1. 36.
    0
    ve görüldüğü üzere öküz kardeşimiz kanıtı attı ama yazının tamdıbını okumadı. anlamaya çalışmadı. onu geçtim hadi onu okumadığı gibi bizim yazdıklarımızıda okumadı. hala iddasını devam ettiriyor. sonrada toplumda biz niye hor görülüyoruz. böylesini giber misin sabaha mı bırakırsın amk.
    ···
  2. 35.
    0
    http://www.tbmm.gov.tr/ta...ataturk_konusma/5d3yy.htm buda kanıt entry silmeyin
    ···
  3. 34.
    0
    kur'an müslümanlığı ile bir ilgisi olmayan emevi saltanat dinciliği yapıyorsunuz. allah'ın sevgisinden yarattığı yaşama en küçük bir saygı duymuyorsunuz! insanları kadın, erkek, din, mezhep üzerinden ayırıyorsunuz. bilimi hayatınızdan dışlıyorsunuz. bu yüzden korkunç derecede cahilsiniz! allahı da kendiniz gibi rüşvet(ibadet)ile satın alınabilecek bir varlık olarak görmeniz yüzünden başınız pislikten kurtulmuyor! yaratılışa karşı her türlü melaneti işledikten sonra istediğiniz kadar namaz kılın, kurban kesin, hacca gidin islam coğrafyası sayenizde kan ve gözyaşından kurtulamayacak!

    din ve siyaset hakkında hiçbir şey bilmediğimi farz edin.

    bana islamda kin beslemenin, şiddetin,vs. her halükarda günah olduğunu öğretiyorlar.

    sonra gezi parkında insanları öldürenlerin dindar olduğunu söylüyorlar.

    ben de zütümle gülüyorum.
    ···
  4. 33.
    0
    Ahahaha malmısınız amk o adamdaki iq ile şizofren maminin dininemi inanıcak bide agahahhahagahahga. Hayalperestolmayın herkesi kendiniz gibi sanmayın amk sistemin köleleri xd
    ···
  5. 32.
    0
    @27 lan olum o konuya hiç girmiyorum bile dedim dikkat edersen. dexer böyle bişeyi sürekli kakmaz mı lan milletin başına gerçek olsaydı? atatürke tahammülü yok, üstü kapalı ayyaş bile dedi. bu konuşmayı mı servis ettirmiycek basına, allahım yarabbim ne mantıksız adamsın ya
    ···
  6. 31.
    +1
    boşa yazıyoruz panpalar valla bak sığırların okuma yetileri yok. yazdıklarımızda okumuyorlar çünkü biz kendi aramızda bildiklerimizi tartışıyoruz yine sığır diyorum o hayvancıklara hakaret ettiğim iiçinde özür diliyorum. bunlar sığırda oolamaz.
    ···
  7. 30.
    -2
    hala kıvırıyorlar aq kabul edin işte lan atatürk dinsizdi
    ···
  8. 29.
    0
    SONUÇ:
    "... Fakat bu prensipleri (CHP ilkeleri), gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz.” diyen Atatürk’ün aslında ne demek istediğini özetlersek:

    1. Atatürk, bu sözü, CHP ilkelerinin değişebilir, zamana, hayata uygun ilkeler olduğunu daha iyi vurgulamak için “anlam güçlendirici” olarak kullanmıştır. Bu onun yöntemlerindendir.

    2. Üstelik kutsal kitaplar, hele islamın kutsal kitabı Kuran gökten inmemiş, Allah tarafından indirilmiş/ilham edilmiştir. Bu konuda “Zumer Süresi-1”de “Kuran’ın Allah tarafından indirildiği” ifadesi vardır, ancak Kuran’ın “gökten indirildiği” ifadesi, daha doğrusu “gök” ifadesi yoktur. Çünkü zaten islam göre Allah gökte değildir. “Allah insana şah damarından daha yakındır, Allah her yerdedir.” Allah’ın gökte olduğu inancı eski pagan dönemlere (islam öncesi zamanlara) ait bir kavramdır. Örneğin, eski Türklerde Tanrı’nın gökte olduğunun düşülmesi ve “Gök-Tanrı” ifadesinin kullanılması gibi. Yani Atatürk haklıdır, kutsal kitaplar, hele Kuran “gökten” inmemiştir. Bunu düşünmek Atatürk'ün dediği gibi "sanmaktır", "sanrıdır".

