-
76.
0@59 ahlak kalıplaşmış bir kural değildir ki karşı çıkalım panpa. beni tahrik etmeye çalışıyorsun ama sakin insanımdır *
bu yine de senin analarını, bacılarını gibmeyeceğim anldıbına gelmiyor. başka bir entryne benden cevap alamayacaksın, ilkokul bini.
@60 işte tam da noktaya parmak bastın panpa * eğer kötülükler cezalandırılmayacaksa, yanına kalacaksa, neden kötülük yapasın ki? "cezalandırılmayacak madem, dahi gibelim" ... böyle bir mantıkla yaklaşamazsın olaya. Aslında bu durum, sana insanların gerçek yüzünü de gösterir bir nevi. sabah caddede takkeyle dolaşan, efendi, şerefli ve namuslu olarak tanıdığın birinin, akşam evine gidince bütün mahalle karılarına birer posta osbir patlattığını biliyor olmak mı seni rahatlatır yoksa bilmiyor olmak mı? * -
77.
0@58 neyi başardın açıklar mısın? bana kalkıpta hz.muhafazid in kadın hayatı şöyle böyle kendi çıkarları için tüm bunları yazmış dersen sana salak derim. araştırma yapmak sadece 2 cümle okumakla olmaz o dönemi en iyi şekilde anlayabilmek için daha çok kitap okuman lazım objektif kitaplar yanlız.
siz hala hz.ayşe ile hz.zeyneb ve zeyd olayına, ahzab suresinin 53.ayetine takılın.
sizin saçma dediğiniz ayetleri birleştirerek birkaç kelime değiştirme ve 1-2 cümle eklemeyle bir insanın iradesini bile kendi dileklerine yönlendirirsin. -
78.
0@62 hayatımı, ahlakımı, değerlerimi ve prensiplerimi, herhangi bir dine ihtiyaç duymadan düzenleyebildim. Eğer kuran insanlığa indiyse, 2000 li yıllarda sadece kurandan alınan bilgiler ile araç motoru yaptığını idda eden bir kahire üniversitesi var ise, sen nasıl olur da "bu ayetleri o günün koşullarına göre düşünmek lazımdır" diyebiliyorsun? Kahire üniversitesinin müslüman profesörleriyle ters düşüyorsun bu durumda *
Peki, sen açıklar mısın o zaman ahzab 53 ü? -
79.
0ateistler süper lalala hepsinin iq 15000 onlar bir harika onlar dünyanın tek akıllıları ateistler en güzel kızları ayarlarlar hahaha yaşasın ateizm. ananı gibeyim bin şuan aklından bu geçiyor. zütün yemeyince cevap vermezsin böyle ayrıca seni bulursam sakatlarım oç
-
80.
0Ben sadace adaletin eşit dağıltımadığını gördüğüm için inanç konusunda zayıfım
-
81.
0@65 o da ayrı bir durum, evet *
-
82.
0@65 tipsizsin diye mi lan?
-
83.
0@68 hitler niye lan
-
84.
-1@68 cezalarını dünyada birçok acıyla çekiyorlar zaten panpa. Ama bu, ilahi bir kudret sayesinde olmuyor * iyi bir insan da kötü bir insan da her zaman bir bedel ödüyor. Dünyanın düzeni ile alakalı bir durum. Fakat ilahi adalete ve cezaya inanıyor olmak apayrı bir durumdur * birisi sana bir kötülük yapar ve sen de ona "allahından bul" dersin. o kişi ağır bir hastalık geçirir veya bir kaza geçirir sonra da havaya bakar, el açar "allahım dualarımı kabul ettin" dersin. bu durum, bir falcıya gidip, 200 kağıt bayılıp, 5 dk kahve falına baktırıp, falcıdan "üç vakte kadar birşey olacak" cümlesini duyup, evine geri dönüp, 3 hafta sonra işten atıldığını öğrenen kadının "aaaaa falcı haklı çıktı" demesiyle aynı durumdur.
-
85.
