0
Evet Karabekir, Arapoğlu’nun yavelerini Türk oğullarına öğretmek için Kuran’ı Türkçe’ye tercüme ettireceğim ve böylece de okutturacağım, ta ki budalalık edip de aldanmakta devam etmesinler..”Atatürk
Kazım Karabekir-Paşaların Kavgası Syf,159
Benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum. Hükümetini ayakta tutmak için dini kullanmaya gerek duyanlar zayıf yöneticilerdir, adeta halkı bir kapana kıstırırlar. Benim halkım demokrasi ilkelerini gerçeğin emirlerini ve bilimin öğretilerini öğrenecektir. Batıl inançlardan vazgeçilmelidir. isteyen istediği gibi ibadet edebilir. Herkes kendi vicdanının sesini dinler. Ama bu davranış ne sağduyulu mantıkla çelişmeli ne de başkalarının özgürlüğüne karşı çıkmasına yol açmalıdır.. Atatürk-1926
Andrew Mango, Atatürk Syf.447
Syf. 364 9- Din birliğinin de bir millet teşkilinde müessir olduğunu söyleyenler vardır fakat biz, bizim gözümüz önündeki Türk Milleti tablosunda bunun aksini görmekteyiz.
Atatürk’ün bu sözlerinden kolaylıkla anlaşılacağı gibi, Din Birliğinin, Türk Milleti’nin millet teşkilinde etkili olmadığını, tam tersine zararı olduğunu vurgulamaktadır. Yazılarının devamında ise Atatürk, islam Dini’ni açık olarak Arap Dini olarak tanımlamakta ve bu tanımlamayı tekrar etmektedir.
Türk’ler Arap’ların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arap dinini kabul ettikten sonra, bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de Mısırlıların vesairenin Türk’lerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir şekilde tesir etmedi.. Bilakis, Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti, milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. Bu pek tabii idi. Çünkü muhafazid’in kurduğu dinin gayesi…
Syf. 365 milliyetlerin fevkinde şamil bir Arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu. Bu arap fikri ümmet kelimesi ile ifade olundu. muhafazid’in dinini kabul edenler, kendilerini unutmağa hayatlarını Allah kelimesinin her yerde yükseltilmesine hasr etmeğe mecburdular. Bununla beraber, Allah’a kendi lisanında değil Allah’ın Arap kavmine gönderdiği Arapça kitapla ibadet ve münacatta bulunacaktı. Arapça öğrenmedikçe Allah’a ne dediğini bilmeyecekti. Bu vaziyyet karşısında Türk Milleti bir çok asırlar ne yaptığını ne yapacağını bilmeksizin adeta bir kelimesinin
Syf. 366 manasını bilmediği halde Kuran’ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler.