1. 76.
    0
    @56 Allah var olsun ben bu yalana inandırmak istiyorum kendimi tekrar var olmak istiyorum bunun aksini nasıl kaldırabiliyorsun dirayetine hayranım.
    ···
  2. 77.
    0
    haklısın kardesım bu şakirtler sadece korktugundan inanıyorlar
    ···
  3. 78.
    0
    @56 evrim teorisiyle kur-anda yazanları karşılaştırıyosun ama evrim teorisi de herkez tarafından kabul edilmiş bişey değil kendini avutma yani
    ···
  4. 79.
    0
    @42 @47 sizin gibilere burda anca şuku verebilirm gercekte anlınızdan operim
    ···
  5. 80.
    0
    @42 anasını bacısını gibmii konuyu kapatmış
    ···
  6. 81.
    0
    enbiya 30: i̇nkâr edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? hâlâ inanmayacaklar mı

    -sümer mitolojisi ne diyor:

    adı “deniz” karşılığı olarak belirtilen tanrıça nammu, “gök’ü ve yer’i doğuran ana”dır. başlangıçta gökyüzü ve yeryüzü, tabanı yer, tepesi gök olan bir dağ şeklindedir. gök, tanrı an; yer ise tanrıça ki olarak kişiselleştirilmiştir. tanrı an ve tanrıça ki’nin birleşmelerinden hava-tanrı enlil doğar. enlil, gök ile yer’i birbirinden ayırır ve evreni gökle yerin birbirinden hava ile ayrıldığı bir varlık biçimine sokar :

    efendi, verdiği nimetlerin gerçek yaratıcısı olan
    kararları değiştirilemeyen efendi,
    topraktan ülkenin tohumunu filizlendiren enlil,
    yerden göğü ayırmayı düşündü,
    gökten yeri ayırmayı düşündü .

    bundan sonra, bilgelik tanrısı ile hava tanrısı, yeri bitkiler, ağaçlar, sularla donatırlar. hayvanlar yaratılır ve hepsini idare edecek tanrılar meydana getirirler .
    ···
  7. 82.
    0
    @52, denizlerin karışmaması olayı ne yazık ki yanlış arkadaşım, tuzlu su ile tatlı suyun birbirine geç karıştığı zaten kuran yazılmadan önce de bilinen bir gerçekti (antik yunan bilimde de gerçekten ileriydi), geç karışma olayı kuran'da karışmama olarak anlatılmış, o da kuran'ın biraz şark kurnazlığıyla yazıldığını gösteriyor, çünkü karışmıyor denilen tatlı ve tuzlu su karışıyor, sadece biraz gecikme ile (insan algılarıyla, teknoloji kullanmadan tesbit edilebilir). Ayrıca kuran'da hayatın gerçekleri olarak anlatılan birçok olay günlük gözlemlerin ağdalı bir dil ile, birkaç ilginçlik katılarak kitaplaştırılmasıdır, ama modern teknik geliştikçe ne yazık ki bunlar da bir bir çürümekte.

    Örneğin, inorganik maddeden organiğe geçiş yapıldı 2 sene önce, bunu duyanınız var mı? Şöyle anlatayım, karbon, hidrojen ve oksijeni, sadece elementleri laboratuarda kontrollü olarak birleştirerek organizma yaratıldı, hoş organizma dediğim şey tek hücreli en basit yaşam formlarından ibaret, fakat sonuçta bir canlı yaratıldı, "can vermek allaha mahsustur" savı burada 1-0 geride

    Ayrıca yoktan var, vardan yok etmek de allaha mahsustur tezi de bir açıdan çürümeye yakın, modern fizikte şu anda gösterilenler ışık hızında çarpışan parçacıkların anti proton oluşturduğunu "anti madde" oluşumunu insanlara gösterdi. yani o ortamda bulunmayan bir madde, o ortama katıldı, yoktan madde de var edildi.

    Ayrıca fiziğin akıl yürüterek, formülleri kullanarak (ki doğa muhteşem bir matematik olayıdır, sadece o kadar, ama çok büyük bir çapta), doğanın işleyiş tarzını kullanarak yaptığı gözlemler diyor ki, evreni bir tanrı yaratmamıştır, big bang "büyük patlama" sonucunda evren oluşmuştur, ve sürekli genişlemektedir yazıyor, Kuran bunları da yazıyormuydu?

    Dediğim gibi arkadaşlar, düzinelerce sayfa yazılır bu konuda, ama insanların akıl yürüterek bulduğu sonuçları, 4-5 kişinin, ve bunların etkilediği müritlerinin sözlerinden kıymetsiz görecekseniz ona birşey diyemem.