0@63 ahlakını, değerlerini,prensiplerini din olmadan oluşturman seni hakiki bir müminden daha iyi bir ahlak, prensip ve değerlerini sahip çıkan biri yapmaz.Tümünü Göster
kahire üniversitesi ilgi çekmeye çalışmış bir grup müslümanın yaptığını tüm islam alemine yıkıyorsunuz ve bu dediğinin internetten linkini verirsen sevinirim.
ahzab 53. ayet tefsirini oku:
Ahzab suresi, 53. Ayet- "Ey iman edenler! Peygamberin evlerine vaktine bakmaksızın ve yemeğe izin verilmedikçe girmeyin. Fakat çağırıldığınız vakit girin. Yemeği yediğinizde de hemen dağılın. Sohbet etmek için de izinsiz girmeyin. Çünkü bu haliniz peygambere eziyet veriyor, ama o sizden utanıyor. Fakat Allah gerçeği söylemekten utanmaz. Hem O'nun hanımlarına bir ihtiyaç soracağınız vakit de perde arkasından sorun. Böyle yapmanız hem sizin kalbleriniz ve hem de onların kalbleri için daha temizdir. Hem sizin Resulullah'a eziyet etmeye hakkınız yoktur. Ondan sonra hanımlarını da ebediyyen nikâh edemezsiniz. Çünkü bu Allah katında çok büyük bir günahtır."
Ahzab suresi, 53. Ayet tefsiri- "Ey iman edenler! Size izin verilmedikçe peygamberin evine girmeyin... " Ümmetin Peygamber ile ilgili durumu iki şekildedir:
Birisi Peygamberle başbaşa olduğu durumdur. O zaman vacip olan onun rahatsız etmemektir. işte bu sûrenin 53. âyeti olan "Ey iman edenler! Peygamberin evlerine yemeğe çağrılmaksızın vakitli-vakitsiz girmeyin" emri ile bu, beyan buyuruluyor.
ikincisi ise Peygamber (s.a.v.) insanların arasında bulunduğu esnadadır. O zaman vacip olan da ona hürmet göstermektir. Yine bu sûrenin 56. âyeti" olan "Ey iman edenler! Siz de ona salat ve selam getirin" ayetiyle de bu beyan buyruluyor.
Nur Sûresi'nde de "Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere izin alıp sahiplerine selam vermeden girmeyin." (Nur, 24/27) buyurulmuş, kendi evlerinizden başka evlere sahiplerinden izin almaksızın girmeyiniz diye yasaklama getirilmişti. Bu hüküm genel nitelikli olduğu için, elbette Peygamberin evlerini dahi kapsıyordu.
Fakat "Peygamber müminlere canlarından ileridir. Onun eşleri de müminlerin anneleridir." (Ahzab, 33/6) buyurulmakla, Peygamberin müminlere canlarından daha ileri ve hanımlarının onların anneleri olması, müminlerin Resulullahı'ın evine kendi evleri gibi izin almaksızın girebilmelerine caizlik verecek zannedilebilirdi.
işte bu ayet hem böyle bir zanna yer olmadığını anlatıyor, hem bu vesileyle Resulullah'ın eşlerine "hicab"ı (tesettürü) emrediyor, hem de müminlerin anneleri olmalarının mânâsını açıklıyor.
Âyetten anlaşıldığına ve ibnü Abbas'tan rivayet olunduğuna göre, birtakım kimselere zaman zaman Resulullah'ın evinde yemek yediriliyordu. Bunlar bazen, yemekten önce yetişinceye kadar bekliyorlar, yemekten sonra da hemen çıkıp gitmiyorlar, Resulullah (s.a.v.) sıkılıyordu, bu ayet nazil oldu. Hz. Zeyneb ile evlendiği zaman yapılan düğün yemeğinde nazil olduğu da Buharî, Tirmizî ve başka kitaplarda Hz. Enes'ten rivayet olunmuştur. Sizin için yemeğe izin verilmedikçe, denilmeyip denilmesi, izin kelimesinin içine davet manasını da yüklemek içindir. Beydâvî'nin ifadesine göre bu mânâ yüklemenin sebebi de, izin verilse bile yemeğe çağrılmadan varmanın güzel olmayacağına işaret etmek içindir. Yemek zamanına bakmaksızın veya yemeğin olmasını gözetmeksizin veya gözetmemek üzere girmeyin.
