Simdi beyler olayın aslına bakalım insanlar bir organizmadır. Bu organizma sistemlerden, sistemler organlardan, organlar dokudan, dokular hücreden , hücrelerde atomdan oluşur bunu herkes bilir değil mi? Şimdi olayı bıraz daha ilginçleştirelim. Atom altına inelim. Atomlar belirsiz yörüngelerde dolaşan elektronlardan ve atom çekirdeğinde bulunan henüz kaç çeşit olduğu tespit edilememiş atom altı parçacıklarından oluşur.(Bazılarınız tek proton nötron değil mi amk dediğini duyar gibiyim, ama atom bunlardan ibaret değil. Davydov,soliton, Eksiton,Magnon, Fonon mesela ve henüz günümüz teknolojisinde hepsinin ne işe yaradığı henüz tam olarak bilinmiyor.) Daha fazla kafanızı gibmeden hemen atom altında bulunan en dip parçacıklar sanal parçacıklardır.Bu parçacıklar gerçek ile sanal arasında gelebilirler. Kuantum Dalgalanma sonucunda sanal parçacıkların madde-antimadde çiftleri hiç yoktan var olabilmektedir. Sanal parçacıklar, Kuantum Alan Teorisi dahilindeki matematiğin bir sonucu olarak ortaya çıkan, henüz tam olarak anlaşılamamış bir konsepttir. Bu parçacıklar, doğrudan yapılan gözlemlerle tespit edilememektedirler. Matematiksel hesapların gözlenebilir ve tespit edilebilir kısımları üzerinde etkileri olmadığı için, bunlara sanal parçacık denmiştir. Ancak bu yapıların çok ilginç özellikleri vardır: ilk olarak, fiziğin temel ilkelerini ihlal edebilmektedirler. Örneğin zamanda geriye hareket edebilmektedirler, enerji korunumuna tabi değilmiş gibi davranmaktadırlar ve hatta ışıktan hızlı hareket edebilmektedirler. Bunların hiçbiri, gerçek parçacıklar tarafından yapılamaz. Sanal parçacıkların bunu yapabilmesinin nedeni, varlıklarının madde ve enerji üzerindeki toplam etkisinin her zaman sıfır olmasındandır. Gerçek bir madde, asla bu kuralları ihlal edemez, çünkü kendisinin sebep olduğu her şey, bilgi değeri taşır ve etrafındaki sistemi toplamda sıfır olmayacak şekilde etkiler. Ve şimdi tekrardan en yüzeye baktığımızdan biz insanların daha doğrusu hiçbirşeyin gerçek olmadığını anlıyoruz. Okuduğun için teşekkür ederim panpam...