+36
-5
Atatürk, hayattayken de onun Yahudi olduğu yönünde çeşitli iddialar ortaya atılıyor ve Atatürk de bu iddiları ister istemez duyuyordu. Hatta bir defasında böyle bir tartışmaya istemeyerek de olsa kulak misafiri olmuştu. Atatürk’ün uşağı Cemal Granda, anılarında bu tartışmayı şu şekilde anlatır:
“Bir gün Çankaya’da eski köşkte Selanikli berber Mehmet ve berber Rıdvan’la antrede oturmuş konuşuyorduk. Berberlerin ikisi de Atatürk’ün hemşehrisi olduklarından kendilerini imtiyazlı sayarlar, yüksekten konuşurlardı. Bu şekilde şaka da olsa böbürlenerek dolaşmalarına, kendilerine poz vermelerine çok tutulur, fakat yine de renk vermemeğe çalışırdım. Fakat bütün dikkatime rağmen aramızda yine de tartışmalar ekgib olmazdı.
O gün yine onlar zayıf tarafımı bulmuşlar, bana şakadan takılıyor:
— Biz Selanikliler olmasaydık, siz kurtulamazdınız… Diyorlar, ben de cevap olarak:
— Biz kendi kendimizi kurtardık. Selanik’lilere ihtiyacımız yok. Hem Selanik’ten çıksa çıksa Yahudi çıkar… Diyordum.
O sırada merdivenleri yavaş yavaş inen Atatürk’ü görmemiştik Konuşmalarımıza istemiyerek kulak misafiri olmuş ki, o akşam sofrada bir Selanik’li olan Nuri Conker’e damdan düşer gibi sordu:
— Nuri Bey, Selanik’ten ne çıkar?
O anda beynimin karıncalandığını duyar gibi oldum. Demek korktuğum sonunda başıma gelmiş, Atatürk antrede konuştuklarımızın hepsini duymuştu. Nuri Conker, Atatürk’ün nazını çektiği, kaprislerine katlandığı eski bir çocukluk arkadaşı olduğu için, aklına eseni söylemekten çekinmeyen biriydi. Elde ettiği aşırı imtiyazlar yüzünden ciddi ciddi; “Sen çekil de, biraz da biz Cumhurbaşkanlığı yapalım” diyecek kadar ileri gittiği zamanlarda bile Atatürk gülüp geçer, işi şakaya boğardı. Fakat bu seferkinin şakaya gelir yanı yoktu. Nuri Conker, sanki bütün konuştuklarımızı biliyormuş ta, beni korumak kararını vermişçesine:
— Bol Yahudi çıkar Paşam… Demesin mi?
Bunun üzerine Atatürk, yüzünde alaylı bir gülümsemeyle daha önce kulağına çalınmış dedikoduların tümüne karşılık verdi:
— Benim için de bazı kimseler; Selanik’te doğduğumdan Yahudi olduğumu söylemek istiyorlar. Şunu unutmamak lazımdır ki, Napoleon da Korgiba’lı bir italyan’dı. Ama Fransız olarak öldü ve tarihe Fransız olarak geçti. insanların içinde bulundukları cemiyete çalışmaları lazımdır.
O günkü kadar utandığımı ve Atatürk’ün karşısın da küçüldüğümü oniki yıllık hizmetim süresince hiç hatırlamıyorum. Belki de ömrüm boyunca benim için en büyük utançta bu olmuştur. O günden sonra Selanik kelimesini bir daha ağzıma almadım.”
Atatürk’ün kendisine Yahudi diyenler hakkındaki söyledikleri çok önemlidir. Atatürk, verdiği cevapta; insanların dili dini, ırkı önemli değildir demek istiyor. Daha açık bir ifadeyle “insanların ne olduklarına değil, ne yaptıklarına bakın.” demek istiyor. Zaten laikliği benimsemenin gereği de bu değil midir? Laik bir devlet kurmuş olan Atatürk’ten de böyle bir cevap beklenirdi.
Mustafa Kemal Atatürk, kendisinin inancının sorgulanmasından rahatsızdı. O böyle meseleleri tartışarak zaman kaybeden bir ulus istemiyordu. Ama ne yazık ki, her geçen gün Ortaçağ’ın karanlığına doğru sürüklenmeye çalışılan bir ülkede yaşıyoruz. Ve böyle bir ortamda, Atatürk’e saldıran onu yahudi-dinsiz vb. şekilde anlatan yazılar yazılıyor ve ben ve benim gibi, insanlar bu yalanlara karşı gerçekleri yazıyor, yazmaya çalışıyor. Ama o belirttiğim gibi bunları tartışarak zaman kaybeden bir ulus yaratmak istememişti. O bilim yapan, hiç kimsenin inancının, soyunun sorgulanmadığı, herkesin mutlu olduğu bir ülke yaratmak istemişti.
Batuhan AĞAŞ