    3.“Kitapların dogmaları” ifadesi de çok doğru bir kullanımdır. Çünkü “dogma” sözcüğü “değişmeyen kurallar” anldıbına gelmektedir. Bilindiği gibi Kuran da sonsuza kadar değişmeyen, değişmeyecek bir kitaptır. Atatürk, sadeleştirilmiş haliyle, "bizim prensiplerimizi değişmeyen kuralların yer aldığı kitaplarla asla bir tutmamaldır" derken, kendi prensiplerinin "değişkenliğine" vurgu yapmış, devletin değişmeyen değil, değişen, dünyevi kurallarla yönetileceğini anlatmak istemiştir. Yani din ve devleti ayırmış, laiklik vurgusu yapmıştır. Atatürk bu sözüyle dinleri, kutsal kitapları değil, "sanmak" diye adlandırdığı yanlış kutsal kitap algısını ve doğru ya da yanlış algılanmış "değişmez din kurallarının" (dogmaların) devlet yönetimine egemen olmasını eleştirmiştir.
    4. Atatürk, ölümünden yaklaşık bir yıl kadar önce bu kısa cümleye adeta o büyük DEHASINI saklamış gibidir. Nereden bilebilirdi cahil bırakılmış, dinle kandırılmış gelecek nesillerin onun bu kısa cümlesinde saklı dehayı görmek yerine bu cümleyi anlayamayacağını, hatta çarpıtacağını...

    Görüldüğü gibi Atatürk, inansın, inanmasın, az inansın, çok inansın günümüzün dindar geçinen Atatürk düşmanlarından çok daha fazla islam dinine ve o dinin kutsal Kitabı Kuran’a hakimdir. Atatürk düşmanları Müslüman Türk insanının algıda seçiciliğine, derin bilinç altına hitap ederek, Atatürk’ün 1937 Meclis konuşmasını cımbızlayıp, o konuşmada geçen bazı ifadelerini bütün cehaletleriyle çarpıtarak “Atatürk’ün dinsizliğine kanıt” olarak göstermişlerdir. Ancak ne demişler: Yalancının mumum yatsıya kadar yanar. Yatsı vakti beyler!...

