1. 92.
    0
    yazlığı kocaman bir boşluk olarak yaşıyıp, tekrardan evime döndüm.
    lise 3 dü artık vakit. günler gel git yaptıkca
    lise2 de dönen bir dedikodu vardı beyler.
    bu çocuk aldatılmış, depresyonda
    hap kullanıyor, esrar içiyor..
    bir çok şey söyleniyordu hakkımda
    tabi ki asparagasdı. lise 3 de bunlar daha cok arttı.
    rehber öğretmenlere gittim. müdüre çıktım konuşmak için çağırdığında beni
    yalanladım.
    bir şekilde inandırdım hocaları. ama gözlerimin altı
    gece lizayla birlikte olmaktan morarıp, solma noktasına geldi
    parça parça dökülüyodu derim adeta.
    yine de gülüyordum.
    bu dedikodular devam edince bir kız geldi.
    - sen hap mı kullanıyorsun dedi
    - hayır dedim
    - esrar? sigara? uyuşturucu?
    - sigara evet diğerleri hayır
    - göz altların neden mor?
    - çünkü anasını gibtiğimin sigarasını, uyuşturucusu, esrarını, hapını kullanıyorum
    ayık gezmiyorum. düşünmüyorum hiç bir gibi.
    bazen tanımadığım evlerin önünde, banklarda, tanrı tarafından bile terk edilmiş
    yalnızlığın dip noktası olan noktalarda uyanıyorum. duyduklarını duyduysan gidebilirsin dedim
    - niye yapıyosun bunu kendini hayat güzel dedi
    - sana güzel bana değil dedim
    - adın tugay dimi dedi
    - hayır dedim
    - nasıl herkes senden bahsediyor dedi
    - o öldü dedim
    ···
  2. 91.
    0
    uzun zamanlar devirdik lizayla. annemle kavga ettim lizaya sığındım
    okulda kavga oldu lizaya sığındım.
    birçok badireyi sırf lizanın gülümsemesi uğruna
    beyin denilen klasörden sildim.
    ( teknolojik düşünün olm.)
    lise2 yide bitirdim. hiç bir kız olmadan.
    • liza bölümünü özet geçmek istedim çünkü inanın hatırlamıyorum
    ama şunu söyliyim lizayı bulduğunuz an asla
    yaptığım salaklığı yapmayın.*
    yaz geldi. biraz daha kalıplanmış, uzamış,
    saçları salmış hafifde yüzüm oturduğu için tipim yerine oturmuş birisi oldum.
    yazın annem kapımı çaldı.
    içeri girdi
    - lizayla mısın dedi
    -evet dedim
    - nasılmış dedi
    yüzünde hafif tebessüm
    - kendin sor dedim
    - nasılsın dedi
    biraz durdukdan sonra,
    -iyiymiş diye yanıtladı.
    halbu ki liza yoktu yanımda
    aslında cogunuzun tahmin ettiği gibi şizofren değildim
    şizofren beyninizin oyununu gerçekmiş gibi algılamaktı
    ama liza benim beynimin oyunu idi sadece
    hayali olduğunu biliyordum
    bu şizofrenlik değil, hepimizin lizası var aslında.
    - sana bi süprizim var dedi
    elindeki biletleri gösterdi
    yazlığa gidiyordum. en sonunda evimden, lizamdan ayrıldım.
    ve yazlığın yolunu tuttum.
    ···
  3. 90.
    0
    gece beraber uyuduk. evden dışarı çıkamadı hiç.
    günler günleri kovaladıkca aklımdan hiç çıkmamaya başladı liza.
    bankda oturuyordum. selin geldi uzaktan.
    uzak, gittikce yakınlaşıyordu
    yanıma geldi.
    "-arkadaş kalalım mı dedi.
