    Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik...
    ···
  17. 18.
    +4
    Hatıralar

    Bir anda uzun yıllar aşar hâtıralarla;
    insan ona derler ki yaşar hâtıralarla,
    Mâzideki kanlar, düşünüşler ve sadâlar
    insan denilen fertleri birbirine bağlar!
    Geçmişle bütün bağları çözmek ne ağırdır,
    Hayvanların ancak, dünü, mâzisi sağırdır.

    Mâziyi unutsak bile mâzi kökümüzdür,
    En tatlı gülen yüz bize mâzideki yüzdür.
    Geçmişte yatar şanlı zaferler, nice haklar!
    Tuğrul Beğ'i, Alp Arslan'ı mâzi bize saklar!
    Mâzideki bir şanlı fasıldır Kılıç Arslan!
    Kâfirlere bir sor ki nasıldır Kılıç Arslan!
    insanları yüksekte tutan: Hâtıralardır!
    Can verdiğimiz şanlı vatan: Hâtıralardır!
    Bilmezsen eğer geçmişi, toprakları git, kaz;
    Otlarla böceklerde dünün yâdı bulunmaz,
    insansa bütü yâdı aşar hâtıralarla.
    insan ona derler ki yaşar hâtıralarla...
    ···
  18. 19.
    +3
    Kader

    Dünyada gerçi olmadı bir şeyde kârımız
    Ukbâda belki olsa gerek itibârımız.
    Ağyâr gül kopardı dikenden demet demet,
    Hâr oldu bağrımızda çiçek yüzlü yârımız.
    Yükseldi arşa neşvesi dünun, esâfilin;
    Toprakta gizli kaldı bizim âh ü zârımız.
    Baş eğmedik edâniye ikbâl ü câh için;
    Mâziye, ırka, sancağadır iftihârımız.
    Şâd olmamak olur mu, Kızıl Elma semtine
    Bir gün dönerse râyet-i âli-tebârımız.
    Hiçbir emel gönülde karâr etmiyor bugün,
    Ermektedir, şitâya hazin sonbahârımız.
    Hakanların dikilmeli Altay’da tuğları,
    Varsın cihanda olmayagörsün mezârımız.
    ···
  19. 20.
    +3
    Kağanlığa doğru

    Çekildi mi kılıçlar
    Türk'ün gönlü hoşlanır
    Kağanlığı kurmaya
    Yeni baştan başlanır

    Gözler ayda güneşte
    ilteriş Kağan başta
    Yazlar geçer savaşta
    Ötüken'de kışlanır

    içelim kımızları
    Yosma Gök Türk kızları
    Esritirken bizleri
    Yavuzlar yavaşlanır
    ···