1. 1.
    +6
    evet ateistler yanlış duymadınız bütün sorularınızın cevaplarını bu başlıkta teker teker veriyorum.

    Birinci Soru:"Allah Kendisinden Büyük Bir Mahlûk Yaratabilir mi?"

    cevap:

    bu soruda kasıt vardır:

    Bu sualin hedefi inançları sarsmak, saf zihinleri bulandırmak, masum ve körpe dimağlara zehir akıtmaktır. Bir akrep kıskacı olan bu soru ile muhatap zehirlenmek istenmektedir. Şöyle ki:

    Eğer bu suale "Evet" diye cevap verilse o zaman "Demek ki sizin Rabbiniz yarattığı şeyden güçsüzdür" denilecek. Eğer, "Hayır" diye cevap verilse, o zaman da "Demek ki sizin Rabbiniz âcizdir" denilecektir. Her iki halde de hâşâ Cenâb-ı Hakk'a acizlik isnadı sözkonusudur.
    Sonsuz kudretten daha büyük bir kudret olamaz ki, böyle bir soru sorulabilsin.

    ikinci Soru: "Madem Allah Hiçbir Şeye Muhtaç Değildir, O Hâlde Kâinatı Niçin Yaratmıştır?"

    cevap:

    Hemen ifade edelim ki, sorunun başında Allah'ın hiçbir şeye muhtaç olmadığı sûreten kabul edilirken, daha sonra "O halde kâinatı niçin yarattı?" denilmekle Allahü Teâlâ'ya ihtiyaç izafe edilmektedir.

    öncelikle Allah hiç bir şeye muhtaç değildir ve herşey onun isteği doğrultusunda gerçekleşmektedir.
    kâinatın yaratılmasındaki en önemli amacı, Allah'ın kendi manevî cemâl ve kemâlini, yâni ilminin semerelerini, kudretinin harikalarını, zenginliğini, ihsanının'tezahürlerini şefkat ve merhametinin yansımalarını görmek ve mevcut aleme bizzat yansımalarını müşahade etmesidir ,görmek istemesidir.
    "Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım." (Zariyât: 56)

    üçüncü soru:"Bu Mahlûkatı Allah Yarattı. Öyleyse Allah'ı Kim Yarattı?"

    cevap:
    Evet, "Allah'ı -hâşâ- kim yarattı?" sorusunda açık bir zıtlık vardır. Şöyle ki: Allah'ın vücudu kendine özgüdür. Ezelî ve ebedîdir. Eşi ve benzeri yoktur. Herşeyi yaratan ve herşeyin kendisine muhtaç olduğu bir vücudtur. Allah'ın eşi, benzeri, dengi yoktur.

    Allah hakkında böyle bir soru sorulduğu farzedilse, o zaman bu sual o noktada kalmaz. Yâni Allah'ı yarattığı öne sürülen o halikın da halikı, onun da halikı... sorulur. Böylece soru sonsuza kadar gider. O hâlde bu sorunun cevabı sonsuza dayanır ve böyle bir sual sorulamaz.

    Aynı şekilde, bir şekerin nasıl yapıldığını sorsak, bize cevaben, şeker fabrikasında yapıldığı söylenecek-. tir. Şeker fabrikasmdaki âletlerin nerede yapıldığını sorduğumuzda onların da tezgâhlan gösterilecektir. Neticede mesele bir zihne dayanmazsa, tezgâhın da tezgâhı sorulacak ve sonsuza gidilecektir.

    Diğer taraftan bir elma, tabiri caiz ise, elma fabrikası olan ağacında yapılmaktadır. Bu ağaç ise kâinat fabrikasında inşa edilmiştir. Eğer elma ağacının da, kâinatın da yapılması nihayetsiz bir ilim ve kudret sahibine verilmezse, kâinat fabrikasına da bir fabrika, o fabrikaya da bir fabrika icabedecek ve mes'ele çıkmaza girecektir.

    Bir nefer emri onbaşıdan, o da yüzbaşıdan ve nihayet başkumandan da padişahtan alır. "Ya padişah

    kimden emir alıyor?" şeklinde bir soru sorulamaz. Zira padişah da birinden emir alsa, o da raiyyet derecesine iner ve emir aldığı zât padişah olur. Bu halde birinci şahıs padişah değildir ki: "Padişah kimden emir alıyor?" diye bir soru sorulabilsin. Padişah denilince, emir veren, fakat emir almayan bir zât akla gelir.

