1. 1.
    +1
    Canlı varlıkların fosilleri incelendiğinde atasal canlılar ile onların soyları olduğu düşünülen canlılar arasında ara formlar oluşturan, geçiş özelliği gösteren başka canlılar saptanır. Fosil arama çalışmaları ilerledikçe yeni yeni ara formlar bulunmaktadır. Burada bu konuya detaylı şekilde girmeden, yalnızca oldukça belirgin olan birkaç dönüşüm örneği başlık olarak yazıyım :

    - Balıklardan amfibilere: Eusthenopteron – Tiktaalik – Ichthyostega
    - Reptillerden memelilere: Dimetrodon – Thrinaxadon – Morganucodon
    - Reptillerden kuşlara: Dinosor ata? – Archaeopteryx – Yanornis
    - Kara memelilerinden deniz memelilerine: Pakicetus – Ambulocetus – Basilosaurus
    - Dört ayaklı primatlardan iki ayaklı primatlara: Dryopithecus – Australopithecus – Homo Erectus

    ha dersen ki tamam panpa da en başı neresi http://www.youtube.com/watch?v=PXPZJo0_Sp8 izlemeni tavsiye ederim ayrıca biz bilime akla mantığa inan şekilde cevaplar arıyoruz ve herşeyi pat diye beklemek yanlış zamanla cevaplar bulunuyo
    ···
  2. 2.
    +1
    herkesin derdi ateizm olmuş demekki zamanında çok koymuş xdeé
    ···
  3. 3.
    0
    biz maymun ile ortak atadan geldik diyorsunuz peki ortak ata nereden geldi nasıl varoldu
    ···
  4. 4.
    0
    seviyenize sokarım liseliler
    ···
  5. 5.
    0
    @15 istemeden güldüm mk
    ···
  6. 6.
    0
    Ya mk boş yere uğraşıyosunuz bunu ne siz dindarlar açıklayabilir.bu dediğim tanrının varlığı karışıklık olmasın. Nede biz ateistler boş yere birbirimizle atışmış oluruz burdaki hiçkimsenin bunun tam yanıtını görebileceğini zannetmiyorum ha bana derseniz sen niye inanmiyorsun diye geçen bir arkadaş paylaşmisti burada youtube a girin izleyin muhafazidin düz dünyası diye bir video benim inanmama nedenim o videoda da açıklanmis gerçi biri gelip onları curutse yinede inanmam ama en azından öğrenmiş olursunuz
    ···
  7. 7.
    0
    @2 deden diyen kim ki? atan, 50 milyon nesil önceki atan ile dedeni karıştıracak kadar embesilsen, evrimi elbette anlamazsın.
    ···
  8. 8.
    0
    evrime inanmayan neye inaniyor
    ne yani ademle havva geldi
    sonra butun insanlik aile ici sexlemi oldu?
    ne ayaksiniz amk
    ···
  9. 9.
    0
    @18 panpa ben dede mede demedim @5 öyle bişeyler zırvalamış ayrıca dedeninde burda mecaz anlamda kullanıldığını anlamıycak kadar boş kafaysanız araştırmayın be abi kendi doğru bildiğiniz yanlışlarınızı araştırmadan atıp tutarak anlatması kolay.

    1-) Dünyadaki tüm canlıların yapı taşları ortaktır, temel yapı taşları proteinler ve nükleik asitlerdir. En ilkel tek hücreli canlılardan en kompleks organizmalara kadar bu durum gözlenir.

    A- Evrim kuramı açısından: Bu durum gayet doğaldır ve canlıların tek bir ortak atadan geldiğinin kanıtıdır.

