-
26.
+2- berkan sen aysu'ya mu kesiyorsun oğlum?
- öff saçmalama toygar ya.
- niye yahu yakışıklı çocuk işte. ağzı var dili yok, iyi koca olur sana bundan.
berkan, kendisi üzerinden yapılan esprilere gülmeye çalışıyordu fakat mimik kasları izin vermiyordu buna. aşırı hassas olduğu kız konusuna değinilmesi içinde fırtınaların kopmasına sebep oluyordu farkındaydım. fakat zihinleri tıpkı ilkel bir hayvan gibi işleyen yabani arkadaşları, onun bu duyarlılığın farkında değildi. berkan'ın kırılgan ruhu, sarf edilen her kelimeyle birlikte biraz daha zarara uğruyordu.
grubun diğer erkekleri, onu ezerek kızların önünde ön plana çıkma gayreti içindeydi. ne asil bir davranış, öyle değil mi?
- berkan, bir şeyler anlat oğlum bize.
- ne anlatayım, dedi berkan. yanındakilerin bile bunu duyduğundan şüpheliydim, dudaklarını okuyarak fark edebilmiştim ne söylediğini.
- milli oldun mu sen?
istemeden de olsa tasarladığım senaryoya katkıda bulunuyordu yanındaki yabaniler. -
27.
+2rutin şekilde devam ediyordu muhabbetleri. bu yasal işkenceye 2 saat daha katlandım. çıkıp gidemedi berkan yanlarından, kabullenmişti belki de kendisini bu şekilde. tanrı onu böyle yaratmıştı belki de ha? belki de bunu yapacak kadar cesareti bile yoktu. ne derlerdi çıkıp gitse arkasından, korkaklıkla mı suçlarlardı onu? peki ya niye alaylarına karşılık vermiyordu? böyle yetişmişti o, annesi ve babası onun fikirlerine değmezdi, ne düşündüğü kimsenin umrunda değildi. arkadaşları neden onu dinlemek zahmetine girsinlerdi ki? söyledikleri nasıl olsa değersizdi, bunları sarf edip de rezil olmaya gerek yoktu.
hesap ödenirken berkan'ın kendisine düşen paradan daha fazla ödediğini ve para üstü almadığını fark ettim. parasını isteseydi arkadaşları onu açgözlülükle suçlayabilirlerdi, öyle ya. varsın kalsındı para ortada.
grup ikişerli şekilde dağıldı, bir alt grubun yolu berkan'la aynı olmasına rağmen birlikte gitmediler. bu benim işime gelirdi. başı önde, bir yere yetişecekmiş gibi hızlı hızlı yürüyen - belki de eve bir an önce vararak sokaktaki insanların bakışlarından kurtulmak isteyen - berkan'ın yanına yaklaştım.
- merhaba. -
28.
+2kalp atışlarını duyabiliyordum. tanımadığı bir insan ona yaklaşıp merhaba demişti? neden? ne yapmıştı ki? o hastalıklı aklından binlerce olasılık akıp gidiyordu, biliyordum, zihninin işleyen zemberiğinin kaba tıkırtıları kulağımı rahatsız ediyordu.
- merhaba, dedi zor duyulur bir sesle.
normal bir insan kim olduğumu sorardı, fakat berkan sormadı. acaba tanıyor muydu beni önceden? eğer böyleyse, kim olduğumu sorarsa büyük saygısızlık etmiş olacaktı. kim bilir hakkında ne düşünürdüm o zaman?
- seni izliyordum az önce.
kaşlarını çatarak yüzüme baktı. berkan, grup içindeyken dışardan son derece normal gözüktüğünü varsayıyordu belli ki. yapılan esprilere gülüyor, arkadaşları ona takılıyor, hep birlikte eğleniyorlardı, en azından dışardan gören birisi böyle düşünecekti. mühim olan insanların ne düşündüğüydü, hakikat değil. anlamamış gibi yüzüme bakmaya devam etti.
- arkadaşların seni pek sevmiyor gibi, tabi arkadaş diyebiliyorsan onlara. -
29.
+3- severler beni, dedi cümlenin sonuna doğru git gide sessizleşen bir sesle.
- o yüzden mi dalga geçiyorlar senle?
- şakalaşıyoruz sadece, kendisinin bile inanmakta güçlük çektiği bu yalanı yüzüme savurmaktan çekinmemişti.
