+1
alıntı:
saygın okurlar , sizlere can dundar tarafindan derlenerek kaleme alinmis olan " yaveri atatürk'ü anlatiyor "isimli , kitaptan alinti sunuyorum.
maiyetinde oldugu kisiye , ölesiye bagli olan bir gorevliyi anlatabilmek icin bu bolumu kitaptan yazarak sizlere aktarmak istedim.
uğruna ölecek kadar saygi , sevgi besledigi atatürk icin kalbine kursun gibmakta tereddut etmeyen bir subayin anilarini , kitabin 1-10. sayfalarini sunuyorum.
atatürk'ün yaveri salih bozok , şuursuzca sarayin merdivenlerinden asagiya kostu.
alt katta bos buldugu bir odaya dalip kapiyi kapatti.
az sonra iceriden tek el silah sesi duyuldu.
sesi duyup kosanlar iceride onu kanlar icinde buldular.
tabancasindan kalbine sıktıgı bir kursunla devrilmisti .
atatürk'ü ugruna olecek kadar seven bu adam kimdi ?
ne olmustu ona ?...
kursunu kalbine sıktı ise o gunu nasil anlatabilmisti ?
yukaridaki yazida hatali bir sozcuk vardi ;
bozok merdivenleri "şuursuzca" inmemisti .
salih bozok'un hayatta kalan tek cocugu 80 yasindaki muzaffer bozok, zaman zaman yaslanan gozleri ile o mesum 1938 yilini soyle anlatmisti ;
"ben o yil 17 yasinda , galatasaray 10. sinifta talebeydim. babam ise savarona'da idi. bana haber yollamis ,"bu hafta sonu araba gonderecegim, gelsin onunla konusacaklarim var" diye.
"eyvah yine top oynadigimi duydu ,haslayacak" diye korktum. kizdiginda cok sert olur, hatta doverdi.
o gun bir makam arabasi kapiya dayandi.
moskof ziya diye taninan uniformali bir sofor beni evden aldi. arabada kel ali
" ali cetinkaya" vardi. elini optum. birlikte savarona'ya gectik.
o ters, aksi , vurdu mu cinlatan babam gitmis ,yerine musfik, sevecen, cana yakin bir adam gelmisti. beni karsina oturttu ;
-bak evladim , dedi. artik koca adam oldun ,seninle acik konusacagim.
hakikatleri bilmelisin ;
atatürk cok hasta , son gunlarini yasiyor.onu ancak bir mucize kurtarir.
sagligi icin hep dua ediyoruz ama sayet ona bir sey olursa ben de yasamamaya kararliyim. benim icin ondan sonra hayat dusunulemez artik...
bunlari o kadar ciddiyetle soylemisti ki , ben karsisinda aglamaya basladim.
-aglama ogluk, erkek adam aglamaz, dedi.
iceride uyuyan atatürk'ün sesimi duyup rahatsiz olabilecegini soyledi. beni susturdu.
konustuklarimizin aramizda kalmasini istedi. annemler o sira avrupa'da idi. onlara telgraf cekip bir an once trenle donmelerini istemis. sen kendine ceki duzen ver, annenler gecikirse senin yapacagin seyler var. ailenin erkegi sensin, annen , ablalarin sana emanet.oku memleketine faydali bir adam ol dedi.
babam bunlari soylerken hickira hickira agliyordum.
hic bir sey soylemedim. beni optu ve ugurladi.
henuz 17 yasinda iken babasinin olum kararini kendisinden dinleyen bir cocuk ne hisseder ?
korku ?... endise ?... huzun ?...
belki hepsi birden.
sonradan bir sabah,bir baska ayrintiyi ogrenmis muzaffer bozok...
okula gitmek uzere kapidan cikarken, banyoda tras olan babasi ;
"gel evladim, opeyim seni" diye yanina cagirmis.
orada vedalasirken babasinini gogsunu kapattigini fark etmis...
meger salih bozok, atatürk'ün ardindan secebilecegi en kolay olum yontemini belirlemek icin hekimlere danismis. atatürk'ü tedavi eden doktorlardan birine ;
-doktor, insan kalbinin hangi tarafina kursun yerse olur, diye sormus
doktor ;
-ac gogsunu gostereyim , demis.
bozok , doktorun parmagiyla gosterdigi noktayi hemen tendurdiyotla isaretlemis.
-yanlis yere nisan alip ona kavusamamaktan korkuyordum , demis daha sonra...
10 kasim sabahi muhafiz komutani ismail hakki tekce'nin odasinda yaptigi sey "suursuz" bir feveranin yansimasi degil, aylar suren bir hazirligin sonucuymus.
bozok, odaya girdikten sonra tam isaretledigi noktaya gibmis kursunu...
lakin vucudu cok yagli oldugu icin kursun kalbi bir,iki milimetrelik bir sapmayla siyirmis, cigerini boydan boya delip gecmis, sirtina saplanip kalmis...
dostlari kanlar icinde hastahaneye kaldirmislar bozok'u...
operator (kara) kamil beyin vucuttan cikarttigi o kursunu salih bozok'un kizi olene dek boynunda kolye olarak tasimis.
10 kasim 1938'i anlatirken ;
"o sabah ben herzamanki gibi mektebe gittim" diyor muzaffer bozok :
-saat 09.30 da muduriyete cagirdilar." eve gitmen lazim " dediler.
sokaga cikar cikmaz olanlari anladim. cunkü bayraklar yari yariya inmisti.
evimiz osmanbey'de idi
"nerede babam" diye sordum.
"şişli sıhhat yurdun hastahanesinde" dediler. kosarak gittim. olup biteni orada ogrendim.
ata'mi kaybetmistim , babami da kaybetmek uzere idim.
babam cani cok kiymetli bir insandi. boyle bir seyi yapabildigine inanamadim once.
ancak atatürk sevgisi o kadar buyuktu ki,onsuz bir dunyayi anlamsiz buluyordu"
salih bozok, intihar girisiminden sonra 1 yil olu gibi yasadi.
zaten rahatsiz olan kalbi,bir de siyirip gecen kursunun etkisi ile hepten yorgun dusmustu.
o sert , otoriter adam, sakin , suskun bir kisilige burunmustu. butun gun odasina kapaniyor , hic bir seyden zevk almiyordu.
biraz iyilesir gibi olunca , ısmet pasa kendisini ankara'ya cagirtti ;
-sen bana atatürk'ten yadigarsin. seni mebus yapmak istiyorum, dedi...
ve bozok ömrünün son 1.5 senesini ankara'da bilecik milletvekili olarak yasadi...
Tümünü Göster