    B-Yaradılış açısından: iki açıklama düşünülebilir:

    1. Yaratıcı yarattığı tüm canlıların aynı yapı taşlarından oluşmasını dilemiştir.

    2. Canlılığın ortaya çıktığı sırada ortamda yalnızca protein ve nükleik asitleri oluşturan materyal bulunduğu için, Yaratıcı yalnızca bunları kullanabilmiştir. Bu ikinci şık Yaratıcının herşeye kadir olmadığını düşündürür ve günümüzdeki Tanrı kavramıyla çelişir

    2-) Tüm canlılar dünya üzerinde bir anda varolmaya başlamamıştır. Canlı varlıkların ortaya çıkışı bir kronolojik sıra içerir.Bu süreç yaklaşık 2-3 milyar yıldır sürmektedir. ilk önce tek hücreliler, daha sonra çok hücreli yumuşak yapılı deniz canlıları, daha sonra kabuklu deniz canlıları ortaya çıkmış, giderek kemikli balıklar oluşmuştur. Daha sonra canlılık denizden karaya yayılmış ve sırasıyla amfibiler, reptiller, kuşlar, memeliler ve son dönemlerde de primatlar ve insan ortaya çıkmıştır. Tabi hayvanlara paralel olarak bitkiler de sıralı bir gelişim göstermiştir, önce tek hücreliler, daha sonra deniz bitkileri ve giderek kara bitkileri ortaya çıkmıştır.

    A- Evrim kuramı açısından: Bu durum beklenen bir olgudur ve türlerin kökenini açıklayan değişim ve doğal seçilim kavramı ile bire bir uyumludur.

    B- Yaradılış açısından: Gene iki açıklama düşünülebilir:

    1. Yaratıcı yarattığı canlıların belli bir sıra ile yeryüzüne inmesini dilemiştir.
    2. Yaratıcı her canlıyı aynı anda yaratamamaktadır. Bir türün yaratılması için kendinden önceki türlere ihtiyaç vardır. Gene bu ikinci şık Yaratıcının herşeye kadir olmadığını düşündürür ve günümüzdeki Tanrı kavramıyla çelişir.

    3-) Günümüzde yaşayan hayvanlarda, dış görünüşü çok farklı olan ve farklı işler gören organların, iç yapı bakımından büyük benzerlikler taşıdığı görülür. Bu konuda tipik bir örnek dört ayaklıların ön kol ve bacaklarıdır. Örneğin kurbağalar, kertenkeleler, kuşlar, tavşanlar ve maymunların ön üyelerinin dış görüntüleri ve fonksiyonları çok farklıdır. Buna karşılık bunların iç yapıları incelendiğinde hepsinde aynı kemiklerin bulunduğu görülür (humerus, radius, ulna).

    A- Evrim kuramı açısından: Bu durum kuramı kuvvetle destekleyen bir olgudur. Ortak atadan türeyiş ile açıklanır. Örnek verilen hayvanların ortak atası olduğu düşünülen, nesli tükenmiş su yaratığı Eusthenopteron fosillerinde de aynı kemiklerin başlangıç formları gözlenmektedir.

    B- Yaradılış açısından: Gene iki açıklama düşünülebilir:

    1. Yaratıcı yarattığı hayvanların kemiklerinin birbirine benzer olmasını dilemiştir.
    2. Yaratıcı farklı görev yapacak organları yaratırken belli bir planın dışına çıkamamaktadır, zorunlu olarak daha önce yarattıkları ile aynı kemikleri kullanmıştır. Bir kez daha bu ikinci şık Yaratıcının herşeye kadir olmadığını düşündürür ve günümüzdeki Tanrı kavramıyla çelişir.

    4-) Günümüzde yaşayan ve geçmişte yaşamış hayvanların dünya üzerindeki dağılımı bazı ilginç özellikler gösterir. Örneğin günümüzde keseli memeliler Avustralya, Yeni Gine ve Amerika’da yaşamaktadır. Bu bölgeler birbirine çok uzaktır ve arada kara bağlantısı yoktur. Asya’ da keseli memeli yoktur, ancak bu kıtanın iklimi pek çok yerinde bu hayvanların yaşamasına uygundur. Keseli memeli fosilleri de Güney Amerika, Antarktika ve Avustralya’ da bulunmuştur.