    - gibtir git dedim"
    yine aynı replikler.
    deniz ve selinin küçük çaplı konuşma girişimleri oldu okuldayken.
    zaten onlara olan güvensizliğimden
    ve lizayı hiç bırakmak istemediğimden
    hiç bir kızı düşünmeyip, hiç bir kızla neredeyse konuşmayıp
    hiç bir kıza bakmamıştım bile.
    eve gittiğimde hep lizanın eli omuzlarımda beni desteklemek için duruyordu
    başka kimsenin eline ihtiyacım yoktu.
    hiç bir kızın verdiği rahatsızlığı gibime takmayarak lise1 i bitirdim
    teşekkür ile.
    yazın evden hiç ayrılmadım.
    ayrılmadım ki lizadan ayrılmayayım diye.
    babam izmire yerleşmiş, orda evlenmiş beni görmek istediğini söyledi
    - tamam diye yanıtladım annemin bu söylediğini.
    sabahı parktan salıncağın üst tepesinde demir vardır ordan attım kendimi kolumun üstüne düştüm
    akşamı doktora gittik. kemik kayması oldugunu söyledi
    alçıya aldılar kolumu. 2 aya iyileşir dediler
    babama gitme işini yatırmıştım ama.
    ve inanın; lizayla kalma mutluluğu kolumun acısını 0 a indirmişti.
    yazın ne deniz yüzü görmüştüm, ne selin
    ne suya girmiştim, ne dışarı çıkmıştım.
    varım yoğum liza;
    suyum, aşım, liza.
    ···
  4. 89.
    0
    reenkarneye inanır mısınız?
    mecazi bir ölümden, o kapkara dipsiz çukurun içinden bir melek eli idi,
    yüzüme sürdüğü el.
    2 kez bir çok kişiyle aldatılmamın peşinden
    liza, can bahçeme su,
    can bahçe toprak, can bahçeme can idi..
    bir gülümseme geldi bana, bir gül geldi tanrı elinden,
    can dibinden...
    liza, ölümün, ölümü..
    liza..
    çekinmedim.
    - adın ne diye sordum
    - liza dedi.
    uzun bir yoldan çok uzun bir yoldan,
    uçsuz bucaksız bir koridordan birisi sesleniyor,
    bir kan parçası damlıyor bileklerinizden ayakkabınıza
    ölüyorsunuz o uzun yolun, en dibinde,
    hayat kan peşinde..
    hepimizin bir lizası vardı,
    hepimizin ilhamı, hepimizin gülümsemesi idi liza.
    bana bedene bürünmüştü.
    - ne yapıcaz bundan sonra dedim
    - ben burdayım dedi
    - hep kalıcak mısın yanımda dedim
    bu diğerlerinden farklıydı.
    bu ölü bir adamın hayatına giren en güzel varlık,
    tanrının en güzel hediyesi insanoğluna.
    - seninleyim hep ben dedi
    ···
  5. 88.
    0
    içme dedi.
    sesi, anlatılmaz güzellik.
    alfabedeki herhangi bir harf ile sesinin güzelliğini anlatmaya kalksam,
    çalışsam, çabalasam..
    allahı inkar etmişcesine günah yazılırdı eminim.
    uzun soluklu bir türkü gibi.
    türkiyenin son anda çek cumhuriyetine gol atıp skoru 3-2 ye getirmesi gibi.
    - hep konuş dedim
    - sen istedikce dedi.
    - hiç gitme dedim.
    - sen istedikce dedi
    bir yağmur yağdı. camlarıma çarpıyordu her bir zerresi sanki.
    önümde çırılçıplak,
    saf, berrak güzellik.
    dokunsam,
    çalışsam, çabalasam
    cennet kapısını bir daha göremicekmişim gibi.
    dokundum.
    - hiç gitme diye tekrarladım.
    kalktı, sarıldı.
    en sevdiğiniz insanla birlikte olurken bile eminim ki göğüslerine
    en kötü bir kere bakmışsınızdır. bakmayan muallakdir amk
    yüzündeki güzellikden gözlerimi alamadım.