    evet başka sorularınız varsa alabilirim ateistler.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +1
    yukarı
    ···
  3. 3.
    +1
    ateist.avi
    ···
  4. 4.
    +2
    upupupup
    ···
  5. 5.
    +1 -1
    @4 orjinal mealleri değil bunlar çarptırılmış bir çoğu ayrıca ayetleri cevaplamak için bütün bir kısma yani ayetlerin tamdıbına bakmak gerekir.
    ···
  6. 6.
    +1
    senin dedidiğin gibi olsa kuranda kafir öldürmek helal olarak geçiyor fakat ayetin devdıbına baktığında sadecesavaşta kafir öldürmenin helal olduğunu görüyorsun. sizin gibilerde böyle ayetlerin sadece bir kısmını alıp mealleri ile oynama yapıp çarptırıyorlar.
    ···
  7. 7.
    +2
    @12
    1.erkek evin reisi kabul edildiği için miras hakkı gayet mantıklıdır.
    2.erkek 4 eş alabilir dediği dönemde de o zaman savaş dönemi olduğu için arabistanda erkek başına 4 kadın düşüyor. kadınların sapkınlıklarını önlemek için de gönderilmiş bir ayettir.
    3.baş kaldırmasından endişe etmekten kasıt nikahlı karın olduğu halde senin adını kirletmemesi gibi veya sana hakaret etmesi gibi konularda kadının önüne geçebilmen için cezalandırma hakkı verilmiştir. (bkz: dövmek değil)yine çarpıtılmış.
    ···
  8. 8.
    0
    @21
    "Mahlûkatı halkettim. Tâ ki fayda, menfaat, lütuf ve keremler onlara ola. Yoksa bana değil, yâni onlar benden fayda göreler, ben onlardan değil" hadîs-i kudsîsinin beyanı ile, Cenâb-ı Hakk'ın inayet ve ikrdıbına, lütuf ve keremine, in'am ve ihsanına mazhar olmalarıdır. Allahü Teâlâ zihayatı lütfuyla yokluktan kurtarıp, varlık âlemine çıkarmış, hayata mazhar kılmış, onlara istidatlarına muvafık bir kemâl, bir lezzet, bir feyz ihsan etmiştir
    ···
  9. 9.
    +1
    @25 o kitapların değişmediğine sende inanıyor musun ? tevratı okuduysan kızıyla ilişkiye giren peygamber bile var. ayrıca ktapların değiştirileceğini bile bile göndermiş derken allah zaten olucak her şeyi biliyor. hatta bizim cennete mi cehenneme mi gideceğimizi de biliyor. çünkü bizim yaşadığımız evrendeki zaman mekanizması ile gerçekteki çok farklı. dinlerin değişme sebebi ise zamanın koşulları ile çelişmeye başladığı zamanda din değişmiştir sürekli. islam neden son din çünkü ahir zamandayız ve bu zaman koşulları değişmeden kıyamet kopucak. kıyamete kadar da bu dinin bir şekilde korunması gerekli. anlatabildim mi? ayrıca zütünle okuyorsun yazdıklarımı azıcık mantık çerçevesinden bak üstün körü değil.
    ···
  10. 10.
    +1
    bizi yaratmadan önce ne yapıyordu derken de allah zaten ezelden beri var. ezelden kastımı anladın heralde? ezel zaman itibariyle bir sonsuzluk demek değildir. Ezelde "mazi, hâl, istikbal, mekân ve mahlûk" yoktur. Zihin ezel hakkında bir zaman silsilesi öne sürülemez. Zaman "devir, asır, yıl, ay, gün, saat, saniye, an... " gibi birimlere taksim edildiği halde, ezel için böyle bir taksimat yapılamaz. Ezel için bir başlangıç noktası da tasavvur edilemez.
    ···
  11. 11.
    +1
    ayrıca Peygamber Efendimiz (S.A.V.) "Allah vardı. Beraberinde başka birşey yoktu." hadîsi ile beyan buyurmuştur. O halde Cenâb-ı Hakk'm ezelî olması demek, O'nun kıdemi demektir. Yâni, yegâne bir tek bir olan sadece o.
    ···
  12. 12.
    +1
    @35 arapları bende sevmiyorum istisnalar hariç. osmanlı tarihini okumadın heralde sen ya fatih'in mimar sinanın ibn'i sina nın hayatlarını filan. bütün teknolojiyi medeniyeti biz yaydık onlarada. son zamanda işte duraklama dönemindeyiz.
    ···
  13. 13.
    +1
    @38