    A- Evrim kuramı açısından: Levha tektoniği teorisine göre kıtaların hareket ettiği bilinmektedir. Bu teori Evrim teorisi ile birleştirildiğinde, yukarıdaki olguyu net olarak açıklar. Şöyle ki: 160 milyon yıl önce Güney Amerika, Antarktika ve Avustralya Gondwana denilen tek bir kıtayı oluşturacak şekilde birleşikti. Günümüzdeki keselilerin ataları bu devirde ortaya çıktılar. Daha sonra Gondwana günümüzdeki farklı kıtaları oluşturacak şekilde parçalanmaya başladı. Bu kıtalarda kalan atasal keseli hayvanlar da günümüzdeki keselileri oluşturdular. Günümüzdeki Asya’yı oluşturan kara parçası o dönemde Gondwana ile bitişik olmadığı için, bu kıtada keseli ortaya çıkmadı.

    B- Yaradılış açısından: Yaratıcının takdiridir, yaratıcı böyle uygun görmüştür.
    Tümünü Göster
    ···
  10. 10.
    0
    5-) Canlı varlıkların fosilleri incelendiğinde atasal canlılar ile onların soyları olduğu düşünülen canlılar arasında ara formlar oluşturan, geçiş özelliği gösteren başka canlılar saptanır. Fosil arama çalışmaları ilerledikçe yeni yeni ara formlar bulunmaktadır

    A- Evrim kuramı açısından: Büyük bir canlı topluluğundan küçük bir grup izole olduğunda, mutasyon ve genetik sürüklenme gibi mekanizmalarla küçük grubun gen havuzu ana topluluktan farklılaşır. Seçilim baskısı yaratan bir dış etken varsa sonraki kuşaklarda giderek değişim olur ve farklı bir tür oluşur, daha sonra ana topluluktan başka türleşmeler de olabilir, ya da sonradan oluşan türlerden de farklı yeni türler oluşabilir. Burada önemli olan nokta yeni türlerin oluşumunun merdiven şeklinde tam ardışık olarak değil, ağaç dalları gibi tek bir kökenden başlayıp giderek ayrışarak olmasıdır. Bu şemada bulunan fosiller çoğu kez birbirinin tam öncülü ya da ardılı değildir, sadece bir ağacın farklı farklı dallarıdır. Dolayısıyla her canlı aslında başka canlılar arasında ara form özellikleri gösterir, mutlak ara formlar yoktur, karşılaştırmalı benzerlikler ve farklılıklar gösteren ve bulunduğu ortama uyum sağlamış olan canlılar vardır. Evrim kuramı bu şekliyle bulunan fosillerle uyumludur ve bu fosillerin özelliklerini açıklayıcıdır.

    B- Yaradılış açısından: Bulunan fosillerin hepsi birbiriyle ilişkisiz mükemmel olarak yaratılmış türlerdir, ara form değillerdir. Ara form denilebilmesi için yarım kanat, yarım göz vb yapıları içermeleri gerekir. Geçmişte yaşamış ve soyu tükenmiş ya da halen yaşamakta olan tüm canlılar, zamanları geldiğinde, Yaratıcının isteğiyle bir anda yeryüzünde belirmişlerdir.

    5-) Canlı varlıkların fosilleri incelendiğinde atasal canlılar ile onların soyları olduğu düşünülen canlılar arasında ara formlar oluşturan, geçiş özelliği gösteren başka canlılar saptanır. Fosil arama çalışmaları ilerledikçe yeni yeni ara formlar bulunmaktadır. Burada bu konuya detaylı şekilde girmeden, yalnızca oldukça belirgin olan birkaç dönüşüm örneği başlık olarak verilecektir:

    - Balıklardan amfibilere: Eusthenopteron – Tiktaalik – Ichthyostega
    - Reptillerden memelilere: Dimetrodon – Thrinaxadon – Morganucodon
    - Reptillerden kuşlara: Dinosor ata? – Archaeopteryx – Yanornis
    - Kara memelilerinden deniz memelilerine: Pakicetus – Ambulocetus – Basilosaurus
    - Dört ayaklı primatlardan iki ayaklı primatlara: Dryopithecus – Australopithecus – Homo Erectus

