burdan devam etçem
beyler ilk önce kayıp kıta mu dan bahsedeyim.mu kıtası yaklaşık 14bin yıl önce batmış bir kıta.
söylenenlere göre yaşayan insanların teknolojisi bizimkinin 100lerce yıl önündeymiş.ahan mu kıtası:
http://inci.ca/utzz6va972
bu kıta batmadan önce üzerinde bazı bilginler yaşıyormuş.ama bilginler dediğime bakmayın en az 200-100 tane.bu bilginler
ada batmadan bazı ünlü kişilere dünyanın bilmediği bazı sırları öğretmişler.ünlü dediğim baya seçilmiş kişiler.bunların arasında mimar sinan ve peygamberimizde var.(diğer peygamberlerde var.)
ben mimar sinan üzerinden gidicem.ama sanmayınki sadece sinana gelmişler.mısırlılara,mayalılara vb. dev yapılar yapan tüm ırklara.
peki neden mimar sinan ve diğer ırklar böyle başarılı mimari işlere imza attı? birazdan cevabı geliyor
---
beyler tabiki kıtanın adına onlar mu demiyordu mutlaka başka bir isim koymuşlardır.
bu mu denen şey onların tanrıları. tabi bizimde. kendi dinlerini bizim peygamberlerimiz vasıtasıyla iletmişler bize.
sırlarını açıklıyorum. kimsenin bilmediği beşinci bir işlem.
evet çarpma bölme çıkarma ve toplamanın dışında bir işlem daha var ve onu bu ünlü mimarlara ve bazı ırklara öğretmişler.
bu piramitleri uzaylılar yaptı diyorlarya dolaylı yoldan evet. aslına bakarsanız yaptırdılar.
işte bu mimarilerin bu zamana kadar yıkılmamasının ve muhteşem olmasının nedeni bu o gizemli işlem.
işte mu lu bilginlerin sırasıyla uğradığı kişiler ve ırklar. bunlar bilinenler daha bir sürü var
http://www.itusozluk.com/gorseller/mu/34304
not: atatürke bağlıycam beyler ilk önce mu lardan bahsedeyim dedim
---
Türkler'in kökenini ortaya çikarmak Gazi'nin en büyük isteklerinden biriydi. Cumhuriyetin ilk yillarinda Osmanlilar'in son dönemlerinde Türklük Akimlari üzerine yapilan arastirmalari derledi. Atatürk'ün istegiyle birçok bilim adami ve arastirmaci bu alanda arastirmalar yapti. Yabanci bilim adamlari davet edildi. 1930'da Türk Tarih Kurumu kuruldu. Çok zengin malzeme ve bilgilere ulasildi. Yine de Türkler'in nereden geldikleri tam açiklik kazanmadı.
---
Maya Diliyle Türkçe Arasindaki Benzerlik
1932'de emekli General Tahsin Bey Atatürk'ü ziyaret etti. Maya dili ile Türkçe arasindaki benzerliklerden bahsetti. Mayalar Mekgiba'da yasamislar, Türkler ise Orta Asya'dan gelmislerdi. Aradaki uzakliga ragmen, Gazi konuyla ilgilendi. Tahsin Bey'i Mekgiba'ya elçi olarak atadi. Ona iki dil arasindaki benzerlikleri ortaya çikarma görevini verdi.
Tahsin Bey Mekgiba'ya gitti. Orada kendisine Amerikali Arkeolog William Niven 'in buldugu tabletlerden bahsettiler. Maya dilinin kökeninin bu tabletlerde oldugu anlasilmisti. Türkçe ile Maya dili benzerlik bu tabletlerde aranacakti. Bu tabletler Tahsin Bey'i saskina çevirdi. Çünkü tabletler MÖ 200.000 ile 70.000 yillari arasinda Pasifik'de yer almis bir kitayi haber veriyordu. Kitanin adi MU idi. Avustralya'dan birkaç kat büyüktü. Yüksek bir uygarliga ulastiktan sonra deprem veya tufan sonucu battigi saniliyordu.
