+1
işte o gün...
Tatilin verdiği rahatlıkla; gece 3'e hatta 4'e kadar takıldığım zaman, sabahları zor kalkarım. Bazen, öğleni bile bulabiliyor. Pederin;
Kalk ulan, eşşek sıpası! Demesiyle uyandım. Doğru mutfağın yolunu tuttum. Bizimkiler sofrayı çoktan kaldırmışlardı. Tavada biraz sucuk kalmıştı(sucuk ekmek yemeye bayılırım). Lakin evde ekmek kalmamıştı. Odama gidip, giyindim. Tatil köyünün ufak bir bakkalı vardı. Terlikleri takıp, açlığın baş gösterdiği hızlı adımlarla yola koyuldum. Kapıda irfan Abi karşıladı beni(bakkalın sahibi). Kısa süreli hoş-beşin ardından, tam içeriye giriyordumki; kasanın önünde, tabiri cizse; domalır vaziyette Selma Abla(irfan Abinin karısı)ile konuşuyordu. Bakkalın kapısı dardı. irfan Abinin kapı girişine; üst üste koyduğu gazoz şişeleriyle biraz daha daralmıştı. Kapıdan geçerken, gazozların bulunduğu tarafı sırtıma alarak içeriye girmeye çalışıyordum ki...
Gözüm bir anda eşortmanının üzerinden belli olan, kalçalarının arasına kaçmış küloduna takıldı. Takılmasıyla beraber dengemi kaybederek düştüm. Düşerkende ani bir refleks olarak Arzu'nun belinden tuttum. Neden tuttuğumu hala anlamış değilim... ikimizde beraber kolilerin üzerine yuvarlandık. O an, aklımdan birtürlü çıkmıyor. Yerde 5 saniye boyunca haraketsiz kaldım. Aldığım zevk ise anlatılmaz yaşanır biçimindendi. Bacağımı kesen gazoz şişesinin parçasını bile farkedememiştim. Ayağa kalktığındaki o tebessümü hiçbir zaman, unutamadım...