    - yüzüm ayaklarının dibinde secdede dedim.
    tanrıya ve yaşattıklarına inat.
    - hüzünü silmeye geldim gözünden dedi.
    elleriyle gözümdeki yaşları temizledi...
    adını bilmiyordum, ona liza diyesim geldi..
    ···
  6. 87.
    0
    hiç şaşırmadım geldiğine.
    sanki cok uzun bir yoldan gelmiş bir misafiri bekliyor gibiydim
    ve o misafir gelmişti.
    artık kaderimi yazarken tanrı, pastel kalemle değil,
    fosforlu kalemle yazıyor gibiydi.
    artık karanlık değil, heryer adeta parlıyordu.
    özellikle gülüsü.
    o bana baktı, ben ona. uzun süre bakıştık
    hiç konuşmadı
    dudakları çöl misali, öpmeye yeltendim.
    kaçmadı.
    gözlerimi kapatmadım. çünkü gözlerini görmek istedim.
    ellerinden bir tanesi yüzüme değdirdi..
    yüzümde yüz yıllık bayram sevinci.
    bende elini yüzüne zütürdüm.
    bu hayalet değildi, filmde gördüklerimizden değildi.
    elimi zütürdüğünde ne içinden geçti, ne kaybolup gitti.
    • anlatmak istediğim bilinçaltınız film değildir,
    o gerçeği yansıtmasada, inanmak istediğiniz herşey; gerçektir sizin için*
    uzandım. yanıma uzandı. uzun uzun baktık birbirimize.
    ne ben konuştum ne o.
    kalkıp bir sigara yaktım.
    geriye döndüğümde
    ···
  7. 86.
    0
    aramızda genç arkadaşlarımız varsa ailelerin verdiği tavsiyelerin
    biraz daha farklısını vericem.
    en sevdiğim spor futbol. 15 yaşında daha ciğerlerim olmamıs iken
    sigara içmeye başladım. cocukluk hevesi, özentilik, aşık genç triplerinde iken
    içebildikce cok içtim. belki bu zamanlarda içtiğimden daha cok iciyodum
    ciğerleri tükettik. birde cok fazla kaliteli sigaralar içmiyordum.
    kömür içiyodum bildiginiz eskiden amk.
    çok hızlı koşarım. futbolda da koşunun önemi tartışılmaz amk.
    ama ciğerleri tükkettiğimiz için artık en fazla 3 dakika depar atıp
    5 dakika dinleniyorum. oyun bensiz sürüyor, yaşıtlarımdan
    azar yiyorum. koşsana amk diyenleri çekiyorum
    velhasıl kelam; siz siz olun, bırakın sigarayı.
    bir kez daha bir çok kişiyle aldatıldım.
    bir kez daha üzülüyorum.
    bir kez daha aynı yatakta, aynı yastığa sarılıp ağlıyorum
    herşey hüzündü.
    duvarlarımın bilekleri de benimle beraber kesildi,
    beraber kanadık ilk kez bir başkasıyla
    ağlıyordum. çok ağlıyordum.
    gözlerimden akan yaşın haddi, hesaba dönüşse.
    herhalde 2006 yılından şu ana kadar dayak yerdim hayatın en elit restorantlarından birinde
    sonra o geldi.
    liza.. gözleri elaya yakın, saçları düz, uzun bir yol gibi adeta.
    yüz kıvrımları aşkın elinde binbir asır bekletilmiş,
    bekledikce güzelleşmişti.
    kokusu yoktu.
    ailesi, yoktu.
    telefonu, yoktu.
    adresi, yoktu.
    ama bir sarılması vardı, bir hissettirmesi vardı kendini
    işte o da hiç kimse de yoktu.
    hiç yadırgamadım kim oldugunu. hiç sormadım
    hiç şaşırmadım geldiğine.
    sanki cok uzun bir yoldan gelmiş bir misafiri bekliyor gibiydim
    ve o misafir gelmişti.
    artık kaderimi yazarken tanrı, pastel kalemle değil,
    fosforlu kalemle yazıyor gibiydi.
    artık karanlık değil, heryer adeta parlıyordu.