- şakaların konusu genelde sen oluyorsun galiba.
cevap vermedi yine.
- neden onlara katlanıyorsun ki? yalnız kalmaktan mı korkuyorsun?
- hayır.
- öyleyse?
berkan'ın tek derdi diğer insanlar gibi olabilmekti, fakat bunu bana itiraf ederek, esasında anormal olduğu gerçeğini benle paylaşmak istemiyordu. sessizliğini korudu.
- sana yaptıkları saygısızlıklardan dolayı, onları cezalandırma imkanı versem, bunu yapabilir miydin? -
30.
+7 -1- böylece bundan sonra kimse sana kötü davranmaz...
asosyal beyni normal insanlardan farklı işler. " insanlar ne düşünür? " parametresi fena halde baskındır yapılan hesaplarda.
- diğer insanlar senin gücüne hayran bile olabilir...
bir canavar yaratmaya çalışıyordum, ki bir asosyalden canavar yaratmak kolay bir iştir. zira yapmanız gereken tek şey, diğer insanların onun hakkında " iyi " düşünmesini sağlamaktır.
- nasıl yapacaksın?
- orasını bana bırak. benden haber bekle, diyerek gizemli adamı oynadım. bu tip klişeleri yapmayı severdim, komik gelirdi bana. esprilerine güldüğüm hiç kimse yoktu, beni güldürebilen tek kişi, yine bendim. mesleğin küçük bir şımarıklığı olarak algılayın bunu. -
31.
+3berkan'ı tavlamıştım, senaryonun kolay kısmı tamamlanmıştı. şimdi tek yapmam gereken, incelikli bir plandı. berkan'ı memnun edecek, aynı zamanda onun sonunu hazırlayacak bir plan... 2 gün boyunca üzerinde çalıştıktan ve her olasılığı düşündükten sonra hazırdım. maliyet: 5 paket sigara.
• ** 1 hafta sonra ***
Omzunda ona verdiğim çantayla birlikte yemekhanenin en kalabalık olduğu saatte toygar’a doğru yaklaşıyordu berkan.
- Dur!
Berkan’ın gözleri dehşetle açıldı. Elleri aynı dehşeti paylaşmıyordu, hasta bir kararlılıkla çantanın içine süzüldüler. Ve yemekhaneyi çığlıık seslerine boğan silah sesi…
- bam!
• ** şu an ***
kapının tam olarak 15.00'te çalışı, berkan'ın dakikliğini duyuruyordu bana aynı zamanda.
- gel bakalım.
plan'ın berkan kısmı basitti. ona aldığım gerçeğinden hiçbir farkı olmayan oyuncak silahla toygar'ı korkutup bir süreliğine dilediğini yaptıracak, tüm okulun önünde küçük düşmesini sağlayacaktı.
- peki sonra?
- ne?
- sonra ne olacak? her şey eskisi gibi devam edecek.
haklıydı. belki de kafası bu kadar iyi çalıştığı için başkaldırmıyordu mevcut duruma.
- insanların senin hakkında ne düşüneceğini fark edemiyor musun? toygar'ı, okulun en popüler çocuğunu dize getiren berkan.
- saçma, film değil bu gerçek hayat.
- pekala berkan, ölene kadar taşşak oğlanı olarak yaşa. ve mevcut durumu değiştirmek adına kılını bile kıpırdatma. suç bende ki sana yardım etmeye çalışıyorum. çıkabilirsin.
tereddütteydi. zihninin içindeki hesap makinesi çalışmaya başlamıştı yine.
- bir şartım var. gerçek bir yumruk nasıl atılır, bana öğreteceksin. toygar'ı bu durumda bulmuşken fırsatı kaçırmak istemem.
işte, o miskin dev sonunda ayağa kalkmıştı. daha sonra tekrar uyuyacağını bilmesem plandan vazgeçerdim, fakat kaçınılmaz sondan ancak saklanabilirdiniz. -
32.
