1. 1.
    +1
    deistim reserved

    @7 "ewin planını çizdikten sonra neden ewi yapıyorlarsa ondan"

    o adam ev yapmak istiyor sonra evin planını cızıyorlar ve hayata geçiriyorlar. alakasız benzetmeler yapma
    ···
  2. 2.
    +1
    mk işiniz gücünüz yok değil mi. 10 dk tartışacağınıza 2 el 31 çekseniz daha hayırlı olur.
    ···
  3. 3.
    0
    çelişki vol bilmem kaç

    Peygamberler arasında üstünlük farkı var mı, yok mu?

    Bakara-253. işte peygamberler! Biz, onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. içlerinden, Allah’ın konuştukları vardır. Bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir.

    Ayet çok açık. Peygamberlerin bir kısmı diğerlerine üstün kılınmış. Bir de şu ayete bakalım:

    Bakara-285. Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. “Peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız. işittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz, affına sığındık! Dönüş sanadır” dediler.

    ilk ayette ayrım var ama sonrakinde “ayrım yapmayız” deniyor. Hangisi doğru?
    Yoksa Allah “Ben ayrım yaptım ama siz yapmayın.” mı demek istemiş?
    ···
  4. 4.
    0
    Allah yardıma muhtaç mıdır?

    ihlas-2. Allah ekgibsiz, sameddir. (Bütün varlıklar O’na muhtaç, fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir.)

    Ayette geçen “samed” sözcüğünün çevirisi doğruysa eğer, “Melekler bir ihtiyaç sebebiyle yaratılmış değiller midir? Allah’a yardımcı olmazlar mı?” sorusu da yerinde olur. Ama aşağıdaki ayet bu soruya da gerek bırakmamaktadır:

    muhafazid-7. Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz.

    Sadece melekler değil, insanlar da Allah’a yardım edebilirmiş.

    Öyleyse hangisi doğru? Yardıma ihtiyacı olduğu mu, olmadığı mı?
    ···
  5. 5.
    0
    tartışmalı kavga beyler. her taraf kendi durumunu savunacak. bende çetele tutacağım. (taktan taktan şeyler girmeyin) mantıklı, liseli olmayan, bu konuyla alakadar olan panpalarımı bekliyorum. umarım güzel bir münazara olur. kolay gelsin

    Müminler mantıklı cevap bulamadı. Ateistler bir puan aldı
    Müminler cevap veremiyor. bir puan daha aldı ateistler

    --spoiler--
    Ateistler~~ xxx

    Müminler~~
    --spoiler-
    ···
  6. 6.
    0
    çelişki vol 3

    Meleklerden peygamber olur mu?

    muhafazid’e inanmayanlar ” Elçi olarak bize bir melek gelmesi gerekmez miydi” derler. Buna ayetle şu yanıt verilir:

    isra-95. De ki: “Eğer yeryüzünde, (insanlar yerine), yerleşip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten bir melek peygamber indirirdik.”

    Mantıklı. Dünyada insanlar yaşadığına göre melekten peygamber olmaz.
    Meğer öyle değilmiş. isra-95′de melekten peygamber olamayacağı söylenirken bakın aşağıdaki ayette ne diyor:

    Hac-75. Allah, meleklerden ve insanlardan peygamberler seçmiştir; şüphe yok ki Allah, duyar, görür.

    Bir ayette melekten peygamber olmadığı, diğer ayette ise olduğu anlaşılıyor. Hangisi doğru acaba?
    ···
  7. 7.
    0
    çelişki vol 2

    iblis melek mi, cin mi?

    Bakara-34. Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs, ebâ vestekbere vekâne minel kâfirîn.

    Hani biz meleklere: Âdem’e secde edin, demiştik. iblis hariç hepsi secde ettiler. O direndi, kibirlendi ve kâfirlerden oldu.

    Ayeti ilk kez duyan birisinin, iblis’in meleklerden biri olduğunu düşünmesi gayet doğaldır.
    Ama aşağıdaki ayette iblis’in cinlerden olduğu yazılıdır.