    özellikle gülüsü.
    ···
  8. 85.
    0
    evet, sizde doğru tahmin ettiniz, deniz.
    kalktı biz gidince. boynuma atıldı. omuzlarıma değer ellerini,
    bir çok kişinin neresine değdiğini hesaplıyarak. kaldırdım
    - ne ağlıyorsun dedim
    - benden farklı mı bu sanıyorsun dedi
    - anlamadım dedim
    - ya anlamıcak birşey yok saçmalıyor diye lafa girdi selin.
    - sen sus ben en azından tugayı kaybettiğime pişmanım. sen bile bile yapıyorsun dedi
    - bana biri açıklasın ne olduğunu dedim hafif yüksek bir ses tonuyla.
    - birşey yok diye yatıştırmaya çalıştı ortamı.
    - sende huur değil misin tugayla çıkarken bir başkasıyla daha çıkmıyor musun dedi deniz.
    - yok öyle birşey diye cevap verdi selin.
    köşe çekilmiş izliyordum onları.
    istediğim kız, bu değildi artık.
    inansa mıydım?
    inanmamak için ne yapıcaktım.
    deniz beni aldatan, mutsuzluğa süren bir kızdı.
    selin beni o mutsuzluktan çıkaran bir kızdı.
    daha bugün benimle güldü. anlamadığım buydu,
    birine gülüyorsunuz, çok içten gülüyorsunuz
    ama ertesi gün bir başkasına gülüyorsunuz.
    - senle biz iddaya girmedik mi sen tugayla çıkamazsın diye dedi deniz
    selin cevap vermedi
    - neden beni sevemezsin ki dedin o kadar dedim
    - benden ayrılman, senden ayrılmak için. ama ayrılmak istemedin. dedi
    - gibtirin gidin be dedim.
    ikiside aptal aptal suratıma baktı
    - gibtirin gidin be! diye bağırdım.
    girdim eve kapıyı kilitledim. zile bastılar.
    kapıyı tıkladılar açmadım.
    bir yarım saat sonra aşağı yukarı kapıdaki sesler kesildi.
    zile basmalar bitti, kapıyı tıklamalar ile birlikte.
    indim aşağı. sigara almaya gittim.
    sigaraya başlıcaktım bundan sonra, o gün bugündür sigara içerim.
    ···
  9. 84.
    0
    o günü bir şarkının sözleriyle tanımlıyabilirdim;

    "duygularıma esir oluyorum seni görünce.

    insan bin kere mi yanıyor bir kere sevince?

    ruh bedenden ayrılıyor çekimine girdim..

    bir kere daha yandım ama canım; gördüğüme sevindim."

    şaşkındım. ne diyceğimi bilmeyecek derecede şaşkındım.
    çölde kutup ayısı görmüş gibi şaşkındım amk.
    selin devreye girdi elimden tuttu apartman kapısından içeri girdik.
    o da içeri girmeye çalışırken kapattım kapıyı.
    birşeyler söyledi. selinle ilgili.
    kulak asmadım. mesaj geldi ardından. selin telefonumu alıp sildi mesajı okumadan
    bende eve zütürdüm.
    o gün cinsel açıdan; otobüste geçirdiğimiz zaman > evde geçirdiğimiz zaman.
    karşı karşıya bağdaş kurup konuştuk. arada bir öpüşmeler oldu elbet
    ama devamı gelmedi. zaten herşeyde ciks gelmedi.
    diyenler olur elbet; sen bir kaç part önce sevgilinizle gibiştiğinizde,
    onu millete anlatmayın. öpüşünce dudaklarında bıraktığı hazzı
    kimseye anlatmayın. kızı huur durumuna düşürmeyin diye söyledin,
    ama sen kızları nasıl öptüğünü. neler yaptıgınızı anlatıyorsun. diye
    yorum yapanlar olur, haklılar da.
