giblenmediği gerçeği iyice gün yüzüne çıkmaktadır. Her ne kadar çağın gerekliliği gibi savunulsa da işin iç yüzü böyle değil. iyiden iyiyie nesnelleşen ve pozitifleşen insanlar değer yargılarını kaybettiği gibi inanç yargılarını da kaybetti. Ontolojik anlayış terk edilerek kartezyen metot hızlıca bilinçaltında yer edindi.
Bundan dolayı Deizm inancı bugünlerde öne çıkmaktadır.
Yine bugün ateist diye bilinen bilim adamları eserlerinde ateizmi de bilimselliğin gereği olarak hedefe almaktadırlar. Bu da ateistlerin kavram arayışı içinde olduğunu gösterir.

Zaten dinlerde bu kavram anlayışına bulunan cevaptır. insanın ne kadar uğraşsa da ulaşamadığı gayb bilgisinin cevabı dinde ve felsefe de bulunur. Çünkü insan kalp sahibidir. Sadece maddeyi öne çıkarttığınız vakit bir insanın hislerini yok sayarsınız. Hislerin olduğu yerde arayış başlar. Hisleri sadece beyin algılamas olarak izah etmekte abestir. Çünkü tıp kitaplarında genelde en sonda "nedeni bilinmemektedir" ifadesine denk gelebilirsiniz. Bu biraz da ölçme ve değerlendirme'deki "tesadüfi hata" kavrdıbını hatırlatmaktadır. Yani sebebi bilinmeyen hata.
işte o sebebi bilinmeyen şeylere yakınlaşmak adına 'Metafizik' ilk çağdan beri yerini almaktadır.