    Size sadece şunu derim, düşünün, ama başka bir düşüncenin gölgesinde kalmadan düşünün, gerçekten kendinize yetecek kadar aklınız, ahlakınız var ise, geriye kalanın koca bir yalan olduğunu zaten göreceksiniz. Herkese sevgiler.
    ···
  8. 83.
    0
    @1 http://www.incicaps.com/resimler/2dqn6sy-1.gif
    ···
  9. 84.
    0
    @1 adam bana hayran lan
    ···
  10. 85.
    0
    “sümer kadınlarının en önemli görevlerinden biri, mabetlerde rahibe olmaktı. yirmiye yakın görevleri vardı. bunların başında şarkıcılık, oyunculuk, fahişelik geliyordu. mabetlerde ciks kutsal sayılmış, hatta eşcinsellik de doğal görülmüştü. bunlar aynı zamanda mabetlere gelir getiriyordu. mabet fahişelerinin başlarını örtmeleri zorunluydu. bu gelenek hamurabi zamanında kaldırılmış, fakat daha sonra m.ö. 155’lerde adını bilemediğimiz bir asur kralının yaptığı kanunun 40. maddesiyle tekrar yürürlüğe girmiş. bu maddeye göre evli ve dul kadınlar da başlarını bir şalla örtecekler, kızlar, köleler ve sokak fahişeleri örtemeyeceklerdir. böylece evli ve dul kadınları da, mabet fahişeleri gibi yasal ciks yaptıkları kabul edilerek kutsal sınıfa koymuşlardır. bu gelenek yahudilere geçmiş. bir yahudi kadın evlenince saçlarını tıraş ettirip başına ya bir örtü koymuş veya peruk takmış. bugün bile çok fanatik ailelerde bu gelenek sürüyormuş.
    yahudilerde erkek ve kadın kutsal fahişeliğin tevrat’ın son yazıldığı zamana kadar devam ettiği tesniye: 23/18’den anlaşılıyor. burada: “i̇srailoğullarından ve kızlarından kendilerini fuhuşa vakfetmiş kimseler olmayacaktır. kadınlar! fuhuşun ücretini rabb’in mabedine getirmeyeceksin” deniyor. yahudi fahişeleri, yüzlerini bir peçeyle örtüyorlarmış. (…) araplarda da fahişelerin peçe koyduklarını duydumsa da maalesef herhangi bir yerde okumadım. (…) sümer’de mabet fahişeleriyle başlayan başörtüsü anadolu’ya da geçmiş. hitit çağında kadın heykel ve kabartmalarının bazılarında başörtüsü görünüyor. bitik vazosunda rahibenin başını içine alan bir tür ferace şeklinde giysi var üstünde. bunun genç hitit çağına kadar sürdüğünü maraş’ta bulunan bir kabartma kanıtlıyor.
    yunan ve roma çağındaki kadın heykellerinin birçoğunun başında örtü görülüyor. bunların bazıları rahibe olarak tanımlanıyor. sayın prof. muhibbe darga’nın anlattığına göre, o çağlarda başları örtülen kadınlar namuslu sayılırmış. hıristiyanlıkta bu gelenek, rahibelerde sürmektedir.
    böylece sümer mabet fahişeliğini simgeleyen başörtüsü, çeşitli çağlarda ve ülkelerde, kendilerine göre yorumlanarak i̇slamiyet’e kadar gelmiş. i̇slamiyet’te de erkekten kaçma şekline dönüştürülmüştür. buna karşın, erkek olmayan yerde kuran okunurken, dua edilirken başın örtülmesi, örtünün sümer’deki dinselliğin bir devamıdır.”

    • muazzez i̇lmiye çığ, ortadoğu uygarlık mirası, kaynak yayınları, i̇stanbul, 2003,
    Tümünü Göster
    ···
  11. 86.
    0
    @70 şuku lan
    ···
  12. 87.
    0
    @70 şuku bin
    ···
  13. 88.
    0
    lan su sözlükte harbi bana benzer kafa yapısında olan harbi akıllı adamlar oldugunu görmek moral verdi ateismi savunanlar harbi saglam savunmusunuz hepinizi sukuladım arada parazit yapanlar dicek hicbisey bulamamıs mal gibi kalıolar ole
    ···
  14. 89.
    0
    upupupupupupup
    ···
  15. 90.
    0
    hap hup amk.. güzel konu.
    ···
  16. 91.
    0
    beni eksileyenlerin anasının göbeğinde giberek yarık açayım adam gibi konuşuyoruz huur çocukları
    ···
  17. 92.
    0
    upupupupupup
    ···
  18. 93.
    0
    300 kilo kaldırabiliyorum
    ···
  19. 94.
    0
    yuharı yuharı
    ···
  20. 95.
    0
    sözlük şakirt dolmuş beyler dağılın
    ···