    ama kızları hiç biriniz tanımıyonuz ve ben kendi yaşam hikayemi anlatıyorum.
    hep en büyük aşklar bizimdir.
    kimsenin aşkının bizden fazla olduğunu kabullenmeyiz,
    çünkü duygular tartılmaz, dokonulmaz, hissedilir.
    duygular acıtır.
    o gün cok fazla cinsel birşey olmasa da,
    dans ettik. konustuk. yemek yaptı bana şarkı söyledik bunlar aslında
    öpüp koklaşmaktan. ellemekten dokunmaktan daha cok keyif verdi bana.
    eve bırakma vakti geldiğini annesinin bıraktığı 8. cağrısından sonra fark edip
    dışarı çıktık. merdivende oturup ağlıyan kim?
    ···
  10. 83.
    0
    indik. peşimizden indi.
    gittiğimiz yolları takip ediyordu
    izliyordu bizi işte amk. aksiyona gerek yok
    siteye girdik. güvenlik bizdendir diye durdurmadı
    evin önüne geldiğinde.
    - tugay dedi
    geriye dönsem ölüm tehlikesi. dönmesem içim içimi yiyor napıyor diye
    selin aşırı kıskanç bir kız.
    selin döndü
    - efendim dedi
    - tugaya seslendim ben dedi.
    ne çok özlemişim sesini..
    - buyur bana konus dedi selin. hanımefendi gibiydi. sakindi
    istediğim kız tipiydi tam amk
    bunlar bir süre konuştular. selin elimden tutup önden yürüyordu
    fakat evin yolunu ben biliyorum amk.
    evi tam geçmek üzereyken güçlü kollarımla selini çektim kendime
    deniz arkamızda. kapıyı açtım,
    - ne o benimle yattığın yatağa birde onu mu sokucan dedi.
    bardakdaki son damlayı taşırmıştı.
    ama kızdı ne yapabilirdim ki amk?
    birde eski sevdigimdi.
    dövsen dövülmez sövsen sövülmez.
    ne yapabilirdim? ne yapıcaktım?
    ···
  11. 82.
    0
    bir kaç saniye sonra somurtan bi yüzle geri döndü
    - noldu inmiş mi dedim
    - ya nerden biliyorsun dedi
    - cok belli ediyodun dedim gülüyom söylerken ama
    - bak sen inmiş mi diye dedi
    tam kafamı çevirirken
    - kafanı kopartırım dedi
    lan noluyor sen bak dedin amk
    yine bi gülme aldı beni içten içe. şiddete evet amk
    - inmiş mi dedim
    - inmemiş dedi
    - sevgililerinden biriyle görüsmeye gidiyordur boşver dedim
    - görüşmeye mi gömüşmeye mi dedi
    - küfür etme dedim.
    - onu mu savunucaksın bana dedi.
    - bir daha küfür edersen biter dedim
    - iyi dedi
    bir süre sustu. konuşmucak gibiydi.
    her ne kadar inkar etsenizde, bir sevgiliniz var ise ve çok konuşuyorsa,
    içten içe seviyorsunuz. çünkü konuşmayınca vakit geçmiyo amk
    - gömüşmeye gitmiştir dedim
    - küfür etme dedi
    bir şekilde gönlünü alıp yola devam ettim.
    ama hiç bir durakda inmedi deniz.. taa ki biz inene kadar
    ···
  12. 81.
    0
    en heycanlı yerinde niye kestin dıbına kodugum
    ···
  13. 80.
    0
    @5 senin ben ananı gibeyim. lafa bak annemle babam 10 yaşındayken ayrılmış diyor. senin 10 yaşında haberin yok mu hiç bişeyden.20 yaşında mı öğrendin bunları yannan kafası. mış diyo bi de ya
    ···
  14. 79.