+2berkan bir hafta boyunca sağlam bir yumruk atabilmek için çalıştı, daha önce hiç deneyimi olmadığı için kendisini hayli yetersiz görüyordu. içimi hafif bir hüzün kaplamıştı, bu çocuk gerçek anlamda hedefine kilitlenen bir füzeydi. ölmesi gerçekten fena olacaktı, içindeki bu lanetle yaşaması ise daha fena.
benim de bir hafta boyunca onu etkim altıma almam gerekti. ne olursa olsun geri dönmeyecekti, bu işi beceremeden dönerse hayatı boyunca bir lağım faresi gibi yaşamaya boyun eğmiş sayılırdı. eğer bu işin hakkından başarıyla gelirse, insanlar onu dinlemeye değer bulabilirdi artık, zira o cesur bir çocuktu, farklıydı diğerlerinden.
hazırdı artık berkan. üniversite kapısında bıraktım onu. bir yanım vazgeçmeyi diliyordu, fakat berkan'a gerçekten iyilik yapmak istiyorsam devam etmem gerektiğini iliklerimde hissediyordum.
- her şey için sağ ol abi.
gözlerindeki minneti görebiliyordum. bu hayatta tek güvendiği kişi ben olmuştum belki de. cevap vermemi beklemeden kararlı adımlarla çıktı arabadan. yumrukları sıkılıydı...
- alo. bir bomba ihbarında bulunacaktım. -
33.
+5mükemmel bir zamanlamayla, son saniye üçlüğü de atabilirsiniz, bir adam da öldürebilirsiniz. bu size kalmış. benim seçeneğim ikincisi oldu zira basket oynamıyordum.
arabadan inip gizlice berkan'ı takip etmeye başladım. yemekhaneye yaklaşıyordu git gide, bu arada sivil polis olduğu her halinden belli olan bir adam da karşı yönden yemekhaneye doğru hareketlenmişti. berkan kapıdan girerken, polis yaklaşık on metre mesafeden durması için uyarıda bulundu. berkan bir an duraladıktan sonra koşarak içeri girdi, polis de arkasından.
neler olduğunu görmek üzere hızla yemekhaneyle aramdaki kısa mesafeyi kat ettim. polis hemen önümdeydi. yemekhaneye girmemle berkan'ı görmem bir oldu, bağırarak konuşan toygar'a doğru hızla koşuyordu. polis tekrar uyarıda bulundu, fakat berkan hedefine kilitlenmişti artık, onu durduracak olan tek şey, ölümdü.
ikinci ihtardan sonra polis silahına davrandı ve berkan'a doğrulttu. iplerin kopma noktasına getiren üçüncü uyarı, berkan'ı bir an olsun duralattı, dehşetle açılmıştı gözleri. elleri, haddinden fazla şişkin gözüken çantaya doğru uzandı...
berkan'ın hikayesi de burada son buluyordu... -
34.
+8 -1öldürdüğüm her asosyalde kendimi görüyordum biraz, onları kurtarma kisvesi altında kendimi öldürüyordum belki de kimbilir. ailesinin umrunda olmayan o küçük çocuğu öldürüyordum ya da. belki de lisede tek bir arkadaşı bile olmayan, yüzü sivilce kalıntısı lekeleriyle dolu olan ergeni. veya üniversitede bir derse bile girmeyerek, hiç kimseyle tanışmadan üniversiteyi bitiren o delikanlıyı. evet, benim derdim hala aşamadığım geçmişimleydi.
belki de en başa dönmeliyiz tüm hikayeyi anlayabilmek için. bir asosyalin doğuşu, içine kapanışı ve patlayışı. tıpkı bir yıldız gibi. şu an bulunduğum konumun kara delikten farksız olduğu düşünülürse, teşbihte hata olmadığı rahatlıkla anlaşılabilir.
evet, ilkokullu bir çocuğa yapılacak en berbat zulümü reva görmüştü ailem bana: yok saymak. birbirleriyle öylesine garip bir kavgaya tutuşmuşlardı ki... onlar için evlilik bir ortaklıktan ziyade savaş haline gelmişti. arada ezilen, o küçük çocuk olmuştu.
her şeyin başına dönelim, ve o küçük çocuğa kulak verelim. böylece size bir katilin nasıl aşık olabileceğini anlattığımda beni daha iyi anlarsınız. -
35.
