1. 26.
    0
    atesit ne beyler
    ···
  2. 27.
    0
    @4 yalan tabi dıbına koduğum sen herkesi nerden tanıyon amcık?
    ···
  3. 28.
    0
    zaten o küfürden sonra kendini ateist bil
    ···
  4. 29.
    0
    @12 dedektif
    ···
  5. 30.
    0
    ateistmiş müslümanmış geç panpa bunları sen aklını kullanarak yaşa
    ···
  6. 31.
    0
    sahte müslüman olmada ne gibim olursan ol
    ···
  7. 32.
    0
    ccc deizm ccc
    ···
  8. 33.
    0
    bunu incide soracak kadar genişsen hiç durma gibtir git ateist ol
    ···
  9. 34.
    0
    ateist olana cehennem biletini bedava veriyolar
    ···
  10. 35.
    0
    @17 hayatın tak gibi diye din mi bırakılır demeye çalışmış adam retinasını gibtiğim.
    ···
  11. 36.
    0
    panpa deist ol raad ol
    ···
  12. 37.
    0
    @30 boşver ya laf anlatmaya değmez o salağa ateistlerin çoğu da bunun gibi mal zaten.. işte hayatında kaybetmeye mahkum bir kişi karşınzda
    ···
  13. 38.
    0
    @25 yeterli açıklamayı yapmış..
    ···
  14. 39.
    0
    @5 haklı
    ···
  15. 40.
    0
    @1 aklının sınırlarını kaldır, tanrının öldüğünü kabullen ve kendini doğrulayan bu kısır döngüden kurtul...
    ···
  16. 41.
    0
    ateist olmak istiyosan kelime i şehadeti tersten okuman lazım
    ···
  17. 42.
    0
    bundan sonra buna tapacaksın amk
    ···
  18. 43.
    0
    Bir canlı hücresinin rastlantılarla oluşabileceğini düşünen bir insanın, aşağıda anlatacağımız benzer bir hikayeye de kolaylıkla aklının yatması gerekir. Bu, bir şehrin hikayesidir.

    Varsayalım ki bir gün çorak bir arazide kayaların arasına sıkışmış bir miktar killi toprak, yağan yağmurlar sonucunda balçık haline gelir. Balçık, güneş açınca kayaların arasında kuruyup katılaşır ve şekillenir. Daha sonra, kendisine kalıp görevi gören kayalar bir şekilde ufalanıp dağılırlar ve ortaya düzgün, biçimli, sağlam bir tuğla çıkar. Bu tuğla senelerce, aynı doğal şartlarla yanında kendisi gibi başka tuğlaların oluşmasını bekler. Bu bekleyiş, aynı tuğladan aynı yerde yüzlercesinin, binlercesinin oluşmasına dek asırlarca sürer. Bu arada büyük bir şans eseri, önceden oluşan tuğlalarda hiçbir kayıp olmaz. Binlerce sene fırtınalara, yağmurlara, rüzgarlara, kavurucu güneşe, dondurucu soğuğa maruz kalan tuğlalar, parçalanmaz, çatlamaz, başka yerlere savrulup dağılmaz, aynı yerde ve aynı sağlamlıkta diğer tuğlaları beklerler.

    Tuğlalar yeterli sayıya ulaşınca, rüzgar, fırtına, hortum gibi doğal şartların etkisiyle savrulur ve şans eseri yanyana ve üstüste planlı bir biçimde dizilip bir bina kurarlar. Bu arada tuğlaları birbirine yapıştıracak çimento, harç gibi malzemeler de "doğal şartlar"la oluşup kusursuz bir plan içerisinde tuğlaların arasına girer ve bunları birbirlerine kenetlerler. Bütün bu işlemler başlarken toprağın altındaki demir filizleri de "doğal şartlar"la şekillenip toprağın dışına uzanarak tuğlaların oluşturacağı binanın temelini atarlar. Sonuçta her türlü malzemesi, doğraması, tesisatıyla ekgibsiz bir bina ortaya çıkar.

    Elbetteki bina yalnızca temelden, tuğladan ve harçtan ibaret değildir. Öyleyse diğer ekgibler nasıl tamamlanmıştır? Cevap basittir: Binanın ihtiyacı olan her türlü malzeme, üzerinde yükseldiği toprakta vardır. Camlar için gereken silisyum, elektrik kabloları için gereken bakır, kirişler, kolonlar, çiviler, su boruları vs. için gereken demir, toprağın altında bol miktarda bulunmaktadır.

    Bütün bu malzemelerin şekillenip binanın içine yerleşmeleri de "doğal şartlar"ın hünerine kalmıştır. Esen rüzgar, yağan yağmur, biraz fırtına ve yer sarsıntısının da yardımıyla bütün tesisat, doğrama, aksesuarlar tuğlaların arasında yerli yerine oturur. işler o kadar rast gitmiştir ki, tuğlalar, ileride doğal şartlarla cam diye bir şeyin oluşacağını biliyormuşçasına, gerekli pencere boşluklarını bırakarak dizilmişlerdir. Hatta ileride yine rastlantılarla meydana gelecek su, elektrik, kalorifer tesisatlarının içlerinden geçebileceği boşlukları bırakmayı da unutmamışlardır. Dediğimiz gibi, işler o kadar rast gitmiştir ki, "rastlantılar" ve "doğal şartlar", kusursuz bir tasarım ortaya koymuşlardır.

    Eğer bu hikayeye inanabilirseniz, bu kadar açıklamadan sonra, şehirdeki diğer binaların, tesislerin, yapıların, yolların, kaldırımların, altyapı, haberleşme ve ulaşım sistemlerinin nasıl oluştuğunu da siz düşünüp bulabilirsiniz. Hatta konuyla da biraz ilgiliyseniz, şehrin "kanalizasyon sisteminin evrimsel süreci ve mevcut yapılarla uyumu" hakkındaki teorilerinizi açıkladığınız birkaç ciltlik "bilimsel" bir eser bile hazırlayabilirsiniz. Bu üstün çalışmalarınızdan dolayı akademik bir ödüle dahi layık görülebilir, kendinizi insanlık tarihine ışık tutacak bir deha olarak görebilirsiniz.
    Tümünü Göster
    ···
  19. 44.
    0
    @1 ibadet etsende bi taka yaramaz bin. ibadet etmek yetmiyo inanman lazım. ibadet eden her müslüman cennete gitmiyo iman şart mk
    ···
  20. 45.
    0
    @38 hepsini okudum panpa ve haklısın... şuku basar...
    ···