    Ah Atatürk’ümüz ah! Nelerle uğraşıyoruz! Bıraktığın eserin anldıbının ve kıymetinin farkında olmayan cahil “din istismarcıları” senin sözlerini çarpıtıp, sana nasıl iftiralar atıyor!Ah!..
    Tümünü Göster
    ···
  9. 28.
    0
    1. “Gökten indiği sanılan kitaplar” ifadesinde ilahi dinlere hakaret yoktur: Şöyle ki: Evet! Burada bir eleştiri vardır, ancak bu eleştiri kutsal kitaplara değil, kitapların "gökten indiği sanrısına" yönelik bir eleştiridir. Çünkü ilahi dinlerin (Tanrısal kaynaklı-kitaplı dinlerin) kutsal kitapları "gökten inmemiştir". Hele hele son islam dininin “gökten indiğini iddia etmek” abesle iştigal olur. Çünkü Kuran’ın gökten indiğini iddia etmek her şeyden önce Allah’ı gökte sanmak olur ki bu büyük bir yanılgıdır. islam'da Allah mekan ve zaman üstüdür. Belli ki islamın Semavi (göksel) din, Kuran’ın Semavi (göksel) kitap olduğu şeklindeki genel kabulden hareket edenler, yüzeysel bir bakışla, Kuran’ın gökten yere indiğini düşünmektedirler. Aslında gökteki bir tanrı inancı Hem islama inananların hem de ona inanmayanların ortak bilinç altıdır. Oysa ki, islama göre ne gökte bir tanrı vardır, ne islam semavi bir dindir, ne de Kuran gökten inen bir kitaptır. Burada “inmek” sözüyle kastedilen “boyutsal” bir durumdur. islami kaynaklara göre Kuran islam peygamberi Hz. muhafazid’e vahiy şeklinde “ilham” edilmiştir, indirilmiştir, ama "gökten" indirilmemiştir. Kuran’da geçen “inme” sözcüğünün Arapçası “Nüzul”dur ki, “Nüzul”(inme) çok farklı anlamlarda kulanılmıştır, kullanılabilir. Bir kaç örnek vermek gerekirse: Örneğin “Nüzul” sözcüğünün kökü “NZL"dir. Buradan hareketle örneğin, “teNZiLat” indirimdir, ama “gökten indirim değil”, fiyatlarda indirimdir! “NeZLe” “sinüslerdeki akıntının akciğerlere inmesi” olayıdır. Burda "sinüs akıntısının gökten inmesi" değildir kuşkusuz! Hatta birde “inme” vardır, yani “felç”. Bilindiği gibi felç de gökten inmemiştir! Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Aslında bizzat islam dininin ana kaynağı Kuran’da, Kuran’ın indiği ancak gökten inmediği açıkça ifade edilmiştir. Şöyle ki. Kuran’da (39-Zümer-1)’de “Tenzîlul kitâbi minallâhil azîzil hakîm(hakîmi)”. (نزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ ) yani “Bu kitabın indirilişi aziz ve hakim olan Allah’tandır”. Elmalılı Hamdi Yazır başta olmak üzere bütün Kuran tercümelerinde bu ayet burada verdiğim meale yakın bir şekilde çevrilmiştir. Hiçbir tercüme de “gökten indirildi” ifadesi yoktur. Daha doğrusu “gök” “gökyüzü” ifadesi yoktur. Görüldüğü gibi Atatürk çok haklıdır. Gerçekten de kutsal kitapların, özellikle Kuran’ın gökten indirildiği hakikaten de bir “sanrıdır”. Demek ki, asıl dine hakaret “Kuran’ın gökten indirildiğini” sanmaktır. Demek ki neymiş! Atatürk Kuran’a, bugün ona dinsiz damgasını yapıştıranlardan çok daha fazla hakimmiş.
    2. “Gökten indiği sanılan kitapların dogmaları” cümlesindeki “dogmalar” ifadesi kutsal kitap sözlerine hakaret değildir: Şöyle ki: bütün sözlüklerde “Dogma” sözcüğü “Kat'i olarak ileri sürülen fikir.” anlamındadır. Sözcük Fransızca “Dogme” sözcüğüne dayanmaktadır. “Dogma” sözcüğü Türk Dil Kurumu’nun “Türkçe Sözlüğü”nde aynen şöyle tanımlanmıştır: “(Fr. Dogme. Yunan. Fel.)Doğruluğu sınanmadan benimsenen, bir öğretinin veya ideolojinin temeli yapılan sav, nas.” (TDK, Türkçe Sözlük, 9. bas. Ankara, 1998, s. 609). Dolayısıyla kutsal kitapların “dogma” olduğunu söylemek gerçeği ifade etmektir. Bilindiği gibi Kuran’daki ilkelerin değişmez, zaman ötesi ilkeler, Fransızca söylersek (dogme) olduğunu bizzat Kuran ifade etmiştir, Müslümanlar da bu ilkeye inanmıştır. Asıl Kuran'ın "dogma" (değişmez) olmadığını söylemek Kuran'a hakarettir! Bu nedenle Atatürk “kitapların dogmaları” derken kutsal kitaplara ve özellikle de Kuran'a hakaret etmemiş, gerçeği ifade etmiştir. Nitekim Atatürk, söz konusu konuşmasında, “Bizim prensiplerimizi dogmalarla bir tutmamalıdır” dedikten sonra, “Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz” demiştir ki, burada da “dogma” sözcüğünün birebir sözlük anlamından, yani “Doğruluğu