+1babam ve annem hiçbir şeyin ekgibliğini hissettirmedi bana, kendileri hariç. karnım her zaman için toktu, giysilerim ütülü ve temizdi, dışardan beni gören bir yabancı çocuklarına böyle özenli baktığı için ailemi kıskanabilirdi. fakat tüm bu eylemler, bir devlet memurunun görev bilinciyle gerçekleştiriliyordu.
sıradan bir akşamımızı anlatırsam ortam kafanızda daha iyi canlanabilir. babam saat 19.00 gibi işten eve gelir, annem yemeği hazırlar, yemek yenir, televizyon açılır, istiklal marşı ve kapanış. bundan farklı geçen bir günümüzü bile hatırlamıyorum. babam beni ne kemerle dövdü, ne de kucağına alıp sevdi. bana ilgi göstermeyerek en beterini seçti. kendimi bildiğim ilk zamanları hatırlıyorum, ağlayarak yaramazlık yaparak dikkat çekmek isterdim. duymazlardı çığlıklarımı. bir süre sonra işe yaramadığını anlayınca ağlamayı da bıraktım.
sizleri bu tip ağlak hayat hikayeleriyle sıkmak istemem. ilkokul günlerimde başımdan geçen bir olayı anlatmam, ailemin mevcut durumunun sebebini öğrenmeniz yeterli olacaktır. -
36.
+24. sınıfta öğretmen velimin okula gelmesini istemişti. geleceklerinden kuşkum yoktu, çünkü toplumun onlar hakkında ne düşündüklerini önemsediklerinden mi, yoksa tamamen içgüdüsel mi bilinmez üzerlerine düşen her görevi yaparlardı. akşam bu haberi verdiğimde aldığım cevap eğreti bir baş sallaması oldu. babam üstlenmişti bu görevi.
sabah erkenden okula gittik, babam öğretmenle görüşmek üzere öğretmenler odasına girdi. ben ise dışarda kalmıştım fakat bu kapıyı dinlememe engel değildi.
- oğlunuz gerçekten çok başarılı ahmet bey.
- ...
- iyi değerlendirilirse, önü gerçekten açık.
- kimin biniyse gidin ona anlatın, benim oğlum değil o.
çocuk aklımla duyduklarıma anlam verememiştim. babamdı işte o benim, her ne kadar soğuk bir duvar olsa da babamdı... bu gerçeğin bende yarattığı şok etkisinin yanında, bazı şeyler de açıklığa kavuşmuştu. benim var olma sebebim, onları bu duruma getiren sebeple aynıydı. -
37.
+1tüm bu geçmişimin yanısıra sizlere ilginç bir vakayı daha anlatmak isterim. bir kadını, kendisine kalın duvarlar örmüş, o duvarların içinde bir tanrıça rolü oynayan o gizemli kadını...
insanları sizler gibi görmeyişim, cinsiyet ayrımı yapmama engel olan bir etkendi. benim için dünyada iki tip insan vardır, asosyaller ve asosyal olmayanlar şeklinde beylik bir lafla kendimi ifade edebilirim sanırım.
ona bir kafede rastladım, tüm dikkatiyle önündeki bilgisayara harıl harıl bir şeyler yazıyordu. bilgisayar sizin de iyi bildiğiniz gibi bir asosyalin en büyük yoldaşıdır bu dikenlerle kaplı yolda. bu gizemli kadının yanına yaklaşan bir erkek iyiden iyiye dikkat kesilmeme sebep oldu.
- merhabalar.
- merhaba?
- yalnızsınız galiba, oturabilir miyim?
- def ol.
şüphelerim iyiden iyiye artıyordu. bu kadın kendisini bir şey sanan sıradan bir dişi miydi, yoksa asosyalliğini sert mizacı altına saklamaya çalışan bir korkak mı? örümcek hislerim bana ikincisinin doğru olduğunu söylüyordu. bilgisayar ekranına bir göz atmam, doğru bir tespit adına faydalı olabilirdi. -
38.
+1ekşi sözlük'te " yalnızlığın anlaşıldığı anlar " başlığı altına uzun bir entry yazıyordu. hislerim beni yanıltmamıştı. yalnızlığından hoşnut olmamasına rağmen, az önce ayağına kadar gelen bir erkeği def edecek kadar da korkaktı. evet, bu kendisine sağlam bir kalkan edinmiş bir sosyal fobiliydi, tanrı tarafından lanetlenmişti.
nick'ini edinmem, onu kurtarmak adına giden yolun ilk adımıydı. masasına yaklaştım ve cebimden mendilimi çıkararak orada çalışan bir garsonmuş gibi masasını silmeye başladım. elbette kıyafetim buna müsait değildi fakat o bunu fark edene kadar geçen kısa süre, nick'ini görmem adına yeterliydi.
- ne yaptığını sanıyorsun?
- şey masanız kirliydi de.
cevap vermeye tenezzül etmeden güvenliğe seslendi. burada işim bitmişti, seninle de tekrar görüşecektik küçük hanım. -
39.