    Kehf-50. Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs, kâne minel cinni fe feseka an emri rabbih, e fe tettehızûnehu ve zurriyyetehû evliyâe min dûnî ve hum lekum aduvv, bi’se liz zâlimîne bedelâ.

    Hani biz meleklere: Âdem’e secde edin, demiştik; iblis hariç olmak üzere, onlar hemen secde ettiler. iblis cinlerdendi; Rabbinin emrinden dışarı çıktı. Şimdi siz, beni bırakıp da onu ve onun soyunu mu dost ediniyorsunuz? Oysa onlar sizin düşmanınızdır. Zalimler için bu ne fena bir değişmedir!

    Kur’an’da “Kane” sözcüğü “.idi, oldu” anlamında kullanılır. Bakara-34’de “ kane minel kafin” ifadesi “kafirlerden oldu” diye çevrilirken, Kehf-50’de “kane minel cinni” ifadesi“cinlerdendi” diye çevrilir.
    Halbuki “cinlerden oldu” şeklinde çevrilmiş olsaydı; iblis’in daha önce melek olduğu ama Allah’ın emrine karşı gelince meleklikten düşürülüp cinlere katıldığı anlamı çıkacaktı. Nitekim Hristiyanlıkta şeytanların düşmüş melekler olduğuna ve iblis’in de bunların en büyüğü olduğuna inanılır.

    Bu durumda hangisi doğrudur? Kur’an’a göre, iblis melek miydi, cin miydi?
    ···
  8. 8.
    0
    Çelişki vol 1

    Günah Çıkartma mı?

    Tevbe-102. ( Münafık Araplardan) Diğer bir kısmı ise, günahlarını itiraf ettiler. Bunlar salih amelle kötü ameli birbirine karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tövbelerini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
    103. Onların mallarından sadaka al; bununla onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin. Ve onlar için dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (onları yatıştırır). Allah işitendir, bilendir.
    104. Bilmezler mi ki, Allah’tır kullarından o tövbeyi kabul eden, o sadakaları alan. Ve Allâh, tevbeyi çok kabul eden, çok esirgeyendir.

    Günahlarını itiraf edip tevbe edenlerden, günahlarından arınması için sadaka alınmasının, Hristiyanlıktaki günah çıkartmaktan ne farkı var?
    Hacca gitmekle dahi günahların affedildiğinin söylendiği islam’ı göz önüne aldığımızda;
    Bu durumda hangisi doğru?
    Sadece Hristiyanlıkta günah çıkartma olduğu mu? Yoksa;
    Hristiyanlıkta da, islam’da da günah çıkartma olduğu mu?
    ···
  9. 9.
    0
    peki ya kuran'ı kerim'deki çelişkilere ne diyeceksiniz?
    ···
  10. 10.
    0
    Dinde zorlama var mı, yok mu?

    Mekke döneminde, putperestlerin egemenliği altında iken “dinde zorlama olamaz” denir. (Bakara-256)
    Kafirun suresinde de “Sizin dininiz size, benim dinim bana” denilir.
    Bu ayetler din özgürlüğü, inanç hoşgörüsü olarak yorumlanır. Bir başka ayet:

    Gasiye-22. Onların üzerinde zorlayıcı değilsin.
    Ama Medine döneminde, putperest egemenliğinden kurtulunca emirler de değişir:

    Bakara-193. (Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya ve din (yalnız) Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur.

    Nisa-84. Artık Allah yolunda savaş! Sen ancak kendinden sorumlusun! Mü’minleri de savaşa teşvik et. Umulur ki Allah inkâr edenlerin gücünü kırar. Allah’ın gücü daha üstündür, cezası daha şiddetlidir.

    Tevbe-29. Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah’ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din islâm’ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın.