sınanmadan benimsenen, bir öğretinin veya ideolojinin temeli yapılan sav, nas.” açıklamasından hareket etmiştir. Atatürk, “Bizim prensiplerimiz dogma değildir” derken, kendi prensiplerinin "gökten" veya "gaipten" yani "bilinmeyen bir kaynaktan/görünmez alemden" değil doğrudan doğruya bilinen, görülen yaşamdan alındığını, yani dogmaların aksine “doğruluğunun sınandığını” yani "bilimsel" olduğunu anlatmak istemiştir. Böylece devletin din kurallarıyla değil hayattan alınan dünyevi kurallarla yönetileceğini, doğrusunun bu olduğunu anlatmak istemiştir. Atatürk bu sözleriyle çok güçlü, "sarsıcı", bir laiklik vurgusu yapmıştır. Tabi ki devletin kutsal kitap kurallarıyla, din kurallarıyla yönetilmesini isteyenlerin bunu anlaması olanaksızdır. Atatürk bu sözleriyle, kutsal kitaplara/dinlere değil, sürekli değişken, dinamik bir yapısı olan devlet yönetiminin "dogmalara" yani değişmeyen" kitaplara/dinlere göre belirlenmesine ve bir de "kitapların gökten indiği sanrısına" dayanan kutsal kitap yorumuna/anlayışına, itiraz etmiştir.
    Tabi buradaki yanlış anlaşılmada zaman içinde sözcüklerin içinin boşaltılması ve o sözcülere yeni anlamlar yüklenmesi de etkilidir. Örneğin Atatürk'ün kullandığı "Dogma" sözcüğü Fransızcadan dilimize yeni geçmiş bir sözcük olması bakımından "sözlük anlamıyla" kullanılıyordu, ancak zaman içinde içi boşaltılıp, adeta "dinlere hakaret" anlamında kullanılmaya başlanmıştır. "Dogma" sözcüğünü bugun dinlere hakaret olarak kullananların olması, 76 yıl önce Atatürk'ün o sözcüğü yukarıda verdiğimiz şekilde sözlük anlamıyla kullandığı gerçeğini değiştirmez. Ama günümüzün Atatürk karşıtı "pgibolojik savaş uzamanları" bu tarz kurnazlıklarla gerçekleri çok ustaca çarpıtabilmektedir.
    Atatürk'ün Bütün Meclise Ayakta Fatiha Okuttuğu Meclis Konuşması
    Atatürk'ün 1937 Meclis konuşmasındaki bir sözünü cımbızlayıp çarpıtarak "Atatürk'ü dinsiz" göstermeye çalışan din bezirganları, Atatürk'ün diğer Meclis konuşmalarındaki dinsel vurgularını, islam dininden övgüyle söz etmelerini ve hatta bir keseresinde bütün Meclisi ayağa kaldırıp fatiha okuttuğunu toplumdan gizlerler veya bunun farkında bile değildirler.
    Evet! Yanlış okumdanız, Atatürk, Kurtuluş Savaşı'nın hemen sonrasındaki 13 Ağustos 1923 tarihli Meclis konuşmasında Kurtuluş Savaşı'nın nasıl güçlüklerle kazanıldığını ifade edip, milletvekillerini şehitlerin ruhlarına Fatihalar okumaya çağırmıştır.
    işte bizim uyanık "cımbızcıların" hiç dikkatini çekmeyen Atatürk'ün o Meclis konuşması:
    "Sayın arkadaşlar, Açıklamalarıma son vermeden önce hepinizi büyük bir göreve davet etmek istiyorum. Geçirdiğimiz buhranlı günlerin onurlu kahramanlarını hep birlikte kutsayalım. (Alkışlar)
    Onlar arasında, savaş alanlarında düşman silahları ile göğüsleri delinmiş mutlu kişiler olduğu gibi, yangınlarda, ateşlerde yakılmış talihsiz çocuklar, kadınlar ve ihtiyarlar da vardır.
    Onlar arasında namusları saldırıya uğramış sonsuza dek ağlayacak genç kızlar da vardır.
    Onlar arasında yurtlarını kaybetmiş aileler, evlatlarını gömmüş analar vardır ve yine onlar arasında savaştaki namus görevini onurla yaparak bu gün memleketlerine dönmüş gaziler vardır.
    Onlardan şehitlik mertebesine erişenlerin ruhlarına fatihalar armağan edelim.
    (Ayakta fatiha okundu)". (13 Ağustos 1923 Millet Meclisi Tutanak Dergisi D. II, C. 1, Sayfa 36)
    Meclis tutanağına yansıdığı şekliyle Atatürk şehitlerin ruhlarına fatihalar okunmasını isteyince milletvekilleri "ayakta fatiha okumuştur."
    Atatürk'ün 1923 Meclis konuşmasının ve sonrasındaki davranışının arkasında bir şeyler arayanlar, "canım o strateji!" diyenler, nedense 1937 konuşmasındaki sözünün arkasındaki gerçekleri, bunun neden, hangi amaçla söylendiğini hiç araştırmadan, olduğu gibi anlama (yanlış anlama) yoluna gitmişleridr. Hatta yukarıda anlattığım gibi o sözleri gerçek zemininden koparıp, başını sonunu kesip (cımbızlayıp) çarpıtmışlardır
    Tümünü Göster
    ···
  10. 27.
    0
    O YALAN ÇÜRÜDÜ (Atatürk’ün “Gökten indiği Sanılan Kitapların Dogmaları” Sözünün Sırrı