    şöyle ki, peygamber efendimizin içinde bulunduğu kabilenin ilk ataları, ibrahim peygamberin dini olan "hanif" dini üzereydi. bilindiği gibi hanif dini, tevhid inancına yani tek ve benzersiz bir ilah olan allah inancına dayalıydı. yıllar ilerledikçe bu değişmeye başladı ve bu inanç sonunda çok tanrılı bir din halini aldı. fakat sosyal hayatta bazı şeyler değişmeden kaldı, bunlar arasında çocuklara isim koyma da vardı ve isimlendirme gelenekçi çizgisini hiç bozmadı. sırf atalar geleneğidir diye insanlar yine tek tanrılı hanif dinini hatırlatan isimleri çocuklarına koymaya devam ettiler. hatta sonraları mekke ve medineye yerleşen yahudiler bile çocuklarına bu tür isimleri vermeye başladılar ki adı abdullah olup yahudi olanlar mevcuttu medine'de...

    bakınız, tevhid inancı ile çok tanrılı din inancının aynı potada nasıl eridiğine güzel bir örnek vereyim. peygamber efendimiz'in dedesi abdulmuttalip, bir oğluna tevhid inancının bir nişanesi olarak abdullah adını verirken diğer oğluna da müşrik inancının bir nişanesi olarak abduluzza adını verebiliyor. burada birinci manada yani abdullah kelimesindeki -abd, kul manasında; abduluzza daki abd ise köle ya da hizmetçi manasında olabilir. zira bizzat abdulmuttalib'in kendi ismi, sahibi olan muttalip adlı şahsın yaveri olmasından ötürüdür. yani bu üç "abd"'dan biri allah'a, diğeri bir puta, bir diğeri de insana gidiyor.

    o zaman ki arap toplumunda isimlendirme geleneklere, sosyal hayata ve insanlar arası ilişkilere göre düzenleniyordu. çocuğa dini isim koyma islam ile birlikte gelmiş, bizzat peygamber efendimiz islam'a ters isimleri, islam'a uygun isimlerle değiştirmiştir.
    ···
  14. 14.
    +1
    @40 onların kişisel seçimi. çünkü incilde kitabın değiştirilemeyeceğine dahil bir şey geçmiyordu ve zamane insanları kendi çıkarlarına göre dini sömürüyorlardı. yani din olmaktan çıkmıştı artık. fakat kuran da bu kitap kesinlikle değiştirelemez yazıyor.
    ···
  15. 15.
    0
    @43 allahın adaleti var fakat insanların adaleti yok. allahın adaleti öldükten sonra tecelli edicektir. anlıyorum babandan miras kalıp kalmaması senin elinde değil fakat sende yapabileceklerinin farkında olup daha yukarılara tırmanmak için çabalayabilirsin. kendi çocuklarına miras bırakabilirsin. o zengin gördüklerin 0 alın teri ile mi zengin oldular sanıyorsun. onların sadece çocukları şanslı. ayrıca onlarda sürekli zengin olucaklar diye bir şartta yok.hem zengin olmak ta mutlu olmak değildir. ne zenginler var mutluluğa hasretler..
    ···
  16. 16.
    0
    @47 öncelikle islamda kölelik diye bir şey yok. peygamberimizin de kölesi olmamıştır. hatta bilal i ücret karşılığı sahibinden almış, müslüman yapmış, kölelikten de çıkarmıştır. hatta karısı eve bir köle istediği vakit ona tepkisini gösterip reddetmiştir. ama kendi istekleri ile ücret veya yemek, barınma karşılığı köle olanlar vardır. yani kimsenin kimseye zorla bir şey yaptırdığı yoktur.
    ···
  17. 17.
    0
    @48 ne diosun huur çocuğu zütünle okuyanlardansın sende heralde cevabını verdik o sorunun güzelce amk putperest pekekenti seni.
    ···
  18. 18.
    0
    @51 herkesin senin gibi eli ayağı tutmuyor. sakatı var , yaşlısı var , bütün işleri toparlamaya gücü yetmeyeni var. yasaklansa bunlar napıcaktı yani saydıklarım zor durumda kalıcaklardı. ücreti ile kendine bir köle alabiliyorsun işte böyle durumlarda.
    ···
  19. 19.
    0
    @57
    Üzülme! Dert etme can! Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan Ne mutlu sana! Elinde olmayanları söyleme bana. Elinde olanlardan bahset can! Üzülme! Geceler hep kimsesiz mi geçecek? Gidenler dönmeyecek mi? Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta Gel Git’lerin olmadığı bir hayat düşünebilir misin? “Hüzün olgunlaştırır” , “Kaybetmek sabrı öğretir”

    Hayat sana arka arkaya dikenlerini gösteriyorsa sakın üzülme, aksine sevin... Çünkü çok yakında gülü de gönderecektir.

    (Mevlana Celaleddin - i Rumi)
    ···