Edit:Arkadaşlar ricam önemle okumanız.Bu dönemde bunların akp döneminde nasıl saklandığını öğrenmiş olun. Atatürkün elindeki tespihleri bile sansürleyen insanlar tarafından kandırılmayın.Unutmayın ki günahkar olmakla dinsiz olmak arasında kocaman bir uçurum vardır.
EDiT 2:
(bkz:
atatürk ve gizlenen gerçekler 2)
(bkz:
atatürk ve gizlenen gerçekler 3)
(bkz:
atatürk ve gizlenen gerçekler 4)
(bkz:
atatürk ve gizlenen gerçekler beş)
Atatürk’ün hediye ettiği Kuran’lardan: 8 teşrin –i sani (kasım) 1925 – Çankaya “Gazi Kız Numune Mektebine dikkatle okunmak… için hediye ediyorum.” Gazi Mustafa Kemal “
Cemil Sait Bey'in tercümesi olan bu KURAN, 1932'de Atatürk tarafından Hafız Yaşar Okur'a ithaf edilerek imzalanıp hediye edilmiştir.
Bir lider düşünün hem "dinsiz" hem de kitap hediye ederken Kuran da hediye ediyor! Tabi burada Atatürk'e "dinsiz" diyenlere hayatlarında kaç kere birine veya bir kuruma Kuran hediye ettiklerini sormek gerekir!
Atatürk, 1922 tarihli 18 numaralı not defterine, önce yapacağı yenilikleri, devrimleri yazmış sonra da iki kalın çizgi arasına Osmanlıca "TANRI BiRDiR VE BÜYÜKTÜR" notunu düşmüştür. (Can Dündar'ın Mustafa filmini çekerken görmediği notlardan biri (!)
(Can Dündar'ın Mustafa filmini çekerken görmediği notlardan biri (!)
Atatürk'ün kendi el yazısıyla, "Din, milliyetin bir parçasıdır! Ancak taassubun (bağnazlığın) milletleri ümmet haline düşüreceğini unutmamalıdır!” notu.
Atatürk'ün Abdülbaki Gölpınarlı'ya hazırlatıp KÖY iLKOKULLARINDA okuttuğu "Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri" adlı kitabın kapağı. (1930-1931).
Atatürk'ün DiN ÖZGÜRLÜĞÜNE vurgu yaptığı el yazılı metin: "Türkiye Cumhuriyeti'nde herkes Allah'a istediği gibi ibadet eder. Hiç kimseye dini fikirlerinden dolayı bir şey yapılmaz. Türk Cumhuriyeti'nin resmi dini yoktur. Türkiye'de, bir kimsenin fikirlerini zorla başkalarına kabul ettirmeye kalkışacak kimse yoktur ve buna müsaade edilmez. Artık samimi mutekitler, derin iman sahipleri, hürriyetin icaplarını öğren." (1930. Vatandaş için Medeni Biligler). işte Atatürk'ün ağzından laiklik tanımı.
Atatürk 1920'lerde Ankara'da çalışma odasında Kurtuluş Savaşı planları yapıyor, yanında ismet Paşa. Atatürk'ün hemen arkasındaki duvarda, Halide Edip'in "Türk'ün Ateşle imtihanı" adlı romanında "Atatürk'ün çalışma odasındaki masanın hemen arkasındaki duvarda bir hoca ya da kahin tarafından yazılmış Arapça yazılar" diye ifade ettiği bazı ayetler görülmekte.
Atatürk Kurtuluş Savaşı sırasında emperyalizmin pençeleri altında ezilen bütün islam dünyasının kahramanıydı. 1920'lerde islam dünyasında Atatürk, Selahaddin Eyyübi veŞeyh Ahmet Sünusi, Hıristiyan Haçlı emperyalizmine başkaldıran üç lider olarak görülüyordu. Üstelik Şeyh Ahmet Sünusi Kurtuluş Savaşı'nda Atatürk'le omuz omuza Türkiye'nin kurtuluşu için mücadele ediyordu. Bu üç islam kahramanını aynı karede gösteren fotoğraflar islam dünyasında elden ele dolaşıyordu. islam dünyası Atatürk'ü "Son islam Mücahidi", "islamın Kılıcı"olarak adlandırmıştı.
Atatürk'ün ÖZEL HAFIZI, Hafız YAŞAR OKUR
Hafız Yaşar Okur, Atatürk'ün emriyle 1932 yılında Çanakkale şehtilerine HATiM okumuştur. işte Hafız Yaşar Okur'un "Atatürk'le On Beş Yıl Dini Hatırlar" adlı kitabında bu dini töreni gösteren fotoğraflardan biri. Fotoğraf dikkatle incelenecek olursa hatim okuyan hocaların geleneksel dini giysileriyle (başlarda sarık) olduğu görülecektir.Yani bazı din bezirganlarının dediği gibi hocalar giyim kuşam konusunda zorlanmamıştır. Hatimi izleyen halk kılık kıyafet devrimi çerçevesinde şapkalı, hocalar ise sarıklıdır.
