1. 1.
    0
    bağlanmış eskiden beri kişilerin gözleri,
    korkunç bağlarına vurulmuş dinlerin
    yeryüzüne geldi geleli.
    gösterirler gök ülkelerinden başlarını
    titreten, korkunç görünüşleriyle ölümlülere.
    bir ölümlü grek ilkin bunlara karşı
    çevirmiş yiğitçe bakışlarını, gürlemiş.
    ne dev masalları, ne yıldırımlar,
    ne ürperten gök gürültüleri, kırabilmiş onun
    sımsıkı kapanmış evren kapısının
    sürgüsünü söküp atma gücünü.
    almış zütürmüş onu anlayışının üstün gücü
    evrenin yalımlı korkunç çevresinden öteye,
    dolaşmış uzayın engin boşluğunu bilinçle,
    anlayışla, getirmiş oradan bize başarısını
    bilinenle bilinmeyen bilgilerin,
    serilmiş yere tümden boşinançlar.
    ezilmiş ayakların altında saçmalıklar;
    bu başarıdır yükselten bizi göklere değin.
    korkum var yine bu konuda, sanır mısın
    öğretmek istediğimin sana dinsizce bir öğreti
    olduğunu, seni bir kötü yola sürüklediğimi.
    i̇nanır mısın buna? bu saçmalıklardır doğuran
    birçok dinsizce kötülüğü, cana kıymayı hep.
    anımsa aulis'te diana tapınağı'nda kanının
    döküldüğünü o suçsuz kızcağızın, savaşçıların,
    soylu yunan komutanlarının çiçekleriyle süslenmiş
    i̇phianassa'nın; ölüm kaplamış gençliğini kızın,
    görmesin diye toyunlar gizlemiş geceden bıçağı;
    görünce boşalmış gözyaşları, tutulmuş dili
    kızcağızın korkudan, bükülmüş dizleri,
    kapanmış yere. ne işine yaramış bu yoksulun
    "kızını tanrılara adayan ilk kral"
    denmişse babasına. yakalamış onu kimileri
    zütürmüşler sunağa, kutlu törenler bitsin
    diye değil, mutlu bir üstünlük sağlasın
    diye tanrılar yunan donanmasına, görklü
    hymene birlikleri bir adak için
    böyle iğrenç işler öğretmiş insanlara;
    bu saçmalıklar, bu boşinançlar,
    böylesini yapar ancak din kötülüğün.
    kaçar mısın bir gün, bilmem anlattığım
    bu korkunç olaylar yüzünden, bizden,
    nice düşlere kapıldıktan sonra dönmek
    i̇ster misin yeniden bu yaşama,
    korkmaz mısın yazgının ardınca gitmeden?
    i̇nsanlar görseydi bittiğini bir gün
    tüm güçlüklerin, düşkünlüklerin, arar
    bulurdu yolunu karşı koymanın, kurtulmanın,
    gözdağı vermesinden, saçmalığından bilicilerin.
    nedendir ölümden sonra acı çekme korkusu,
    boşunadır bütün bu karşı koymalar, bilinmiyor
    tinin özü, bizimle mi, sonradan mı, önce mi
    girmiş gövdeye, dağılır mı ölünce bizimle,
    gider mi görmeye bataklıklarını, karanlıklarını
    orcius'un, yoksa başka gövdelere mi geçerler
    yazgıyla? ennius'un dediği gibi türkülerde.
    getirmiş ölümsüz yapraklarla süslü çelengi,
    kişi soyu, helicon'un tepesinden, parlatmış i̇talya'yı.
    ennius diyor ölümsüz türkülerinde
    ne bizden bir nesne kalır, ne tinden,
    ne de aceron'un cehennem ülkelerinden.
    silik görüntüler üstünedir onun bu sözleri
    ölümsüz homeros'un başlamış alımlı görünüşünden
    dökmüş gözyaşlarını, nesnelerin özünden açmış
    böyle sözü, güneşin, ayın dönmesinden, olaylardan
    ne varsa dökmüş ortaya, türkülerinde. anlamak
    i̇çin, bizim usumuz, bütün yeryüzünde
    geçen olayları, canın, tinin yapısını,
    kuruluşunu, düşlerimizde sağlığımız bozulmuş
    gibi bize korku salan, titreten, kıvrandıran
    korkunç nesnelerin gerçekte ne olduğunu
    i̇ncelemek gerek gördüğümüz, duyduğumuz,
    toprağın kucakladığı ölü kemiklerini de,
    araştırmak gerekir bunları da. anlıyorum güçlüğünü,
    karanlık düzenlerini greklerin, yeni sözler
    bularak, latin diliyle bunları anlatmanın,
    açık-seçik bir şiir içinde açıklamanın.