iNÂ, bir şeyin zamanı gelip çatmak, yahut bir şey kemaline erip yetişmek mânâlarına gelir. Burada ikisiyle de tefsir edilmiştir. Bu "bakmaksızın" kaydı "Girmeyiniz" fiilinin fâilinden haldir. Yani zamanı gözetmemeniz, beklememeniz üzere, size yemeğe izin verilmedikçe girmeyin. Fakat çağrıldığınız zaman da girin. Zamanından önce de olsa girin. Fakat yemeği yediğiniz zaman da hemen dağılın. Hiç durmayın. Söz dinlemek veya sohbet etmek üzere izin verilmedikçe girmeyin. Bu da üzerine atfedilmiştir.
Bizim anlayışımıza göre, bu kaydın yararı, yemekten başka maksatlar için de izinsiz girmenin yasaklığını genellemektir. Çünkü o izinsiz, zamansız giriş ve duruş Peygambere eziyet veriyordu. Evini daraltıyor, ev halkını sıkıyordu; fakat sizden utanıyor, girmeyin çıkın demekten sıkılıyordu. Halbuki Allah gerçeği söylemekten çekinmez, sıkılmaz.
Yani Nûr Sûresi âyeti gereği, başkasının evine izinsiz girenlerin ve ihtiyaçtan fazla duranları çıkarılması bir haktır. O halde Allah'ın söylediği gibi söylemekten sıkılmamak gerekir. Şayet size "Geri dönün' denilirse dönüp gidin. Bu sizin için daha temizdir." (Nûr, 24/28) izin ile girdiğinizde de kadınlara bir meta, gerekli bir şey soracağınız veya isteyeceğiniz zaman artık onlara bir "hicab", yani görülmelerine engel bir perde, bir siper arkasından sorun.
Bundan böyle "harem", farz kılınmışıtır ki, o zamana kadar Araplar da adet değildi. Öyle yapmanız, izinsiz girmemek, çabuk dağılmak, hareme soracağınızı perde arkasından sormak hem sizin kalbleriniz, hem onların kalbleri için daha fazla temizliktir. Şeytanî düşüncelerden, vesveselerden uzaklaşırsanız, hem kadınların, hem erkeklerin iffet ve ismet hisleri daha fazla yükselir, edeb, nezihlik, takva, hürmet gösterme artar.
Hem Resulullah'ı üzmeniz, incitmeniz sizin için doğru ve caiz olamaz. Ona hak ve yetkiniz olmadığı gibi, size yaraşmaz ve hakkınızda iyi olmaz. Onun için onu incitmesi düşünülen durumların ve hareketlerin hepsinden sakınmalı hiçbirini caiz görmemelisiniz. Onun arkasından, yani vefatından sonra hanımlarını nikahlamanız asla olamaz. işte onların müminlerin anneleri olmalarının asıl mânâsı budur. Öz anneler gibi nikahlarının ebediyen caiz olmamasıdır.
Çünkü o günah, Peygamberi üzmek, buna dahil olmak üzere o vefat ettikten sonra hanımları ile nikahlanmak günahı Allah katında çok büyük bulunuyor. Peygambere kasten eziyet etmek inkâr olduğu gibi, hanımları ile nikahlanmayı, helal saymak da öyledir. Resulullah, vefatında da Allah katında öyle muazzam ve öyle saygı gösterilmesi vacip olandır.
KURAN'I KERiM TEFSiRi (ELMALILI muhafazid HAMDi YAZIR) -
86.
