-
25.
0@19Tümünü Göster
Allah’ın hiçbir şeye muhtaç olmadığını kainata ve içindeki faaliyetlere bakan bir insan görebilir. Biz bir düşünelim dünyaya gelmeden önce kainatın neyi ekgibti de biz geldikten sonra tamamladık. Veya ibadetimizle ne yapıyoruz ki Allah’ın herhangi bir ihtiyacı görülüyor. Öyleyse sizin düşündüğünüz şeyin kesinlikle yeri olmadığını akli ve vicdani olarak anlıyoruz.
Allah her şeyi kemaliyle bilendir. Ama bu bilmesi bizi yönlendirmesi anldıbına gelmemektedir. Çünkü O’nun ilmi ezelidir. Yani geçmiş, gelecek ve şimdiki zamanı aynı anda müşahede eder. Ve herkes vicdanen bilir ki, istediğim şeyi yaparım, konuşurum istemediğim şeyi yapmam. Bu kaideye göre Allah bizim ne yaptığımızı bilir. Ama biz de yaptığımız şeyin irademizle olduğunu vicdanen ve alken biliriz.
Allah bizi kendisini tanımak ve kendisine layık olacak şekilde ibadet etmek için yarattı. Bu vazifeyi yerine getirecek alet ve cihazları da yaratmıştır. Yani bizden istenen şeyler ile bunları karşılayacak sermaye muvazenelidir. Burada herhangi bir adaletsizlik olmadığını bütün insaf ve vicdan ehli bilir. Fakat Allah’ın bizi yaratırken bize sorup sormaması ise, tamamen Allah’ın iradesini kısıtlamak anldıbına gelir.
Oysa “alimlerimizin ittifakı ile Allah - la yüs”el – dir. Yani yaptığı işlerden sorguya çekilmez. Ama kainatta yaptığı ve yarattığı herhangi bir hadisenin hikmetsiz veya adaletsiz olduğuna dair hiç kimse ağzını açamamaktadır. Çünkü, kainatta hikmetsiz ve abes olabilecek bir durum yoktur. Bütün kainatı didik didik araştıran bilim adamları bu ilahi hikmet karşısında hayrete düşmektedir.
Allah’ın insanı yaratmasının çok hikmetlerinden birisi ibadettir. Çünkü:
1- Allah insanı imtihan için yarattı. Bu hikmet insanın yaratılmadan olamayacağı kesindir.
2- Allah kainatta tecelli ettiği cemal ve kemalini hem kendisi – kendine mahsus bir şekilde – görmek hem de başkalarının gözüyle görmek istiyor. Başkasının görmesi derken bunların başında insan gelmektedir. Bu hikmet de yine insanın yaratılmasını gerekli kılıyor.
3- ibadet için yarattı. Bu hikmetin yerine gelmesi için var olan birisi gerektir.
Yaratılmadan ibadetin yerine gelmesi mümkün değildir. Burada yaptığımız ibadetin miktarına göre cennette ki yerimiz hazırlanıyor.
4- Allah’ın herşeyden daha büyük olduğunu ilan etmek, ve Allah’ın emirlerini yaymak. Bu hikmetin yerine gelebilmesi için, hem tebliğ edenin hem de tebliğ edilenin yaratılması icap eder.
5- Bir çekirdeğin ağaç olması için toprağa girmesi gerektiği gibi, insanın da yetişip olgunlaşmsı ve terakkisi için dünya tarlasına gönderilmiştir.
6- Eğer başka alemde yaratılsaydık o zaman da neden bu alemde yaratıldık diye sormamız gerekecekti. insan için en mükemmel imtihan salonu bu olduğu için buraya gönderildik denilebilir.
işte tüm kainatta rastlanılamayan hikmetsiz iş ve fiillere elbette şeriattada rastlanmaz. Yani bizim taşıyamayacağımız işleri Allah bize yüklemez. Bütün hayvanlara, bitkilere ve cansızlara vazifeler yükleyen Allah, elbette bize de bazı vazifeler yükleyecektir. Yoksa tüm kainatta mevcut olan hikmet, insanlar yönünden abes olacaktı. Hiçbir işinde abesiyet ve çirkinlik olmayan ve bu gibi şeylerden münezzeh olan Allah, elbette insanlara da taşıyabilecekleri bir yükü yüklemesi gerekmektedir.