    bir yandan dilimizin yoksulluğu, geniş konular,
    erdem görkemi, yeni sorunlar, tatlı yoldaşlık
    bırakmıyor beni sessiz geceleri bekleyim,
    çekiyor beni katlanayım diye yorgunluklara,
    aydınlatmak için varlığın içyüzünü.
    hangi ışık düşmüş içine senin
    gidermek için bu korkuyu, yüreğinin
    karanlıklarını besleyen güçlüğü yıkmaya?
    gün, güneş ışığı değil bu besbelli,
    görmek gerek, açıklamak gerek evreni dosdoğru.
    yaratılamaz varolmayan bir nesne, yoktan,
    tanrı gücüyle, böyledir bizim görüşümüz,
    bağlamış bütün ölümlüleri kıskıvrak
    derin bir korku, yerde, gökte geçen olayların
    görülmeyen, bilinmeyen tüm nedenleri
    tanrıların elindedir, buyruğundadır diye.
    anlarsak yokluktan varlık yaratılamaz
    daha kolay bulunur aradığımız sonuç,
    biliriz olmadan tanrısal ettiler nasıl
    varolur gördüğümüz bütün nesneler.
    yokluktan çıksaydı varlıklar, tüm türler
    doğardı nesnelerden, gerekmezdi tohumlar,
    i̇nsanlar çıkardı denizden, uçan pullu balıklar
    doğardı karadan, gökten uzun koyun sürüleri,
    tüm küçük diriler, yırtıcı yaratıklar dizi dizi.
    yerleşirdi çöllerde yaratıklar gelişigüzel,
    yaşanacak yerlerde oldum olası.
    belli yemişler olmazdı belli ağaçlarda,
    değişirdi düzeni yaratıkların, tüm nesnelerden
    çıkaydı tüm nesneler. olmadığından belli doğurgan,
    bilinmezdi kimsenin anası. tohumundan türer nesne.
    böyledir yaratıkların oluşumu, öncedendir
    i̇lkelerin özleri, yaratılamaz nesneler nesnelerden,
    hepsi belli bir türden, ayrı ayrıdır özleri
    tüm nesnelerin başkadır nedenleri.
    nedendir güllerin açtığı, buğdayın olgunlaştığı,
    nedendir bunları yaz başında görmemiz,
    yemişlerin belli bir evrede oluşu neden,
    neden tüm nesnelerin yaratıldığı toprakta
    güzün bağların oluşması, en güzel günde
    aydınlığa çıkması nedendir?
    yoktan varolsaydı belli günde
    tüm nesneler, gelince birden çağı
    dirilik veren doğanın yaratıklarını,
    ürünlerini ortaya koymasının yöntemi nedir?
    açalım sözü biraz daha; gerekmezdi nesnelerin
    büyümesinde özlerin birleşme dönemini beklemesi,
    yokluktan yaratılma gerçekse, birden delikanlı
    olurdu çocuklar, geçmeden ilk ergenlik çağı,
    büyümüş ağaçlar çıkardı yerden, oysa bellidir
    durum, ardarda olur, nesnelerden oluşan,
    belli bir özden doğar tüm nesneler, ayrıca,
    böyle sürer türlerin özelliği de, bilinen,
    bundandır nesnelerin geliştiğini, sürdüğünü
    bilmemiz kendi özleri gereğince, bağımsız.
    olmayınca yıllık yağmurlar, vermezdi toprak
    mutluluk sağlayan ürünleri bolundan, kalırdı
    besinsiz dirilerin soyu, yaşama gücü
    olmazdı. sözleri kuran yazı dizileri gibi
    i̇lkesiz varlık düşünülemez, bize kalırsa.
    neden yaratmamış doğa insanları yürüyerek
    geçsinler diye denizleri, büyük dağları da
    elleriyle savuracak, oynatacak güçte, neden
    birkaç kuşak boyu yaşamaz bir kişi, nedendir
    bir özden gelmeyişi tüm varlıkların?
    söylemek gerek yoktan varlık olmayacağını,
    tüm nesnelerin kendi özünden geldiğini,
    tatlı esintilerle serpilip geliştiğini.
    görüyoruz üstün geldiğini işlenmiş
    yerlerin işlenmemiş topraklardan daha,
    elle verimli duruma getirildiğini; topraktadır
    i̇lk nesnel özler, orada bulunması gerekli.
    görüyoruz işlenmiş, ekilmiş bakımlı yerde
    dolgun yemişler veren özlerin bulunduğunu.
    emeksiz yetiştiği görülürdü daha iyilerin
    kendince, yoktan varolsaydı nesneler.
    bir bakıma doğrudur ilk varlığın yok etmeden
    nesneleri özlerine dönüştürdüğü bir bir.