0diyelim ki hayırsever birisi lösemileri görüyor ve çok üzülüyor hemen yüklü bi para bağışı yapıyor. bunu onları önemsediği için yapıyor. cennet aklından geçmedi. ya da dexer halkın paralarıyla oğluna gemi alıyor. ve oğluna iyilik yaptığını düşünüyor ama bi yandan büyük bi çoğunluğun hakkını yiyor. kötülük yaptığını düşünmüyor. başbakan olduğu için ve halka hizmet ettiğini düşündüğü için bu hakkı kendisinde görüyor. yani kötülüğü allah varmış ya da yokmuş diye değil nefsine yenik düştüğü için yapıyor. ve bu iki insan hiç bişey olmamış gibi öldükten sonra sonsuza kadar toprak olarak kalacak. sence bi mantıksızlık yok mu? ayrıca bi insanın gece tüm kadınlara osbir patlatması veya patlatmamasını bilmek beni niye rahatlatsın ki?
-
87.
0allah yoksa siz neyi inkar ediyosunuz kardesim
-
88.
0bende ateistim lan cok sacma sorular geliyo amk.. hadi allaha inanmiyon peygambere de mi inanmiyon diye bi soru geldi
-
89.
0@1 ateist filozofları say bakalım
-
90.
0peki insansız uçakları kim uçuruyor. hadi açıkla bunuda?
-
91.
0bende merak ediyorum ama sorgulamaktan korkuyorum ne yapmaliyim panpa?
-
92.
+2benim sorum sen hiç düşündünmüTümünü Göster
Hiç düşündünüz mü?
Bütün varlıkların bir çakmak taşından çakan kıvılcım gibi,
Yüce yaratıcının ol emriyle start alarak big bang öncesi bir anda ortaya çıktığını!
Hiç düşündünüz mü?
Yirmi birinci yüzyıl bilgi, birikim ve teknolojik imkânlarıyla daha yeni, yeni anlama imkânı sağladığı big bang teorisinin bin dört yüz yıl önce “Ratkan fefetekna huma” ( enbiya 21/30 ) ayeti ile islam dininin kutsal kitabı olan kur-an’da yer aldığını!
Üstünde yaşamakta olduğunuz şu her şeyiyle çok mükemmel olarak tanzim edilerek, atmosfer dediğiniz bir fanus içinde istifadenize sunulmuş olan dünyanızın güneşten kopma bir ateş parçası olduğunu.
Hiç düşündünüz mü?
içi hala fokur, fokur kaynamakta olan, adına dünya dediğiniz kürenin soğumuş kabuğu üzerinde nasıl güven ve emniyet içinde yaşadığınızı!
Dünyaya gelmeden önce yok olduğunuzu ve yokken bir anda var olduğunuzu!
Hiç düşündünüz mü?
Çevrenizde her gün gördüğünüz tüm canlıların, cansız diye nitelediğiniz kapkara ve kupkuru bir topraktan nasıl yaratıldığını!
Yiyerek yaşdıbınızı devam ettirdiğiniz nimetlerin lezzetlerini,
size tebessüm ederek bakan rengârenk çiçeklerin, çeşit, çeşit mis gibi kokularını,
sizin dertlerinizi paylaşmak istiyormuşçasına çevrenizde uçuşan,
cıvıl, cıvıl kuşların, başınızın üstünde dönen rengârenk kelebeklerin heyecanını!
Hiç düşündünüz mü?
Semadaki yağmur denizinin başınızdan aşağıya sel olup akmayıp ta,
yağmuru yaratanın size olan sevgisinden dolayı damlalara bölünerek rahmete dönüştürdüğünü!
Mikro âlemden, makro âleme, yani atomlardan gezegenlere kadar, canlı cansız her şeyin sizin ilgi ve bilgi alanınıza sunularak sizden onlarla ilgilenmeniz, onları ve onların yaratıcılarını ve yaratılış sebeplerini incelemeniz istenmiş olabileceğini!
Hiç düşündünüz mü?
Çevrenizde uçup sizi sürekli rahatsız eden sivrisineğin,
nasıl olup da kanatlarını göremeyeceğiniz kadar hızlı hareket ettirdiğini!