    Atatürk'ün 1 Kasım 1937 Meclis Açış Konuşması Nasıl Cımbızlandı
    Öncelikle peşinen söyleyeyim ki: bu yazıda amacım bazılarının yaptığı gibi elime bir "iman ölçer!" alıp Atatürk'ün imanını ölçmek değildir. Ayrıca bu kimsenin haddine de değildir. Atatürk yapıp ettikleriyle her şeyden önce Türk insanının canını, namusunu, vatanını kurtarmıştır. Bu ona minnet duymak için yeter de artar bile. Benim bu yazıdaki amacım çokça çarpıtılan bir konuyu açıklığa kavuşturmaktır.
    Son zamanlarda sözüm ona “Atatürk’ün dinsizliğine” en büyük kanıt olarak onun 1 Kasım 1937 tarihli Meclis açış konuşmasının sonundaki “Gökten indiği sanılan kitapların dogmaları!” sözü gösterilmektedir. Atatürk’ün sürekli istismar edilen ve çokça çarpıtılan bu sözünü açıklamanın zamanı geldi de geçiyor bile:

    Öncelikle Atatürk’ün o sözünü –Atatürk’ü dinsiz göstermek isteyenlerin yaptığı gibi cımbızlamadan- öncesiyle sonrasıyla ortaya koyalım:
    işte Youtube’da yayınlanan “o videoda” yer almayan bölümleriyle Atatürk’ün 1 Kasım 1937 tarihli Meclis açış konuşmasındaki o kısım:

    “Aziz milletvekilleri,
    Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet yönetimimizdeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, yönetimde ve politikada bizi aydınlatıcı ana çizgilerdir. Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz.(Alkışlar)
    Bizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız yurt; bağrından çıktığımız Türk ulusu ve bir de, uluslar tarihinin bin bir acıklı olay ve sıkıntı ile dolu yapraklarından çıkardığımız sonuçlardır.
    Elimizdeki programın ruhu, bizi sadece bir kısım vatandaşlarla ilgilenmekten engeller, biz bütün Türk ulusuna hizmet ederiz. Geçen yıl içinde, parti ile hükümet kuruluşunu birleştirmekle vatandaşlar arasında ayrılık tanımadığımızı fiilen göstermiş olduk. (Var ol sesleri) Bu olayın bizim, devlet yönetiminde kabul ettiğimiz, ‘Kuvvet birdir ve o ulusundur’ gerçeğine uygun olduğu ortadadır.(Alkışlar) Gücün tek kaynağı olan Türk Milletinin seçkin vekillerini, büyük mutlulukla, eğilerek selamlarım.(Bravo, yaşa sesleri, şiddetli ve sürekli alkışlar)” (Millet Meclisi Tutanak Dergisi D. V, C. 20, Sa. 3, 1 Kasım 1937).