    0
    reserved
    ···
  15. 78.
    0
    denizde uğramadı yanıma zaten. bende giblemedim.
    daha doğrusu telefona bakmaktan gibleyemedim.
    günler günleri kovaladıkca bilinçaltımda "denizin gözlerini ara ve boğul orada" komutu gitmişti.
    bunun esas temeli, sağlıyanı, yaratıcısı, selin idi.
    fakat teşekküre yabancı ilkel bir kişiliğim oldugundan hiç söylemedim bunu ona.
    birgün okuldan çıkarken
    - size gelmek istiyorum dedi
    - napıcaz ki bizde dedim
    - bilmem dedi
    bunları bi yerden hatırlıyordum. çok eskiden...
    - gel dedim.
    sözleştik ve babasına bi yalan söyleyip akşam geliceğini söyledi
    otobüs durağında el ele idik. deniz arkadaydı fakat kafamı geriye çevirdiğim an,
    selin gözlerinden süpermanin cıkardığı ışınlardan çıkarıp kafamı koparabilceği için
    döndürmedim kafamı.
    zütümde yemedi zaten
    otobüse bindik. ona öncelik tanıyıp.
    arkasından biz binip onun görebilceği bi yere oturtturdu bizi.
    ben hala uyanamamıştım işe.
    beni her zamankinden daha fazla öpüyor,
    sarılıyo
    ellerimle oynuyo
    boynumu öpüyodu.
    bende karşılık veriyordum elbet. o kadarda öküz değiliz
    belli ki kıskandırmaya çalışıyordu.
    liseli aşıklar öpüşüyorlar bunları otobüsten atalım diyemiycek kadar cok az insan vardı
    onlarda kendi kafalarında idi.
    o yüzden rahatdı selin.
    denizin iniceği durağa geldik. araba durdu. sonra yola devam etti.
    selin kafasını geriye çevirdi.
    neden diye soranlar olursan deniz inmiş mi diye kafasını çevirmişti.
    inmiş miydi?
    ···
  16. 77.
    0
    hepiniz aşağı yukarı biliyorsunuz aşk nedir.
    bilmeyen binlere anlatayım; anlık birşey.
    garantisi verilmez. saz çalmayı öğrenmek, yazı yazmak,
    kitap okumak gibi değildi ki kitap da okuyunca hayata dair hiç birşey yoktu.
    hiç bir gerçek hayatta yaşanılan anılar, kağıda geçtiğinde saf kalmazdı.
    kirlenirdi illâ.
    hayata dair bulabilceğiniz tek şey, bir kitapı okuyup bitirdikden sonra
    "bu da bu kadarmış.." dediğiniz andır.
    herşey illâ ki biter, herşey bi yere kadardır.
    kitaplarda dizilerde, tarih çarpıtılır,
    aşk abartılır,
    herkes kimsesiz kalırdı.
    ben bu yazdıklarımı düşünürken. o da yanımda kalkmaya hazır beklerken
    zil çaldı.
    mecburi ayrılık vardı yani. en azından bir süre
    - nereye gidiyorsan beraber gidelim dedim.
    yüz ifadesinden dediğimin hoşuna gittiğini anladım.
    - seninle kalıcam dedi
    - benimle kal dedim.
    ellerimiz herşeye rağmen birleşti. okul bitiminde vedalaştıktan sonra
    babası gelip zütürdü kızı. ben otobüste yeniden denizle kaldım.
    olabildiğince uzakda durmaya çalıştım
    zaten selinde rahat bırakmıyordu telefondan başımı kaldırayım
    - denize yakın oturma
    - denizle konusma
    - deniz sana bakıyomu
    her cümlesinin içinde ayrı ayrı bile olsa "d,e,n,i,z" harflerini bulabilirdiniz.
    beni kıskanması, yersiz de olsa hoşuma gidiyordu.
    kıskanılmak herkesin hoşuna gider
    ···
  17. 76.