Kâinatın ömrü milyarlarca yıl ile ifade ediliyor; insanlık âleminin ömrü ise on binlerce seneyle. Henüz insan nevi yaratılmadan, bu hadis-i kudsîde verilen haber, öncelikle melekler âlemine bakıyordu. Allah’ı bilen, eserlerini temaşa ve tefekkür eden, O’na isyandan uzak bu mübarek varlıklar, hadis-i kudsîde verilen haberi ibadetleriyle, tesbihleriyle, itaatleriyle, marifet ve muhabbetleriyle tahakkuk ettirmiş oluyorlardı. Hayvanlar âlemi de yaratılış gayelerine tam uygun bir hayat sürmekle, ruhları yönüyle, melekleri andırıyorlardı. Bitkiler âlemi ve cansız varlıklar da mükemmel bir itaat ile vazife görüyorlardı.
“Hiç bir şey yoktur ki Allah’ı tesbih ve O’na hamd etmesin,” mealindeki âyet-i kerimede geçen “şey” tabiri, canlı-cansız her varlığı içine alır. Her şey O’nu tesbih eder ve O’na medih ve senada bulunur.
Cenab-ı Hak, bütün bu tespih ve ibadetlerin çok daha ileri derecesini icra etmeye kabiliyetli bir başka mahiyet daha yaratmayı irade buyurdu: işte bu ulvi mahiyet, arzın halifesi olacak olan insandı. Cenab-ı Hak, topraktan bir insan yaratacağını meleklere haber verdiğinde, yukarıdakine benzer bir soru, meleklerden de gelmiş ve onlara cevaben, “siz benim bildiklerimi bilemezsiniz,” buyrulmuştu.
imtihana tabi tutulan ve kazanmaları halinde melekleri geçecek olan bu yeni misafirler, âyet-i kerimede de haber verildiği gibi, ancak Allah’a ibadet için yaratılmışlardı.
“Ben, cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım” Zariyat, 56
Âyette geçen “ibadet” kelimesine bir çok tefsir âliminin “marifet” mânâsı verdiği dikkate alındığında, bu insanın, Allah’ı tanımak, varlığını, birliğini bilmek, sıfatlarının sonsuzluğuna inanmak, mahlûkat âlemini de hikmet ve ibret nazarıyla temaşa ve tefekkür etmekle vazifeli olduğu anlaşılıyordu.
Bu mümtaz mahlûk, sadece cemal tecellilerine muhatap olmayacak, Cenab-ı Hakk’ın hem cemal, hem de celal tecellileri ile ayrı ayrı imtihanlara tabi tutulacaktı.
Nitekim öyle oldu ve öylece devam ediyor. Nimetler, ihsanlar, ikramlar, güzellikler, sıhhat, afiyet, ferah, gibi haller hep cemal tecellileridir. Ve insanoğlu bunlara karşı şükredip etmeme şıklarından birini tercihle karşı karşıya. Maalesef, nefis ve şeytanın galebesiyle çoğu insan, cemal tecellileriyle sarhoş olup bu imtihanı kazanamıyorlar.
imtihanın diğer yönü, hastalık, musibet, bela, afet, ölüm gibi celal tecellileri... Ve neticede sabır, tevekkül, teslim, rıza, imtihanına tabi tutulma. Akıl aksini düşünse de gerçek şu ki, bu imtihanı kazananlar, birincilere nispetle çok daha fazla.
Bundaki hikmet şu olsa gerek: Musibet ve hastalıklar, insana kul olduğunu, aciz bir varlık olduğunu çok iyi hatırlatıyor, ders veriyorlar. Konumuza ışık tutacak bir Nur cümlesi: “Fâtır-ı Hakîm, insanın mahiyet-i maneviyesinde nihayetsiz azîm bir acz ve hadsiz cesîm bir fakr dercetmiştir. Tâ ki, kudreti nihayetsiz bir Kadîr-i Rahîm ve gınası nihayetsiz bir Ganiyy-i Kerim bir zâtın hadsiz tecelliyatına câmi’ geniş bir âyine olsun.” Sözler
ibadet ve marifet için yaratılan insan, bu vadide mertebe kat edebilmek için aczini ve fakrını hissedecek, sürekli olarak Rabbine sığınacak ve Ondan medet dileyecektir. Duadan geri durmayacak, huzuru yakalamaya çalışacaktır. Bunlar ise başta nefis ve şeytan olmak üzere, dünya hayatında insanı, medet dilemeye ve sığınmaya zütüren her türlü musibet, hastalık, çaresizlik ve sıkıntılarla mümkün.