    A- Evrim kuramı açısından: Büyük bir canlı topluluğundan küçük bir grup izole olduğunda, mutasyon ve genetik sürüklenme gibi mekanizmalarla küçük grubun gen havuzu ana topluluktan farklılaşır. Seçilim baskısı yaratan bir dış etken varsa sonraki kuşaklarda giderek değişim olur ve farklı bir tür oluşur, daha sonra ana topluluktan başka türleşmeler de olabilir, ya da sonradan oluşan türlerden de farklı yeni türler oluşabilir. Burada önemli olan nokta yeni türlerin oluşumunun merdiven şeklinde tam ardışık olarak değil, ağaç dalları gibi tek bir kökenden başlayıp giderek ayrışarak olmasıdır. Bu şemada bulunan fosiller çoğu kez birbirinin tam öncülü ya da ardılı değildir, sadece bir ağacın farklı farklı dallarıdır. Dolayısıyla her canlı aslında başka canlılar arasında ara form özellikleri gösterir, mutlak ara formlar yoktur, karşılaştırmalı benzerlikler ve farklılıklar gösteren ve bulunduğu ortama uyum sağlamış olan canlılar vardır. Evrim kuramı bu şekliyle bulunan fosillerle uyumludur ve bu fosillerin özelliklerini açıklayıcıdır.

    B- Yaradılış açısından: Bulunan fosillerin hepsi birbiriyle ilişkisiz mükemmel olarak yaratılmış türlerdir, ara form değillerdir. Ara form denilebilmesi için yarım kanat, yarım göz vb yapıları içermeleri gerekir. Geçmişte yaşamış ve soyu tükenmiş ya da halen yaşamakta olan tüm canlılar, zamanları geldiğinde, Yaratıcının isteğiyle bir anda yeryüzünde belirmişlerdir.

    7-) Dünya tarihi boyunca varolmuş olan türlerin % 99.9’ u ortadan kalkmıştır.

    A- Evrim kuramı açısından: Bu durum gayet doğaldır ve kuramla bütünüyle
    uyumludur. Sürekli olarak değişen koşullara uymakta zorlanan türler doğal seleksiyonla ortadan kalkmıştır, bu süreç günümüzde de sürmektedir.

    B- Yaradılış açısından: Yaratıcının yarattığı türlerin % 99.9’ unun yok olmasını dilemesi herhalde beklenemez. Ayrıca bilinç sahibi olmayan canlıların, işledikleri günah ve yaptıkları kötülüklerden dolayı cezalandırılması amacıyla yok edilmeleri de düşünülemez. Bu nedenle Yaratıcının türleri ilk kez yarattıktan sonra ek müdahalede bulunmadığını, doğal koşullar ile başbaşa bıraktığını, soylarının tükenmesine izin verdiğini varsaymak gerekir.

    8-) Şempanzelerdeki 2A ve 2B kromozomları üzerindeki genetik bilginin toplamı insandaki 2. kromozomla hemen hemen aynıdır. Ayrıca 2 numaralı insan kromozomunun ortasındaki birleşme bölgesinde normalde kromozomların uçlarında bulunan ve hücre bölünmesinde DNA’nın kopyalanması aşamasında önemli bir görevi olan telomer bölgesi bulunmaktadır. Ayrıca sentromerler için de durum aynıdır. 2 numaralı insan kromozomundaki sentromer şempanzedeki 2A kromozomunun sentromeri ile tam olarak aynı yerdedir ve 2B kromozomunun sentromerinin izleri de 2 numaralı insan kromozomunda görülmektedir. Yani insan 2. kromozomu açıkça şempanzedeki 2A ve 2B kromozomlarının birleşimi gibi durmaktadır.

    A- Evrim kuramı açısından: Bu durum insan ile şempanzenin yakın akrabalığını kanıtlayan olgulardan biridir ve kuramı kuvvetle destekler.

    B- Yaratılış açısından: ??? (Yaratıcı, şempanzenin iki kromozomunu yapıştırarak insan kromozomunu oluşturmuştur diyecektim, komik göründüğü için vazgeçtim)

    1-) Evrim teorisi bilimsel midir?