    ölümlü olsa bütün bölümleri varlığın
    yiter gider, varolmazdı bir daha nesneler.
    ayırmak için bölümlerini, çözmek için
    düğümleri güce dayanmak gerekmezdi varlıkların,
    ölümsüz özlerden kurulmuştur nesnelerin, dıştan
    gelen, en ince boşluklarına değin giren
    bir basınçla dağılırlar, yeniden birleşirler,
    gizlemiş yaratan varlık bunları gözümüzden.
    geçen günlerin, göremediğimiz işleri yok etmek
    i̇çin olsa, büsbütün yiter, yıkılır gider,
    kalmazdı tüm nesneler, gönderemezdi türlere,
    kuşaklara yaşatan ışığını venüs, yetiştirmez,
    beslemezdi bunları becerikli toprak.
    nerede bulurdu denizler kaynak, nereden
    çıkardı suları uzaklardan gelen ırmaklar,
    nereden alırdı besini hava? yokolurdu bitmeyen
    sürede ölümlü nesnelerden kurulu varlıklar,
    geçmişin bu gitmişliği içinde yeniden onarmak
    i̇çin evreni, sonsuz, ölümsüz özlü nesnelerin
    bulunması gerekir, bu yüzden çevrilemez yokluğa
    varlık, özdeş nedenlerle bağlı birbirine
    bütün nesneler sonsuz bir özde. yoksa ölüm
    olurdu en ufak dokunuşları özdeklerin
    birbirine, kurulmasalar ilksiz, sonsuz öğelerden,
    dağılır, kopar dokuları birbirinden; oysa sonsuz
    bir özden düzenlenmiştir bunlar, bağlıdır
    türlü düğümlerle birbirine tüm nesneler,
    sarsıncaya değin dokularını başka güçlü
    bir etken, bir oluş içinde kalırlar tümden.
    dönmez yokluğa varolan bir nesne, ayrılır
    yer kaplayan ilkelerine tüm varlıklar,
    sonra döner, yine bu dağılan nesnel ilkeler
    kendi aralarında birleşir. bütün varlığın
    anası yerin kucağına baba aether'in gönderdiği
    yağmur yokolmuş görünür bir süre, yaratır oysa
    pırıl pırıl ürünü, yeşertir ağaç dallarını,
    büyür ağaçlar, eğilir yemişli dallar ağırca,
    soyumuz için, öteki soylar için oluşur
    bunlardan besinler, görürüz illeri dolduran
    çocukların çiçeklerce geliştiklerini, ormanda
    yapraklar arasında ötüşen yavru kuşları
    yaylımda yayılan, dinlenen koyunların yorgun
    gövdelerinde dolgun memelerinden süzülen
    ak sütleri içen, ot yiyemeyen, oynayan,
    sıçrayan, eğlenen körpecik kuzuları,
    yağmurdan oluşmuş tüm bu gördüklerimiz,
    yokolmaz yokolmuş görünen, yokolmaz.
    yeni bir nesne doğurur yaratıcı varlık
    tükenenden, birinin ölümü ötekin
    ···
  1. 2.
    0
    aruz ölçüsü mü bu
    ···
  2. 3.
    0
    @2 serbest nazım panpa
    ···
  3. 4.
    0
    zütümden kan aldırmak istiyorum .
    ···
  4. 5.
    0
    biz direk mesneviyi okurduk dıbına koyim daha az zaman alır
    ···
  5. 6.
    0
    olum gibleyin lan uğraştım
    ···
  6. 7.
    0
    okuyanı gibsinler
    ···
  7. 8.
    0
    http://imgim.com/212446138h.jpg
    ···
  8. 9.
    0
    ohaaa amk bu ne boğaz köprüsü bundan kısadır lan
    ···
  9. 10.
    0
    boşa ugraşmışın amk özet geçsen olurdu
    ···
  10. 11.
    0
    @11 şiir lan bu sanat ne özeti amk
    ···
  11. 12.
    0
    birkaç kuşak boyu yaşamaz bir kişi, nedendir
    bir özden gelmeyişi tüm varlıkların?

    okudum amk.ama bana bu cümleyi açıkla ne demek istedin bin
    ···
  12. 13.
    0
    okumadım
    ···
  13. 14.
    0
    @13 servet-i fünün panpa orda ironi var.
    ···
  14. 15.
    0
    ···
  15. 16.
    0
    http://tinyurl.com/suluam
    ···
  16. 17.
    0
    yağdı yağmur çaktı şimşek
    sendemi şair oldun eşşoğlueşek

    şiir yazma oç
    ···
  17. 18.
    0
    b den sonrasını okumadım. özet geç bin.
    ···
  18. 19.
    0
    şiir demişsin destan yazmışsın.
    @1 semetey'in oğlu seytek!
    ···
  19. 20.
    0
    üstüne para versen okumam amk. okuyanı gibsinler
    ···