    0
    - nasıl yapıcam ben onun gibi değilim yatağına giremem dedi.
    göğüs kafesimi hulk ayaklarının altına almış çiğniyordu adeta.
    çok uzaklarda olan denizin dalgaları başka bir sertlikle vuruyordu kıyılara.
    rüzgar, bile bile saçlarını savuruyordu suratıma
    - yatağıma girmen değil asıl mesele, gönlüme girebilmen dedim.
    - nasıl yapıcağımı bilmiyorum. düşündüm bulamadım dedi.
    bunun sonu nereye varıcaktı peki? aklım karışık,
    amım buruşuk, biyerlerim şişik. seninle ayrılalım bahanelerine mi gidicekti?
    - sana diyceğimi dedim ben. ayrılmak istiyorsan dedim ve sustum
    yanağıma bir öpücük kondurdu. gözlerini bana suçluymuşum gibi bakıyordu.
    ah dedim, nasılda yakıyor dinlediğimiz şarkılar canımızı..
    - beni sevebilir misin dedi?
    - bilmem dedim
    - bunun için size gelmem. mi gerekiyor dedi
    - hayır dedim
    - sen beni görmeye gelir misin alır mısın bana da balon, ona yaptıgın süprizlerden ypaar mısın dedi?
    - belki dedim
    - peki nasıl olucak dedi
    - bilmem. dedim
    - en başamı döndük dedi? (bilmem, hayır, belki)
    - hayır dedim.
    yüzündeki kasları refleks olarak devreye girip tatlı bi gülümseme yayıldı yüzüne.
    iyi ki çalıştı o kaslar.
    - zaman göstericek dedim
    - beni sevmeyen biriyle mi sevgili olucam dedi
    - belki dedim
    - ya yapmasana pislik misin dedi
    - bilmem dedim.
    - gidiyorum bak dedi
    ···
  18. 75.
    0
    ara vermek, şarkının en güzel yerinde gibimsonik bi şiirin girmesi gibiydi.
    ayrılık, dünya güzeli saçlarının gitmesi..
    1 hafta oldu. gelmedi. başkalarıyla gülüyordu selinde.
    başkaları yanındayken denizinde selininde kokusunu çekiyordu
    karışıktım. ertesi hafta okul vakti
    yanıma geldi.
    gülmedi.
    o sıktığı parfümünün kokusu zerre ilişmedi burnuma.
    sacları benim için salınmıyor,
    gözleri bana bakmıyordu.
    banka oturduk.
    aynı denizle yaptıgımız gibi. korktum.
    "- arkadaş kalalım mı? dedi.
    - gibtir git dedim."
    bu sahne hiç gitmedi aklımdan
    aynı replikleri bir başkasıyla yaşamak istemediğimden dolayı
    - ayrılıcaksan git sen. hiç bişey söyleme. sadece git. giderken dönme yüzüme,
    gülme, savurma saçlarını.. kaçır hatta gözlerini. sırtını dön. saçlarını öne at, öyle git.
    sustu uzun bi süre.
    ben ona bakmıyordum. o da bana
    ee hadi amk romantizim yapıyoruz da zil calacak
    - tugay dedi.
    - efendim dedim
    - beni sevebilicek misin? sevemezsin ki dedi.
    gözleri, gözlerimi idam ediyordu..
    hayatımı ilk kez bir kadının, kirpiklerinde bıraktım.
    - seni sevmiyorum dedim.
    kalkmaya yeltenirken gidicekken tuttum kolundan.
    - ama senden hoşlanıyorum. eğer denizi unutturucak birisi varsa bana, o sensin. değilsen de, ol dedim.
    ···
  19. 74.
    0
    beyler saat 15.00 a kadar part atıcam. devamı akşama
    ···
  20. 73.
    0
    sagol panpa devdıbını beklıyoruz
    ···