Çaresizlik içinde kalıp Rabbine sığınan ruhlar, bu dünya imtihanını kazanma noktasında müsbet bir puan almış oluyorlar. Ama, refah, sıhhat ve saadet gibi tecellilerde insanoğlu, aczini anlamak yerine, bunlara meftun olup, kul olduğunu unutup, gaflete dalabiliyor.
Konunun çok önemli bir yanı da şu: Marifetullah, yani Allah’ı tanıma denilince, bütün isim ve sıfatları dikkate almak gerekiyor; sadece cemalî isimleri değil.
Allah, Rahman olduğu gibi Kahhar’dır da. izzeti tattıran da Odur zilleti çektiren de. Bu dünyada sadece cemalî isimler tecelli etse ve insan sadece bunlara muhatap olsa idi marifeti noksan kalırdı. Bu imtihan meydanında, insanoğlu Allah’ı hem celal, hem de cemal sıfatlarıyla tanımak durumunda. Ahirette ise, yollar ayrılacak. insanların bir kısmı ibadet, ihlas, salih amel ve güzel ahlâklarına mükâfat olarak, cennete girecek ve lütuf, kerem, ihsan gibi nice cemal tecellilerine, azamî ölçüde ve ebediyen muhatap olacaklar. Küfür ve şirk yolunu tutarak dalalet ve sefahate düşenler ise celal, izzet ve kahır tecellileriyle karşılaşacaklar. Böylece, ahiret yurdunda, Allah’ın hem cemalî hem de celalî isimleri en ileri mânâda tecelli etmiş olacak.
Nur Külliyatında bir dua cümlesi var:
“Bize gösterdiğin nümûnelerin ve gölgelerin asıllarını, menba’larını göster.” Sözler
Bu dünyadaki varlıklar, ahirete nispetle, gölge kadar zayıf bir tecelliye muhatap oluyorlar. Ve bu gölge hayatın gereğini yapan ve hakkını vermeye çalışan insanlar asıla kavuşuyorlar.
Şunu da unutmamak gerekiyor: Lütuf gibi kahrın da aslı ahirette. -
24.
0@19 hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, herşey ona muhtaç olan yüce allah’ın, bizim gibi âciz kulların ibadetine hiç mi, hiç ihtiyacı yoktur. o, bizim hiçbir şeyimize muhtaç değildir. çünkü kâinat ve içindekiler, ne varsa her şey onundur, onun mülküdür.Tümünü Göster
son derece âciz ve zayıf birkul olarak bizler muhtaç ve fakiriz. i̇htiyaçlarımız ebede kadar uzanmış; bir çiçeği istediğimiz gibi, bir baharı da istiyoruz. hatta ebedî cenneti de istemekten kendimizi alamıyoruz. dünya bizim olsa bile, istek ve arzularımızı tatmin edemiyoruz. hal böyle iken, ihtiyaçlarımızın sadece çok az bir kısmını elde edebiliyoruz. sonsuzluğa uzanan ihtiyaçlarımızın temin edildiği mekân, ebedî saadet menzili olan cennettir.
yüce allah’ın ibadetimize ihtiyacının olmadığını ve hakikî muhtaç olanın asıl bizler olduğumuzu şöyle bir misâlle açıklamamız mümkündür.
hasta olduğumuzda doktora gideriz. doktor, hastalığımızı teşhis ettikten sonra, bir reçete yazar. sonra da ilâçları belirtilen saatte kullanmamızı ısrarla ister. doktorun niyeti, bir an önce hastasının şifa bulup rahata kavuşmasıdır. doktorun bu iyi niyetine karşı kalkıp, “doktor bey, bu ilâçları kullanmamın sana bir faydası var mı? bir ihtiyacın mı var ki, bu acı ve tatsız ilâçları tavsiye ediyorsun?” dememiz hem yersiz bir hareket olur, hem de kendimizi gülünç bir duruma düşürmüş oluruz.