    1 Kasım 1937-Atatürk Meclis'te
    O Sözler, "CHP Prensiplerinin Hayattan Alındığı" Vurgusunu Güçlendirmek için Söylendi
    Her şeyden önce Atatürk tamdıbını buraya sığdıramayacağım için koymadığım 1937’deki bu Meclis açış konuşmasında daha önceki Meclis açış konuşmalarında olduğu gibi Türk milletinin yükselmesi, ilerlemesi, refahı, mutluluğu için neler yapılacağını açıklamıştır. Ağır sanayinin kurulmasından, madenlerin işletilmesine, demiryollarından, kültür sanat politikalarına kadar Türk milletinin kalkınmasını sağlayacak birçok farklı alanda yapılanları ve yapılacakları sıralamıştır. Bütün bunları dönemin hükümetinin, CHP’nin yapacağını ifade etmiştir. Daha sonra “Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet yönetimimizdeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, yönetimde ve politikada bizi aydınlatıcı ana çizgilerdir.” demiş ve bu prensiplerin, yani CHP’nin ilkelerinin (6 ilke) zamana göre değişebilirliğini çok etkili bir şekilde vurgulamak için de “Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz” demiştir. Böylece Atatürk CHP’nin prensiplerinin (ilkelerinin) dogma (donmuş, kalıplaşmış, değişmez) olmadığını, bu prensiplerin hayattan alındığı belirtmiştir. Yani Atatürk, “gökten indiği sanılan dogmalar” sözünü kutsal kitapları aşağılamak amacıyla değil, CHP’nin prensiplerinin hayattan alındığını, dolayısıyla dinamik/değişebilir/gelişebilir prensipler olduğunu çok güçlü bir şekilde ifade etmek için söylemiştir. Bu söylem tarzı (teşbih/benzetme) Atatürk’ün sıkça başvurduğu yöntemlerden biridir. Atatürk konuşmalarında özellikle öne çıkarmak, altını çizmek istediği noktaları böyle dikkat çekici, sarsıcı benzetmelerle, karşılaştırmalarla belirginleştirmiştir. Burada da CHP’nin prensiplerinin hayattan alındığını, bu prensiplerin değişebilirliğini, zamana uygunluğunu, dinamikliğini vurgulamak için çok radikal bir şekilde bu prensipleri kutsal kitaplardaki hükümlerle/dogamalarla karşılaştırmıştır. Ancak Atatürk bu karşılaştırmayı yaparken –hep iddia edildiği gibi- asla dinlere, kutsal kitaplara hakaret etmemiştir. Burada kutsal kitapları yanlış anlayan din bezirganlarına üstü kapalı bir gönderme yapmış, onların yanlış kutsal kitap algılarını "sanmak" diyerek eleştirmiştir. Çünkü Atatürk, kitapların gökten indiğini "sananlardan" değildir, O kitapların "gökten" inmediğini çok iyi bilmektedir!
    Atatürk'ün "Vatan ve Türk Ulusu" Vurgusu Görmezden Geliniyor
    Çok daha önemlisi Atatürk, Atatürk karşıtı pgibolojik savaşçıların cımbızladıkları "o sözlerinden" hemen sonra çok çarpıcı bir şekilde, yolunu çizen şeyin vatanı, Türk milleti ve tarihten aldığı dersler olduğunu belirterek ayrım yapmadan bütün Türk ulusuna hizmet etecekelerini şöyle ifade etmiştir: "Bizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız yurt; bağrından çıktığımız Türk ulusu ve bir de, uluslar tarihinin bin bir acıklı olay ve sıkıntı ile dolu yapraklarından çıkardığımız sonuçlardır. Elimizdeki programın ruhu, bizi sadece bir kısım vatandaşlarla ilgilenmekten engeller, biz bütün Türk ulusuna hizmet ederiz. Geçen yıl içinde, parti ile hükümet kuruluşunu birleştirmekle vatandaşlar arasında ayrılık tanımadığımızı fiilen göstermiş olduk. (Var ol sesleri) Bu olayın bizim, devlet yönetiminde kabul ettiğimiz, ‘Kuvvet birdir ve o ulusundur’ gerçeğine uygun olduğu ortadadır.(Alkışlar) Gücün tek kaynağı olan Türk Milletinin seçkin vekillerini, büyük mutlulukla, eğilerek selamlarım." Görüldüğü gibi Atatürk, kendisini "din düşmanı" olarak göstermek isteyen "cımbızcıların" görmezden geldikleri bu sözleriyle "gücün tek yaknağının Türk milleti olduğunu ve Türk milletine hizmet ettiklerini" ifade etmiştir. Önemli olan da bu değil midir? Aslında 1937 Meclis konuşmasının en can alıcı noktası "gökten indiği sanılan kitapların dogmaları" sözü değil, ondan hemen sonra gelen "Bağrından çıktığımız yurt (VATAN) ve TÜRK ULUSU" vurgusur.