+1akşam ekşi'den mesaj atarak tanışma yolundaki ilk adımı attım.
- merhaba.
+ merhaba?
- yalnızlıkla ilgili yazınızı okudum, gerçekten takdire şayan bir eser.
ekşi'ye ne zaman girsem - o zamanlar - bana dar gelen bir kıyafetle içeri girdiğimi düşünürdüm.
+ sağ olun.
- neden yalnızsınız peki, sorabilir miyim?
+ yalnızlığımın yerine koyabilecek kadar değerli bir insanla tanışamadım henüz.
- sık sık yeni insanlarla tanışır mısınız?
sıradaki mesajı gecikmişti. ne de olsa o bir asosyal değildi, sadece insanların aşağılık birer yaratık olduğunu düşünen birisiydi kendisine göre. hoş, kendisini bu şekilde kandırabilmiş olsa bile ömrünü bu yalanları duymakla geçirmiş bir profesyonelin bunları yemesini bekleyemezdi kimse.
+ bu durumun sizi neden ilgilendirdiğini anlayamadım.
- sizi bu sıkıntılı durumdan kurtarabileceğime inanıyorum.
eh, ne de olsa yalan söylememiştim. -
40.
+1+ nasıl olacakmış o, ayrıca bir sorun bakalım ben durumumdan memnun değil miyim diye?
- peki öyleyse, rahatsız ettiğim için özür dilerim.
ta taaa! sürpriz. her asosyal, mevcut durumundan kurtulmak ister lakin bunu becerecek güce sahip değildir. bu kızın görüşleri de her ne kadar sıradışı karşılansa da toplum tarafından, benim için nefes almak kadar sıradandı. ümidi verip kendimi geri çekmiştim, eğer ben de bu işten biraz olsun anlıyorsam, mesaj kutum yarım saat içinde yanacaktı, zira kızın hesabı biraz uzun sürebilirdi.
+ nasıl kurtaracakmışsın beni yalnızlıktan?, diye yazı on dakika sonra.
bu günlük cevap alma hakkını kaybetmiştin küçük hanım. yarın bütün gün beni düşünecek, gece geldiğinde de senle uzun bir sohbete dalacaktık. -
41.
+1gece bilgisayarı açarken yeni bir kurbanın canını almak adına iştahımın son derece kabarmış olduğunu hissediyordum.
- insanlardan ne zamana kadar kaçabileceğini zannediyorsun?
online olmasına rağmen geç yanıt verdi, dünün misillemesiydi bu.
+ insanlarla haşır neşir olmayı neden normal bir şeymiş gibi kabul ediyoruz ki? esas olması gereken, böylesine aşağılık bir türün zaten birbirinden uzak durmasıdır. sürekli olarak yalan söyleyen, birbirinin üzerine basarak üste çıkmaya çalışan insan denen bu aşağılık yaratığın toplu halde yaşaması büyük bir hata zaten.
- anladığım kadarıyla hiç iyi bir insanla tanışmadın bugüne kadar veya yaşadığın bir travma üzerine tüm insanları bu şekilde yaftalıyorsun?
+ iyi bir insan mı? insanoğlu iyi sıfatını hak edecek son tür belki de. yaşadığım travmalara gelince, bir değil birden fazla olay yaşadım ve bu olaylar bana insanı tanıma fırsatını fazlasıyla verdi.
- senin bu izlenimini değiştirebileceğime inanıyorum, tabi bana bir fırsat verirsen.
daha önce de söylediğim gibi, insanlardan kendisini uzaklaştıran her birey, yeniden dönmek için bir umut, bir kıvılcımın peşindedir aslında. yaratılışımız bu, her ne kadar birbimizi sevmesek de muhtacız esasında birbirimize. asosyaller de ikiye ayrılıyor bu hususta. bir kısım, lanetin kendisinde olduğunu düşünüp tanrı'ya sitem edenler ve bir çıkış yolu arayanlar, diğerleri ise suçu öteki insanların bozunmuşluğuna yıkanlar.
bu kız ikinci gruptandı. benim için ise değişen bir şey yoktu, bu kız her ne kadar kendisini bir antisosyal olarak nitelese de benim gözümde lanetli bir asosyaldan başka bir şey değildi. ve kurtarılması gerekiyordu...
+ başarılı olacağını hiç sanmıyorum fakat çabanı izlemek isterim. -
42.