bu misalde olduğu gibi, insan olarak mânen hastayız. günah ve şüphelerin kalb ve ruhumuzda açtığı yaralarla mânen dertliyiz. i̇şte yüce rabbimiz, duygu ve lâtifelerimizi günah paslarından temizlememiz, parlatıp nurlandırmamız ve bu mânevî dertlerden şifaya kavuşmamız için yaramıza bir merhem, dertlerimize bir ilâç olarak ibadeti emretmiştir. mesele bu kadar açık ve berrak iken, yine kalkıp da, “yâ rabbî, bizim ibadetimize ne ihtiyacın var, niçin ibadet etmemizi bizden ısrarla istiyorsun?” dememiz, hastanın doktora çıkışmasından bin defa daha yersiz ve gülünçtür.
bunun yanında kulluk vazifesini yapmayın ibadeti terk eden kişiyi cenab-ı hakkın dünyada mânevî sıkıntıya, âhirette şiddetli azaba çarptıracağını beyan buyurmasının hikmet tarafını şöyle bir misalle izah edebiliriz.
milletin canına, malına ve namusuna zarar veren bir kişi yakalanıp, hâkim karşısına çıkarıldığı zaman, hâkim suçluyu cürmüne göre cezaya çarptırır, mahkûm eder. bu adam cezayı hak ettiği için kimse kendisine acımaz ve “yazık oldu” demez.
mutlak adalet ve kudret sahibi olan cenab-ı hak da, ibadeti terk etmekle bütün varlıkların hukukuna tecavüz eden insanı, dünyada ruhî sıkıntılara, âhirette de cehennem azabına çarptırır. bu da aynı hak ve adalet olur.
gerçekten de, canlı cansız her varlık kendilerine mahsus dillerle yaratıcısını tesbih eder, verilen vazifeyi ekgibsiz olarak yerine getirir. meselâ toprak, içine atılan her bir tohuma saksılık eder, filizlinmesine yardımcı olur. su, dünyaya hayatı bahşederek vazifesini mükemmel bir şekilde görür. ateş, insanların yiyeceğini pişirmek, onları ısıtmak ve daha pekçok vazife görmek suretiyle kendine düşeni ekgibsiz yapar.
i̇şte, insan kâinata iman gözüyle bakmamak ve kulluk vazifelerini, ibadeti terk etmekle mahlûkatın da ibadetini göremiyor, onları başıboşlukla itham ediyor ve sonunda inkâra kalkışıyor. onların allah tarafından vazifelendirilmiş birer unsur olduklarını da inkâr ettiği için, mânen hukuklarına tecavüz etmiş, zulmetmiş oluyor. bunun için de, cezası bir iken, mahlûkat adedince artış gösteriyor.
ayrıca, ibadetsiz insan kendi nefsine de zulmediyor. herşeyden önce, insanın ruhu, bedeni ve bütün âzaları kendisine bir emanettir. i̇nsan, sahip olduğu bütün nimetler için ne bir fiyat ödemiştir, ne de ödemeye gücü yeter. meseâ gözümüze hangi kuvvetimizle sahip olduk veya eğer satın alacak olsaydık, değerini takdir edip, ödeyebilir miydikr? bu nimetlerin gerçek sahibi allah olduğuna göre, onları vazifesiz de bırakmamıştır. bilhassa namaz kılarken, bütün lâtife ve hislerimiz de hisselerini almaktadır.
i̇şte insan ibadeti terk etmekle, bütün âza, duygu ve lâtifelerini âtıl bir vaziyete sokmuş sayılıyor. böylece kendi nefsine de zulmederek cezaya müstahak hâle gelmesine sebep oluyor.
i̇nsan bilerek veya bilmeyerek yaptığı bütün bu zulüm ve haksızlıkların cezasını dünyada ve âhirette çekeceği için, kendi kendini azabın içine atmış oluyor.!