Hafız Yaşar Okur, Atatürk'ün emriyle 1932 yılında Çanakkale şehtilerine MEVLiD okumuştur. işte Hafız Yaşar Okur'un "Atatürk'le On Beş Yıl Dini Hatırlar" adlı kitabında bu dini töreni gösteren fotoğraflardan biri. Fotoğraf dikkatle incelenecek olursa mevlit okuyan hocaların geleneksel dini giysileriyle (başlarda sarık) olduğu görülecektir. Yani bazı din bezirganlarının dediği gibi hocalar giyim kuşam konusunda zorlanmamıştır. Mevlidi izleyen halk kılık kıyafet devrimi çerçevesinde genelde şapkalı, hocalar ise sarıklıdır.
Atatürk Edirme Selimiye Camii'ni gezerken (25 Aralık 1930)
Caminin giriş kapısının üstündeki kitabeyi inceleyen Atatürk, orada yazılı olan AYETi okumuş ve caminin imamı Fereli Ahmet Efendi’ye bu ayetin anldıbını sormuştur. Daha sonra da camiye girerek incelemelerde bulunmuş ve bazı açıklamalar yapmıştır:
Atatürk, caminin içinde minberle avize arasında durmuş ve, “Beyler, hiçbir dine bağlı olmayan kalp istirahattan mahrumdur” diye söze başladıktan sonra şunları söylemiştir:
“Bakınız, ecdadımız istanbul’un fethinden tam 125 sene sonra bu şaheser camiyi istanbul’da değil de Edirne’de yapmış, böylece Edirne’ye mührünü basmış, tapulamıştır. Dahi Mimar Sinan sanat ve din aşkıyla bu eseri bina etmiştir.” Daha sonra avizenin üzerinde yarım kubbede yer alan Arapça yazıyı okuyan Atatürk, Müftü’ye dönerek “Hocam, bu ayet Tövbe Suresi’nin 18. Ayeti değil mi?” diye sormuş, Müftü, “Evet Paşa Hazretleri” cevabını vermiştir. Atatürk, tekrar Müftü’ye dönerek, “Bana bu ayetin manasını söyleyebilir misiniz?” diye sormuştur. Müftü de, “Bildiğim kadarıyla bu ayette ‘Allah’ın, mescitlerini, camilerini yapan ve imar edenler Allah’a ve ahiret gününe iman edip, namazlarını kılan, zekatlarını veren ve ancak Allah’tan korkanlardır. Onlar doğru yoldadır’ demektedir.” demiştir.
1932 yılında Atatürk'ün isteğiyle Sultanahmet Camii'nde yapılan Büyük Mevlitten bir görünüş. (Baştan sıra ile Hafız Yaşar Okur, Hafız Burhan, Beşiktaşlı Hafız Rıza, Muallim Hafız Buri, Beylerbeyli Hafız Fahri). Fotoğrafta çok net olarak görüldüğü gibi din adamlarına yine kıyafet konusunda bir baskı yapılmamıştır. Büyük Mevlidi okumakla görevli din adamları tertemiz, en şık giysileriyle Allah'ın ve milletin karşısına çıkmıştır. Hafızlardan birinin başındaki SARIK çok net olarak görülmektedir. Yani yine din bezirganlarının iddia ettiği gibi, Atatük, din adamlarına Türkçe Kuran, mevlit okuturken onlara kılık kıyafet konusunda bir baskı yapmış değildir. Şık, temiz ve islamın ruhuna uygun olmak kaydıyla din adamları istedikleri gibi giyinmiştir. Sarık takan da olmuştur, kıravat takan da, frak giyen de. Burada Atatürk'ün "HOCALIK SARIKLA DEĞiL DiMAĞLA (AKILLA)DIR" sözünü hatırlamak gerekir.
26 Şubat 1923, Hakkı Tarık Us’un Vakit gazetesi Atatürk'ün Eskişehir'de kendisine tesbih bakarken çekilmiş bir fotoğrafını yayınlamış: Alt yazıda“Hususi fotoğrafçımızın aldığı resim” diye bir not var.
Tesbih, Atatürk'ün bütün ömrü boyunca en önemli aksesuarlarından, en çok sevdiği özel eşyalarından biri olmuştur. Çok güçlü bir islami çağrışımı olan tesbih Atatürk'ün elinde birçok fotoğrafına da yansımıştır. Ancak hem din karşıtı Atatürkçüleri, hem de Atatürk karşıtı dincileri fazlaca rahatsız eden ATATÜRK'ÜN TESBiHLERi kanımca ortak bir sansüre kurban gitmiştir. Atatürk'ün çok bilinen bazı fotoğraflarında elinde görülen tesbihler bilinçli olarak silinmiştir. Atatürk'ün tesbihini sansürleyenleri anladığımızda Türkiye'yi de anlamış olacağız inanın!
Atatürk TBMM'nin açılış töreninde dua ederken