0birinci safha tamamlanmıştı fakat esas mühim kısım, eski mhp'li yeni akp'li tekelci ahmet abi'yi zengin edecek olan ikinci safhaydı. kızın kalesinden bir tuğlayı söküp içeriyi gözleyebiliyordum fakat nasıl girecektim kaleye? ortaçağ'da yaşamış nice derebeyini kıskandıracak boyutlarda korunan bir kaleye nasıl sızarsınız? fatih'in istanbul fethi sırasında top kullandığını görüp " aa beyler top diye bir şey varmış, hadi kale yıkalım " diyecek kadar zamanım yoktu.
- öyleyse birkaç şartımı yerine getirmeni istiyorum.
+ ne gibi?
- insanları iten dev bir mıknatıs gibi yaşadığının farkındasın. şimdi senden en son kalbini kırdığın kişiyi bana anlatmanı istiyorum.
+ bir kafede otururken bana yaklaşan birisini def etmiştim. yo hayır, ondan sonra bir olay daha yaşandı. muhtemelen bana yaklaşmak için garson rolüne giren bir yarım akıllı vardı, evet. bu niye önemli anlamadım?
yarım akıllı ha? yo hayır, bu işi kişiselleştirmemliydim.
- basit, en taze vaka halledilmesi en kolay olandır. birkaç travma yaşadığından bahsetmiştin, onları kaç kez kafanda evirip çevirdiğini sorsam muhtemelemen yeryüzündeki rakamlar cevap vermene yetmez. dolayısıyla en taze olan, en az kök salmış olandır. her ne kadar sen fark etmesen de.
+ haklı olabilirsin, fakat bunun ne işimize yarayacağını anlamadım.
- o adamı bulup ondan özür dilemeni ve onu tanımaya çalışmanı istiyorum. bir hata işlemediğini düşündüğünü biliyorum, fakat bir süre için benim kurallarımla oynayacağız.
+ bu neye yarayacak?
- diğer insanların, iyilikten nasibini almadığını düşünüyordun değil mi? sana bunun böyle olmadığını kanıtlayacağım.
+ dediklerini kabul etsem bile o adamı tekrar nasıl bulabilirim ki?
- yarın aynı kafeye tekrar git. bu tip kız düşkünü adamlar genelde aynı yerleri mesken tutarlar, zira daha önce orada ağızlarına bir parmak bal çalınmıştır.
+ pekala, neden bilmiyorum ama yarın oraya gideceğim. eğer adama orada rastlayamazsam, dosya kapanır.
" aaa meğersem edward norton'la brad pitt aynı kişiymiş!!1 " -
43.
+1polis peşimde beyler bu aralar yazamıyorum. yakın zamanda tekrar buluşacağız allah'ın izniyle.
-
44.
0devam etsem sıçarım panpa o yüzden kalsın böyle :(
-
45.
+1ben de devam etmek isterim panpa da işte (: salaklaşıyorum herhalde günden güne.
-
bu hanfendiyle yarın buluşuyoruz
-
kayra senin o daracık deliğin var ya
-
ucan kedi gözlerinin önünde anana zorla
-
ışıklar içinde uyu burom benim
-
detonecan allahın aslanı
-
helix ucan kedinin namusunu koruyor
-
baban hic aslan oglum diye sevmedi mi seni
-
helix yeni video ne zaman gelir aga
-
ucan kedi hastaya bakiyor su an
-
şu atarinın ekranı dekormus
-
helix yapay zekaya fotonu atip ne yazdin
-
sleep sesini kes
-
bu ucan kedi kizmi la
-
kozdesucugun biraktigi boslugu kim doldurdu
-
s ktr senin neren tony stark
-
gay scat izlemeye başladım la
-
axento ucan kedıye sahıp cıkması
-
amg aptali fotomu atmis
-
masallah herkes zengin amg sozlugunde
-
islak kopek yavrusu gibi
-
cugu atmak icin surenin bitmesini bekleyen helix
-
kayra donanımhaberde evıne geldıklerınde
-
adamın birsürü hattı var bak
-
2005 li türbanlı bakire manita
-
helix vikings yan hesabi mi
-
kafasını yastığa koyunca yarın sözlükte
-
lavugun rollenmeye bak
-
bırbırınıze sovmeye alısıknız ama dıkat eddın
-
selülit çatlak ayva göbek
-
söyleyin it tayfaya tyler geri döndü
- / 2