Dünyanızın dönmesine rağmen sanki başınız dönmesin, midemiz bulanmasın diye dönüşünü sizden gizlediğini!
Hiç düşündünüz mü?
Karpuzun, kavunun, portakalın, sair meyve ve sebzelerin kabuklarının kaliteli birer ambalaj görevi gördüğünü, bu meyvelerin tatlarının ve kokularının korunması için özellikle bu ambalajlar içinde sizin için paketlendiklerini!
Hiç düşündünüz mü?
Gece yarısı siz uyurken, ansızın meydana gelebilecek bir depremin,
bulunduğunuz şehri, evinizi, arabanızı, işyerinizi yerle bir edebileceğini,
dünyada sahip olduğunuz her şeyi birkaç saniye içinde kaybedebileceğinizi!
Hiç düşündünüz mü?
Zengin yatıp ta sabahleyin Kızılay yardım çadırında çorba kuyruğuna girebileceğinizi, belki birkaç yakınınızı kaybetmiş olmanıza rağmen, yıkılan evinizin enkazı arasında can vermediğinize, her şeye rağmen halen yaşamakta olduğunuza sevinebileceğinizi!
Hiç düşündünüz mü?
Hayatınızın büyük bir hızla gelip geçtiğini,
bir gün güçten düşerek yaşlanacağınızı, güzelliğinizi, sağlığınızı, gücünüzü hiç farkına bile varmadan yavaş, yavaş kaybedeceğinizi ve kaybetmekte olduğunuzu!
Hiç beklemediğiniz bir anda kendinizi Allah'ın görevlendirdiği ölüm meleğinin karşısında bulup, bu dünyadan ayrılma zamanının geldiğini bildireceği anı!
Hiç düşündünüz mü?
Peki, insanların kısa sürede terk edecekleri bir dünyaya neden bu kadar çok bağlandıklarını!
Ve asıl yapmaları gerekenin ebedi hayatta iyi bir yaşam standardı kazanabilmek için çaba göstermek olması gerektiğini!
Edison’un gecelerimize nur serpen ampulü keşfetmesine rağmen ölüp herkes gibi kabrin karanlık duvarları arasına terkedilmiş haliyle senden aydınlık duası beklediğini.
Hiç düşündün mü?
insan Allah'ın düşünme yeteneğine sahip olarak yarattığı bir varlıktır.
Ne var ki, insanların çoğunluğu bu çok önemli yeteneği veriliş gayesine uygun önemli işlerde gerektiği gibi kullanmazlar.
Hatta her insan için en önemli bir mesele olması gerektiğine inandığım!
Yaratılış ve sonrasını hemen, hemen hiç düşünmediklerini söyleyebileceğimiz bakteriyel bir hayat yaşayan insanların sayısı korkunç boyutlara varmış bulunmaktadır.
Yaratılış gayesinin bilinmesinin önemi!
Niçin yaratıldığını bilmeyenin nasıl yaşayacağını bilemeyeceği adına çok ama çok önemlidir.
Oysa her insan, kendi iradesine tabi olmayan bir düşünme yetenek ve kapasitesine sahiptir.
insan bu kapasiteyi kullanmaya başladığında o güne kadar fark edemediği gerçekler kendisi için açığa çıkmaya başlar, eşya ve hadiseler görünen maddi yönlerinden ziyade gözle görülemeyip de, akıl ile anlaşılan ve kalp ile his olunan manevi birer mesaj niteliği taşıdığı gerçeğiyle yüz yüze gelir.
Bu, düşüncede derinleştikçe düşünme alanı genişler, kapasitesi gelişir, bütün eşya ve hadiseler arasındaki sebep sonuç ilişkilerini inceleme ve irdeleme merakı doymak bilmeyen bir arzu, bitmek bilmeyen bir lezzet atmosferine dönüşür.
Başıboşluktan, kıymetsizlikten, tesadüf oyuncaklığından kurtulup kâinatın yaratılış sebebi sayılacak kadar önemli bir konuma yükselir.