    Atatürk'ün, "Gökten indiği Sanılan Kitapların Dogmaları" Sözünün Şifresi
    Sırayla gidelim:
    Tümünü Göster
    ···
  11. 26.
    0
    @27 Atatürkün 1. dereceden akrabası kız kardeşi var mal varlığını bırakabilecek. Ayriyeten manevi çocukları ve eski eşi var hala sağdan soldan duyduklarınıza inanmayı bırakın amk
    ···
  12. 25.
    0
    atatürkün malı mı mk salağı mı onlar ben öldükten sonra 50 milyar dolara param olsum ne gibime yarayacak mk salağı atatürkün ayrıca bırakabileceği kimsesi yoktu
    @24 o zaman senin mantığına göre o malum videolarda montaj derim sıyrılırım işin içinden sonuçta kanıt yok ortada
    ···
  13. 24.
    0
    sen müslümansın da noluyor lan gerizekalı islam a en büyük zararı veren sen ve senin gibiler insanları dinden soğutmaktan başka birşey yapmıyorsunuz
    ···
  14. 23.
    0
    @21 Atatürk elindeki sıcak parayla halka hizmet etti yine kazandığı cebine giren parayla oğluna gemicikler alıp ayakkabı kutularını doldurmadı halka para döndürdü hizmet verdi yine. şimdi konuşturacaksın beni Atamın malları devlete kaldı ya senin savunduğun hırsızın malları kime kalacak?
    ···
  15. 22.
    0
    lan amk olay gene peygamberlere şuraya buraya gitmiş. önce şunu söyliyim bu videoyu kes yapıştırla yapmışlar. atatürkün konuşması bu değil. işlerine gelen yerleri almışlar. videoda ses ve görüntünün en ufak şekilde alakası olmamasını geçtim; bu konuşma gerçek olsaydı dexer ve tayfası bunu sürekli dile getirmez miydi amsalak? sonuçta bu konuşma mecliste yapılıyo ve kayıt altına alınıyo. dıbınıza koyim usturuplu sallayın biraz, üçkağıdınız bile zekanızın seviyesini gösteriyo
    ···
  16. 21.
    +2
    müslüman bir türküm. sünniyim.haram diye alkolle, zinayla işim olmaz, hiç düşünmedim bile. dinime bağlıyım.ama bu adam ateistmiş neymiş. umrumda mı? zütüm sıcakta duştan sonra bu entryi giriyosam bu adam sayesinde, müslüman seyitonbaşı sayesinde, başörtülü ninelerim sayesinde, binlerce kürt şehitler sayesinde.
    ve şimdi ki dıbınakoduğumun insanları (kürtler, aleviler, türkler, sünniler, ateistler) ! sen kimsin ki atatürkü dinsiz diye yargılıyosun ki? sen kim oluyonda islamı yaşayan her insanı tek tek yargılıyosun ki? sen kimsin lan dıbınakoduğum? zarardan başka bi tak değilsiniz.akp liside koyun, pkklısıda koyun, solcusuda sağcısıda ülkenin çoğu koyun dıbınakoyum."ben değilim" demeden önce bi kendini yargıla.
    ···
  17. 20.
    -1
    @20 yediremeyince savunma moduna geçip karşı tarafın tuttuğu ideolojiye saldırmak ama ama hırsızdı o :d atatürk hırsızlık yapmadı sadece devletin tüm mallarını bi süreliğine kendi üstüne aldı ve maaşı çok fazlaydı
    ···
  18. 19.
    0
    beyler kime neyi kanıtlayacaksınız ?
    annelerini gözlerinin önünde gibilen bir % 50 ye ananız gibiliyor demenin ne faydası var
    makara kukara bunlar gibtir edin zaten savundukları zat islamın baş düşmanı orosbu çocuğu hırısz şerefsizin teki.
    ···
  19. 18.
    +1
    Lenin'e benziyor'
    Söz heykelden ve Münir Hayri'den açılmışken yazıyı ilginç bir öyküyle kapatalım:
    Münir Hayri, Moskova'dan yeni dönmüştü. Ankara'da düzenlenen küçük sanatlar sergisi için ondan yine bir heykel istediler.
    Münir Hayri, belki Moskova'da gördüğü heykellerin ilhamıyla bu kez büyük ve hareketli bir Atatürk yaptı. Tabii ihbarcılar hemen, 'Bu heykel Lenin'e benziyor' dedikodusuna başladı. Serginin açıldığı gün Atatürk içeri girer girmez, 'Nerede o heykel?' diye sordu. Heykeli görünce de hiddetle, 'Kim yaptı bunu?' diye sordu.
    Münir Hayri, 'Ben efendim' diye boyun büktü.
    Çıkıştı Atatürk: 'Yaptığın gibi yık bunu!' diye emredip çıktı.

