+1
öncelikle yazacaklarımın hepsinde ciddi olacağım. taşağa alacak olanlar lütfen kendilerini dışarı atsınlar.
24 yaşında antropoloji okumuş fakat 4 senede bitirememiş, 5. senesinde çalışmış ve 6. senesinde evde tüm gün oturarak tezini yazmaya çalışan ve hayatının ilerleyen zamanlarında ne yapması gerektiğini düşünen bir adamım. bu öylesine stresli öylesine yorucu bir iş ki, tezi kastetmiyorum tabi ki, o büyük hayat kararından bahsediyorum.
sorun şu ki kendimi keşfedemediğimi düşünüyorum. herkes gibi ilgi alanlarım ve hobilerim var tabi ki ama bu kendimi keşfetmemde büyük rol oynamıyor ne yazık ki. basketbolu severim, ingilizcemin rahat konuşabildiğimden ve kelime bilgimden dolayı iyi olduğunu düşünürüm ve sinema, film endüstrisi dikkatimi cezbeder. antropolojinin verdiği birikimle insanları, olayları, durumları ve duyguları 360 derece incelemeyi severim. sürekli hale gelen her şeyden sıkılgan bir yapım var. işte kendimle ilgili anlatabileceğim temel öğeler bunlar.
şu an hayatım tak gibi desem yeridir. 3,5 senelik ilişkim biteli 6 ay oldu, yalnızlığa alışamadım. sürekli sinir stres ve düşünmekten saçlarım dökülmeye başladı. 84 kiloydum 75 e indim hiçbir tak yapmadan. tüm konsantrasyonumu kendimi tanımaya verdim. ailemle aram bozuk. kpss'ye gir memur ol baskısı geliyor sık sık eminim bir çoğunuz bunu yaşamıştır. istanbul'dan bir anda ayrılıp izmir'e kardeşimin yanına taşındım. evin her şeyiyle o ilgileniyor. kendimi sığıntı gibi hissediyorum bir abi olarak. anlayacağınız hayatımın en güzel zamanlarından biri olması gereken bu 24 yaşım, aslında en büyük acıları çektiğim yıllar oluyor.
ciddi anlamda pgiboloğa gidip derdimi anlatsam bana yardımcı olabilir mi hiç bilmiyorum. onların derdi dert dinlemek. derdim anlatılarak çözülecek bir şey değil gibi. bir çok meslek yaptım ve hiçbirini sevmedim. sevemedim. yapacağım mesleğin sıkılmadan ve faydalı olarak yapmak istediğim bir şey olduğunu düşünüyorum. değişkenlik olmalı ve sevdiğim şeylerden biraz biraz olmalı içinde. bu çalışma hayatı denilen ve ömrümü harcayacağım taktan yola girerken inanın çok yalnızım dostlar. karar veremiyorum. en kötü karar kararsızlıktan iyidir derler ya hani, o kötü kararı bile veremiyorum. acizim. zayıf düştüm. normalde şen şakrak, hızlı cevap, esprili, kadınlarla konuşmada sıkıntısı olmayan ben, ruhumun dibinde hapsoldum. bana yardım edebilir misiniz bilmiyorum ama sonuçta burası bir çok kişinin girdiği, bir ortak akla sahip bir mekan.
benim gibi olanlar vardır aranızda diye tahmin ediyorum. benim yaş aralığımdakiler eminim okuduklarında bu yazıyı hayatlarından bir şeyler yakalayacaklar çünkü genel bir konu aslında özel bir tarafı yok.
gel gelelim danışmak istediğim şeye: öncelikle bir insan kendini nasıl tanır? bir insan bilimcisi olarak bu sorunun cevabını bulamamış bir adamım söküğünü dikemeyen terzi gibi. aklınıza herhangi bir şey gelirse lütfen yazın.
ikincisi, üstte de dediğim gibi, sinema ve film sektörünü çok seviyorum. izlemek zaten büyük keyif. babamın kuzeninin kocası ünlü bir yönetmen. bu adam geçenlerde bana kendine asistan aradığını söyledi. ne kadar ciddiydi bilmiyorum lakin izmir'de olduğumdan kabul etmedim. eğer kabul edersem istanbul'a taşınmam gerekecek. bu büyük bir adım olacak ve bu adımı atıp atmama konusunda kararsızım. fikirlerinizi duymak hoşuma gider.
şimdiden teşekkürler hepinize. umarım birileri okur.