    Son ayette görüldüğü gibi kendisine inanmayanlarla boyun eğene ve cizye verecek kadar alçalana kadar savaşılması emrediliyor.
    Bu durumda hangisi doğru? Dinde zorlama olmadığı mı, yoksa yeryüzünde islam egemen olana kadar zorlanması, savaşılması gerektiği mi?
    ···
  11. 11.
    0
    SONUÇ:

    Apaçık olduğu yazılan Kur’an’da aynı konuya değinen birçok ayette insanları çelişkiye düşürecek, birbirinden farklı mesajlar vardır. Hangisinin doğru olduğuna islam alimleri dahi karar verememiş, kendi aralarında ihtilafa düşmüştür. O nedenle, islamcı yazarların, ilahiyatçıların, meal ve tefsircilerin farklı yorum ve iddialarla çekiştiklerine tanık oluruz.
    Bu günümüze özel bir durum da değildir, ta başından itibaren ayetlerin yorumlanmasında ayrılıklara düşüldüğü görülür. Bu ayrılıklar birçok islam aliminin kafir olarak nitelenmesine ve öldürülmesine kadar varmıştır ki bunun en iyi örneği Hanefi mezhebinin kurucusu imam-ı azam Ebu Hanife’dir.
    Allah’tan geldiği öne sürülen diğer kitaplarla arasında varolan muazzam çelişkiler, diğer kitapların tahrif edildiği iddiasıyla bertaraf edilmeye çalışılır. Fakat kendi içindeki çelişki ve tutarsızlıklara böyle bir iddiada bulunulamayacağından; ya çelişkiler kabul edilmez ya da çelişki gibi görülen ifadelerin böyle görülmesinin çeşitli sebepleri olduğu iddia edilir. Öne sürülen sebeplerin başında ayetleri herkesin anlayamayacağı, inanmayanlara ayetlerin farklı görüleceği, ayetleri anlamada dil yetersizliği olduğu ve eski Kureyş dilinin bilinmesi gerektiği gelir.
    Diğer taraftan da ayetlerin evrensel olduğu ve her çağda geçerli olduğuna inanılır. Bir yandan Allah’ın gönderdiği öne sürülen kitabın anlaşılmasındaki yetersizliklerden, zorluklardan söz edilirken, diğer yandan hükümlerinin evrensel olduğunu iddia etmek de bir çelişki değil midir?

    Gönderilme amacı insanları doğru yola çağırmak ve öğüt vermek olarak yazılan kitapta, insanların bir kısmının bu kitabı anlamaması için kalplerinin mühürlendiğini yazması ne derece tanrısaldır?
    ···
  12. 12.
    0
    Tanrının tanımı

    Her şeyden önce, tanrının varlığını veya yokluğunu tartışabilmek için, tanrı kavrdıbının tanımını yapmak gerekmektedir. Şaşırtıcı nokta, herkesin bu kadar sözünü ettiği bir kavramın çok kesin, net, herkesin anlayıp üzerinde birleştiği, kabul edilir ve anlaşılır bir tanımının bulunmamasıdır. Pek çok ateist-teist tartışmasının asıl noktalara gelinemeden, tanrının tanımı noktasında düğümlenip kaldığı, çünkü tanrının doğru dürüst bir tanımının yapılamadığına felsefi alanda çok tanık olunmuştur.

    Bunun bir sebebi pek çok teist'in tanrıdan ne kastettigi ve tanrıyı nasıl tanımladığı konusunda fazla kafa yormamış olması, bir diğer sebebi de ortada yaygın birden fazla tanrı tanımının bulunmasıdır.

    Genellikle tanrıdan ne kastedildiği tam anlaşılmadan tanrının varlığı veya yokluğunun kanıtlarına geçilir. Örneğin su diyaloga dikkat ediniz ve konuyla olan bağlantısını kurmaya gayret ediniz:

    A: Masanın üzerinde küçük bir peri var.

    B: Ama ben bir şey görmüyorum.

    A: Elbette, çünkü bu görünmez bir peri.

    B: Ama dokunamıyorum da.

    A: Elbette, bu peri görünmez, dokunulmaz ve hakkında hiçbir somut veri edinilemez bir peri.

    B: Peki o zaman var olduğunu nereden biliyorsun?

    A: çünkü bu perinin varlığının kanıtları var.

    B: Nedir bu kanıtlar?

