-
1.
+61 -21Bal arısı durmadan, dinlenmeden çalışır. Günde yirmi bin çiçeği ziyaret eder. Ömründe 2.000.000 Km.lik bir yolu kat eder. Ve bu meşakkatli çalışmanın neticesi olarak bal gibi tatlı bir gıdayı bizlere takdim eder.
Eğer, bu zehirli böcek Allah’ın vazifedar bir memuru değilse ve bal yapma sanatını Allah öğretmedi ise;
1- Kim öğretti? Bütün insanlar toplansa, bir grdıbını bile yapamayacağı balı bu böcek nasıl yapıyor? Yoksa bizden daha mı akıllı?
2- Arının sadece bal yapmasını da bilmesi kâfi değildir. Çünkü bu faaliyette bal tek başına düşünülmemiştir. Zira bal insana menfaatli olarak yaratılmıştır. O halde balı yapanın insandan haberdar olması ve vücut yapısını bilmesi lâzımdır. Hâlbuki arıda böyle bir ilim yoktur.
3- Balı yapıp insanlara yedirmek, rahmetin, şefkatin ve acımanın bir eseridir. Hâlbuki arının bize karşı ne merhameti, ne de şefkati vardır. Buna delil ise, fırsatını bulduğunda zehirli iğnesi ile bizi sokmasıdır. O halde bize karşı şefkat gösterip, merhamet eden kimdir?
4- Arı, çiçeklerin aşılanmasında da büyük bir vazife üstlenir. Çiçek tozlarını, bir çiçekten başka bir çiçeğe taşıyarak, üremelerini sağlar. Bir çiçeğe konduğunda yapışkan ve sık olan tüylerine çiçek tozları bulaşır. Sonra aynı cinsin farklı ferdine konarak çiçek tozlarını ona bulaştırır. Bu vazifenin icrasında ise ilginç bir görüntü oluşur.
Şöyle ki; Bal arısı mesela, ilk önce bir gül çiçeğine konsa, o civardaki gül çiçekleri bitinceye kadar başka bir türe konmaz. Bunun sebebi ise şudur; eğer, farklı çiçeklere konsa idi, çiçek tozları farklı türlere taşınacağından döllenme meydana gelmeyecekti ve çiçeklerin nesli tükenecekti. Acaba, bal arıları çiçekleri nasıl tanıyor? Çiçeklerin neslinin devamı için bu yorucu seyahati niçin yapıyor? Aşılama vazifesine uygun olan kılları vücuduna kim taktı?
5- Bal arısının küçücük karnında balı pişirmek ve azaları tahrip etme kabiliyetinde olan zehire bulaştırmamak gibi harika bir fiilin faili Allah’tan başka kim olabilir? -
2.
0Beyler Mantıklı Cevaplar Bekliyorum
-
3.
+3Hiç bir nev (cins) varlık, silsile halinde birbirini yaparak devam etmez. Ne insan nevi ve ne de hayvan nevi.
Mesela; çocuğu, annesi; annesini, anne annesi ve onu da onun annesi vesile olarak dünyaya gelmesine sebep olmuşlardır. Ancak, bu silsile, bu şekilde devam edemez.
Mutlaka bir Adem baba ile bir Havva anneye dayanması lazımdır. Bu zaviyeden baktığımızda, her varlığın mutlaka bir adem babası vardır diyebiliriz. imkanat buna müsait değildir.
Namaz kılan en arka saftakiler, bir öndekine bakarak hareket ederler. Bir öndekiler de, iki önde olanlara bakarak hareket ederler. Ancak bu böyle devam etmez. Silsile bir yerde biter. O da imamdır.
Mutavasıt bir nevin silsilesi devam etmez. Yani, iki cins bir araya gelerek yeni bir cinsin ortaya çıkmasına sebep olsa da, o cins devam etmez.
Mesela; merkep ve atın birleşmesi sonucu olarak, "Katır" dediğimiz varlık neşet eder. Ancak nesli devam etmez. Katırdan, katır olmaz. Bir cinsin başka bir cinse inkılap etmesi mümkün değildir. Zira inkılab-ı hakaik muhaldır. Ancak bir cinste, bazı değişiklikler olabilir. Fakat, o değişiklikler, inkılab-ı hakaik (mâhiyetin değişmesi) değildir.
Şöyle ki, her cinsin DNA’sında bulunan farklı özellikler vardır. Şartlar ve ortama göre bu özelliklerden bir tanesi ön plana çıkmış oluyor.
Bir örnek vermek gerekirse; her insanda, her türlü kabiliyet tohumu vardır. Ancak babasının marangozhanesinde çalışan biri marangoz, berberde çıraklık yapan bir diğeri ise berber oluyor. Şartlar ve ortam bir kabiliyetin ön plana çıkmasına vesile olmuştur.
Aynen öyle de, her cins bitki ve hayavanın da DNA sında bulunan farklı bir çok özellikten herhangi birinin çevre ve iklim şartlarına bağlı olarak ortaya çıkması da mümkündür ve olmaktadır. Böyle bir değişiklik, zaten mahiyetinde var olan bir özelliğin oraya çıkmasıdır. Dışarıdan müdahale etmek suretiyle de bu şartlar oluşturularak farklı özellikler ortaya çıkarılabilir. -
4.
0Sukulayın