    Heykel sürgünü
    Münir Hayri heykelden önce yıkılmıştı. Ertesi gün CHP içinde kurduğu Sanat Propaganda Servisi'nin lağvedildiğini öğrendi. Maarif'teki görevine de son verilmiş, Gaziantep Lisesi Fransızca öğretmenliğine tayin edilmişti. Gitmedi. Eve kapandı. 2 ay insan içine çıkmadı. Sonra bir gün telefonu çaldı. Çankaya'ya sofraya çağrılıyordu. Salona ürkerek girdi. Tam Atatürk'ün karşısındaki 'sorgu koltuğu'na buyur edildi. Oturduğu yerde endişeyle terlerken Atatürk laf attı:
    '- Beyefendi, zatı âlinizi bir müddetten beri kaybettik, neredeydiniz?'
    '- Ankara'daydım efendim.'
    '- Malum, ondan evvel neredeydiniz?'
    '- Rusya'daydım.'
    '- Oralarda neler gördünüz?'
    '- Tiyatrolar... sinemalar... müzeler... heykeller... '
    '- Çok âlâ! Ne heykelleri gördünüz?'
    Münir Hayri, lafın geleceği yeri anlamıştı. Direnmedi:
    '- Lenin'in de heykelleri vardı' dedi.
    Atatürk'ün gözleri parladı:
    '- Bu heykeller ne vaziyetteydiler. Lütfen şu iskemleye çıkıp o vaziyetleri alın. Görmüş gibi olalım' dedi.
    Münir Hayri o noktada isyan etti. Ayağa kalktı ve 'Paşam' dedi:
    'Heykel bir insanı methetmek için yapılır, ama herkes sizi anladığı kadar methedebilir. Kimi dehanızı, kimi kravatınızı, kimi de kunduralarınızı metheder. Ben sizi ifade etmeye çalışırken bir hatam olduysa bunu suiniyetime değil, eşekliğime veriniz'.
    'iki kişi eşek değilse... '
    Bu konuşma üzerine Atatürk elini masaya vurdu:
    'işte bunu kabul edemem' diye bağırdı: 'Bu sofrada iki kişi eşek değilse, biri sensin, biri de benim.'
    Sofrada Münir Hayri'yi gammazlayanların başı öne düştü. Sofra dağılırken Atatürk yanındakilere, 'Hani Yalova'da bir heykelimi yaptırmak istiyordunuz ya, en iyisini Münir Hayri yapar, ona ısmarlayınız' dedi. Sonra da olacakları haber verircesine ekledi:
    'Acele ediniz, yarından sonra işi yine pek çoğalır.'
    O kabartma, halen Yalova Termal Oteli'nin salonunda durmaktadır.
    Heykele başlamadan önce ingiliz heykeltıraşa bu öyküleri anlatsa mıydık acaba?

    özet:atatürk heykel yapılmamasını istememiştir ama şuan türkiyede her yerde heykeli var siz atatürkçüğü veya kemalistliği çok yanlış anlamışsınız
    Tümünü Göster
    ···
  20. 17.
    0
    diyelim ki ateist ne degisicek adamin turk milleti icin yaptigi seyler ortada masonmus ateistmis banane ben yaptigi islere bakarim
    ···