    Evet. Yukarıdaki olgulardan herhangi birine uymayan canlı varlıkların saptanması Evrim teorisini yanlışlayabilir. Örneğin canlı varlıkların mantıklı bir filojenetik sınıflamasının yapılamaması, 500 Milyon yaşında bir memeli fosili veya 50 Milyon yaşında bir insan fosili ya da Asya kıtasında keseli hayvan fosillerinin bulunması, ön kol kemikleri çok farklı olan dört ayaklıların saptanması, ara form olarak kabul edilen canlıların ilişkili olduğu türlerle hiç bir benzerliğinin olmadığının gösterilmesi, birbiriyle yakın akraba kabul edilen canlıların moleküler genetik yapılarının çok farklı olması, insan genlerinin şempanzeden çok timsaha (ya da tavuğa, balığa, kuşa) benzemesi, şempanze/insan kromozomu örneğindeki kromozom yapışmasının, insan ile insana uzak türler arasında da varlığının gösterilmesi gibi olgular Evrim teorisini yanlışlar, bunların bazıları da teoriyi tümüyle yıkabilir.

    2-) Yaradılış düşüncesi bilimsel midir?

    Hayır. Çünkü Yaradılış düşüncesi test edilemez. Yukarıdaki olguların açıklaması
    “Yaratıcı böyle istedi”, “Yaratıcının takdiri” şeklinde olmaktadır. Yaratıcının isteğinin neden böyle olduğu, ya da gerçekten böyle bir istek olup olmadığı test edilemez. Ayrıca yaradılış olayı da bilimsel yöntemlerle test edilemez. Yaradılış teorisinin kimi öngörüleri – Örneğin bakteri kamçısının indirgenemez kompleks oluşu – yanlışlanabilir, ancak bu durum yaradılışın esasına ilişkin bir yanlışlama değildir, yani bakteri kamçısının indirgenemez kompleks oluşu yanlışlanarak yaradılışın tümüyle geçersiz olduğu iddia edilemez.

    Görüldüğü gibi Evrim/Yaradılış tartışmalarında iki bilimsel teori yarışmamaktadır. Bir tarafta bilimsel bir teori, diğer tarafta metafizik bir düşünce söz konusudur. Dolayısıyla Evrim kurdıbının doğa bilimleriyle uğraşan bilim adamlarınca bilimsel platformlarda tartışılması gerekir. Yaradılış düşüncesi din, ilahiyat ve felsefenin konusudur, doğa bilimi alanına karıştırılmaması gerekir

    özet isteyenler lütfen bu konuda özet istemeyin panpa zaten ilgini çekiyosa oku sizin için araştırdım yazdım en azından zütümden uydurmadım bi çoğu gibi.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 11.
    0
    @2 haklı arastırmak lazım
    ···
  12. 12.
    0
    beyler 10 sene önceki glarousse international americana angiblobedilerinin içindeki bilgilerin %70 şu anda çürütülmüş durumdadır hiçbir ateist gelip bana bilimden ilimden de vurmasın.
    ···
  13. 13.
    0
    ben komodo ejderinden türemişim beyler yüzüm falan çokj andırıyo
    ···
  14. 14.
    0
    bi bitmediniz amk
    ···
  15. 15.
    0
    @3 ne gibi panpa
    ···
  16. 16.
    0
    @2 olm koyduğun linke baktım. adam benim dedem balıktı diyo lan. sen şimdi buna inanalım mı diyosun
    ···
  17. 17.
    0
    @5 panpa öyle değil ama ya ara formlar var senin şu an gördüğün balıktan bahsetmiyo orda, sen modern insan formundasın balıklarda öyle bu yy. daki balık değil oda farklı bi ara formdaki balık görünümü ve anatomisi farklı şu an nasıl değişik formda evriminin farklı bi aşamasında olan insan göremiyosak aynı şekilde balıklarıda öyle görmeyi bekleme
    ···
  18. 18.
    0
    @5 huur cocugu gulmekten yere dustum sırtım acıdı
    ···
  19. 19.
    0
    5 saatimi verdin bi bakın hele
    incigames2 inci altyapı sına sahiptir
    ···
  20. 20.
    0
    dedem alzheimer bu da insanoğlunun balıktan geldiğini kanıtlar...
    ···