Düşünen insan olmadan kâinatın olamayacağı,
olsa bile bir mana ifade edemeyeceği gerçeğine çok basit sorgulamalar neticesinde ulaşılabilir.
insanın boyunu aşacak gibi büyük görünen bu büyük iddia, zannedildiği kadar korkunç, korkulduğu kadar karmaşık değildir.
Yeter ki çevremize bırakılmış olan trafik levhaları niteliği taşıyan uyarıcıları gereken dikkat ve basiret ile okuyup anlamaya çalışalım.
işaretler bizi çağrıldığımız yere zütürecektir.
Yani herhangi bir resmin, ressamın kalem veya fırçasından çıkarak sergi salonunda yer alması, resimde ortaya konulmaya çalışılan zerafet ve güzelliklerin tali maksatları olmakla beraber,
en öncelikli ve önemli amacı ressamın kimlik ve kişilik yeteneklerini gösterme arzusundan kaynaklandığı hükmüne varmak, dahi olmayı gerektirmeyecek kadar basit olsa bile düşünmeyi gerektirecek bir iştir.
Yeter ki insan düşünmesinin ve kafasını yormasının gerektiğinin farkına varsın.
Bu makalenin amacı, düşüncede önem ve öncelikli meselelerin tespitinde, düşünülecek konu ve kavramların seçiminde yardımcı olmaktan ibarettir.
Çünkü düşünmeyen insan gerçeklerden tamamen uzak kalacak,
yanılgılar ve yanlışlıklar içinde gerçek amacından uzak bir hayat sürecektir.
Bunun Sonucunda da dünyanın yaratılış amacını,
kendisinin yeryüzünde bulunuş sebebini kavrayamayacaktır.
Akıl sahibi biz insanların amaçsız gayesiz hedefsiz hiç bir iş yapmadığımız varsayımından hareket edersek!
Bizi akıllı ve mantıklı yaratan Allah’ın da hiç bir şeyi amaçsız, gayesiz, hedefsiz yaratmış olduğu düşünülemez.
Madem her şeyi bir amaç istikametinde yaratmıştır,
O zaman bizim için en önemli olan vazife yaratılış gayemizi tespit ederek o gayeye uygun olarak yaşamaya gayret göstermek olmalıdır.
Bu gerçek Kuran'da şöyle bildirilir:
Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım. (Zariyat 51/56 )
Ey insanlar sizi ve sizden öncekileri yaratan rabbinize ibadet ediniz. (Bakara 2/21)
Benzeri ayetlerden insanların ve cinlerin (akıl ve irade sahibi olup kazanma ve kaybetme yeteneğine sahip yaratıkların.) Allah tarafından ibadet için yaratılmış oldukları anlaşılmaktadır.
Elbette ki yaratılışın biri yaratana diğeri de yaratılana bakan iki yönü bulunmalıdır.
Yaratıcı kendisine bakan yönünü genelleme içinde, kendi varlığının bilinmesi, mülkünün olmayan ortaklara farazi bile olsa taksim edilmemesini,
ona karşı muhabbetin ve itaatin sembolü olan ibadetin yapılması isteği ile birlikte yaratmış olduğu mahlûkatının yaşam imkânlarını temin etmek olarak belirleyip bildirmiştir.
Dolayısıyla her insanın başta kendisinin, daha sonra evrende gördüğü her şeyin ve yaşamı boyunca karşılaştığı her olayın yaratılış amacını düşünmesi gerekmektedir.
Zaten düşünmenin insan hayatındaki önemini biraz olsun anlamış olan filozof “DÜŞÜNÜYORUM ÖYLE iSE VARIM.” diyerek önemli bir gerçeğin altını çizmiştir.
Bu iddiaya muhalefet olsun diye düşünmüyorsam yok mu olurum?
Diyenlere bizde şöyle diyebiliriz.
“Düşünerek varlığın ve varlığının farkına varmayanların varlığı ile yokluğu arasında bir fark yoktur.”
DÜŞÜNMEK!