i̇nsanı imtihana tabi tutmasının bir hikmeti insanların kendi yaptıklarını bilmesi için de önemlidir. nitekim mahşer meydanında insanın bütün yaptıkları kendisine gösterilecek ve allah'ın adaleti karşısında insan söyleyecek söz bulamayacaktır. şayet imtihan etmeden cennet veya cehenneme atsaydı o zaman nefis beni imtihan etmeden cehenneme atman adalet olmaz diye şekvada bulunabilirdi.
bir öğretmen düşünün. kimin ne not alacağını bilsin. sınıfa girince öğrencilere ben sizin ne alacağınızı biliyordum. ona göre notlarınızı yazdım. i̇mtihana gerek yoktur. elbette öğrencilerin hocalarına itimadı tam bile olsa nefisleri itiraz etmeye yeltenecektir. i̇şte rabbimiz nefsin bu itirazını önlemek için bu imtihanı yapmaktadır.
ayrıca bir makine veya bina için bir plan yapılsa, madem ki plan var öyleyse binaya ve makinaya ne gerek var denilebilir mi.
yarın bir yere gideceğimizi ve şunları yiyeceğimizi planlıyalım. buna göre madem ne yapacağımız belli öyleyse ne gerek var gitmeye ve yemek yemeye diyor muyuz.
biz bile gündelik basit şeyler için bunu diyemezsek, allah'ın sayısız hikmetlerle yarattığı insanı, madem ne yapacağını biliyordu öyleyse neden imtihan ediyor denilemez.
cenab-ı hak hakimdir ve adildir. hikmetsiz ve abes iş yapmaz ve adildir. kullarına da zulmetmez.
kaderin bir manası allahu tealanın yarattığı varlıkların hayat programlarını ezeli ilmi ile bilmesidir. yani insanın anne rahmine düştüğü andan tutun dünyaya gelmesi ve aldığı nefese kadar kaderinde vardır ve allahu teala tarafından bilin -
23.
0panpa sırf yazının uzunlugundan imana geldim saygı birazdan camiye gidiyom
-
22.
0@1 evrimde maymundan gelme diye birşey yok dıbına koyim önce aç charles darwin in türlerinin kökenini oku..sadece insanın ilk yaratılışından günümüze gelene kadarki evrimi idealistler tarafından böle yansıtılmıştır.ve o şekli incelersen( http://darwinrevolution.b...egginig-of-theory-of.html )aslında insan doğuşundan itibaren nesilden nesile kalıtsal olarak mutasyona uğramaktadır.yani sen gelişimine göre mutasyona uğrarsın ve buda sende kalıtsal olarak yer alır.mesela ilk resimden itibaren değişimin nedeni ilk insanlar toplayıcılıkla karınlarını doyurdular daha sonra bodur ağaçları avlanmayı ve ekip biçmeyi ardından modern yaşama geçişi öğrendiler..zaten senn mantığınla gidip ademle havvaya gidersek insanoğlu nasıl bir üretim gösterir ki..o zaman resmen içest bir ilişkinin ürünüsün sen..dünya azıcık güneşe yaklaşmıyorsn diyorsn bllki baya bi gavatsın dünya güneşe şubat ayında 600 km daha fazla yaklaşır temmuzda ise uzaklaşır..evet belki bir usta var evreni yaratan bilemeyiz ama olmayan bişe varsa oda dinlerdir..
-
21.
0sirf bu yaziyi okumam icin bana okuma yazma ögretmeye kalkanin zütünü giberim
-
20.
0@12 bin inci de ne işin var git namaz kıl
-
19.
0cevap ver amk dölü niye vermiyon
-
18.