Ingiliz Albay James Churcward Hindistan'daki tabletleri Tahsin Bey'e bilgi olarak sundu. Bunlar da kayip Mu Kitasi ile ilgiliydi. Ve Churcward 50 yil çalismisti bu tabletleri çözebilmek için. Bu konuda 5 kitap yayinlamis bir uzmandi.
---
Tahsin Bey, ögrendiklerini, bulduklarini düzenli olarak Atatürk'e rapor ediyordu. Gazi; Churcward'in Mu ile ilgili kitaplarini getirtti ve 60 kisilik bir tercüme heyetine Türkçe'ye çevirme emrini verdi. Kitaplar basilmadi. Daktilo edilerek Atatürk'ün önüne kondular.
Atatürk metinleri büyük bir dikkatle okudu. Insanin yaradilisini anlatan bölümle özellikle ilgilenmisti. Mu'nun insanligin ana vatani oldugunu nüfusun 64 milyona çiktigini anlatan bölümlerin altini çizmisti. Mu'da geçen Tanri kavramiyla da yakindan ilgilenmis, yaraticinin insan akliyla anlasilamayacagi, sekillendirilemeyecegi ve adlandirilamayacagi üzerinde durmustu. Tercümelerde Maya dili de dahil tüm lisanlarin Mu dilinden türedigi belirtiliyordu.
Mu kitasinin batisini anlatan bölümde halkin "Ya Mu bizi kurtar." diye bagirdigina dikkat çekerek Mu'nun bir ilah adi oldugu sonucuna vardi. Mu kökenli özel isim ve sifatlari, Öztürkçe ile karsilastirarak (Kui: kögü : Aile vb.) not aliyordu. Atatürk, önce Türkler'in kökenini ve Mu dilinin Türkçe ile baglantisini incelemis sonra da Mu sembollerini Latin alfabesiyle karsilastirmisti.
---
Daha ilginç olan Mu'nun demokrasi ile yönetildigini ve günes enerjisinin aydinlatmada kullanildigini anlatan satirlarin altini çizmekle kalmamisti kendi notlarini da ilistirmisti.
Bugün bu kitaplardan Kayip Mu Kitasi ve Mu'nun Çocuklari Anitmabir kitapliginda 1301, 1302 no ile kayitlidir. Çeviri metinleri ise kitaplikta 4 dosya halinde bulunur. Gazi'nin Mu ile ilgili çikardigi sonuçlari ne yazik ki tam olarak bilemiyoruz.
Emekli general Tahsin Mayatepek Mekgiba'daki arastirmalarinda çok daha fazlasini bulmustu. Maya, Aztek ve Inka uygarliklarinin Türkler'in kullandigi esyalara benzer esyalar kullandigini Atatürk'e iletmisti. Davullar, kalkanlar üzerlerindeki ay ve yildiz sembollerine kadar bizimkilere benziyordu. Tahsin Mayatepek, çalismalarini belge ve fotograflarla 3 ciltlik defter olarak toplayarak
Atatürk'e gönderdi. Bunlarin ikisi 70'lere kadar TDK kütüphanesinde idi. (No:57-56) Üçüncü defter kayiptir. Bu defterlerde dini tören, ibadet ve tapinaklarin bile sasilacak kadar benzerligi gösteriliyordu.
Atatürk'ün 6 ay gibi bir sürere Türkçe'yi Latin harflerine kavusturacak kadar bilgili ve yetenekli oldugu düsünülürse, onun kesinlikle siradan bir dil bilimci ve tarihçi oldugu düsünülemez. Öyleyse bu arastirmalari da siradan bir merak olamazdi. Yine O, neyi nerede arayacagini herkesten iyi biliyordu. Bugün Atatürk'ün gizli kalmis düsünceleriyle birlikte bu arastirmalar da Anitkabir'in sessizliginde uyumaya devam ediyorlar. Eger gerçekten var olduysa, Mu Kitasi'nin kalintilarinin Pasifik'in derinliklerinde durdugu gibi...
beyler sizin gibi oçlara anlatmak hataydı zaten taam hadi gidin am züt memeye devam.dıbına koydumun liselileri.
kafanız sadece tek yönde çalışıyo heralde.ne görseniz allahın hikmeti, allahın hikmeti.biraz kafanızı çalıştırın dıbınakoyim.