    A: Mesela yağmurun yağması bu perinin varlığının kanıtıdır. Bu peri yağmur perisi. Ne zaman yağmur yağsa bu perinin varolduğunu anlıyorum.

    B: Peki yağmurun sebebinin bu peri olduğunu nereden biliyorsun?

    A: çünkü başka birsek olamaz. Sen söyle o zaman yağmurun neden yağdığını?

    B: yağmurun neden yağdığını bilmiyorum. Ama yağmurun sebebinin elindeki peri olduğuna inanmam için başka deliller gerekli.

    (Dikkat ediniz, artık bu noktada, B dahi perinin varolup olmadığını veya niteliklerini sorgulamaktan çıkıp, varlığının delillerini tartışmaya başlamıştır).

    A: Bu perinin varlığını kanıtlamaya aslında gerek bile yok. Herkes beyninin derinliklerinde bu perinin varlığına inanır. Sadece kişinin gönül gözünü açması gerekir. Bu peri kendi kendinin kanıtıdır. Ayrıca kendi varlığına dair inancı hepimizin beynine koymuştur. Hem sonra, başka turlu yağmurun nasıl yağdığını açıklamanın yolu olmadığından, bu perinin varlığına inanmak zorundasın.

    B: Peki bu perinin nitelikleri neler? Neye benzer? nasıl bir şeydir?

    (Dikkat edildiği gibi perinin nitelikleri, varlığının kanıtlarının tartışılmaya başlanmasından sonra gündeme gelmiştir).

    A: Bu peri 15 cm boyunda, kanatlı, zayıf, ince bir varlıktır. Akillidir, konuşkandır ve neşelidir. Devamlı kanat çırpar. Ne zaman yağmurun yağmasını isterse bunu diler ve yağmur yağar.

    B: Bilmiyorum, bana yine de inanması biraz zor geliyor.

    A: Ama inanmazsan, bu peri kızar ve evini sel bastırır. inanırsan ve dediklerini yaparsan ise bahçendeki bitkileri yeşertir, evine bolluk getirir.

    (Dikkat ediniz, burada da insan motivasyonunun temel ilkeleri olan "ödül" ve "ceza" prensipleri kullanılmaktadır).

    B: Ben yine de inanmıyorum.

    A: inanmıyorsan, olmadığını kanıtla o zaman?

    B: ???
    Tümünü Göster
    ···
  13. 13.
    0
    Bir elma hayal edin. Ve sırayla elmadan bütün niteliklerini çıkarmaya başlayın. Rengini çıkarın, büyüklüğünü çıkarın, kütlesini çıkarın, seklini çıkarın. Geriye ne kalır? Konu elma olunca geriye bir şey kalmaz ama konu tanrı olunca belli ki geriye "var" olması ve de "bir" olması kalıyor.

    Bu düşünce tarzı aşağıdaki diyaloga benzer:

    Teist: Tanrıya inanıyorum.

    Ateist: tanrı nedir?

    Teist: Bilmiyorum.

    Ateist: Fakat inandığın şey ne o zaman?

    Teist: Onu da bilmiyorum.

    Ateist: Öyleyse inancını inançsızlıktan ayıran faktör ne?
    ···
  14. 14.
    0
    hiç bi şey yoktan var olamazsa allah nasıl olmuş lan ?
    ···
  15. 15.
    0
    Kader ve Özgürlük

    · Kaderimiz çiziliyse kararlarımızdan niye sorumlu tutuluyoruz?

    · Yok eğer hür irademiz varsa, niye bazı şeyleri seçtiğimizde cehenneme atılıyoruz?

