-
26.
0
-
27.
0Rezerve
-
28.
0Bak bak cumhuriyeti başı kapalıya nasıl çevirdi
-
29.
0Rezervasyon
-
30.
0Rezerved bin
-
31.
0Okumadím ama haklısın heralde
-
32.
0Rezervasyon
-
33.
0Yer: Yalova
Tarih: Ağustos 1930
Atatürk masadakilerin gözlerinin içine bakarak konuşuyor: “Tek partili düzenin devamında düşünülen ve görülen önemli sakıncalar vardır” diyerek o sakıncaları sıralamaya başlıyor. “ilk söylenebilecek sakınca, meclis yalnız bir partiden olunca, o partinin iktidarda tuttuğu hükümetin icraatının yeteri derecede tartışılmamış ve eleştirilmemiş olmasıdır” diyor. Bu “eksiğin” iki nedenden kaynaklanabileceğini söylüyor: “Birincisi, meclisin, kendi partisinden olan başkanna ve onun seçtiği başbakana ve arkadaşlarına çok güvenerek meclisten geçen, geçmeyen işleri uzun uzadıya incelemeyebileceğini” belirtiyor. ikincisi, aynı parti arkadaşlığının “lüzumsuz ve zararlı bir hassasiyet uyandırabileceğini” söylüyor. “Eleştiri ve itiraz ile birbirlerini gücendirmemek gibi bir kuruntuya kapılabilirler” diyor.
Atatürk, eleştirilmeyen bir hükümetin ve başkannın zamanla Cumhuriyet için bir tehdit haline gelebileceğini ifade ediyor: “Yavaş yavaş hükümet ve onun seçtiği başkan, meclisten aldıkları ve bazı önemli, heyecan verici olaylar nedeniyle alabilecekleri yetkileri eleştirisiz uygulamaya alışırlar. Bu durum adet derecesinde kökleşebilir” diyor. -
34.
0Uzun ama haklı
-
35.
0CUMHURiYETi OKTAV’A BIRAKMAMAKTümünü Göster
Yer: Yalova
Tarih: Ağustos 1930
Atatürk tarihe bakıp geleceği görürcesine konuşuyor: Roma'da “imparator Ogüst” diye bilinen Oktav'ın (Augustus; Octavianus Sezar), 500 yıldır devam eden Roma Cumhuriyeti'ni “sessiz sedasız, yavaş yavaş mutlak bir hükümdarlığa döndürdüğünü” belirtiyor. “Oktav daima Senato'ya dikkat ve hürmet ederdi. Görünüşü kurtarmaya çalışırdı. Hürriyet taraftarlarını hoşnutsuzluğa sevk etmezdi” diyor.
Ne o! Roma'da Oktav'ın bu “görünüşü kurtarma” siyaseti, size bugün Türkiye'de sürekli “milli irade” diyerek “görünüşü kurtarmaya çalışan” birilerini mi hatırlattı?
Atatürk, Oktav\'ın ölene kadar konsüllüğü reddettiğini, diktatörlüğü kabul etmediğini, herkesin iyiliğine çalıştığını, kamuoyunun kendisiyle beraber olduğunu, Senato\'nun sevgisini kazandığını, ne zaman iktidardan çekilmek istediyse Senato\'nun ricasıyla iktidarını sürdürdüğünü ve sonunda Senato\'nun kendisine-o güne kadar yalnız mabutlara verilen- “Ogüst” unvanı verdiğini ve Oktav\'ın böylece bir tür kutsallık kazandığını belirtiyor. “Oktav sonunda bütün askeri ve sivil yetkileri kendinde topladı. 44 yıl süren Ogüst devri cumhuriyetin unutulmasına yetti” diyor. Böylece Ogüst\'ten sonra Roma\'da cumhuriyetin imparatorluğa dönüştüğünü hatırlatıyor. (ABE, C. 24, s. 16,17, inan, s. 68-70).
Atatürk, tarihten aldığı dersle bizleri uyarıyor… Biz ise o uyarılara hep kulak tıkadık.
Özetlersek; Atatürk Ağustos 1930\'da Yalova\'da şöyle diyor?
1. Gelecekte benim yerime geçecek bir partili başkan ve onun partisinin kurduğu hükümet, meclisten aldıkları yetkileri eleştirisiz, denetimsiz kullanmaya alışabilirler.
2. O başkan güçlü ve faal olup, kendi şahsına muhabbet kazandıracak işler yapar ve Cumhuriyete bağlı görünürse, tüm gücü eline geçirebilir.
3. Gücü eline geçiren o başkan Roma\'da Oktav\'ın yaptığı gibi sessiz sedasız devletin gerçek şeklini (rejimi) değiştirebilir. “Bu yeni şeklin yeni ismini takınması zaman meselesi olur.”
4. Şahsi yetkilere dayanan şahsi hareketleri önlemenin ve Cumhuriyeti korumanın yolu çok partili gerçek demokrasiyi kurmaktır.
Türkiye\'de maalesef gerçek demokrasi hiç kurulamadı. Evet, Türkiye 1946\'da çok partili hayata 1950\'de serbest seçimlerle demokrasiye geçti. Ancak bu “özde” değil “sözde” demokrasi, sandık demokrasisi oldu. Eğer Türkiye\'de gerçek demokrasi kurulabilseydi her on yılda bir darbe olur muydu? 80 yıl sonra demokrasi kültürümüz bu düzeyde mi kalırdı?
Atatürk\'e kulak ver: Yalova\'dan yükselen sesi dinle!
24 Haziran\'da Cumhuriyeti, Oktav\'a teslim etme! -
36.
0Oku4rruruuufurmm
-
37.
0Okuyacagim
-
38.
0Ekgib olan yerler olmuştu düzelttim
-
39.
0Rezervuar
-
40.
0Evet yarın tamam diyor muyuz!
başlık yok! burası bom boş!