0@18 bak canım kardeşim ateistim değilim ama hiç bir şey araştırmadan saçmalamışsın ben sana şimdi bir çok mantık hatası olarak değerlendirdiğim sorular sorabilirm ama sen bir mucize ile açıklarsan benim sana demek istediğim birşey var al oku
tanrı varsa bizi neden bir sınava tabii tutmuştur. böyle güclü bir varlığın bizim sınavımıza ihtiyacımı var. bu yoldan yola çıkarak tanrın egoist olduğuna karar verebiliriz çünkü kendine bir varlık yaratır ve o varlığının ona inanmasını ona itaat etmesini bekler ve bununla tatmin olur buda tanrıyı bana göre egoist yapmaktadır.
jean paul sartre’a göre, tanrı varsa bile ona savaş açıp yok etmeye çalışmalıyız, çünkü o bizim özgürlüğümüze engeldir. tanrı varsa bile, eğer iddia edildiği gibi adilse, hür irade verdiği ve istediğini seçme yeteneğiyle donattığı kullarından, bu yeteneği kullanma hakkını esirgememelidir. o zaman kendisi iyi niyetli ve adil olmaz. gaddar, despot ve adaletsiz olur.i̇nsanlar tanrın var olup olmadığını bulmak yerine tanrın var olup olmaması ile ilgilenmemelidir çünkü i̇nsanlar tanrının ödülünüde cezasınıda istemiyebilir. tanrının ödülünüde cezasınıda istemeyen insana tanrı hoşgörü göstermeyip ceza veriyorsa jean paul sartre’nin dediğigi gibi tanrı gaddar, despot ve adaletsiz olur -
17.
0@17 dahada nasıl ateist olmayı becerdin onu söyle?
-
16.
0@16 sen biraz beynini aç önce senin araştırdığının 10 katını araştırdığıma emin ol
-
15.
0@15 seni gibleyen yok zaten.
@14 önceki yorumumu kopyalıyorum : asıl 21. yüzyıldayız onca teknoloji var hala allaha inanmayanlar var.
@13 arkadaşım bu kadar basitmi yani ateist olmak? git araştır allahın delillerini. -
14.
0mademden sonrasını okumadım
-
13.
02012 ye gircez hala ateist olmayan var arkadaş
-
12.
0@1 bak güzel kardeşim tanrının nasıl yaratılmamış ve yaratılmaya ihtiyacı olmadığı gibi evren de yaratılmamış ve yaratıcıya ihtiyacı olmayabilir bu kadar basit dostum.
-
11.
0@9 lan huur çocuğu bin.3. kez hatim indirdim bin.sen ateistsin hatimide bilmezsindir. yani kuranı kerimi bitirme.
huur çocuğu bilip bilmeden konuşma anasını gibtiğiminin bini. homosefiens ne lan düzgün yaz o.ç bi tak çıkmıyo sen önce yazmasını öğrende konuş dingil. -
10.
0ateist açılımı : ateri imalat tersanesi
-
9.
0Biraz objektif olun binler @6 homosefiens gibi bi binten mi neydi amk @8 hayatında kuran okumamıştır amk
-
8.
0@7 sana bişey dedim bin.onu cevapla.ben sizin konularınızı niye araştırıyım dal yannan. saçma sapan şeyler. uydur uydur söyle salak mal öküz dingil aptal gerizekalı budala hepsi.
-
7.
0@6 beyinsiz oğlu beyinsiz git biraz araştır sonra gel biyolojik primitlere bak insan türü hangi türe giriyor sonra konuş yannan kafalı
-
6.
0@5 salak mal öküz dingil aptal gerizekalı budala söyle o ata neymiş.?
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 27 11 2024
-
panter emele selamlarr
-
kızın birisi bana hinduluk dinine geç diyor
-
makarası sevmeyen herkes huur çocuğudur
-
bir tana çaykak online şuan
-
üşüttük biraz
-
kurtlar vadisi yeniden başlıyormuş
-
çocuklar duymasın yeniden başlasınn
-
bu kız için ciddi manada aşk acısı çekiyorum
-
bunu dedesi nese ne diyon amk ihtiyarı derler
-
beyler bugün yediğim öğlen yemeği
-
hanım kızım dediği kadına
-
benim mi libidom düşük acaba
-
oha karıya baqq
-
almanya da aç kalmak imkansizmis
-
memati sana tekme tokat girişseydim ne
-
özelde güvenlik maaşları ne kadar
-
instada benim nickimle hesaplar var
-
bu foto artik benim
-
ananı skm bu soğuk ne
-
koca ayak megalodon wampirler
-
selam sözlük good night
-
sizce güzel kız mı yoksa akıllı kız mı
-
titonun genel başkanı ben olacağım
- / 1