    · Biz seçimlerimizde özgürüz, kader sadece Tanrı'nın bizim seçimlerimizi önceden bilip takdir etmesidir diyerek bu işin içinden çikmaya kalkmayın. insan verdiği kararları çevresindeki koşullara ve faktörlere göre verir. Bu koşullar ve faktörler ise Tanrı'nın kontrolu altında, hatta onun sebep olduğu şeyler olduğundan, Tanrı eğer denilen vasıflara sahipse, insan gerçekten özgür olamaz. Durum bu olmasa ve Tanrı insanı gerçekten özgür kılabilecek (ve kılmış) olsa, yani insanın kararları konusunda Tanrı'nın hiçbir kontrolü olmasa, o zaman da bu durum Tanrı'nın özgürlüğünü kısıtlar. insanın özgürlüğü ve iradesi Tanrı'nın mutlak iradesiyle çelişir. insan gerçekten seçimlerinde özgürse ve Tanrı'nın bunda hiçbir rolü yoksa, fonksiyonu sadece bunları baştan bilmekten ibaretse, bu Tanrı'nın gücüne sınır koyar. Tanrı herşeye kadir olduğuna göre, bizim seçimlerimiz de onun onayı ve bilgisi dahilindedir. Hatta çevremizdeki her şeyi o yarattığından, seçimlerimiz de dolaylı olarak onun sebep olduğu şeylerdir. Dolayısıyla, hem Tanrı hem de insan bir arada ozgur olamaz. Cüz-i irade ve külli irade ayrımı da bu işi çözmeye yetmez. Bu çelişki dinlerin doğasında vardır ve din adamları bunun içinden agızlarıyla kuş tutsalar çikamazlar. Kendilerine sorun, alacağınız hiçbir cevap sizi tatmin etmeyecektir.

    · Seçme yeteneğimiz var, fakat bazı şeyleri seçmememiz isteniyorsa bu yeteneğin ne kadar anlamı var?

    · Tanrının gerçekten varolduğunu farzedelim. Benim niye ona tapınma zorunluluğum var? Eger benim herhangi birine, bu biri benden çok daha güçlü bile olsa, tapınmayı reddetme yeteneğim varsa (eğer bunu seçebiliyorsam, böyle bir yeteneğim var demektir), o zaman bu yeteneği kullanmaktan dolayı neden ceza görmem gerekiyor? Eğer itaat istiyorsa, neden itaat etmeme yeteneğini de veriyor insana? Yok eğer başka türlüsünden zevk alamıyorsa, o zaman "Peki bu Tanrı sadist midir?" sorusu gündeme gelir.

    · Tanrı her şeyi biliyorsa (geçmis, gelecek, vs), o zaman geçmiş de, gelecek de daha yaratiliş anında belli demektir. Belli olan birşeyi değiştirmek için, kitap, peygamber, vs göndermenin mantığı ne o zaman?

    · Jean Paul Sartre’a göre, Tanrı varsa bile ona savas açıp yok etmeye çalışmalıyız, çünkü o bizim özgürlüğümüze engeldir. Tanrı varsa bile, eğer iddia edildiği gibi adilse, hür irade verdiği ve istediğini seçme yeteneğiyle donattığı kullarından, bu yeteneği kullanma hakkını esirgememelidir. O zaman kendisi iyi niyetli ve adil olmaz. Gaddar, despot ve adaletsiz olur.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 16.
    0
    "Eşhedü en lailahe illallah, ve eşhedü enne muhafaziden abduhu ve rasuluhu" hayırlı olsun ateistler zaaxdxd
    ···
  17. 17.
    0
    @36 · jean paul sartre’a göre, tanrı varsa bile ona savas açıp yok etmeye çalışmalıyız, çünkü o bizim özgürlüğümüze engeldir. tanrı varsa bile, eğer iddia edildiği gibi adilse, hür irade verdiği ve istediğini seçme yeteneğiyle donattığı kullarından, bu yeteneği kullanma hakkını esirgememelidir. o zaman kendisi iyi niyetli ve adil olmaz. gaddar, despot ve adaletsiz olur.

    ben de aynen böyle düşünüyorum. benden önce düşünenler de olmuş sevindim.
    ···
  18. 18.
    0
    açıklayın ateyizler diş macunu reklamlarındaki binler macunu fırçaya nası o kadar şekil sıkıyor ? açıklayın hadi
    ···
  19. 19.
    0
    ben namaz kılan ateistim ne olacak?
    edit: aile baskısı
    edit 2 : giberim ailemi
    edit 3 : dıbınakoyum
    ···
  20. 20.
    0
    reserved
    ···