Varlığın, kendi varlığının, varlığı var edenin varlığını fark edip, kendine karşı, yaratılmışlara karşı, yaratıcıya karşı sorumluluğunu his etme yeteneğinin adı olsa gerektir.
Hayata anlam, eşya ve hadiselere kıymet kazandıran bu önemli yeteneği, veriliş gayesi istikametinde kullanmayan bir insan gerçekleri ancak öldükten sonra Allah'ın huzurunda hesap verirken anlar!
Ama artık çok geç kalmıştır.
O günkü pişmanlık sahibine bir fayda sağlamayacaktır.
O gün, cehennem de getirilmiştir.
insan o gün düşünüp-hatırlar, ancak (bu) hatırlamadan ona ne fayda?
der ki: 'Keşke hayatım için, (önceden bir şeyler) takdim edebilseydim.' (Fecr Suresi, 23-24) -
93.
0@71 panpa kusura bakma, kopyala yapıştırları okumuyorum. Ben ateist sitelerine girip kopyalayıp buraya yapıştırmıyorum, sen de öyle yapma, ben senin fikrini sordum * "ateist cevap veremeyince böyle kaçıyor" diyorsunuz ondan sonra da :D
@72 anlamadım seni panpa. biraz daha açık yaz.
@73 o kadar çok ki, hepsinin adı malesef aklımda değil. belirli bir dönemi, yıl aralığını veya milleti demiş olsaydın o döneme veya millete ait filozofları sayardım ama sorun çok genel. bütün ateist filozoflar ... * Ama amacın beni sınamak değil de gerçekten öğrenmekse, hz. google'ı da kullanabilirsin *
@76 allah değil, kronos uçuruyor onları *
@77 korku ... işte sana yıllarca, din vesilesi ile öğretilen şey budur. kitabında böyle bir ayet varken:
Nisa Suresi 56. Ayet
Şüphesiz âyetlerimizi inkâr edenleri biz ateşe atacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için onların derilerini yenileyeceğiz. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
korku duyuyor olman da gayet doğaldır * ama istikrarlı ise Zaman korkularını yenmene araç olacaktır.
@78 okumadım, okumam. başkasının ağzıyla değil, kendi ağzınla gel birşeyler paylaş burada ağzını gibtiğim. -
94.
0big bang harici hiç bi patlama düzen oluşturmaz amk düzen bozar demekki kainatta big bangdan sonra bi müdehale oldu bunuda mı anlamıyorsunuz
-
95.
0sizin tanrı'ya inancınız yok fakat bunca varlığın açıklaması nedir? nihilist olanı anlarım o maddeyide reddediyor. fakat ateistlerin reddettiği sadece tanrı mı? ayrıca deizm'i neden benimsemiyorsunuz; deizm'de dogmatik kitaplarda bahsedilen bir tanrı yok. anlatırsanız sevinirim.
-
mkult nikli orman çocuğu
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 05 01 2025
-
feyzoo gelmiş hoşgelmis
-
560 bine biriniz 1 tl verin de
-
adam sizin gibi kapitalist sisteme boyun eğmemiş
-
egriye egri dogruya dogru
-
kira gelir vergisi
-
katil olmadan yasamayi becermek irade gerektiriyo
-
anca internette atıp tutarsınız
-
kafası atan kurt
-
keske kanzi trasına sahip bir cocuk olsaydim
-
keloğlan aramızda filminde tırtıl ile keloğlan
-
hem ermeniyim hem müslümanım
-
inciye gelmeyin beyler
-
karı düşünüyor ki ben en iyi yıllarımda
-
beyler ciddi pgibolojik sorunlarim var
-
anlat da öğrenelim ya
-
polat yaşlanmış
-
beyler bu fotodaki çocuk aslında benim
-
thexanax isimli yazar ağır şizofreni hastasıdır
-
eski sevgilim babasıyla foto atmış
-
artık sizinle dalga geçmicem söz
-
birader hepinize cugu atardim
-
hayat artigi a haber izliyor herhalde
-
yıl olmuş 2025 tengri diyor
-
kanzi ırkından utanma kanzi
- / 1